| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 02 .11.2016 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; öncelikle gün boyunca tüm milletvekillerimizin gerek ekonomiyle ilgili gerek bütçeyle ilgili gerekse kesin hesapla ilgili ifade ettiği çok değerli, çok kıymetli, çok önemli görüş ve önerileri oldu, eleştirileri oldu, hepsine teşekkür ediyorum. Ortak aklın üretilmesi anlamında yapılan yapıcı olduğunu değerlendirdiğim bu eleştirilerin 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin Genel Kurula gitme sürecinde katkı sağlayacağını da düşünüyorum, gerçekten istifade ettik, teşekkür ediyoruz.
Burada özellikle 2017 yılı bütçesiyle ilgili değerlendirmelere geçmeden, hep soruları sona bırakınca onları cevaplamamış oluyoruz, bu sefer tersinden başlayalım, soruları cevaplayayım.
Sayın Çam, Maliye Bakanlığında 15 Temmuz sonrasında açığa alınan personel sayısı 1.600, ihraç edilen personel sayısı 1.694. Açığa alınan personelden daha sonra 232'si iade edilmiş, hâlen açıkta bulunan personel sayısı da 445.
Taşeron konusundaki çalışmalarımız devam ediyor.
Sayın Kuşoğlu, külliyenin maliyeti konusunu sordu. Maliye Bakanlığı olarak bu bilgiye sahip değilim. Zaten Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken sanıyorum orada bu konu görüşülür.
Sayın Aksu, taşeron çalışmaları devam ediyor.
Devlet memurlarının alımına ilişkin olarak yani söylediğiniz manada eşitliği, kariyeri, liyakati, herkesin kamu hizmetlerine katılımını engelleyecek bir düşüncemiz veya planımız yok, onu açık yüreklilikle ifade edeyim.
Bu kamu-özel iş birliği taahhütlerinin toplamı da şu an itibarıyla 32,8 milyar TL'dir.
Sayın Kerestecioğlu, bir kere çok güzel konulara temas etti. "Gender Budgeting"i biz 2009'larda falan duymaya başladık. Birleşmiş Milletlerin rehberi vardı, aldık, inceledik, arkadaşlara bunu tez çalışması olarak verdik. Bütçe çalışmalarına nasıl katabiliriz, bunları değerlendirdik, en son bugün size de bir bölüm gösterdik. Tabii, aslında program bazlı bütçeye geçtiğimiz takdirde bu tür bir boyutu görme imkânına kavuşacağız. Bizim mevcut bütçemiz analitik bütçe sistemine dayalı bir bütçeleme olduğu için herhangi bir sosyal kesimi veya sosyal kesimi hedef alan harcama programını doğrudan doğruya bütçede göremiyorsunuz. Bunun yerine, performans programlarında belki performans hedefi, performans çıktısı olarak görmek mümkün. Ama, bu cinsiyete dayalı bütçeleme konusu yani bugün geldiğimiz nokta itibarıyla üzerinde daha fazla çalışma yapılması gereken bir konu. Zaman zaman Bütçe Genel Müdürlüğümüz de, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğümüz de bu tür çalışmaları yapıyor. Ama, sizin de bildiğiniz bu tür akademisyenler de varsa biz de istifade ederiz, hep beraber bu konuda bütçenin bu boyutunu da öne çıkaran bir çalışma da yapılabilir. Ama, şunu ifade edeyim ki: Özellikle kadınların bütçeden harcama olarak, sosyal programlar olarak daha fazla pay almasını sağlayacak çok sayıda harcama programı bu dönemde uygulamaya kondu. Doğrudan doğruya kadını hedef alan, onun sosyal yaşama katılımını sağlayan, yaşam kalitesini artıran, aile içerisinde gücünü pekiştiren, toplum içerisinde varlığını hissetmesini sağlayacak bazen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu üzerinden, bazen bütçe üzerinden önemli harcama programları başlatıldı. Yine, özellikle kadının şiddete karşı korunması ve bu anlamda idari kapasitenin oluşturulmasıyla ilgili de önemli çalışmalar yapıldı. Onun için burada bir kadın milletvekili olarak bu konuya gösterdiğiniz duyarlılığı son derece değerli buluyorum, önemli buluyorum. İnşallah hep beraber bu konuda bütçelerde de daha fazla...
Sayın Paylan, gelir vergisi reformu çalışmalarımız...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Bakan, benim sorularıma cevap vermediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl, hangisi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Yani, genel olarak toplumsal cinsiyete duyarlılığı artırmaya çalışıyoruz dediniz ama...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kadınların bütçe sürecinde... Bizim Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğüdür bu bütçeyi hazırlayan yani bu arkadaşların yüzde 50'den fazlası bayandır.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kadın...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kadındır yani. Dolayısıyla, merak etmeyin yani bu bütçe hazırlama sürecindeki en kilit yerdeki arkadaşlarımızın çoğu kadın, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünde de öyle. Dolayısıyla, burada bizim açımızdan...
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - O da ayrı bir eğitimi gerektiriyor demek ki, toplumsal cinsiyet eğitimi gerekiyor demek ki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru.
Peki, Sayın Paylan, gelir vergisi reformu konusunda "gelir vergisi reformu" kavramını çok sık kullanıyoruz ama içini dolduralım desek hep beraber doldurmakta zorlanıyoruz, onun için çalışmaya devam edeceğiz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, "Ne zaman?" diye sordum, sorum oydu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - En yakın zamanda.
GARO PAYLAN (İstanbul) - En yakın zaman cevap değil ki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, şunu ifade edeyim de burada samimi bir şekilde: Gelir Vergisi Kanunu'nda çalışmasını yaptık.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, o reform değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, bir dakika...
Bütün sivil toplum örgütlerinden Hükûmet tarafından sunulan tasarıyla ilgili görüş ve öneriler aldık, sizlerin siyaseten ifade ettiğiniz görüş ve önerileri de dikkate aldık ve bu çerçevede de Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'yla ilgili yeni bir içerik ürettik.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, gördük onu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok yeni. Yani, bazı eleştiriler geldi, mesela gelir ve kurumlar vergisinin birleştirilmesi vesaire. Yeni bir versiyon ürettik ama bana sorarsanız, Gelir Vergisi Kanunu'nda sizin söylediğiniz manada değil de benim söylediğim manada reform kalitesini artıracak ilave düzenlemelere ihtiyacımız var. Sizinle benim yaklaşımım farklı. Dolayısıyla, burada, şöyle: Bana göre eğer biz bir gelir vergisi kanunu yapacaksak bu gelir vergisi kanunu yatırımı, üretimi, ihracatı, istihdamı desteklemeli.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Az kazanandan az, çok kazanandan çok...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, şöyle: Vergi adaletini tabii ki tesis etmeli, bu önemli bir konu. Bunları sağlayacak ama kayıt dışılığa karşı tedbirler içermeli otokontrol müesseseleri başta olmak üzere. Ama, bu mali milat, nereden buldun konularında siyasi perspektifimiz farklı. Sizin yaklaşımınızın kendi varsayımları var ama benim yaklaşımımın da kendi varsayımları var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Zenginden vergi almıyorsunuz ki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, zenginden de vergi alıyoruz. Bakın, bir bakış açısıyla diyebilirsiniz ki: "En fazla vergiyi ücretliler ödüyor.", bir bakış açısıyla diyebilirsiniz ki: "Hayır, ücretliler ödemiyor, işverenler aslında ödüyor." Çünkü piyasada bir anket yapalım, diyelim ki işveren ile çalışan arasındaki yapılan iş sözleşmeleri net ücret üzerinden mi yapılıyor yoksa brüt ücret üzerinden mi? Bu derin bir tartışma, onun için bu konuya çalışacağız.
Vergi afları konusunda affı doğuran sebepleri ortadan kaldırırsak af yapmak zorunda kalmayız. Bunlardan bir tanesi gerçekten ödeme güçlüğü içinde olan vergi mükelleflerine ödeme güçlerindeki kayıpla mütenasip olarak kolaylıklar getirmek. Gerçekten iyi gününde vergisini ödeyen ama işleri kötü gittiği zaman da vergisini ödemekte zorlanan vatandaşa mevcut sistem gerekli kolaylıkları getirmiyor, bir defa da biz mali olarak yükleniyoruz, şu kadar tecil faizi, şu kadar teminat diyoruz. Böyle bir durumda ne oluyor? Vatandaş ödeyemiyor. Dolayısıyla, üzerinde çalıştığımız bir düzenleme var. Bu düzenlemede borçlarını süresinde ödeyemeyen mükelleflerin geçmiş dönem ödeme performanslarında iyiyse yani iyi gününde borcunu ödeyen bir mükellefse zor duruma düştüğü dönemde verginin aslından herhangi bir şekilde vazgeçmemiz söz konusu değil ama faiz, teminat, ödeme koşuları konusunda çok daha vatandaşın yanında bir çerçeve oluşturacağız. Şu anda kişinin durumu ne olursa olsun herkese standart bir ürün sunuyoruz, diyoruz ki tecil faiz oranı bu, teminat oranı bu. Hâlbuki varlıklarının, gelirinin yüzde 90'ını kaybetmiş bir kişiye de aynı koşulları uyguluyoruz, diğerine de aynı koşulları uyguluyoruz. Aşağı yukarı madde hazırlıkları tamam yani arkadaşlar madde metinlerini de oluşturdular. Bunu 2017 ve sonraki yıllarda uygulanmak üzere başlatacağız. Bu önemli bir düzenleme. O zaman vergi aflarına olan ihtiyaç azalacak. Diğer taraftan, vergisini süresinde ödeyen mükelleflerin de -söyledim bunu yani kaç defa zaten ifade ettim- geçmiş ödeme performansı pekiyiyse yani geçmiş üç veya beş yılda hiçbir vergi taksitini aksatmamışsa, geçmiş üç veya beş yılda vergi denetimlerinin hiçbirisinde herhangi bir şekilde bir sıkıntı çıkmamışsa gerçekten bu mükellefe bir ödül vermek lazım. Biz diyoruz ki böyle bir mükellefe vergi oranlarında indirim yapalım, gelir veya kurumlar vergisinde. Ama, burada böyle bir düzenlemeyi yapacaksak eğer bunun oranı ne olmalıdır, bunun kapsamına kimler girmelidir? Mesela, siz "sermaye" diyorsunuz, ben de sizden daha fazla hassasım. Yani, burada zaten ödemek durumunda olan kurumsal mükellefler için böyle bir sistem getirmek demek zaten ödeyen grup olduğu için aslında yanlış bir sonuç doğurur. Dolayısıyla, bizim buradaki hedef kitlemiz büyük ölçüde küçük ve orta ölçekli işletmeler olmalı yani kayıt dışılık ile kayıtlılık arasında gidip gelen işletmeler olmalı ve orada da geriye dönük ödeme ve vergi denetimi performansı iyi olanlara ileriye dönük âdeta bir vergi kredisi gibi bir sistem getirmeliyiz, onun maddeleri de hazır. Ama, burada getireceğimiz sistem bugünden geçmişe uygulanmayacak, ileriye uygulanacak. Yani, 2017 yılında başlayan dönemlerde, 2017 ve sonraki yıllarda, mesela 2017'de, 2018'de ve 2019'da karnesi pekiyi olan mükellefe 2020 yılında kurumlar vergisi oranını mesela, örnek olarak yüzde 2 indirimli uygulayacağız ama bunu ileri dönük uygulayacağız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - O zaman siz kaynakta kesilene de zaten, zaten onlar hep düzenli ve iyi ödedikleri için tüketici vergisini kaldırmanız lazım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O konuda siyasi perspektifimiz farklı. Sizinle biz farklı noktalardan bakıyoruz. Siz hani böyle her şeyi, dünyayı kadınlar, erkekler diye ikiye ayırıyorsunuz, biz diyoruz ki ya dünya iki kutuplu değildir, çok kutupludur. Bakış açımıza göre farklılaşıyor. Hani siz "sermayedar" diyorsunuz, "emekçi" diyorsunuz, biz öyle bakmıyoruz yani. Bizim açımızdan sermayedar da olacak, çalışan da olacak, toplum hep birlikte üretecek, kadınıyla erkeğiyle beraber üretecek, sosyal grupları sadece iki cinsiyete indirgemek ve bunun üzerinden bütün politikaları anlamlandırmak da hatalı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Söylediğimi ifade edebildim mi? Diğerlerine indirim getirirken aynı anda bir güzellik olarak madem onlara bir güzellik yapılıyor hepsi zaten eskiden beri... Onlar, küçük, orta ölçekliler eskiden beri vergisini ödüyormuş, zorluğa düşmüş, ona indirim yapıyorsunuz, güzel, haklısınız, aynı şekilde çalışan her zaman zaten bunu ödüyor, o zaman aynı indirimi onlar için de o yıl tüketici vergisi almayın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, çok güzel, o zaman şöyle örnek vereyim mi?
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, karşılıklı bu iş bitmez.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O zaman şöyle örnek vereyim: Bugün AK PARTİ hükûmetleri döneminde çalışanların efektif vergi yükü düştü. Yani, bugün vergi tarifesinde normalde en düşük vergi oranı yüzde 15. Asgari ücretle çalışan bir kişinin efektif vergi oranı 3 çocuğu varsa sıfır, normal evli birisinin ki yaklaşık yüzde 5. Dolayısıyla, çalışan için vergi sisteminde getirdiğimiz asgari geçim indirimi uygulamasıyla çalışanlar açısından önemli bir vergi indirimini hâlihazırda zaten yapıyoruz.
IRS benzeri bir yapı kurmayı düşünmüyoruz. Mevcut Gelir İdaresi Başkanlığımız Maliye Bakanlığı bünyesinde çalışmaya devam edecek.
Rant vergisiyle ilgili herhangi bir çalışmamız yok, olmayacak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok mu, olmayacak mı? Ama, Mehmet Şimşek "Yapacağız." dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama, bakın, böyle karşılıklı olmaz ki Sayın Paylan, niye celalleniyorsunuz, niye kızıyorsunuz? Sakin olun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Rant vergisi olmayacak." dediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet, rant vergisi olmayacak diyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, olmayacak mı? Hükûmet programınızda var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, gene ranttan ne anladığımıza bağlı, sizin anladığınız farklı, ben ne anlıyorum o farklı.
Hayır, bizim Gelir Vergisi Kanunu Tasarımızda, Gelir Vergisi Kanunu Tasarımızın içerisinde gayrimenkullerin değerlemesine bağlı olarak oluşacak kazançtan vergi alacak bir sistemi getirdik. Bizim Maliye Bakanlığı olarak Gelir Vergisi Kanunu Tasarı'mızın içerisinde kentsel değer artış kazançlarının, bakın, kentsel değer artış kazançlarının vergilendirmesine ilişkin bir müessese var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Nerede var?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Var, Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nın içerisinde var, yeni tasarının içerisinde var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, rant vergisi...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, öyle değil, bakın, şu anda beş yıldan sonra gayrimenkulü elden çıkarırsanız vergi ödemiyorsunuz. Yeni getirdiğimiz tasarıda beş yıldan sonra olsa bile vergi var.
İki: Özellikle arsaların, arazilerin değerlendirilip oradan yüksek kazançlar elde edilmesi hâlinde Gelir Vergisi Kanunu içerisinde, tasarı içerisinde bunların vergilendirilmesini sağlayacak yeni müesseseler getiriyoruz. Bakın, ben diyorum ya sizin söylediğiniz ile benim söylediğim şey birbirinden farklı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, böyle söylemeyin, manşet olur yarın rant vergisi...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır o farklı bir konu.
Benim söylediğim zaten Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nın içerisinde genel anlamda kazançların, yani gayrimenkul değer artış kazançlarının vergilendirmesine dönük bir müessese hâlihazırda var.
Cezaları gelire göre uygulama konusu önemli. Zaman zaman bizim mevzuatımızda da var aslında ama onu yaygınlaştırma fikrine ben de katılıyorum yani onu farklı idari para cezalarında uygulamak gerekir diye düşünüyorum.
Mali milatla ilgili hiçbir çalışmamız yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Olmayacak mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olmayacak.
Sayın Durmaz, bu illerin kaynak talebi konusunu hepimiz biliyoruz. Doğru, göç olsa da orada yaşayan insanların altyapı, yol, su, kanalizasyon ihtiyaçları devam ediyor. Biz de bu sene 2017 yılında KÖYDES için bütçeden ayırdığımız ödeneği 2 kat artırdık. Yani, normalde 420 milyon TL bu amaçla ayrılıyor idi, 2017 yılı bütçesinde bunu 840 milyona çıkardık. Dolayısıyla, 2 kat daha fazla para gidecek.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakanım, on beş yıldır göç veriyor, bu seneki ikiye katlamanız Tokat'ın yaşanabilir bir kent olma noktasında yetmiyor, şu kalan paralardan, pullardan ekstra bir pozitif ayrımcılık istiyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İnşallah.
Sayın Çakırözer, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Özelleştirmeyle ilgili bir strateji oluşturma çalışmamız var.
Diğer taraftan, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusundaki paydaşlarımızla da görüşmeler yapıyoruz. Üreticilerle, çalışanlarla, diğer sektör temsilcileriyle görüşmelerimiz devam ediyor. İnşallah burada da hem ülke ekonomisi için bir kazanca dönüşecek hem de paydaşlar için memnuniyetle karşılanacak bir özelleştirme modelini sağlayacağız.
Sorular bu kadar, teşekkür ediyorum.
Şimdi, aslında Sayın Başkanım burada...
GARO PAYLAN (İstanbul) - "İhtiyatlı bütçe mi?" diye sormuştuk.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Biz her zaman Maliye Bakanlığı olarak bütçeleri yaparken ihtiyatlı davranırız. Bu seneki bütçenin temel özelliği, bana göre, birkaç kelimeyle özetlemek gerekirse cari harcamalarda ve personel harcamalarında olabildiğince harcamaları aşağı yönlü çekecek bir ödenek tavanı belirlemesi yaptık. Yani, 2017 yılında kamu kurumları cari harcamalarına çekidüzen verecekler. Yani, yolluk harcamalarına, temsil ağırlama harcamalarına, kırtasiye harcamalarına, bina onarımlarına yani mal ve hizmet alımlarından ciddi anlamda tasarruf ön görecek bir bütçe hazırladık, ödenek tavanlarını düşürdük diyebilirim. Personel harcamalarında da yine gerçekten son derece ihtiyatlı bir bütçe yaptık. Ama, buna karşılık yatırım tarafında imkânlarımızı bir miktar artırarak özellikle altyapı yatırımları, ulaştırma, eğitim, sağlık yatırımlarına daha fazla kaynak ayırdığımızı söyleyebilirim. Yani, önceki yılların yatırım harcamalarının bütçe içindeki payı ile bu 2017'yi karşılaştırırsanız yatırıma daha fazla bütçe verdiğimiz bir yıl oldu.
Yine, reel sektör desteklerini önceki yıl bütçelerine göre artırdık. Sayın Bülent Kuşoğlu Vekilimiz de söyledi, gün içinde de farklı farklı değerlendirmeler oldu. Biz, bütçeyi hazırlarken ve orta vadeli programı hazırlarken gerçekten dünyadaki gelişmeleri dikkate alan bir perspektifte bir bütçe hazırlığı yaptık. Bugün, hepimiz söylüyoruz, global büyüme oranları aşağıya geliyor, verimlilik azalıyor, ülkeler istihdam yaratmakta zorlanıyorlar, küreselleşme âdeta bir korumacılığa dönüşen bir trend içerisinde, finansal sektör yani global finansal piyasalardaki kırılganlıklar devam ediyor ve burada parasal genişleme politikalarıyla tekrar global ekonomiyi ayağa kaldırmanın mümkün olmayacağını herkes ifade ediyor. O zaman, ne kalıyor geriye? İki alan kalıyor. Bunlardan bir tanesi maliye politikası, diğeri de yapısal reformlar. "Maliye politikası alanında ülkelerden gerçekten mali alan oluşturabilen yani mali disiplini bozmadan kamu harcamalarını artırabilecek ülkeler veya mali disiplini bozmadan gelirlerini düşürecek ülkeler bu anlamda bu imkânı kullanmalıdır." şeklinde de yaygın bir söylem de var. G20 de, OECD de, IMF de, herkes bunu söylüyor. Dolayısıyla, bugün, özellikle bizim gibi son on dört yıldır kamu maliyesinde, 2002 yılına göre önemli başarılar elde etmiş ve bütçe açığı veya borcun millî gelire oranı bakımından gerçekten uluslararası karşılaştırmalarda iyi pozisyonda olan bir ülkede 2017 yılı bütçesinin bu global gelişmeler veya beklentiler çerçevesinde bütçe açığının millî gelire oranında bir miktar -doğrudur- yukarı yönlü bir gidiş var ama bu, mali disiplinin bir bozulması olarak telakki edilemez. Bakın, üç yıllık orta vadeli program hazırladık, bu bütçe açığı dengeleri bile borcun millî gelire oranını yüzde 30'un altına çekiyor, hatta IMF'e kalsa "Biraz daha harcayın." diyor. Bakın, biz kendi kendimize bazen hâlâ 2004'ün, 2005'in, 2006'nın paradigmalarını konuşuyoruz. Hâlbuki özellikle "otomatik stabilizer" dediğimiz bazı gelir ve harcama kalemleri üzerinden veya bazen kendimizin verdiği karara bağlı olarak kamu harcamalarının kompozisyonunu değiştirerek büyümeyi destekleyen bir bütçe yapılması konusu ön plana çıkıyor. Biz, bu sene bütçeyi sunarken dedik ki: "Büyüme dostu bir bütçe." Bunu söylerken global gelişmeler, global beklentilerle uyumlu bir söylem geliştirmiş olduk ve gerçekten de bütçemizi buna göre yaptık. Onu da ifade edeyim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Taşeron sorusunu cevaplamadınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Taşeron konusunda çalışmalarımız devam ediyor." dedim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama "devam ediyor." cevap değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, devam ediyor. O konuda çalışmalar bir noktaya gelince zaten gerekli açıklamaları yaparız.
Aslında, tabii bu kadar uzun süre konuştuktan sonra, kısaca yeniden yapılandırma meselesinde "Maliye Bakanı övünüyor bundan." Yok yani bir övünme meselesi değil, sadece kamuoyuyla yapılan başvuruları rakamsal olarak paylaşıyoruz ve 2011 yılıyla mukayese ediyoruz, başvuru adedi de başvurulan tutar da yukarıya gelmiş. Bunu ifade etmemiz bir övünme vesilesi olarak değil, vatandaşın bu çıkarmış olduğumuz yasaya gösterdiği teveccühü gösteriyor. Bu da kötü bir şey değil. Bakın "Vergiye gönüllüyüm." demiyor muyuz? Modern vergicilikte esas olan vergiye gönüllüyümdür. Öyle veya böyle, şu nedenle bu nedenle mükelleflerimizin geçmişe dönük bu borçları oluşmuş. Şu anda bizim onları mükellefin de gönüllü olarak ödemesini teşvik edecek sistem içerisinde tahsil etmemiz lazım. Bakın, bugünkü en son gelinen rakamlar itibarıyla baktığımda...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Vergi afları...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İki senede bir af çıkararak, sanki hiç olmamış gibi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Celallenmeyin Allah'ınızı severseniz. Yavaş yavaş anlatayım. Niye hemen şey yapıyorsunuz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İki senede bir af çıkararak, sanki ilk defa çıkarıyormuş gibi anlatıyorsunuz. Tebrik ediyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama bırakın da ben de kendimi göre anlatayım, siz anlatırken ben size dedim mi "Şöyle anlatıyorsunuz." diye?
Bugün itibarıyla başvuru sayısı 5 milyon 624 bin 652, yapılandırılan alacak tutarı 49.959.924.468 lira.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 5 milyon kişi değil mi? 5 milyon dosya.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 5 milyon müracaat, dosya. 5 milyon adet dilekçe. Tabii, bunun içinde trafik para cezası var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 20 tane trafik cezası olabilir bir kişinin mesela.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olabilir. Yok, o tek dosya. Bir kişi için tek başvuru yani 20 tane trafik para cezasına 20 dosya değil.
Yani şöyle: Burada, sadece her zaman merak konusu olduğu için söylüyorum, 5 milyonu. Biliyorsunuz süreyi de 25 Kasıma uzattık, başvurular devam ediyor. İnşallah, buradan bütçemize önemli bir katkı da gelecek.
Sayın Yıldırım, PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde meydana getirdiği bu yıkım tablosu karşısında devletin orada gerekli inşaatlara başlamadığı, gerekli çalışmalara başlamadığı, hiçbir şey yapmadığı şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Bu, haksız bir değerlendirme.
Hükûmet olarak, terörle mücadelede kararlı bir şekilde güvenlik güçlerimiz terörle mücadele edecek ama bizim mücadelemiz PKK terör örgütüyle. O bölgede yaşayan insanımızın her türlü ihtiyaçları için, barınma, iaşe, eğitim, sağlık, her bakımdan, bütün bakanlıklarımız seferber oldu ve oradaki ihtiyaçları bir bir karşılıyoruz. Burada, tabii, bu PKK terör örgütü mensupları ile bunların destekleyicisi kamu görevlileriyle birlikte oluşturulan bir yıkım var yani sokaklar, caddeler, binalar âdeta birer bomba yığınağı hâline getirilmiş ve bunlar âdeta bilerek ve kasten... Bir anlayışı düşünebilir musunuz, kendi toplumunun, kendi milletinin değerlerini ve tarihini yok ediyor? O binaların içerisine hangi akıl gider bomba yerleştirir? O yollara, o çukurlara hangi akılla onlar yerleştirilir? Anlamak mümkün değil. Ama şu ana kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız bu bölgede yoğun bir çalışma yürütüyor. Yaklaşık 10 milyar liralık bir projeyi şu anda uygulamaya başladı. Burada çok uzun detaylar var yani Diyarbakır-Sur çok önemli. Burada, biliyorsunuz, hem alan temizlenecek yani terör örgütünün orada meydana getirdiği bütün o yıkım enkazı ortadan kaldırılacak, bombalardan temizlenecek; bir taraftan da imar hukukuna uygun olarak orada acele kamulaştırmalar yapılacak, planlar yapılacak, projeler yapılacak. Bunların hepsini şu anda Bakanlığımız yoğun bir şekilde yapıyor. Burada, gerek Diyarbakır-Sur'da gerek Şırnak'ta gerek Silopi'de gerek İdil'de gerek Cizre'de gerek Yüksekova'da bir bir gerekli planlama çalışmaları, rezerv alan tespit çalışmaları, riskli alan tespit çalışmaları tamamlandı. Bir kısım yerde fiilen imalatlara da başlandı, konutlara da başlandı. İhaleler yapılıyor. Yeter ki bu terör örgütü bu çalışmalara mâni olmaya kalkmasın ama güvenlik güçlerimiz zaten bununla ilgili gerekli tedbirleri de alacak. Onun için, bu bölgede terör örgütü tarafından meydana getirilen bu yıkım konusunda devletimiz gereken her türlü çalışmayı yapacak.
Diğer taraftan, bu Almus, Köklüce HES Projesi'yle ilgili bir değerlendirmede bulunuldu. Arkadaşlarımızın, özelleştirme...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Hem Almus Barajı hem Köklüce HES.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yedi yıllık gelirine satıldığı şeklinde bir değerlendirmede bulundunuz.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığımız yapmış oldukları çalışmada burada elde edilen özelleştirme gelirinin yaklaşık olarak normalde on dokuz yıla tekabül eden bir gelir olduğunu ifade ediyor, teknik bir çalışma. Dolayısıyla, herhangi bir şekilde bunun peşkeş...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakan, o çalışmaların bir örneğini alabilir miyim? Ben de Maliye Bakanlığı bütçesinde bir çalışma sunayım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olur, ben şey yapayım burada.
Almus ve Köklüce HES'in 2009-20015 arası yedi yıllık toplam üretimi 2.962 gigabyte, EÜAŞ'ın mevcut TETAŞ fiyatı 12 kuruş yani arkadaşların bana söylediği şu: O geçmiş dönemi esas alıyorsunuz. O dönemde elektrik fiyatları yüksek. Hâlbuki özelleştirildikten sonraki dönemde elektrik fiyatları düştü. Dolayısıyla, yeni dönemin fiyatları üzerinden simüle ettiğimiz zaman, yaklaşık on dokuz yıla tekabül ediyor.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Bugünkü şartlarda ülkemize maliyeti Değerli Bakanım...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onu da arkadaşlar çalışır, Maliye bütçesinde gene konuşuruz. Olur mu? Yani, orada bir sorun yok.
Sayıştay Başkanlığı tarafından yapılan denetimler son derece önemli. Ben, Sayıştay raporlarının, Sayıştay denetiminin ülkemizde kamu mali yönetimi ve kontrol sistemimize çok önemli katkılar sağladığına inanan bir insanım. Her Sayıştay raporunda tespit edilen bir eksiklik veya hatayı gördüğüm zaman gerçekten tebrik ediyorum, diyorum ki: "Doğru tespitler bunlar, bunların mutlaka düzeltilmesi lazım." Çünkü Kamu Maliye Yönetim ve Kontrol Kanunu 2006 yılında yürürlüğe girdi, yaklaşık on yılı aştı. Bu kadar bir süreç içerisinde hem iç kontrol sisteminin kurulması hem iç denetim sisteminin kurulması hem mali kontrol süreçlerinin tam manasıyla işler hâle getirilmesi hem de özellikle 5018 sayılı Kanun'un öngördüğü manada kamu idareleri bazında oluşturulan mali tablolama son derece modern ve ülkelerde hesap verebilirliği ve mali şeffaflığı artıran düzenlemeler. Sayıştayın burada bir dış denetim örgütü olarak gerek kamu idarelerinde gerekse Maliye Bakanlığı üzerindeki yapmış olduğu denetimler bence daha da artırılmalı, devam etmeli yani daha da derinleştirilmeli ve biz bundan istifade etmeliyiz çünkü mali raporlamayla ilgili sizlerin de ifade ettiği konular son derece önemli ama ben burada anlıyorum ki özellikle muhasebe standartlarının uygulanmasıyla yani muhasebe standartlarının Türkiye'ye uyarlanması ile mevzuat arasında bir uyum sorunu var yani biz devlet muhasebe standartlarını Türkiye'ye kazandırıyoruz ama muhasebe standartlarına uygun bir ikincil mevzuatı oluşturamıyoruz. Aslında, temel sorun bence burada. Arkadaşlara Müsteşar olduğum dönemde de "Mutlaka ve mutlaka bunların yapalım." demişimdir. Mesela sizin bahsettiğiniz bu garantilerin, kamu-özel işbirliğinin muhasebeleştirilmesi konusunu özel olarak söylemişimdir. "Bu doğru bir konu, mutlaka şeffaflığı, hesap verebilirliği artırmak için bunu yapalım." dedim ve o zaman o tebliğ çıktı, 2015'te o tebliğ çıktı ve kamu kurumları... Ama anlıyorum ki hâlâ uygulamada sıkıntılar var. Bunları yavaş yavaş gidereceğiz ama Sayıştay denetiminde ortaya çıkan bu hatalar var, eksikler var. Bir çoğuna bakıyorum -ben masanın iki tarafında da bulundum- tamamen aslında bürokrasinin hataları yani bürokratik mekanizmalar içerisinde aslında üzerine gidilip çözülecek konular var ama bunların üzerine maalesef gerektiği gibi gidilemiyor. Onun için, Sayıştay ile Maliye Bakanlığı arasındaki iletişim, ortak çalışma anlayışı daha da ileriye gitmelidir diye düşünüyorum.
Bence Türkiye'de kamu mali yönetimi ve kontrol sisteminde esas radikal anlamda uygulamayı iyileştirecek olan şey bütün harcama sisteminin entegre tek bir yapıda oluşturulması. Şu anda dağınık, dağıtık vaziyette bir harcama sistemimiz var. Her kamu idaresi kendi harcama döngüsünü kendi bilgi işlem sistemleri üzerinden yönetiyor. Maliye Bakanlığının KBS sistemi var fakat o her yere, harcamanın tüm döngüsüne ulaşamıyor. Sayıştay, denetimin bir tarafında ama Sayıştay mesela bugün e-denetimi tüm sistem üzerinde yapamıyor. Onun için, bundan birkaç yıl önce özellikle bütün bu sorunları çözmek üzere bütünleşik kamu mali yönetim sistemi diye bir proje çalışmasına başladık yani bütçe kanununun hazırlanması sürecinden kesin hesap kanununun çıkarılmasına kadar, ihalenin başlangıcından hak sahibine ödemenin yapılmasına kadar bütün boyutlarda tamamen entegr tek e bir bilgi işlem sisteminde bunu yapılandıracak bir proje. Sayıştay Başkanımızla da görüştük. Bu konuda çalışmaları hızlandıracağız. O zaman, zaten, bütün bu kamu idarelerinde tek tek gördüğümüz hataları da artık görmemiş olacağız. Onun için, buradan sizin gerek garantiler bakımından ifade ettiğiniz değerlendirmeler gerek kamu-özel iş birliğiyle ilgili yaptığınız değerlendirmeler inşallah süreç içerisinde iyileştirilecek. Sadece garantiler için şunu söyleyeyim. Yani burada garantilerle ilgili sanıyorum 2 proje için 56 milyar liralık bir şey var, ona şöyle bakmak lazım. Bir kere yirmi beş yıllık, yirmi beş yıl yani bir kere 25'e böldüğünüz zaman zaten yıllık 2 milyar, bir de Sayın Bakanım, anladığım kadarıyla arkadaşları biraz çalıştırdığımda onu gördüm yani verdiğimiz yani muhasebe kayıtlarına alınan Sayıştayın da "Alınması gerekir." dediği tutar o güzergâh üzerinde sıfır trafik olduğu varsayımına dayalı bir hesaplama. Doğru, yani riskin maksimum olduğu düzeye göre bir garanti muhasebeleştirmesi yapmış. Ha, bana kalsa uluslararası muhasebe standartlarına göre, devlet muhasebe standartlarına göre, aslında bu garantinin bir ihtiyat payıyla muhasebeleştirilmesi lazım. Yani bütün risk var gibi kabul edilip yapılırsa muhasebenin temel prensiplerinden ihtiyatlılık prensibine aykırı olur yani bir riski gereğinden fazla büyüterek muhasebeleştirmiş olursunuz. O açıdan buradaki yaklaşık yıllık 2 milyar lira ve böyle bir varsayıma dayanıyor ama önemli olan bence burada Sayıştayın şu tespiti: "Evet, bunlar muhasebeleştirilmelidir." çünkü Maliye Bakanlığının çıkarmış olduğu tebliğe göre bunların kayda alınması gerekiyor. Orada da Maliye Bakanlığı olarak belki bizim kabahatimiz saymanlıklar üzerinden bunları normalde takip etmemiz gerekiyor.
Sayın Başkanım, şimdi, ekonomiyle ilgili konulara gelince bu kadar değerli eleştiri yapıldı, farklı görüşler ifade edildi, ekonomiye ilişkin farklı perspektifler ortaya kondu, hepsi değerli. Yani uluslararası karşılaştırmalar yapabiliriz bugün ve o uluslararası karşılaştırmalara bakarak diyebiliriz ki: "Evet, Türkiye sıralamalarda şuradadır, buradadır." Yani bunu ben de 2002 yılı itibarıyla yapabilirim. Bir kısım göstergede daha iyileşmiştir, bir kısım göstergede de kötüleşmiştir. Yani hani sepetten ne aldığınıza bağlı olarak değişir ama bence toplamda toplumsal refahın artıp artmaması önemli. Bunu ortaya koyan temel gösterge büyüme yani bir ülke ne kadar büyüyor, ona bakmak lazım. Ben tabii, cumhuriyet döneminden bugüne, cumhuriyetin başından 2002'ye kadar ortalamayı alıp onu 2002 sonrasıyla karşılaştırırsanız bir ayrımcılık yapmış olursunuz. Sanki bütün cumhuriyet döneminin performansını bir tarafa koyuyorsunuz, AK PARTİ'nin performansını bir tarafa koyuyorsunuz, herhâlde bu maksadı aşan bir değerlendirme. Bence yapmamız gereken şey şu: AK PARTİ hükûmetleri gelmeden önce önceki on dört yılda ne olmuş?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Nereden nereye diye siz yapıyordunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, şöyle: "Cumhuriyetin başından bu yana ortalama büyüme oranı şudur, AK PARTİ'ninki de şudur." derseniz yanlış olur yani maksadını aşan bir karşılaştırma olur.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye yanlış olsun, o doksan üç yılın ortalaması, bu on beş yılın ortalaması.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, öyle değil ama, o çok tarihsel... İstatistikte zaman faktörünü eğer mukayese edilemez şekilde uzatırsanız onu... Yani düşünsenize bir grafiği aylık bazda alırsanız o grafiğin eğimiyle on yılı alırsanız eğimi farklılaşır, bu kadar basit. Dolayısıyla yapmamız gereken ne? Ya, bu AK PARTİ on dört yıldır hükûmette, yahu şu ondan önceki on dört yılda bu memlekette ne olmuş, ona bakmak lazım yani. Yani herkes bir kesit alıyor ya, ben de onu alayım, çok karmaşık da değil yani. 1989'la 2002 arası ortalama büyüme oranı 3,8, on dört yılın ortalaması; AK PARTİ hükûmetlerinin ortalaması 2003-2016'yı da dâhil ediyorum 4,6. Dolayısıyla büyüme oranı bakımından Sayın Bülent Kuşoğlu'nun yaptığı gibi bir değerlendirme yapacak olursam yüzde 30 daha fazlayız yani 4,8'le 4,6'yı bir birine bölersem yüzde 30 daha fazla büyümüşüz, bu da doğru bir yaklaşım değil ama hani en azından aynı yaklaşımı söyleyecek olursam böyle bir duruma geçer.
AK PARTİ hükûmetlerinin göreve gelmesinden önceki on dört...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hangisiydi sizin yaptığınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl... Yok, yok, şöyle, dediniz ya mesela siz "Büyümeyi 3,2'den 4,4'e çıkarıyorsunuz, yüzde 40 artırıyorsunuz, büyümeyle nasıl oluyor bu iş?"
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gerekçeleri saydım ama.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, ben de şunu diyorum yani normalde bence bu oran...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Nasıl artıracaksınız?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - ...yani normalde büyüme oranları yüzde 30 falan diye böyle oran olmaz da...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Büyüme oranı değil o, büyüme oranındaki artış.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, hayır ben de şunu diyorum yani.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 2016'da 4,4'e, 2017'de...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, ben de şunu ifade ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Nasıl artıracaksınız? Büyüme oranı değil bu, büyüme oranındaki artışı...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onu söyleyeceğim birazdan. AK PARTİ hükûmetleri döneminde on dört yılda yüzde 4,6 büyümüşüz ortalama, ondan öncesi on dört yılda da 3,8 büyümüşüz yani büyüme performansımız yüzde 30 daha fazla. Bakın, yani bu ne demek...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Son sekiz yılın ortalaması kaç?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bunu şeyde de görüyoruz, 1989'da yani AK PARTİ Hükûmeti gelmeden on dört yıl önce kişi başı millî gelir 1.933 dolar, on dört yıl boyunca çalışmışız, çalışmışız, çok çalışmışız 3,492 dolara gelmişiz. AK PARTİ başlamış, çalışmış 3,492'den almış... Doğrudur, global kriz sonrası rakamlarda farklılaşma var ama bakın toplamı değerlendiriyorum. Hani aylık göstergelere bakmak yerine daha uzun dönemli trende baktığımız zaman yani on dört yıl boyunca millî geliri sadece 1.933 dolardan 3.492 dolara getirmişiz, AK PARTİ bunu almış 3 kat artırmış, 9.243 dolara getirmiş.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 3 kat değil 2,5 kat arttı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peki.
Sayın Başkan, sözlerim...
BAŞKAN - Efendim, serbest kürsü, buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, yine söyleyeyim. Enflasyondan hepimiz şikâyet ediyoruz, bu enflasyon niye bir düşmüyor diye. Ya, hepimize bakıyorum yaş ortalamamıza AK PARTİ Hükûmeti iktidara gelmeden önceki on dört yıl yani 1989'la 2002 arası enflasyonun ortalaması kaçtır acaba? Yüzde 71. Nasıl yaşamışız biz o yılları, hakikaten hayret ediyorum ha yani kolay mı yüzde 71 enflasyonla yaşamak. Şimdi ne? AK PARTİ iktidara gelmiş -2003 yılının da yüzde 18,4'ü de var enflasyonda- on dört yılın ortalaması yüzde 8,9. Yüzde kaç düşmüş? Yani 7 kat düşmüş. Şimdi, bunlar önemli.
Peki bütçe performansımızı beğenmiyorsunuz yani "Bu bütçe performansı nasıl bir bütçe performansı? Parayı şuna harcamıyorsunuz, buna harcamıyorsunuz." 2002 yılından önce 1989'la 2002 arası dönemde Hazinenin ortalama borçlanma faizi yüzde 96,2, on dört yılın ortalaması yani 100 lira borçlanıyorsunuz 96 lira faiz ödüyorsunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Enflasyondan arındırılmışı hiç vermeyin, olmaz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Reel faiz oranı yüzde 25. Şimdi, ya detaylarına girmeyeyim yani yüzde 25 reel faiz ödediğiniz dönemler var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır, hayır, kesinlikle hiç değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Borçlanma...
Sayın Başkanım, serbest kürsü mü?
BAŞKAN - Serbest kürsü.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sen söylerken iyi de biz söyleyince kötü mü oluyor?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, ben size müdahil olmuyordum ama.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde o 2000'lerin başının yüksek faizleri dâhil olmakla o yüzde 15,4. Dolayısıyla burada ihracat, on dört yıl boyunca ihracatı almışlar 11 milyar dolardan 36 milyar dolara anca getirmişler. AK PARTİ almış 36 milyar dolardan 143 milyara... Kaç katı?
GARO PAYLAN (İstanbul) - O da 3 katı, o da 3 katı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olur mu 3 katı, matematik öyle mi diyor? Demiyor yani dolayısıyla bakın, bir kere uzun vadeli trend yani "overall"da uzun vadeli trende baktığımız zaman ekonominin toplumsal refahın birçok parametresinde bu dönemde çok önemli iyileşmeler var.
Hani hepimiz tabii, Plan Bütçe Komisyonu olunca bunları konuşuyoruz, aslında başka şeyler de var konuşmamız gereken. Yani bir ülkede toplumsal refahın artıp artmadığını gösteren birtakım gösterge...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İnsani Gelişim Endeksi var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O var.
BAŞKAN - Sayın Bakan, on dakika zamanınızı ona göre kullanırsanız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kaç dakika?
BAŞKAN - On dakikanız var, uzatmayacağım yani.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani şöyle söyleyeyim, aslında çok fazla data verebilirim. Bilimde, teknikte, eğitimde, sağlıkta, sosyal refah devleti uygulamalarında AK PARTİ hükûmetleri döneminde... Arkadaşlar, bundan gocunmaya gerek yok, bundan hepimiz faydalanıyoruz bundan. Yani eğitimde iyi yerlere geldiysek kötü mü oldu? Daha da iyi olalım. İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde mevcut sıramızdan memnun muyuz? Değiliz, daha iyi yerlere gelelim ama bakın sağlık harcamalarını 5,6 diyorsunuz 2002 yılında o 3,6'ydı galiba, 3,2'ydi. Dolayısıyla başladığımız yerin yaklaşık sizin söylediğiniz şeyle yüzde 60 üzerindeyiz. Yani yüzde 60 sağlık harcamalarında bir iyileşme bu dönemde gerçekleşmiş. Eğitim de öyle, 270 bin civarında derslik almışız, bütün cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısından daha fazla dersliği bu dönemde yapmışız. Bütün cumhuriyet tarihi boyunca yaptığımız bölünmüş yolun miktarı, uzunluğu 6 bin kilometre, 24 bin kilometreye çıkarmışız. Yahu, ben anlamıyorum ki, ben de bazen şaşırıyorum, bu paranın bir bereketi var yani hem az harcıyoruz hem de çok iş yapıyoruz. Yani bu tünelleri yapıyoruz... AK PARTİ iktidara geliyor bütün ülkenin yaptığı...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, Plan Bütçe konuşmasını da aştı bu, bu propaganda konuşmasına dönüştü.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bayburt'ta seçim çalışmasına döndü, Bayburtluların.
BAŞKAN - Ama Sayın Paylan, "İlla ki siyaset konuşalım, rakamları bir tarafa bırakalım." dedi yani "Bu siyaset belgesidir." dedi bütçe.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Paylan'dan sonra konuşsunlar onu...
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sizin de oyunuza talibiz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli arkadaşlar, bakın, şöyle...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Biz de. Biz de propaganda yapalım, hep Sayın Bakan mı yapacak?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şimdi, daha yakın vadede konuşacak olursak, doğru 2016 yılı başında büyüme oranı olarak yüzde 4,5 hedef belirledik, geçen sene geldik Plan Bütçe Komisyonuna yüzde 4,5'lik bir hedef koyduk ortaya. Bir vizyonumuz vardı, hedeflerimiz vardı, yapacaklarımız vardı, dış çevreye ilişkin, dış koşullara ilişkin varsayımlarımız vardı. Sonra yılı yaşıyoruz şu anda yani yılın içerisinde bazı vekillerimiz söyledi, tabii ki bazı kararlar dışarıdan tek başına belirlenen kararlar değil, bizim de tabii ki belirlediğimiz şeyler var ama turizmde gerçekten hepimizi üzen bir gelişme var yani millî geliri aşağı çekme bakımından yüzde 1'in üzerinde negatif bir etkisi oldu. Yani bunu ben söylemiyorum, bunu Merkez Bankası en sonki enflasyon raporunda bu konu. Bu sene tarımsal üretim bakın, tarımsal üretim yıllar itibarıyla dalgalı bir seyir izler. Yani bizim yılın başında tarımsal üretimdeki artış için öngördüğümüz rakam yüzde 3 müydü arkadaşlar? DPT'ci arkadaşlar, rakam kaç bizim?
YILLIK PROGRAMLAR VE KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME GENEL MÜDÜR VEKİLİ AHMET SABRİ EROĞLU - Yüzde 3'tü, 0,5.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O kadar yani. Biz tarımsal üretimde tamamen mevsimsel koşullara bağlı olarak yani yüzde 4,5'ten 3,2'ye gelirken hem turizmin hem de tarımın önemli bir etki olduğunu söylemek lazım. Sanayide, tüketimde... Özel sektör yatırımlarında da beklentimizin altında kaldık. Altında kaldık ama bakın bu dönemde de gerek dış jeopolitik koşullar gerek içerideki siyasi gelişmeler gerekse ekonomiye ilişkin... 2016'ya nasıl girdik, hatırlıyor musunuz? Aralık ayında FED faiz artırdı, ocak ayında, şubat ayında bir anda türbülans oldu, piyasalar karıştı. Ne zaman? Şubatın on beşinden sonra piyasalarda tekrar düzelmeler başladı. Dolayısıyla burada 2016 yılında büyüme oranlarını biz aşağı çektik. Sadece Türkiye olarak biz mi çektik? IMF de nisan ve ekim versiyonlarında büyüme oranlarını aşağı çekti. Şimdi, ortaya yeni bir vizyon koyuyoruz, 2017 yılında büyüme oranının 3,2'den 4,4'e çıkacağını söylüyoruz. Burada arkadaşlar yıllık program dokümanını da dağıttılar, orada da var. Yani sanayide yüzde kaç büyüme öngörüyoruz, tarımda yüzde kaç büyüme öngörüyoruz, hizmetlerde yüzde kaç büyümeyi öngörüyoruz, onların hepsi var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Var mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yıllık programda var yani buradan da söyleyeyim. Ben toplam tüketimin 2017 yılında yüzde 3,8 artacağını varsayıyoruz. 2016 gibi büyümenin 3,2 olduğu bir yılda da toplam tüketim 5,8, 2017'de 3,8 öngörüyoruz. Kamu tüketiminin de sadece 0,4 artacağını buna karşılık özel sektör tüketiminin yüzde 4,3 artacağını söylüyoruz. Bundan önceki yıllarda özel sektör tüketimini yani 2017 yılı için 4,3 derken, bundan önceki yıllarda 5, 5, 1,8 diye geriye gidiyor. Sabit sermaye yatırımları gelecek sene yüzde 5,1 öngörüyoruz. Kamunun buradaki artış oranı yüzde 8,9 yani demiştim zaten kamu yatırım harcamaları üzerinden, sermaye oluşumu üzerinden büyümeye katkı verecek. Özel sektör harcamalarında, yatırım harcamalarında yüzde 4'lük bir artış öngörüyoruz. İlk bakışta 2016'da bu 0,8, eksi yani olumsuz katkı vermiş, 2016 için ama yıllara göre farklılaşıyor. Bizim yatırım harcamalarımızı 2016'dan 2002'ye getirin yatırım harcamalarının âdeta patlama gösterdiği yıllar vardır, mesela 2004 ve 2005'te yüzde 20-30'lara varan yatırım artışları olur. Sonra aşağı geliyor, 2009'da bakın yatırım harcamaları düşmüşken 2010'la 2011 yılında arka arkaya sermaye harcamalarına yani özel sektöre yatırım harcamalarında ciddi bir artış oldu. Dolayısıyla, birkaç yıldır yani 2012 ve sonraki yıllarda özel sektör yatırım harcamalarında bir yavaşlama var, doğru ama biz 2017 yılına ilişkin daha iyimser bir beklenti içindeyiz. Neden? Özel sektör yatırımlarını teşvik edecek önemli düzenlemeleri bu süreçte yaptık. Özellikle yani "Yapısal reformlar hiç yapılmıyor." deniyor ama bütün yapısal reformları da bu komisyondan geçirdik gerek iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi gerek yatırım ortamının iyileştirilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, yatırım süper teşvik sistemini bu Komisyondan geçirdik. Dolayısıyla, biz inanıyoruz ki özel sektör yatırımlarının birkaç yıldır gösterdiği yavaşlamayı da dikkate alarak çünkü ister istemez sermaye, kapital bir şekilde tekrar kendisini yenilemek durumunda kalacak.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, son cümlelerinizi alayım lütfen.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dolayısıyla, Sayın Kuşoğlu'nun söylediği gibi ben de söyleyeyim yani özel sektör yatırım harcamalarının 2017 yılında 2016'ya göre daha iyi olacağını düşünüyoruz, net ihracatın büyümeye pozitif katkı vereceğini düşünüyoruz çünkü özel sektör tüketim harcamalarının ılımlı bir seyir arz edeceğini düşünüyoruz ve özellikle 2016 büyümesini aşağıya çeken tarım sektöründe ve turizm sektöründe baz etkisi nedeniyle yukarı yönlü bir büyüme olacağını düşünüyoruz. Bütün bunların detayları zaten yıllık program dokümanımızda da var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ben düşüneceğim ama siz de gerekçelendireceksiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gerekçelendiriyorum işte Sayın Kuşoğlu, gerekçelendiriyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gerekçelendiriyorsanız özel sektör yatırımları neden artmıyor?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şu anda ifade ettim. Bakın, o zaman siz beni dinlemiyorsunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yok yok, dinledim ama bu gerekçeler sağlam değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani bana göre bekleyen bir talep var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tarımla ilgili olarak da "mevsimlik" dediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öyle, bundan önceki yıllara bakın.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama ona göre tahmin yapacaksınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır ama bir dakika yani... Sonuçta bu çalışma yapılırken yıllar itibarıyla mevsimsel dalgalanmalara, mevsimsel gelişmelere baktığınız zaman, Allah'tan bir mâni olmazsa yani hiç beklemediğimiz bir mevsimsel etki olmazsa önceki yıllara bakın tarımın büyümeye katkısına baktığım zaman gelecek sene tarımsal hasıla artan bir yıl olacak baz etkisi nedeniyle. Dolayısıyla, burada 4,4'ü gerekçelendirecek sebepleri hem dış çevre koşulları itibarıyla yani ihracat kanalı üzerinden, sermaye akımları kanalı üzerinden, üretim kanalından, yatırım kanalından, tüketim kanalından bunu hem ben bütçe sunuş konuşmamda burada yaptım hem de burada en kritik konu, özel sektör yatırımları başta olmak üzere yatırım ortamının iyileştirilmesi, hep beraber, siz de destek verdiniz, özel sektör üzerindeki vergi yüklerini aşağı çektik, yatırım üzerindeki yükleri aşağı çektik.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, son bir dakikanız.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, yüzde 15 vergiyi artırıyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nerede artırıyoruz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yüzde 7,5 enflasyon var, yüzde 15 vergileri artırıyorsunuz, ondan sonra da diyorsunuz ki: "Daha fazla yatırım olacak."
BAŞKAN - Sayın Bakan, son bir dakika...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Kuşoğlu, bakın, o başka bir konu. Yani eğer "2017 yılı bütçesinin gelir tarafını gerekçelendirir misiniz?" derseniz onu da anlatayım. Yani orada bundan iki ay önce biliyorsunuz, akaryakıtla ilgili bir vergi düzenlemesi yaptık. O, bizim 2016 yılı için üç aylık bir etki meydana getiriyor ama 2017 yılı için tam yıl etkisi nedeniyle vergide bir artış olacak. Yine 2016 yılında bazı dolaylı vergiler önemli bir artış gösterdi yani mesela tütün üzerindeki vergiler. Onların da 2017 yılına tam yıl etkisi meydana gelecek. Onun için, burada bizim gelir bütçesini belirlemeden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz bitti. Beş dakika zaten uzattım. Son bir dakika lütfen, toparlayalım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bütçemizin vergi gelirleriyle ilgili kısmını belirlerken nominal büyüme oranlarını, vergi türüne bağlı olarak tüketim gelişmelerini, ithalat gelişmelerini, vergi düzenlemelerini, az da olsa yeniden yapılandırmadan bir rakam öngördük. Yani bütün bunlara baktığımız zaman gelir bütçemizin hâlâ ben ihtiyatlı olduğunu düşünüyorum. Yani gelir bütçemiz inşallah daha fazla gelir. Ama, bakın şunu gözetmek zorundayız: Bugün Türkiye ekonomisinin bana göre birinci önceliği büyüme. Kamu maliyesi büyümeye destek vermek zorunda. Bu büyümeye destek vermek mali disiplinden vazgeçmek mi? Asla. Hem mali disiplin bakımından gerekli hassasiyetlerimize devam edeceğimiz ama öbür taraftan da büyümeye destek olacak kamu harcama kompozisyonunu güçlendireceğiz. Bizim 2017 yılı bütçesinin temel hedefi, temel çerçevesi bu şekildedir.
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.