KOMİSYON KONUŞMASI

RECAİ BERBER (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanlarım, değerli milletvekili arkadaşlar, bürokrasimizin değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; tabii, akşamın bu saatinde ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum, çok seviyeli tartışmalar ve görüşler belirtiliyor. Ancak, tabii, biliyorum, yemek saati de geldi ama ara verecek Sayın Başkan.

Şöyle başlamak istiyorum: Gerçekten, Türk dış politikasında, her şeyden önce, bütün tartışmalar şunu gösteriyor ki artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Hele hele, Sayın Sarı özellikle bir kitap üzerinden -Stratejik Derinlik- bir paradigma değişikliği olduğunu ve bunun takdirle karışladığını söyledi.

MÜSLİM SARI (İstanbul) -İddiayı...

RECAİ BERBER (Manisa) - İddiayı, paradigma değişikliği iddiasını.

Tabii ki, bu yönde, bu kitap, Türk dış politikasındaki değişimlerden çok önce yazılmış bir kitap, yani dış politika için yazılmış bir kitap değil. Sayın Davutoğlu Dışişleri Bakanı da olmayabilirdi, Başbakan da olmayabilirdi ama o kitap daha önce yazılmıştı. Türkiye'nin ve dünyanın geldiği konjonktürün Türkiye için yeni bir paradigma gerektiğinin altı çizilerek bu varsayımla yazılmış bir kitaptı ve çok önce, ben AK PARTİ olmadan önce zaten okumuştum.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, her şeyden önce şunu bilmemiz lazım: Yani, biz, Türkiye olarak hayalci filan bir politika üretmiyoruz veya Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri hayalci bir politika üretmiyor, tam tersine, değişen dünyadaki konjonktüre, yeni gelişmelere göre tamamen farklı bir paradigma değişikliğiyle yeni şartlara göre politika üretiyor. Eğer, biz, bundan, ne bileyim, soğuk savaş döneminin, hatta...

Bakın, ben, sizi daha geriye götüreyim "1918 şartları değil." diyorsunuz, 1918'den İkinci Dünya Savaşı'na kadar Türkiye'nin dış politikası, savaştan sonraki iki kutuplu dünya olduğu zaman soğuk savaş dönemindeki gibi miydi? Atatürk dönemindeki Orta Doğu ve bölge politikası şimdiki gibi miydi veya savaştan sonraki gibi miydi? Değildi. Türkiye'nin ilk paktı, üye olduğu pakt NATO değil herhâlde biliyorsunuz. Dolayısıyla, hatta, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda Irak Hükûmetinin o zaman daha henüz... Bir de burada, tabii, o paradigmayla ilgili dört hususu saydı, hepsine bir şey diyebilirim. Ama burada hiç kimsenin en kabul etmeyeceği bir şey Türk dış politikası bin yıldır hiçbir zaman emperyalist olmadı. Bunu belirtelim. İster gittiği zaman genişleme, ister koruma politikasıyla olsun, ister genişleme amacıyla olsun, hiçbir zaman emperyalist olmadı, olsaydı gittiği ülkelerin hepsinde şu anda Türkçeden başka dil kullanılmıyor ve o ülkelerin bütün zenginlikleri Türkiye'ye gelmiş olurdu. Bunların hiçbirisini görmedik, büyük savaştan çıktıktan sonra Anadolu tam tersine perişan, gariban bir vaziyetteydi ve bunu da hep eleştirdik, "Niye Batılı ülkeler gibi emperyalist bir politika izlenmedi, oranın zenginlikleri, Türkiye'ye, Anadolu'ya gelmedi?" diye birçok kimse tarafından eleştirildi, değil mi? E, şimdi, bu dış politikayı... Mülkiye'de okuduğumuz hocalarımız da bunu söyledi, sizin dediğiniz gibi.

Dolayısıyla, ben şuna gelmek istiyorum: Türkiye, tamamen paradigma değişikliğiyle beraber değişen dünyadaki konjonktüre uygun bir politika izledi. Hele hele, mezhepçi bir iddia... Ben inanamıyorum, bundan üç sene önce, dört sene önce "Orta Doğu'da ve Arap Baharından önce Türkiye'nin eksen kayması olduğunu, Birleşmiş Milletlerde Türkiye'den başka İran'ın savunucusunun kalmadığını." burada dinliyorduk, aynı bu Komisyonda "Türkiye'nin eksen kaymasına uğradığını, Rusya'yla, İran'la kucak kucağa olduğunu, Birleşmiş Milletlerde, Türkiye'den başka İran'ı savunacak ülke yok mu? Nedir bu macera?" deniyordu.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Sonra ne oldu? Sonra değişti işte.

RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaşlar, hiçbir şey olmadı.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Sonra fikir değiştirildi.

RECAİ BERBER (Manisa) - Türkiye...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Konjonktür değişti.

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır, Türkiye aynı konumunda.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Neden acaba?

RECAİ BERBER (Manisa) - Türkiye'nin İran'la ilgili politikası o zaman da neyse odur, bugün de odur, değişmemiştir. Ama Türkiye'nin bu politikasına karşı bu politikayı yürüttüğü ülkelerin politikası değiştiyse, size karşı birtakım ülkelerin tavrı değiştiyse, siz hâlâ "Aynı konumda olacağım ben, dolayısıyla ne yapalım?" diyecek durumda değilsiniz. Yani dünyanın konjonktürü değiştiyse, bölgedeki konjonktür değiştiyse, ama temel ilkeler yine değişmemiştir. Temel ilkeler, hiçbir zaman "İran'ın da, başka ülkenin de dış politikasına müdahale." anlamında değildir. O zaman da değildi, bugün de değil. Hele hele, mezhepçi bir yaklaşım... Tam tersine, Türkiye'nin, özellikle İran'la ilişkilerini dünyaya rağmen, Türkiye'deki eleştirilere rağmen kurmasının tek nedeni işte bugünlere geldiğinde "Mezhepçi politikalar uygulanıyor." iddiasını reddetmek içindi. Böyle bir şey olmadığını göstermek içindi. Çünkü Türkiye'nin en eski sınırı İran'ladır değerli arkadaşlar.

Dünya savaşları...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ta, o günden bugünü görmüş yani.

RECAİ BERBER (Manisa) - Dünya savaşları; Birinci Dünya Savaşı çıkmıştır, İkinci Dünya Savaşı çıkmıştır, Türkiye, Osmanlı devleti darmadağın olmuştur, İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye'nin sınırları tartışılmıştır, Doğu sınırlarımız tartışılmıştır tekrar -İkinci Dünya Savaşı sonrasından bahsediyorum- ama hiçbir zaman İran sınırımız tartışılmamıştır.

Değerli arkadaşım çok güzel bir şey söyledi, "Biz Misakımillî'den de vazgeçtik." Filan...

Arkadaşlar, Misakımillî nedir? Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı bir karar mı? Osmanlı Meclis-i Mebusanının en son verdiği karar. Peki, Musul, Kerkük Misakımillî sınırları içinde değil mi? Ne oldu? Demek ki biz vazgeçmemişiz, zamanında vazgeçilmiş. Anlaşmalarla, yeniden o günün şartlarında, demek ki Misakımillî sınırları dışında bırakılan yerler olmuş.

Ben, diplomatlarımıza, büyükelçilerimize yönelik, o zaman Dışişleri Bakanı olan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun, Başbakanımızın konuşmasını bugün gibi hatırlıyorum. Hiçbir zaman Türkiye'nin sınırlarını reddettiğine, bu Misakımillî sınırlarını, mevcut olan sınırları reddettiğine ilişkin bir şey değildi. Değerli arkadaşlar, sadece şunu söyledi: "Bu sınırları biz çizmedik, o günün koşullarında Türkiye'ye ve bölgeye dayatılmış sınırlar..."

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Artık değişmeli mi diyorsunuz?

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır.

"...Dolayısıyla, biz bunları -siyasi sınırlardır, asla değişmeyecektir- kabul ediyoruz ancak yok hükmüne getirmek bizim elimizde..." dedi. Aynen ifade budur.

Bugün, Avrupa Birliği iki tane savaş yaşadı ve altı ülkeyle başladı, bugün geldi, 25 ülke oldu herhâlde?

VAHAP SEÇER (Mersin) - 28.

RECAİ BERBER (Manisa) - 28 ülke.

Şimdi, buradan, Türkiye sınırından Bulgaristan'a ya da Yunanistan'a girdiğiniz zaman bir daha hiçbir sınırla karşılaşmıyorsunuz. Şimdi, Avrupa'daki siyasi sınırlar değişmiş mi oldu? Merak ediyorum. Yani Avrupa'nın, bütün ülkelerin siyasi sınırları değişti mi? Değişmedi. Ama hiçbir ülkeden ötekine girerken de sınır, gümrük vesaire yok. Kastedilen buydu. Yani biz bölgemizde, bu coğrafyada öyle bir ilişki geliştirelim ki, ekonomik, sosyal, siyasal, Avrupa Birliğindeki gibi siyasi sınırlar yine olsun ama bunlar Avrupa Birliğindeki gibi bizim kendi aramızdaki ilişkilerimizin önünde bir engel olmasın. Yani biz ekonomik, kültürel, siyasi olarak entegrasyona gidelim bu ülkelerle.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hangi ülkelerle?

RECAİ BERBER (Manisa) - Çünkü oradaki -bir nevi, Sayın Başbakanın- sizin bilmem, "Taa, Nazi Almanyası'ndan vesairesinden alıyoruz." dediğiniz Türkiye'nin bir hinterlant meselesi konusunu... Şahsen şöyle: Oralardan referans almanıza gerek yok. Bugün, dünyanın gelişmiş, büyük 10 ekonomisinin hepsi kıta ülkesi. Bunu da Sayın Başbakan Dışişleri Bakanıyken anlattı, niçin böyle bir hinterlant ihtiyacı olduğunu. "Eğer Türkiye 10 büyük ekonomiden biri olacaksa böyle bir hinterlandı olmak zorunda." dedi, yoksa "Tarihî referanslarla -ne bileyim -Almanya'dan veya emperyalist ülkelerden birtakım referanslarla..." demedi.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - "Hayat alanı" diyor. Ne demek?

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayat alanı ve hinterlant... "Türkiye'nin 10 büyük ekonomi içinde olması gerekiyorsa bu olmak zorunda." dedi. Neden? Çünkü...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Siz bu teorileri okudunuz mu?

RECAİ BERBER (Manisa) - Evet.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Okudunuz mu bu teorileri?

RECAİ BERBER (Manisa) - Okudum ve tamamen gerekçesi bu. Bakın, gerekçe olarak...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Okudunuz mu siz bunları?

RECAİ BERBER (Manisa) - Bakın, benim demek istediğim şu: Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun kitabında da ya da sonraki, Dışişleri Bakanıyken açıklamalarında da hiçbir zaman o teorilere bir atıf ya da oradan bir referans yok; demek istediğim o. Yani Türkiye'nin gelecek perspektifinde, vizyonunda, eğer böyle bir ekonomi olmak istiyorsak bizim de böyle bir hinterlandımız olması gerektiğini ben de iddia ediyorum, bunu herkes iddia eder.

MUSA ÇAM (İzmir) - Hinterland ne durumda? Irak'la kötüyüz, Suriye'yle kötüyüz...

RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaş, bir saniye... Niye böyle söylüyorsun?

MUSA ÇAM (İzmir) - Yunanistan'la kötüyüz...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Çam, biz seni dinledik...

MUSA ÇAM (İzmir) - Hangi hinterlandı söylüyorsunuz, hangi hinterlanttan bahsediyorsunuz?

RECAİ BERBER (Manisa) - Bakın, Sayın Çam, onların hepsiyle ilgili olarak Sayın Dışişleri Bakanımız, Avrupa Birliği Bakanımız size...

ADNAN KESKİN (Denizli) - O da cevap veriyor...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Hepsine verdin, onlara da ver.

RECAİ BERBER (Manisa) - Ben cevap vermiyorum, ben sadece Sayın Sarı'nın stratejik derinlikle ilgili, dış politikayla ilgili yaptığı analizinin neden başka bir pencereden baktığında öyle göründüğünü ama benim penceremden ya da bizim penceremizden bakıldığında da neden böyle göründüğünü sadece söylemek istiyorum. Diğer teknik soruları Sayın Bakanlarımız izah ederler.

MUSA ÇAM (İzmir) - Siz o pencereyi kapatın, zararı var, üşütüyor bizi.

RECAİ BERBER (Manisa) - Ben size şunu söyleyeyim sadece: Değerli arkadaşlar, bu hengâme bittiğinde, Orta Doğu'da, tekrar, oradaki halklar, oradaki milletler kendi kararlarıyla yönetimlerini oluşturduğunda bizim bu bölgede ne yapmak istediğimiz çok daha net bir şekilde anlaşılacak.

Bakın, Suriye'yle bu kavgalar ve Suriye'deki iç karışıklıklar olmadan önce hep eleştirdiğiniz konu "Niye canciğer kuzu sarmasıydık? Niye anlaşıyorduk da sonra anlaşamadık?"

ADNAN KESKİN (Denizli) - Kimse eleştirmedi. Kimse öyle bir eleştiri yapmadı.

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır, o dönemde eleştiriniz şuydu: "Niye bu kadar kanka oldunuz? Niye bu kadar ilişki kuruyorsunuz?" şeklinde eleştirildi.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ne zaman söyledik?

RECAİ BERBER (Manisa) - "Niye Esad'ı burada..."

VAHAP SEÇER (Mersin) - Hayır, nereden çıktı?

RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaşlar, bir bakın tutanaklara. O zaman aynen böyle dediğinizi ben hatırlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECAİ BERBER (Manisa) - Şimdi, bakın, sadece şunu söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Türkiye olarak hepimiz aynı geminin içindeyiz ve Türkiye'nin özellikle dış politikadaki hedefleri tabii ki çıkarlarıyla doğru orantılı olacak. Bugün geldiğimiz noktada... İşte, daha yeni, Başbakanımız Bağdat'tan geldi, Erbil'den geldi. Peki, Bağdat yönetimiyle düne kadar kötüydük de bugün nasıl oldu da iyi olduk? Demek ki orada bütün kesimleri temsil eden bir yönetim olduğu zaman, Türkiye'nin her zaman o yönetimlerle ilişkileri iyi. Hiçbir zaman belli bir kesime dayanarak...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Suriye mi mesela?

RECAİ BERBER (Manisa) - Değerli arkadaşlar, siz bilmiyor musunuz, şu andaki Suriye'deki yönetim....

MÜSLİM SARI (İstanbul) - El Beşir mi mesela?

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır, kesinlikle...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Temsil ediyor mu El Beşir Sudan'ı?

RECAİ BERBER (Manisa) - Hayır. Bakın, orada çok açık bir şekilde söyledi Türkiye: Türkiye "Orada tamamen demokratik bir muhalefet vardı, o muhalefeti destekliyoruz." dedi.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Nerede?

RECAİ BERBER (Manisa) - Suriye'de. Başından beri... Bu toplantılar...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Sudan'ı diyorum...

RECAİ BERBER (Manisa) - Değerli arkadaşlar, bakın, Sudan'daki veya başka yerlerdeki konuları...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Onu söyleyin yani.

RECAİ BERBER (Manisa) - Türkiye'nin dış politikası tamamen hem Afrika'da hem Asya'da hem komşu ülkelerle tamamen kendi çıkarlarına dönüktür. Dolayısıyla, bakın...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - "İnsan hakkı daha önemli değil." diyorsun, çıkar önemli...

RECAİ BERBER (Manisa) - Tabii ki önemli, o konuda da...

BAŞKAN - Sayın Sarı, müdahale etmeyelim lütfen.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Önce insan diyoruz.

RECAİ BERBER (Manisa) - Yani şimdi koskoca Orta Doğu'daki gelişmeleri, bizim duruşumuzu, bütün dünyaya karşı tavrımızı bir kenara koyacaksanız, El Beşir'le olan ilişkiyi buna kurban edeceksiniz; böyle bir şey olmaz. Bir yandan deminden beri eleştirdiğiniz, "Türkiye reel politika yapmıyor, reel politikten uzak." dediniz, "hayalci" dediniz, ben de diyorum ki Türkiye belki kısa dönemde mevcut, kendi halkıyla savaş hâlinde olan, kendi halkından yüz binlerce insanı öldüren yönetimlerle barışık olmayabilir, onlara karşı tavır almış olabilir ama bu dönem geçtikten sonra göreceksiniz ki buradaki bütün halklar kardeştir, biz...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Suriye'yle ticaret anlaşması yapan siz değil misiniz?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - El Beşir de...

RECAİ BERBER (Manisa) - Bir şey daha söyleyeceğim: Arkadaşlar, bakın, Türkiye'nin bölgedeki çıkarları buradaki bütün halklarla beraber olmayı gerektiriyor. Bundan sonra da bunu, kim olursa olsun, Türkiye'de... Şunu söyleyelim: Reel politik bunu gerektiriyor. Eğer, tam tersine, konjonktür bunu gerektirmiyor deyip bundan altmış yetmiş yıl önce Cezayir'deki gibi, emperyalistlerin yanında yer alıp Cezayir'i tanımazsanız hâlâ bugün özür diler pozisyonda olursunuz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Suriye'de de aynı şeyi yaptınız.

RECAİ BERBER (Manisa) - Evet.

Ha, arkadaşlar, biz Suriye halkından bin yıl geçse de özür dilemeyeceğiz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Libya, Libya...

RECAİ BERBER (Manisa) - Çünkü öyle bir politika izliyoruz ki...

BAŞKAN - Sayın Berber, toparlayabilirseniz lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Berber, Adnan Menderes de o Cezayir politikasının mimarı...

RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaşlar, bir şey daha söyleyeceğim. Hemen toparlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECAİ BERBER (Manisa) - Hiçbir dış politika aynı zamanda, ekonomik verilerden bağımsız değil. Türkiye şu anda sekiz tane...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Eski paradigmalardan konuşmayalım Sayın Başkanım.

RECAİ BERBER (Manisa) - Sadece şunu söylüyorum, diyorum ki: Sayın Sarı hem Stratejik Derinlik kitabında hem de Türkiye'nin dış politikasında bir paradigma değişikliği olduğunu ve bunu da takdirle karşıladığını söyledi ama...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - İddiasında olduğunu...

RECAİ BERBER (Manisa) - Bu iddia aynı zamanda bölgenin değişimidir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla biz komşu ülkelere hegemonik bir baskıyla onlarla entegre olalım demiyoruz. Biz kardeşlik, eşit hukuk çerçevesinde o ülkelerle bir entegrasyona gitmek durumundayız. Eğer Türkiye bir çıta yükseltmek istiyorsa, dünyada söz sahibi olmak, gelişmiş bir ekonomi olmak istiyorsa "win-win" projeleriyle bu ülkelerle iş birliği yapmak zorunda. Kapılarını kapatarak bu sonuçlara, bu hedeflere ulaşamayız. Nasıl Avrupa Birliğiyle... Bugün, Almanya'yla ticaretimiz neredeyse 1'inci sırada. Türkiye, yüzde 50'sini neredeyse Almanya'yla ve İngiltere'yle yapıyor. Kimse eleştiriyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, otuz dakikadır konuşuyor. Biz bir dakika fazla konuşsak...

RECAİ BERBER (Manisa) - Bütçelerimizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.