KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın Şener, hoş geldiniz, aynı zamanda geçmiş olsun.

Bugünkü durum geçmişin toplamı, geleceğin de tohumu. Genellikle cemaatler, dinî cemaatler Türkiye'de sağ iktidarları desteklediler. Türkiye'de zaten sol çok az iktidarda kaldı. Sayın Ecevit'in 1978-1980 dönemi iktidarı, daha sonra kısa dönem koalisyonlar; Baykal'ın, İnönü'nün, Karayalçın'ın koalisyonlara ortak olduğu dönemler ve ardından da Sayın Ecevit'in, DSP'nin tekrar yeniden MHP'yle yapmış olduğu koalisyon. Burada maksadımız şu olmalı, herkesin de bunda hemfikir olduğunu düşünüyorum, hepimiz sağduyu sahibi insanlarız: Bir terör örgütüyle karşı karşıyayız, Türkiye'de iktidarları terbiye etmek isteyen, geçmişteki vesayetçiler gibi vesayetçiliğe soyunan aynen cuntacı askerler gibi 1960'da, 1971'de, 1980'de 28 Şubatta, 1997'de, 2007'de bunun gibi bir cemaat, bunlar gibi Türkiye'de siyaseti terbiye etmek ve tedip etmek istiyor. Bu, Türkiye'nin geleceğini karartmak ve iktidara ortak olmak istiyor kendisi. Diyor ki: "Ben önce iktidara ortak olayım, sonra iktidar olayım, sonra da devlet olayım." Burada, yani şunun döneminde, işte 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulunda, biraz önce sizin söylemiş olduğunuz gibi, Hilmi Özkök Bey, o dönemin Genelkurmay Başkanı, burada, Nurcular ve Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili "Takip edilmelidir." "Bu yapı izlenmelidir." daha doğrusu, ifadesini kullanıyor. "Hilmi Özkök Bey, kendisi görevini yapmamış, yapsaydı bugün darbeyi yapanlar, askerler, bugün bu duruma gelmezdi." diye söylediniz. Başkaları da burada aynı şekilde sorumlu. "İrtica" kelimesiyle gelirseniz, Türkiye'de hemen hemen askeriyenin içerisinde "Allah" diyen, "peygamber" diyen, "İslam" diyen, namaz kılan, başörtülü olanlara karşı hemen irtica damgası vuruluyor, bunu biz 27 Nisan e-muhtırasında da gördük, Denizli'deki ortaokul çocuklarının bir ilahi okumalarını dahi tehlike olarak görmüşlerdi.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Cumhurbaşkanımız onu muhtıra olarak görmüyor.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Muhtıra olarak görüyor.

O zaman şöyle söylerim: Türkiye'de iktidarlar her zaman Meclise geldikleri zaman çok muktedir olamadılar, ya askerler bunlara karşı geldiler bazı şeyler yaptılar ya kirli ve şantajcı sermayedarlar geldiler buraya ortak olmak istediler veya medya patronları buraya ortak istedi veya oligarşi veyahut da böyle F tipi dediğimiz veya Fetulhahçı terör örgütü gibi yapılar gelip ortak olmak istediler.

Şimdi, AK PARTİ iktidar olduktan sonra bir vesayetçi yapı hep devam etti. Parti kapatılmak istendi, 367 garabeti önümüze kondu; Sarıkız, Ayışığı gibi darbe girişimleri oldu, bununla ilgili çalışmalar yapıldı. Şimdi burada şunu veya bunu suçlamak yerine benim sorum şu: Siz biz burada aynen Malcolm X'in eşinin Malcolm X'e söylemiş olduğu gibi "Elijah Muhammed'e sen çok inanıyorsun, dağın arkasını görmüyorsun." Biz dağın arkasını göremedik, tamam. Biz bunlara okul diye baktık, biz bunlara bir yurt diye baktık, hizmet diye baktık; sonra yanıldığımızı anladığımız zaman bunlarla ilgili iktidara geldikten sonra 2009'lu yıllardan itibaren mücadele başladı. Eğer biz bu yapıya hakikaten çanak tutmuş olsaydık 2009'da mücadele etmezdik, 2011'de mücadele etmezdik, MİT krizinde, MİT operasyonunda mücadele etmezdik. Benim diyeceğim şu: Burada CHP'li milletvekili arkadaşlarımız darılmasınlar, biz bunları göremedik, sonra hep mücadele ettik, 2011'de "boş bakan" demeye başladılar. Bana öyle demişlerdi, "Boş bakanı bir gün asacağız." dediler, benim yüzüme karşı söylediler. "Selçuk Bey, sen oradan ayrıl, sen ülkücü kökenli bir adamsın, buradan ayrıl, bir gün bu boş bakanı asacağız." Düne kadar "Başbakan" diyordunuz, övüyordunuz, niye şimdi "boş bakan" diyorsunuz demiştim. Ama 17-25 olmuş, MİT krizi olmuş, ardından MİT tırları operasyonu olmuş; sonra bakıyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu'nun 7 Haziran öncesi Washington'da bunlarla ilgili bir görüşmesi var. Bazı milletvekillerinin bunların televizyonlarına çıkarak, gazetelerine demeçler vererek işte "basın hürriyeti" diyerek -tırnak içinde söylüyorum- efendim, işte, "kayyum atanması" diyerek, "ticaret hürriyeti" diyerek, "teşebbüs hürriyeti" diyerek şu nedenle, bu nedenle, iktidarla hesaplaşmak adına buralarda olmuşlar. Siz bunu neye yorumluyorsunuz, neye bağlıyorsunuz? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Türkiye'de, biliyorsunuz, önce bürokrasi ve sonra yargı görevini yapar, ardından siyaset görevini yapar. Geçen gün burada söyledim, Hilmi Özkök Bey bunu söylediği zaman da ifade etmiştim, dedim ki Hilmi Özkök Bey'e: Amerika Birleşik Devletleri'nde bir suç unsurunun örgüt hâline gelmesi için Dışişleri Bakanlığı karar verir, İngiltere'de İçişleri Bakanlığı, Türkiye'de yargı karar verir. 2008 yılında, örgütlü suçlara bakan 9. Ceza Dairesi burayı örgüt olarak kabul etmiyor, "Devletçidir" diyor, "Diğer radikal unsurlar burayı rakip görüyorlar, ılımlı İslam'dır." Sonra Ceza Genel Kuruluna gidiyor yaklaşık 40'a yakın hâkimin katılmış olduğu, "Burası örgüt değildir. Ilımlı İslam'dır, devletçidir." ifadesini kullanıyor. Orada arkadaşlarım da bana şunu söylemişlerdi: "Sayın Recep Tayyip Erdoğan 17-25 Aralıkta burada bir milat koyuyor, tarih koyuyor. Suçun tarihi olmaz. Geçmişe yönelik de suç işlendiğinde zaman aşımı olur hukukta ancak. Burada, yani orada bir suç vardı, suç devam ediyordu, örgüt değildi henüz, "örgüt" kararını 5 Temmuzda Bakanlar Kurulu karar verdi, ardından da yargı verdi 15 Temmuzla beraber.

BAŞKAN - Tamamlıyoruz Selçuk Bey.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sorumu soruyorum: Türkiye'de bürokrasi görevini yapmış mıdır, yargı görevini yapmış mıdır? Ki siyaset görevini yapmak için azami gayret sarf etti. Sorum bu.

Üçüncü sorum da: Cevdet Saral'ın dediği gibi, "söylediği" diyorsunuz, operasyon yapılsaydı Mesut Yılmaz'ın dediği gibi Ecevit koalisyonu bozacak kadar tepki verir miydi?

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Mesut Bey açıklama yaptı yalnız o konuda. Değerli dostum, bir açıklama yaparak bu sözü söylemediğini belirtti.

GAZETECİ YAZAR NEDİM ŞENER - Yo, hayır, "meftun" lafını düzeltti. "O meftundur." diye şey yaptı, o "meftun" lafını düzeltti Aytun Bey.

BAŞKAN - Soru tamam mı?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Soru şu: Sayın Ecevit Gülen'e karşı muhabbet besliyor, 1999 yılında "Yurt dışına gidin, tedavi olun, sizin sağlığınız bizim için önemlidir, ABD'ye gidin." diyor. Sayın Ecevit koalisyonu bozacak kadar tepki gösterir miydi?

Teşekkür ederim.