| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2014 |
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Öncelikle sizlere teşekkür ederim sabrınızdan dolayı ve bugün bu bütçe görüşmeleri sırasında yaptığımız sunumlardan sonra söz alan, soru soran, eleştiri yapan, öneri getiren iktidar ve muhalefet partisinden tüm arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.
Tabii, burada çok faydalanacağımız öneriler de geldi; dış politikasının nasıl olması gerektiği ya da önümüzdeki 2015 yılında önümüze çıkabilecek tehlikeler ya da bölgemizdeki terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik nasıl tehditler oluşturabileceği. Bu önerilere ve uyarılara biz tamamen katılıyoruz ve de dikkate alıyoruz. Ama bazı eleştirileri hiç gerçeği yansıtmayan ya da bir gazetede yazdı diye Türkiye'yi çok ağır bir şekilde itham eden eleştirileri kabul edemeyeceğiz. Örneğin, Türkiye'nin terör örgütüne destek verdiğine yönelik, terör örgütlerine destek verdiğine yönelik iddiaları kabul etmemiz mümkün değildir.
Diğer taraftan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - El Nusra'yla ilgili...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hasip Bey, müsaade edersen bitirelim, sonuna geldik. Siz de güzelce şey yaptınız, ben sizi dinledim. Cevap vereceğim ben size. Bir müsaade edin, şeyini bozmayalım, medeni bir şekilde bitirelim isterseniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yani bundan ne alınıyorsunuz? Demin size cevap verdim...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Konuşurken bölmeyin.
(Oturum Başkanlığına Başkan Recai Berber geçti)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, sadece konsantrasyon...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu konuda çok ciddi iddialar olduğunu söylüyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hasip Bey, geleceğim buna, işte cevap veriyorum. Niye sabretmiyorsunuz ki? Siz müsaade edin, ben cevap vereyim.
BAŞKAN - Sırayla... Bir bekleyin, beş dakika sabredin ya, biraz sabırlı olun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dolayısıyla, bunları kabul etmemiz mümkün değil ama tabii ki muhalefetteki arkadaşlarımız da soru da soracak, eleştiri de getirecek. Yalnız burada dış politikayla ilgili biraz daha bu işi iç siyasetin dışında tutmayı hep beraber başarmamız lazım iktidarıyla, muhalefetiyle. Netice itibarıyla, dış politika millî bir politikadır, ülkemizin millî menfaatlerini savunmak için hep beraber hareket ediyoruz, buna parlamenter diplomasi de dâhil, kamu diplomasisi de dâhil. İktidar, muhalefet ve Dışişleri Bakanlığımız tüm kurum ve kuruluşlarımız bunun içindedir.
Şimdi, nasıl bir dış politika izliyoruz? Sayın Türeli, böyle bazı öneriler de getirdi; işte bölgesel güç mü oluyoruz, küresel güç mü oluyoruz? Gerçekten...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Türkiye'nin pozisyonu açısından.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Türkiye'nin pozisyonu açısından güzel de bir açılım yaptı. Teşekkür ediyoruz, bazı tespitlerine katılmıyoruz ama.
Neticede, Türkiye'nin emperyalist bir politika izlemesi mümkün değil. Türkiye, küresel bir güç olma yolunda ilerleyen bir ülkedir, sadece bölgesel bir güç değildir. Bugün, küresel bir güç olmak için illa emperyalist, yayılmacı politikalar izlemek mi gerekir? Hayır. Aslında bugün izlediğimiz dış politikaya ilişkin eleştirilerinizin bir kısmı da bu yönde. Sanki Türkiye'nin Suriye'de gözü var, Irak'ta gözü var, tüm bölgeye yayılmak istiyor, ondan sonra buralara müdahale ediyor gibi bir yaklaşım gördük, genel bir yaklaşım gördük. Biz buna katılmıyoruz ama küresel güç olmak için sadece askerî bakımdan ve diğer bakımdan güçlü olmak gerekir mi? Hayır. Öncelikle -siz de söylediniz- ekonomik olarak güçlü olmak lazım ve "soft power" dediğimiz yumuşak gücünüzü çok iyi kullanmanız lazım. Türkiye, ekonomik gücünü özellikle insani yardımlara -arkadaşlarımız da söyledi, biz de anlattık- dönüştürerek bugün dünyanın her yerinde var olan, itibarı olan bir ülke. Bugün, Karayip Adaları'nda bizim bir emelimiz mi var da oraya gidiyoruz veya Pasifik Adaları, küçük ülkeler; 10 bin, 20 bin nüfuslu, 30 bin, 40 bin nüfuslu ülkelerde bir hedefimiz mi var? Fiji'ye büyükelçilik açarken oraları Osmanlı gibi, işte geri almak, kontrol etmek gibi bir rüyamız mı var? Kesinlikle hayır. Buralara nasıl gidiyoruz? Oralara yardım ediyoruz. TİKA'yla gidiyoruz, AFAD'la gidiyoruz. Bugün, Karayip ülkelerinin hepsinde yardımlarımız var, ambulanslarımız var, yangın araçlarımız var. Niye? Doğal felaketlerden etkileniyorlar, Türkiye'den yardım istiyorlar. O nedenle, ekonomik gücümüze bugün baktığımız zaman, dünyada ilk 17'deyiz, ilk 20'deyiz, 17'nciyiz ama yardım yapan ülkeler bakımından 3'üncü sıradayız ve tüm Avrupa Birliği ülkelerinin toplamı bizi ancak geçebiliyor. Dolayısıyla, bu yumuşak bir güçtür. Diğer taraftan, TİKA'yla, diğer kurumlarla gidebilirseniz buralara, yine Yunus Emre Kültür Merkeziyle gidebilirseniz, aynı şekilde diğer yumuşak güçlerini kullanabilirseniz etkili olabilirsiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, sizi oralara hizmet hareketi götürdü, sonra tasfiye ediyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, o öyle değil.
MUSA ÇAM (İzmir) - Öyle, öyle.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biz oralara TİKA'yla gidiyoruz.
Neticede biz...
MUSA ÇAM (İzmir) - Onlar önderlik yaptı, açılışa götürdüler sizi.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Şimdi sizi götürüyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Değerli arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh." politikasına ve ilkesine ve gösterdiği hedefe tamamen inanıyoruz. Komşularla sıfır sorunlu politikada, aslında bu, genel bir politikanın bölgesel bir yansımasıdır, bu bir ilkedir, daha önce de söyledim. Mustafa Kemal Atatürk çok güzel bir hedef koymuş: "Yurtta sulh, cihanda sulh." Ama bu her zaman yurtta da sulh olmamış, cihanda da sulh olmamış. İçeride de geçmişte çok sorunlarımız oldu, Dersim katliamı gibi. İçeride de darbeler oldu, insanlar katledildi.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Uludere gibi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Darbelerden önce üniversitelerde gençlik katledildi. Aynı şekilde, Kıbrıs'a müdahale etmek zorunda kaldık. Bir arkadaşımız dedi ki: "Suriye'yle ömür boyu hep dosttunuz." dedi ama biz Öcalan'ı barındırdığı için, bölücübaşını, Suriye'yle savaşın eşiğine geldik. Bulgaristan'la, aynı şeklide, bizim soydaşlarımıza yaptığı muameleden dolayı bu noktaya geldik. Bu her zaman böyle olmaz ama bu, Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ilkesinin, bu felsefesinin değişmesi anlamına gelmez ya da değiştiği anlamına gelmez. Bizim komşulara olan yaklaşımımız da aynı bu şekilde; sıfır sorunlu bir dış politika.
Şimdi, sizi dinlediğimiz zaman sevgili arkadaşlar, sanki Arap Baharı'nı AK PARTİ başlattı. Sanki Tunus'ta kıvılcımı biz yaktık, biz başlattık. Oradan, bunun öncelikle komşu bölgelere, işte Fas'a ve diğer ülkelere yansımasını biz sağladık, Libya'ya gitmesini biz sağladık. Suriye'ye bu Arap Baharı'nın gelmesini sanki biz tetikledik. Bu hareketleri biz başlattık. Irak'taki...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Siz başlattınız gibi imaj verdiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, öyle değil. Müsaade edin Sayın Akçay, konuşuyoruz, görüşlerimizi sizinle paylaşıyoruz gayet medeni bir şekilde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Karşılıklı...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, karşılıklı olmaz. Siz zaten sordunuz...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Burada oluyor böyle, yavaş yavaş alışacaksınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben alışık değilim. En azından...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, Komisyonumuza hitap ederseniz...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Sanki Irak'taki Maliki rejimini biz getirdik, ona mezhepçi politika uygula dedik. Sanki bunların hep suçlusu bizmişiz gibi... Oysa, biz, başından beri bu bölgelerde, sadece barış, istikrar, güven ve karşılıklı çıkar esasına dayalı ilişki kurmak isteyen bir Türkiye olarak bu Arap Baharı başladıktan sonra bu bölgelerdeki gelişmelere duyarsız kalmadık. Biz, Esed'le başından beri, özellikle iktidara geldiğimiz günden bu yana ilişkilerimizi de çok iyi noktaya getirdik yani Öcalan zaten oradan çıkarıldıktan sonra yavaş yavaş normalleşen ilişkilerimiz en üst noktaya geldi.
MUSA ÇAM (İzmir) - Tatil bile yaptınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bizim buralara rejim ihraç etme gibi bir hevesimiz yok ki. Yani, şimdi, Bahreyn'deki kargaşanın sebebi biz miyiz? Yemen'deki bu kargaşanın, mezhepsel çatışmanın sebebi Türkiye mi? Yani, yanı başımızdaki olan olaylara da duyarsız kalmamız beklenebilir mi? Biz burada olabilecekleri Esed'e anlattık, Irak'ı Maliki rejimine teslim edenlere anlattık. Sonra Maliki'ye uyarılarımızı yaptık. Bu mezhepsel politikalar Irak'ı böler. Irak'ta insanların dışlanması demek, sadece belli bir grubun dışındaki insanların dışlanması demek, orduyu da etkiler, güvenliği de etkiler, istikrarı da etkiler. Şimdi, etkilemedi mi? "DAESH" dediğimiz bir terör örgütü geldi, Irak'ın bugün yaklaşık yüzde 35'ini kontrol ediyor. Nerede Maliki'nin ordusu? Niye? Bir günde Musul'u niye terk etti 70 bin kişi? İşte, diyorsunuz ya: "Bizim konsolosluk memurları da, 46 vatandaşımız niye rehin alındı?" Çünkü bir günde 70 bin kişi terk etti burayı. Bu, öngörülmeyen bir şey, silahlarını da bıraktı. Amerika'dan alınan silahların hepsi DAESH'e bırakıldı. DAESH de bu silahlarla tekrar Suriye'ye döndü, ondan sonra Şam'a doğru ilerlemeye başladı. Bu bizim söylediğimiz şeydi başından beri. Şimdi, Amerika anladı mı? Anladı. Koalisyon anladı mı? Anladı. Maliki niye değişti? Bu yüzden değişti. Maliki'nin bu politikalarının yanlış olduğunu Irak'taki Şiiler de anladı ve Şiiler de değişmesini özellikle istedi çünkü Irak artık elden gidiyordu. Şimdi, Suriye'de, Esad'ın halkın bu isteklerine karşı verdiği tepki nedir? Kimyasal silah kullanmak, klorin gaz kullanmak, varil bombaları kullanmak, hava saldırılarıyla yok etmek ve insanları açlığa terk ederek zulmetmek, öldürmek ya da sakat bırakmak. Şimdi, Esad'ın bu yöntemleri bizim sayemizde mi oldu? Bu uygulamaları Esad'a biz mi yapın dedik, biz mi tavsiye ettik arkadaşlar?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Günahsız da değilsiniz ama.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biz bu uygulamalara karşıyız, karşı çıktık.
MUSA ÇAM (İzmir) - Herkes karşı.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Efendim, yani, burada niye "DAESH" diyorsunuz, onu da açıklayalım.
DAESH'in yani terör örgütünün... Terör örgütüyle mücadele ederken bir taraftan askerî mücadele... Şu ana kadarki hava saldırıları yetersiz kaldı, bunu da söylüyoruz. Biz kapsamlı bir strateji istiyoruz yani her boyutuyla bunun sebeplerine inecek kadar bir strateji olması lazım diyoruz. Irak'ta güzel bir başlangıç oldu, yeni bir yönetim, kapsayıcı, Türkmenler de içinde, Kürtler de içinde, Sünniler de, Şiiler de, Araplar da, herkes içinde. Şimdi, somut adımlar atılması gerekiyor. Dışlanan diğer kesimlerin içeri alınması lazım, karar mekanizmalarında aktif olması lazım. Kürtlerin anayasal haklarının verilmesi lazım yani petrol haklarının verilmesi lazım. Yine aynı şekilde, bütçeden alması gereken paylar alınmadı, sadece Kürt bir Maliye Bakanının atanması yetmez, bu hakların verilmesi lazım. Biz bu konudaki tavsiyelerimizi söylüyoruz. Burada birlik, beraberliğin sağlanması için biz de neler yapabiliriz? Ordunun yeniden yapılanması lazım. Ordu yeniden yapılandığı zaman peşmergeye de destek vereceğiz, orada kurulan yeni orduya da eğitim desteği vereceğiz, vermek durumundayız. Bunu İçişleri Bakanlığı da istiyor, Şii olan; diğer taraftan, Millî Savunma Bakanı da istiyor Kürt olan, bunların hepsi bizden yardım istiyor. Şimdi, Suriye'de bir siyasi dönüşüm olmadan buraya istikrarın gelmeyeceği muhakkak, bunu hepimiz kabul ediyoruz, dünya da kabul ediyor.
Ondan sonra, burada DAESH'le, terör örgütüyle biz mücadele ederken askerî stratejinin yanında, yöntemlerden bir tanesi ne? İdeolojisini öldürmek yani yok etmek. İdeolojisini ortadan kaldırmak nedir? DAESH işte... Şimdi son adı "Devlet-ül İslamiye" yani "İslam Devleti" diyor kendisine. Biz özellikle "İslam" kelimesinin kullanılmaması için gerek Araplarla gerekse Batılılarla... Onlar da DAESH'in İslam'ı temsil etmediğini, Müslümanları temsil etmediğini, İslami olmadığını, İslam'ın barış olduğunu sık sık vurguluyorlar. Böyle, İslam'ı çağrıştırmayan bir terminoloji kullanalım, dolayısıyla, İslam'la terörü özdeşleştirmeyelim dedim, yoksa DAESH'in şeyini yumuşatmak için ya da terör örgütü olmadığını...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - DAİSH'in "İ" si de İslam'dır Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - "DAESH" diyoruz, "E."
Dolayısıyla, böyle bir ortak yöntem bulduk, bunun tek amacı budur.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Açılımı nedir Sayın Bakan?
BAŞKAN - Açılımını soruyor arkadaşlar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bu Arapça bir kelimedir, dolayısıyla, doğrudan İslam'ı çağrıştırmayan bir kelime olarak bunu kullanıyoruz. Ama normalde terör örgütleri -şimdi, PKK'ya burada da PKK deniyor, başka yerde de PKK deniyor- hangi adı koyduysa onunla şey yapılıyor.
Ama şunu söyleyeyim: Bakınız, bunlar terör örgütü müdür?" diye soruyorsunuz siz; evet, DAESH terör örgütüdür, El Nusra terör örgütüdür ve bunların terör örgütü olduğunu biz çok önceden Bakanlar Kurulu kararıyla kabul etmişiz. DAESH'İ 2005 yılından beri, daha önceki isimleriyle de terör örgütü olarak aldık. Siz bir sene önce DAESH'i "IŞİD" olarak duyuyor muydunuz? Hayır. Yani çoğumuz duymuyordu, bunu sizi suçlamak için söylemiyorum, Batı dünyası da duymuyordu. Ne zaman bu, insanları vahşi bir şekilde katletmeye başladı -DAESH'i insanlar önce İngilizce "ISIL" işte, Türkçe "IŞİD" gibi- böyle ortaya çıktı. Biz 2013 yılında, 10 Ekim 2013'te, sevgili arkadaşlar, Bakanlar Kurulu kararıyla, yeni adıyla "DAESH"i de terör listesine aldık ve terörle, DAESH'le mücadele konusunda, mal varlığı dâhil, ekonomik yöntemler dâhil, edindiği para kaynaklarının kurutulması dâhil, her türlü yöntemi Bakanlar Kuruluna soktuk. Bizim böyle Bakanlar Kurulu kararıyla terör listesine aldığımız ve 2005'ten beri aldığımız bir terör örgütüne destek veriyorsunuz nasıl diyebilirsiniz? Yani böyle bir terör örgütüne biz destek verebilir miyiz? İşte, Niğde civarında bizim polisimize, askerimize de bunlar saldırdılar. Biz bunlarla mücadele ediyoruz, El Kaide'yle mücadele ediyoruz, El Kaide'nin tüm kaynaklarıyla mücadele ediyoruz.
Esas itibarıyla, Türkiye'ye karşı bir algı operasyonu var. Bu algı operasyonuna baktığımız zaman, önce "Buna destek veriyorsunuz." dediler. Tıra yapılan operasyonun sebebi de budur, bunun da kimin tarafından, nasıl yapıldığını siz çok iyi biliyorsunuz, şimdi gelip burada bunu iktidara karşı kullanmaya kalkmayın. MİT'in bir tırının bu şekilde operasyona tabi tutulması mümkün değil zaten. Bu operasyonun yapılması "Türkiye'yi teröre destek veren ülke konumuna sokabilir miyiz? O işte izin verilmeyecek nasıl olsa, bu yüzden izin verilmedi." algısı oluşturmaktır. Şimdi, Türkiye'nin teröre destek vermesi mümkün değildir.
Sonra, ne dendi? "Türkiye yabancı savaşçılarla yani buraya giden yabancı savaşçılarla mücadele etmiyor." dendi. Koyduk rakamları, 7 bin kişiye Türkiye'ye giriş yasağı koymuşuz. Aynı şekilde, dışarıdan gelen istihbaratlar ve içeride yaptığımız operasyonlarla 1.100 kişiyi sınır dışı etmişiz, yakalamışız, sınır dışı etmişiz ve Türkiye'den de bu terör örgütüne veya diğer terör örgütlerine, radikal gruplara katılanlar var. Yani bugüne kadar şu andaki rakamın yaklaşık 600 olduğu söyleniyor, istihbarat bilgilerine göre. 100'den fazla insanın da burada, bu çatışmalarda öldüğü bilgisi bize ulaştı. Biz hem Türkiye'den oraya insanların geçmemesi için hem de başka ülkelerden, yaklaşık 80 ülkeden gelen "yabancı savaşçılar" dediğimiz, radikal insanların bu terör örgütlerine katılmaması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Ama bizimle bilgi paylaşımı lazım, bizimle istihbarat paylaşımı lazım. Özellikle AB ülkelerine baktığımız zaman, o Schengen ülkelerinde pasaport kontrolünü siz görüyorsunuz, kimliğini gösteriyor, polis bakıyor, "Geç." diyor, pasaport bile göstermiyor. Şimdi, orada durdurulamayan insanların Türkiye içinde, bu kadar uzun, bin kilometreye yakın Suriye'yle, 300 kilometreye yakın Irak'la sınırı olan bir ülkenin bununla tek başına mücadele etmesini beklemek haksızlıktır. Ama biz bu konuda iş birliği yapmak istiyoruz.
Sonra ne dediler? "DAESH'in petrolünü Türkiye alıyor." Koyduk rakamları, ne kadar kaçak mazot yakalamışız, ne kadar imha etmişiz; 2013'te sadece dizel olarak yakalanan kaçak mazot miktarı 78 milyon litredir ve 2014 yılının ilk dokuz ayında bu rakamı aştık. Sınır boyunda yaklaşık 60 metrelik kaçak boru hatları yakaladık, imha ettik. Sonra bunları söyleyenlere dedik ki: Madem böyle bir iddianız var, koyun belgeyi önümüze. Şimdi, diyoruz ki "Türkiye'nin terör örgütlerine destek verdiğine dair elimizde bilgi var, kanıt var." diyen ülkelere, Hasip Bey, soruyoruz: Varsa bir bilginiz verin bize, hangi destek, kim vermiş, nasıl vermiş, hangi kanaldan gitmiş? Böyle iftiralarla, manipülasyonla, algı operasyonuyla Türkiye'yi suçlayamazsınız, kimse suçlayamaz. O ülkelerdeki gazeteler de suçlayamaz.
Şimdi, Adnan Bey, siz dediniz ki: DAESH'e destek verilirken... Hatta Hacı Bayram Veli'nin de buranın bir kampı olduğunu söylediniz. Bunu yazan New York Times bile düzeltti sonra hatasını. Böyle bir şey olabilir mi? Burası bizim kutsal bir mekânımızdır, Türkiye'de çıkan bir haber neticesinde New York Times da yapmıştır, o fotoğrafı koymuştur, Sayın Başbakanımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bir cuma namazından çıkarkenki fotoğrafını koymuş ve "İşte, DAESH'e buradan gidiyor." demiştir. Sonra, tepkilerden dolayı New York Times bu hatasını düzeltti ama maalesef siz de bu düzelme olmamış, bunu da düzeltmek isteriz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Türk gazetelerindeki haberlere baksanıza.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Diğer taraftan, sizin Mısır'daki seçimle ilgili... Şimdi, konu konu gidiyoruz.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Konu konu gidiyorsunuz ama gerçekleri çarpıtıyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Mısır'daki seçim... Askerî darbeden sonraki seçim nasıl bir seçimdir biliyor musunuz? 1946'da Türkiye'de açık oy kapalı tasnif seçim vardı ya, onun gibi bir seçime demokratik, şeffaf diyemezsiniz, kimsenin gözlemlemediği bir seçime diyemezsiniz. Askerî darbenin arkasından yapılan Anayasa oylamaları dâhil, hepsini meşru görüyorsanız 12 Eylül darbesinden sonra yapılanları da kabul edelim o zaman hep birlikte. Kabul ediyor muyuz? Siz de kabul etmiyorsunuz, biz de kabul etmiyoruz. Yani burada Mursi hata yapabilir, eksiği olabilir ama her seçilen insanı -siz de söylüyorsunuz- darbeyle hükûmetten uzaklaştırmak doğru bir yöntem mi? Değil.
Şimdi, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu sefer oyu az aldık." diyorsunuz, ilk oylamada 109 oy aldık, sonra ikili kaldığı zaman -değerli büyükelçilerimiz bunu çok iyi bilirler, milletvekillerimiz- önce üç ülkeden iki tanesine oy veriyorsunuz, sonra iki ülke kalıyor birinci çıktıktan sonra -eğer çıkarsa- o zaman ne oluyor? İki ülkeden birini seçiyorsunuz. O zaman ister istemez oy bölünüyor. Ne oluyor? Bu sefer, Avrupa Birliği sadakati, Latin ülkeleri birliği, iş birliği gibi, dengeler oluşuyor, sonra oylar düşebiliyor. Ama burada şunu söylemek isterim açıkça: Doğru, konjonktür bizim aleyhimizdeydi. Bunun birinci sebebi, Mısır'dan dolayı bazı Körfez ülkelerinin bizim aleyhimizde açıkça çalışması. İkinci sebebi ise "Ayn el Arap" ya da Kobani'den dolayı, "Niye Türkiye oraya müdahale etmiyor? diye -oysa PYD de bizim oraya girmemizi istemiyor- büyük bir algı operasyonu oluştu, İskandinav ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde, batıda özellikle, bir kampanya başlatıldı. Türkiye'nin gözünün önünde, işte, televizyonlar gösteriyor, tanklar orada duruyor, öbür tarafta sanki Kürtler katlediliyor. Oysa Kürtlerin hepsini biz içeriye aldık, Hasip Bey bu konuda farklı düşünüyor ama aldık neticede, tartışmak için söylemiyorum. Ama orada sivil insanlar kalmadı, dolayısıyla, bu algı operasyonunun bize zararı oldu arkadaşlar. Ben açıkça sizinle nedenlerini paylaşıyorum. Oradaki tartışılan konularda şey yapıyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Gözünüzün önünde katliam olursa, IŞİD'le aynı kefeye koyarsanız kaybederseniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Şimdi, Adnan Bey, niye ticaret yapılmıyor?" dediniz. "Bugün çalacak kapısı kalmadı Türkiye'nin." dediniz, aynı şekilde, işte, "Buralarla, özellikle Irak ve Suriye'yle ticaret yapılmıyor, vatandaş giremiyor." dediniz. Bakınız, arkadaşlar, son on beş gün içinde Dışişleri Bakanı olarak ben 21 dışişleri bakanıyla görüştüm. Aynı şekilde, bu süre içinde Sayın Başbakanımız 11 devlet ve hükûmet başkanıyla, Cumhurbaşkanımız da 10 devlet başkanıyla görüştüler. Amerika Başkanı Obama'dan tutun da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, on beş dakika verelim isterseniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Teşekkür ederim.
Avustralya Başbakanından tutun da aynı şekilde Türkmenistan devlet başkanı ve Afrika'daki dışişleri bakanları, Avrupa'dan gelen dostlarımız, Fransa devlet başkanı yani dünyanın her kıtasından, Meksika'dan Dışişleri Bakanı, Brezilya dâhil dünyanın her kıtasından, her bölgesinden, Kore, Japonya, bunların hepsi dâhil insanlarla, cumhurbaşkanlarıyla, devlet başkanlarıyla, başbakanlarıyla görüşüyoruz ve iki tane zirveye katılıyoruz, birisi G 20, dünyanın en büyük ekonomisi, ilk 20 ekonomisinin olduğu zirveye katılıyoruz ve de ikinci, Türkiye-Afrika Birliği zirvesine katılıyoruz. Yani bu kadar kısa sürede bu kadar yoğun diplomasiyi başka bir ülkenin yaşadığını ben tahmin etmiyorum Değerli Başkanım, bunu da söylemiş olalım.
Arkadaşlar, bakınız, biz mezhepçi yaklaşmayız. Mezhepçi yaklaşım çok tehlikelidir. Tam tersi, mezhepçi yaklaşıma karşıyız biz. Suriye'de Esad'ın sadece kendi mezhebine dayalı -o ülkede biliyorsunuz, yüzde 80'i dışlanmış- insanların kendi gücünü kullanmak için diğerlerini, Hristiyan'ı, Kürt'ü, Türkmen'i, ondan sonra, Sünni'sini, diğerlerini yok etmesine karşıyız. İran'ın bu bölgedeki mezhepçi yaklaşımlarına karşıyız biz, bu tür ayrımcılığa karşıyız biz. Aynı şekilde, Bahreyn'deki mezhepçi çatışmalara da karşıyız, diğer yerlerdeki mezhepçi çatışmalara karşıyız. Maliki'nin uyguladığı mezhepçi politikalara karşı olduk ve bunların nelere yol açabileceğini dostça paylaştık ve neticede burada...
MUSA ÇAM (İzmir) - Cumhurbaşkanı da aynı şeyleri yapıyor, mezhepçilik yapıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bakın, bizim Suriye'deki muhatabımız kimdir? Suriye Ulusal Konseyi. Suriye Ulusal Konseyi sadece bizim muhatabımız mı arkadaşlar? Hayır, değil. Peki, Cenevre sürecinde tüm koalisyonun, herkesin, dünyanın -ve hatta İran'ı destekleyen ülkeler de katıldı, Rusya da katıldı- muhatap aldığı, Esad rejiminin karşısında muhatap gördüğü kimdi? Suriye Ulusal Konseyi, Koalisyonu, "SUK" dediğimiz. Peki, bunun içinde kim var, Araplar var mı? Var. Aynı şekilde, Kürtler var mı Hasip Bey? Var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yok, yok.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Bakan, yok, Cenevre'de engellediniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Türkmenler var mı? Var. Hristiyanlar var mı? Var. Nusayriler var mı? Nusayriler de var, Sünniler de var. Dolayısıyla, baktığınız zaman, herkesi, bizim de arzumuz budur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Suriye'de özgürlük içinde yaşamak isteyenlere yanlış yaptınız.
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Kaplan; Sayın Bakanımız açıklamalarını yapsın.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Polemiği ben mi yaratıyorum Başkan, Allah Allah! Biz mi yaratıyoruz polemiği?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Soruyoruz, var işte burada.
Neticede, burada bizim arzumuz, Suriye'de tüm halkları kucaklayan, kapsayan kapsayıcı bir hüküm kurulması.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Salih Müslim'le ben Moskova'da beraberdim Duma'da. Siz resmen Cenevre'de engellediniz Hükûmet olarak, resmen engellediniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hasip Bey, bağırmanıza gerek yok, medeni bir şekilde konuşalım burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Aynen öyle engellediniz.
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yanlış, yanlış, yanlış... Gelin beraber doğru olalım, doğru işi yapalım.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Peki, koalisyon başkan yardımcısı kim Hasip Bey? Kürt. Var işte.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ya, kardeşim, şimdi bu Müslim'i... Dışarıdan Kürtlerin öyle olmadığını...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Siz, Kürtleri sadece PYD olarak görürseniz... PYD kendi başına orada...(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
Sayın Bakanım, siz Komisyona hitaben cevaplayın daha iyi.
Arkadaşlar, lütfen...
Şimdi, Sayın Bakanın açıklamalarını dinleyelim, eksikse, yanlışsa siz gene değerlendirin onu. Tutanaklarda var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Cevap veriyoruz, soruyorsunuz, cevap veriyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan polemiğe girmesin.
BAŞKAN - Girmesin, evet.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, gerçekleri söyleyince rahatsız oluyorsunuz. Ben soru-cevap şeklinde soruyorum, kendim cevap veriyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hayır, rahatsız olmuyoruz, doğruyu söylemeyince rahatsız oluyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, doğruyu söyleyin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Doğruyu söylüyorum.
Suriye Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Kürt, ben bunu söylüyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ebubekir Bağdadi'yi de Orta Doğu'da...
BAŞKAN - Arkadaşlar, farklı olarak yaklaşımlar olabilir burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yanlış yaptınız, Kobani'de yanlış yaptınız.
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Mehmet Günal kardeşim, senin sorularına gelelim.
Şimdi, biz "değerli yalnızlık" derken, zamanında, ilkesel tutumumuzu biz yalnız da kalsak sürdürmeliyiz, bugün anlaşılmaz, yarın anlaşılır. Dört sene önce, üç sene önce söylediklerimiz Suriye'de de, bugün Irak'ta da anlaşıldı. Bugün, Obama'nın söylediği... Yani Suriye'de Esad rejiminin gitmesi gerektiğini Obama her fırsatta söylüyor ama Obama diyor ki: "Biz, Esad'ın gitmesi için ona karşı bir operasyon yapmayı düşünmüyoruz." Ama bu konuda kendi içlerinde farklı görüşler vardır, o ayrı. Ama, Esad'ın gitmesi konusunda Amerika'yla görüş ayrılığımız yok, şu anda koalisyon içinde olan ülkelerle de görüş ayrılığımız yok. Bu sadece bizim kişisel tutumumuz değil arkadaşlar, bunu söyleyelim. Ama, buradaki gitmesi konusundaki yöntem, eğit-donat olsun, "Muhalefeti destekleyelim." gibi değişik fikirler var. Bunların hepsi zaten görüşülüyor, müzakere ediliyor. Netice itibarıyla bizim burada bu bölgedeki Kürt kardeşlerimize bakış açımızda bir değişiklik yok. Irak'taki Kürt kardeşlerimize de bakış açımız aynı, Türkiye'deki Kürt kardeşlerimize de bakış açımız aynı, Suriye'deki Kürt kardeşlerimize bakış açımız da aynı. Bizim karşı çıktığımız PKK'dır, PKK da terör örgütüdür.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - PYD?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bizim karşı çıktığımız PYD'dir. PYD'yle PKK birlikte hareket etmektedir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - İşte siz orada kaybettiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dolayısıyla, PYD Suriye'nin belli bir bölgesini bölücü bir faaliyet içindedir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - IŞİD'e karşı PYD kahramanlık destanı yazarken IŞİD'in yanında yer aldınız, işte o zaman kaybettiniz. Hükûmet o zaman kaybetti.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ne bağırıp duruyorsun ya! Ya, niye bağırıyorsun!
BAŞKAN - Sayın Kaplan, Dışişleri Bakanımızın bu konuda ne düşündüğünü sormadınız mı? O da açıklıyor, lütfen sabredin ya! Doğru veya yanlış, size göre...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Soruyorsun, ben cevap veriyorum ne düşündüğümü.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Öyle çok polemik veriyorsun, cevabını alırsın.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ben senin soruna cevap veriyorum, sen bağırıyorsun, hoşuna gitmiyor çünkü.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen.... Sayın Dışişleri Bakanımız açıklıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Neticede, DAESH de Suriye'yi bölmek istiyor, PYD de Suriye'yi bölmek istiyor, ikisi de terör faaliyetleri içindedir. Dolayısıyla, biz terör örgütlerini desteklememiz mümkün değil. (Gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Esad'a karsı da IŞİD'e karşı da...
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen ya...
Sayın Çam, yapmayın ya!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dolayısıyla, Mehmet kardeşim, "Değerli yalnızlık, DAESH'le ilgili mezhepsel kaygı nedir?" bunlara zaten cevap verdim. Bizim, bu arada, muhalefette kimi gördüğümüzü, onu da söyledim.
Diğer taraftan, "Joe Biden özür diledi mi?" konusuna gelince: Zaten, Joe Biden daha önce özür dilemişti, sonra, diledi, dilemedi tartışmalarından sonra hem Beyaz Saray Sözcüsü hem de Dışişleri Bakanlığı o tartışmalardan sonra nasıl özür dilediğini açıklamıştır, web sayfasına girdiğiniz zaman da orada görürsünüz. Dolayısıyla, bunlar açıklandığı için İstanbul'daki görüşmelerde bunlara değinmeye gerek kalmadı.
Kıbrıs konusuna gelince, oradaki petrol araştırma konusuna gelince: Oradaki petrolde KKTC'nin de hakkı var, Rum halkının da hakkı var, biz bunu söylüyoruz, aslında Rumlar da bunu söylüyor. Ama, bir taraftan şimdi müzakere yapıyoruz ve müzakereler devam ederken tek taraflı buradaki araştırmalara karşıyız biz. Dolayısıyla, onlar araştırmaya başlayınca ya da sondaj çalışması yapınca biz de Barbaros Hayrettin Paşa'yı gönderiyoruz ama bizim burada niyetimiz tek taraflı burada kalıcı bir şekilde, iki tarafın da hakkı olan bir yerde tek taraflı bir araştırma ya da sondaj çalışması yapılmasına karşıyız. Dolayısıyla, eğer onlar durdurursa biz de durdururuz çünkü burada iki tarafın da hakkı var. Şimdi, yeni önerilerimiz var, hatta benim şöyle bir teklifim oldu: Madem, devletler birbirini muhatap almak istemiyor çözüm oluncaya kadar, özel şirket kurulsun, özel şirket tarafından yürütülsün. Yani bizim buradaki amacımız o.
Diğer taraftan, Mısır'la Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin işte burada bir münhasır ekonomik bölge yaratmaya yönelik çalışmaları ciddi bir çalışma değildir ama olası bir duruma göre da hazırlıklarımız vardır. Zaten, biz bu bölgedeki münhasır ekonomik bölgeyle ilgili haklarımızı Birleşmiş Milletlere de zamanında kaydettirdik. Dolayısıyla, bu konuda endişe yapmamıza gerek yok.
Türkmenistan'la serbest ticaret anlaşması konusunda biz hazırız. Türkmen tarafının işte bazı konularda hâlâ kendi içlerinde görüşmeleri var ve bunu inşallah, en kısa zamanda sonuçlandıracağız.
Özbekistan'la somut adımlarımızı da atıyoruz. İnşallah, önümüzdeki ziyaretlerle beraber bunların neticelerini de alırız.
"İki bakanlığa gerek var mı?" Gerek var Adil Bey çünkü Avrupa Birliğine inancımız var, bu süreci bir bakanlık nezdinde yürütmemiz bile bu sürece verdiğimiz önemin göstergesidir.
Şunu da söyleyeyim: 2013 yılında ABD ziyaretinde TTIP'le ilgili önerimizi Obama reddetmedi, ben de o toplantıdaydım. Obama "Ortak bir komisyon kuralım. Dolayısıyla, Türkiye'nin çıkarlarını da bu şekilde değerlendirelim." dedi. İki tarafla da görüşmelerimizin yürütüldüğünü zaten Değerli Bakanımız da söyledi.
Bizim ASEAN ve Şangay İşbirliği Örgütüne tam üye olma gibi bir arzumuz yok. Zaten, özellikle ASEAN bölgesinde olmadığımız için sadece bunlarla diyalog ortağı olmak istiyoruz biz ve bu konudaki çalışmalarımızın olduğunu zaten biraz önceki konuşmamda da söyledim. Dolayısıyla, tam üyelik gibi bir hedefimiz yoktur.
Diğer taraftan, Sadık Bey'in düşüncelerine gelince: Kanada'da iki tane başkonsolosluk açıyoruz, açma kararını aldık Montreal'de ve Vancouver'de. Büyükelçilik binasını yapmak konusunda da programımızda ama işte bütçemize göre önceliklerimiz var. O öncelikler çerçevesinde inşallah değerlendireceğiz.
Antalya'nın sadece Afrika'yla değil, Avrupa'ya da doğrudan uçuşlar, Türk Havayollarının uçuş yapması için zaten birlikte Gökcen Hanım'la beraber çalışmamızı yapıyoruz, olması da lazım. Gelecek sene G 20'ye de Antalya'mız inşallah, ev sahipliği yapacak.
Hasip Bey, yurt dışında oy verme konusunda Bakanlığımızın bir suçu yok. Gerçekten Bakanlık görevlilerimiz, yurt dışındaki konsolosluk, büyükelçilik görevlilerimiz bu konuda üzerine düşeni yapmıştır ama burada siz de biliyorsunuz ki Yüksek Seçim Kurulunun bir kararı oldu, randevu sistemi. Bu randevu sistemi, vatandaşa zulüm oldu; burada hepimizin üyeleri var, tüm siyasi partilerin üyeleri var. Şimdi, biz o büyükelçiliklerimiz ve başkonsolosluklarımız burada yaşanan sıkıntıların ne olduğunu ve neler yapılması gerektiğine dair bir çalışma yaptı, Meclis Başkanımıza da gönderiyoruz. Gelin, hep beraber vatandaşımızın özgürce oy kullanmasının sağlanmasının önündeki engelleri beraber kaldıralım, vatandaşlarımız bu hakkını sonuna kadar kullansınlar. Tabii yaz tatili oldu, ondan sonra başka sebepler de var ama en büyük engelin bu randevulu oy verme sistemi olduğunu söyleyebiliriz ama önemli bir hak, önümüzdeki 2015 seçimlerinde inşallah vatandaşlarımız bu konuda daha fazla hakkını kullanacaktır.
Şimdi, işte, Musul'un düşmesiyle ilgili biz düşüncelerimizi biraz önce söyledik. Bir günde bu kadar, 70 bin insanın çekilebileceğine, orayı terk edeceğine doğrusu ihtimal veremedik yani Irak ordusunun bir günde orayı boşaltmasını...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Valinin ihbarı var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yok, onun boşaltılacağına dair bir istihbarat yok.
Diğer taraftan şimdi, çözüm süreciyle ilgili biz çözüm sürecinde çok samimiyiz yani bu raporda, daha doğrusu bizim kitapçığımızda yer aldı, almadı gibi şeyler oldu. Biz bunda samimiyiz ama çözüm sürecinde terörle mücadelede de samimiyiz. Yani PKK, silahlı eylemini sürdürdüğü sürece ve dışarıda aktif olduğu sürece özellikle PKK'ya işte para kaynağı sağlamak için ya da destek vermek için yayım yapan diğer kuruluşlarla elbette Dışişleri Bakanlığımız o ülkeler nezdinde girişim yapar, yapmak durumundadır da çünkü bu bizim güvenliğimizi doğrudan etkilemektedir.
Sayın Korutürk, teşekkür ederim iyi niyet ve düşünceleriniz için.
Tabii, sizin şu şeyinize katılıyorum: Yani bölgemizdeki gelişmeler Türkiye'ye de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır yani içeride de ve sınırlarımızda da, bizim zaten kaygımız budur çünkü yanı başımızda bir yangın varsa bu yangın söndürülmediği sürece her şeyden önce komşu yani sınır komşusu olan ülkelere tehdit oluşturur, bu tehdidin ortadan kalkması için her türlü çabayı sarf ediyoruz. Chuck Hagel de bugün dediğiniz gibi istifa etti. Bu arada İran'la müzakerelerden de sonuç alınamadı, onun bilgisini size vereyim, bugün son gündü. 1 Temmuz 2015 tarihine kadar beklediğimiz gibi süre uzatımı oldu, inşallah o döneme kadar bu nükleer silahlar konusu da İran'la çözülür.
Diğer taraftan, Suudi Arabistan'da idam edilen vatandaşla ilgili biz 11'inci Cumhurbaşkanımız Abdullah Bey, şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, şimdiki Başbakanımız Davutoğlu ve en son Riyad ziyaretinde bizzat ben de bu cezanın daha az bir cezaya indirilmesi, idam cezasının indirilmesi ricasında bulunduk ama maalesef Suudi Arabistan bu vatandaşımızı idam etti, bu konudaki açıklamamızı da Bakanlık sözcümüz yaptı.
Diğer taraftan Faruk Loğoğlu Bey'in 2015'le ilgili yani olabilecek ihtimaller, önümüze çıkabilecek tehditlerle ilgili uyarılar için de çok teşekkür ediyorum. Amerika'da da zaten büyükelçilik yaptığı için neler olabileceği konusundaki tespitleri yerindedir. Biz işte Yunanistan'da çıkan bu kanunlarla ilgili neler yaptığımızı zaten söyledik, şimdi 5-6 Aralıkta, Yunanistan'daki toplantıda bu yüksek düzeyli iş birliği stratejisi toplantısında, konsey toplantısında da gündeme getireceğiz. Amerika'da kongreden böyle bir karar çıkmaması için biz mücadelemizi sürdürüyoruz ve şu anda Temsilcileri Başkanı da "Benim başkan olduğum bir dönemde böyle bir şey çıkmaz." diye bize Türkiye ziyaretinde de söylemişti ama burada lobilerin de aktif çalıştığını biliyoruz, biz de aynı şekilde, Bakanlığımız da, diğer kurumlarımız da, diğer bakanlıklarımız da, Başbakanlığımızla ve Cumhurbaşkanlığımızla koordineli bir şekilde bir çalışma yürütüyoruz. Bu konuda Bakanlıktaki çalışma arkadaşlarıma da gayretleri için özellikle teşekkür ediyorum ama biz bu süreci de uzun bir vadede artık daha aktif bir şekilde yürütmemiz lazım. 2004 yılından bu yana -CHP'yle o zaman birlikteydik, sadece 2 parti vardı- Ermenistan Devlet Başkanına Sayın Başbakanımızın Meclisten çıkan kararla beraber yazdığı mektupla biz savunmadan çıktık artık bu konuda kompleksimiz yok ve savunmada olmayan bir Türkiye'yiz, gerçekleri sonuna kadar söyleyip ama bir komisyonla da her şeyin ortaya çıkmasını arzu ediyoruz çünkü kendimize güvenimiz var, atalarımıza da güvenimiz var.
Hurşit Bey burada olmadığı için onun sorularına cevap veremeyeceğim ama İran'la ambargolarla ilgili Birleşmiş Milletler kararlarına uyuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, iki dakika içinde toparlayabilirseniz, diğerlerini yazılı olarak verirsiniz.
Buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tamam.
Ama ikili ya da daha doğrusu tek taraflı ambargolara uymadık ama şunu söylemek isterim: İran'a karşı ambargoları en çok delen de bazı Avrupa Birliği ülkeleridir, her gün ticaretini, onlarla, İran'la da doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yapmaktadırlar, onu da bu şekilde söylemek isterim.
Sayın Seçer, Biden'le Cumhurbaşkanımızın görüşmesinde hiç öyle şeyler olmadı yani "Destek verdiğimiz için pişmanız..." Ne Amerika böyle bir şey söyledi ne Türkiye böyle bir şey söyledi. Böyle dedikodular çıkartılıyor, ne olur bunlara inanmayın, böyle bir şey olmadı.
İsrail'le ticaretimiz niye arttı? Bakınız, biraz önce Suriye'yle olan ticaretimiz ya da Irak'la olan ticaretimize de eleştiri geldi.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Hayır, artmasını eleştirmedim, ben de isterim artmasını.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, artar çünkü bizim şimdi o ülkeyle siyasi ilişkilerimiz iyi olmayabilir ama iş adamlarımızı cezalandırmak mümkün değil. Bakınız Suriye'yle dış ticaret hacmimiz her şeye rağmen 2012 yılında 565 milyondu, tüm sorunlara rağmen canım, ortada bir sorun var. 2013 yılında 1,2 milyar dolara çıkmış, 2014 yılının ilk altı ayında 675 milyon. Aynı şekilde Irak'la olan dış ticaretimiz 2013 yılında 12 milyar imiş ve bu senenin ilk altı ayında 6,3 milyar yani az da olsa bir artış var. Dolayısıyla hani hiçbir yere girilemiyor, hiçbir yerde ticaret...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Yarı yarıya düşmüş.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dolayısıyla iş adamlarımız yapar.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Suriye'ninki yarı yarıya düşmüş.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yarı yarıya düşme yok, ilk altı aylık rakamı söylüyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Hayır, "dokuzuncu ay" dediniz.
BAŞKAN - Altı ay.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Hayır, ilk altı aylık rakamı söylüyorum efendim, düşmemiş. 2012'de 565, 2013'te 1,2 milyar yaklaşık 2 katına çıkmış...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Şimdi, 2014?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - 2014'ün ilk altı ayında 675 yani...
BAŞKAN - Yani 1,2 milyar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - İkinci yarı da aynı gerçekleşirse 1,3 oluyor, artış gösteriyor o rakamlar.
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakanım, diğerlerini yazılı olarak verirseniz seviniriz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bir beş dakika daha müsaade ederseniz.
Bu diplomasi akademisinin böyle diplomat yetiştiren bir hüviyet kazanması için arkadaşlarımızla da çalışmalarımızı yapıyoruz, belki bir iki kurumla birleştirerek gerçekten o uzmanlaşma, dil konusunda, diğer konularda diplomatlarımızın uzmanlaşması, diplomat yetiştiren bir kurum hâline gelmesi için inşallah adımlar atarız, siz de Meclise böyle bir şey geldiği zaman desteğinizi verirsiniz.
Değerli Başkanım, burada birçok arkadaşımızın soruları oldu ama hepsine cevap veremeyeceğiz, bazılarına yazılı cevap vereceğim ama Sayın Müslim Sarı'nın özellikle Başbakanımızın kitabıyla ilgili geçen seneki sözünü tutup da incelemesinden memnun oldum ama bu entelektüel tartışmayı Sayın Başbakanımızla yapsanız çok iyi olur çünkü o da bu tür eleştirileri dinlemekten hoşlanır, ben biliyorum.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bunun dış politikanın özü olduğu çünkü...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Ama dış politikamıza yansıması konusundaki sonuçlara, tespitlerinize katılmıyorum, kesinlikle bizim dış politikamız Panislamist değildir, biz dine dayalı, mezhebe dayalı politika izlemeyiz, izleyemeyiz, bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Kitapta Panislamist politikalar vardı.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Emperyalist kesinlikle değiliz ve bugün Afrika ülkeleriyle bu kadar iş birliği içinde olmamızın sebebi oralara sömürgeci bir yaklaşım içinde olmamamız, tam tersi insan odaklı yaklaşımız ve karşılık çıkar, tek taraflı çıkara yönelik bir yaklaşım değil, tüm dünyaya yaklaşımımız budur.
Yumuşak güçlerimizden bir tanesi de arabuluculuktur. Pakistan'la Hindistan arasında, Pakistan'la aynı şekilde Afganistan arasında ve demin söylediğim üçlü mekanizmalarla Balkanlarda, Kafkasya'da tüm arabuluculuk mekanizmamızı çok iyi işletiyoruz, bu da aslında soft power'dır. Tamam mı? Dolayısıyla biz kesinlikle emperyalist ve mezhepçi politika izlemiyoruz, dolayısıyla hayalci bir politika kesinlikle yoktur, ulusal çıkarlarımızın ne olduğunu ve nasıl savunulacağını da çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde dünya gerçeklerini, reel politiği de çok iyi biliyoruz ve tespitlerimizde de bugüne kadar, analizlerimizde de çok az yanıldık, onu da söyleyeyim, bölgesel gelişmeler de dâhil.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Bravo, kutluyoruz yani.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dört sene önce ne söylediysek bugün çıktı, üç sene önce ne söylediysek bu çıktı.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bravo, müthiş!
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Yani siz ister dalga geçin, ben size cevabını veriyorum yani neticede...
ADNAN KESKİN (Denizli) - Ya, bu kadar övünüyorsunuz, kutladık sizi, ne var bunda?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Neticede Sayın Başbakanımızın kitabı da Arapça ve Farsça'nın dışında, Gürcüce, Bulgarca, İtalyanca, Yunanca gibi dillere çevriliyor, çevrildi, basıldı ve bazı diller konusunda da çalışmalar devam ediyor. Bu vesileyle bunu da belirtmek istedim.
Sayın Sümer Oral'a da teşekküre ediyoruz. Tecrübeli bir büyüğümüz olarak yorumlarından dolayı ve kendisinin her zaman tecrübelerinden faydalanmak isteriz. Kendisini Maliye Bakanlığı yıllarından çok iyi hatırlarım ben, o zaman öğrenciydim, babamla da aynı partide siyaset yaparlardı. Kendisi de çok sevdiğimiz, saydığımız bir büyüğümüzdür.
Çok teşekkür ederim.
Diğer soruları yazılı göndermeye çalışayım.
Sabrınız için çok teşekkür ediyorum.