| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Gazeteci Yazar Yavuz Selim Demirağ'ın, Fetullahçı terör örgütüne ilişkin bilgi vermesi |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .10.2016 |
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Çok teşekkür ederim.
Yavuz Selim Bey size çok teşekkür ederim. Bir şey söylememe izin verin. Bu 15 Temmuz, geçen bir arkadaş, "Yirmi, otuz sene sonra, kırk sene sonra Fransız İhtilali gibi konuşulacak." böyle bir milat, böyle bir tarihsel dönüm noktası anlamında bir şeyler söyledi; ben buna biraz katılıyorum. Bu mesele ne zaman ele alınsa bir bilirkişi olarak, öngörme kapasitesi yüksek bir yazar olarak siz hep hatırlanacaksınız, yaşadığınız sürece de bilginize başvurulacak hiç şüphesiz. Bu bakımdan, sizi çok takdir ettiğimi ifade etmek isterim.
Diğer taraftan, bana göre bu "background"a çok uygun düşmeyen sert genellemeler yapıyorsunuz, biraz o dikkatimi çekti; mesela, "Teamüller berhava oldu orduda." şeklinde bir genelleme. Evet, bu örgüt ordumuzda operasyonlar yapmıştır ama ordunun omurgasının sağlam olduğu da 15 Temmuz gecesi görülmüştür ve bugün, 15 Temmuzdan üç ay sonra, bu ordu da iki tane ülkede savaş hâlinde ve dünyanın en sofistike terör örgütleriyle de başarılı bir mücadele yürütüyor. Bunu, size cevap olsun diye değil de fikrim olarak ifade etmek isterim.
Şimdi, Yavuz Selim Bey, burada benim şöyle gördüğüm bir hava oluştu: Herkes bu örgütün nevi şahsına münhasır bir örgüt olduğunu hissediyor ama kabul etmekte âdeta direniyor. Bu örgütün varlığını siyasetçilerin üzerine atarak işin içinden çıkmak isteyen bir anlayış da zaman zaman aramızda dolaşıyor, toplumda da dolaşıyor, medyada da dolaşıyor veyahut tam tersi Türk Silahlı Kuvvetlerine atıp, kusuru yükleyip işin içinden çıkmak isteyenler de var. Bunlar doğru değil. Yani, şimdi zorunlu olarak hani mahdut tarihî olaylar metoduyla bakıyoruz çünkü sıcak bir olay ve biz spesifik olarak bir olayı, bir hadiseyi incelemek için buradayız; bunu normal karşılıyorum ama umumi tarih metoduyla baktığımız zaman bu tür örgütlerin ve bunların eylemlerinin zaman zaman belirli tarihî evrelerde karşımıza çıktığını ve hatta -diyebiliriz ki- tarihin manivelası rolünü oynadığını görebiliriz. Mesela, Hasan Sabbah işte çok konuşuluyor.
GAZETECİ-YAZAR YAVUZ SELİM DEMİRAĞ - Evet.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Şimdi, Hasan Sabbah ve onun örgütünün Nizamülmülk'e yaptığı suikast, Selçuklu sultanlarına yaptığı suikast olmasaydı çok muhtemeldir ki Selçuklu tarihî, Türk tarihî başka bir boyutta yaşanacaktı. Hatırlayalım yani çok bireysel bir şey ama Rasputin diye bir adam çıkıyor yani Rus çarlığını neredeyse yıkacaktı adam. Yani, böyle bir tablo. Neoconlar diye bir şey çıktı Amerika'da, bir melez mezhep mensubu, aidiyeti olan insanlar. 2000 yılında iktidara geldiler, 2003 yılına geldiğimizde bizim coğrafyamızda 1,5 milyon insanı katlettiler, 10 bin kilometreden gelip ülkeyi işgal ettiler, işgal gerekçelerinin yalan olduğu başından belliydi, sonra ortaya çıktı. Çok ilginçtir, bu Neoconlara mensup insanlar işte birisi John Hannah -geçen gün de söyledim- Foreing Policy dergisinde, diğeri de Michael Rubin, ikisi de Neocon'dur; Türkiye'de 15 Temmuzun olacağını -sizden daha başarılı değiller ama- bir ay öncesinden, üç ay öncesinden söylediler.
Şimdi -onun üzerinde çok fazla durmuyorum- sorum şu: Şimdi, bu tür gizliliği esas alan, ele geçirmeci, devleti ele geçiren, sosyolojinin çeşitli şubelerini ele geçirerek topyekûn toplumu ele geçirmeye çalışan, totaliter, faşizan bir örgüt bu. Bu tür örgütlerin bir daha bu ülkenin halkına, devletine, devletinin başına bela olmaması için bir hukuk devletinde -burası önemli- bir demokratik nizamda, birey özgürlüklerini esas alan bir demokratik düzende bu tür örgütlerin önünü kesmek için ne yapmak lazım? Yani, hangi tedbirleri almak lazım? Bunu şunun için sordum: Bakın, dershaneler yani Hükûmetin, mevcut Hükûmetin dershaneler konusundaki hamlesi bu örgütle mücadele tarihinin -siz de takdir ederisiniz ki- en önemli hamlesiydi.
GAZETECİ YAZAR YAVUZ SELİM DEMİRAĞ - Evet.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Çünkü, insan kaynakları orası yani arı kovanı orasıydı, çomağı soktuk. Muhalefet partisi, muhtemelen -iyi niyetli düşünüyorum- demokratik kaygılardan dolayı, bireysel özgürlükler, işyeri kurma özgürlüğü gibi kaygılardan dolayı Anayasa Mahkemesine gitti ve Anayasa Mahkemesi Hükûmetin bu kanun teklifini bozdu. Millî Eğitim Bakanlığı bir sürü kanunları da zorlayarak ve inisiyatif alarak yönetmeliklerle falan dershanelere bir çözüm bulmaya, kapatma yönünde... Yani kolay olmuyor demokratik bir sistemde. Bir de bu örgütün evveliyatını, yaptığı eylemleri filan siyasilerin üzerine yıkmaya çalışmak hakikaten müktesebatımıza yakışmıyor. Kimse unutmasın ki 2008 yılında Türkiye'nin bütün parametreleri olumlu seyrederken bu ülkenin iktidar partisi Anayasa Mahkemesince kapatılıyordu ve 1 oyla kurtuldu. Siyaset kendini koruyabiliyor mu bu ülkede, koruyabildi mi? Yani sorum gayet net. Bundan sonra, bütün bu müktesebatınızla, tecrübelerinizle, gerçekten hayranlık uyandıran öngörülerinizle, fikriyatınızla düşündüğünüz zaman, önümüzdeki dönemde, Fetullah olmaz da başka bir şey olur, ne yapmak lazım? Demokratik bir sistemde, hukuk devletinde nasıl, hangi önlemleri almak lazım? Mesela, üç tane söyleyin bana.