KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teknokentlerimiz var, bunlarla ilgili yasalar çıkıyor. Ama tabii, ufak başarı hikâyeleri olsa da dünyada katma değeri yüksek ürün üretiminde çok sayılı bir sırada değiliz. İhracatımıza da baktığımızda yüzde 3... 2000 yıllarında katma değeri yüksek teknolojik üründen ne kastedilir, bilmiyorum ama yüzde 7 civarındayken bugün yüzde 3-4'lere falan düşmüş vaziyette. Demek ki bir gerileme belki ülke içerisinde bir gelişmeden söz edilebilir ama uluslararası camiaya, piyasaya bakıldığında bir gerilemeden söz etmek mümkün.

AR-GE çok önemli diyoruz. Konuşmaların tümünde bilim, sanayiyle uğraşan bakanlıklar olsun, diğer kurumlar olsun, AR-GE'nin önemini sıklıkla vurguluyoruz. Ama AR-GE'ye bütçeden ayrılan pay yüzde 0,7'lerden yüzde 1'lere geldi. Hocamlar daha iyi bilirler, gerçekten AR-GE yapmak istiyorsanız, niyetiniz geliştirmekse, niyetiniz dünyayla yarışmaksa en azından devlet bütçesinin yüzde 3'ü, 4'ünün AR-GE'ye ayrılması gerekiyor. Özel şirketlerin de yüzde 15'lere varan AR-GE payları olduğunu biliyoruz, hızla büyüyen teknoloji şirketlerinin, yeni ürünler üreten teknoloji şirketlerinin, biliyoruz.

AR-GE teşvik yasaları çıkıyor. Bakın, benim kamuoyunda dikkatimi çeken en önemli husus bu teşvik yasalarında biraz evvel söylediğiniz eleman sayısına bağlanarak verilen bu teşvikler ve teknokentlerin dışına açılan bu teşvikler AR-GE merkezleriyle ilgili şöyle bir sorun doğurdu... Bunun içerisinde üniversite de var, bu aldatmanın içerisinde kurumlar da var. Benim şahit olduğum bir şeyi söyleyeyim: Yurt dışında geliştirilmiş bir ürün Türkiye'de teşvik alabilmek için Türkiye'de geliştirilmiş gibi imza atan üniversite hocalarımız var, profesörler var bu ülkede. Arkadaşlar, kimseyi şey yapmıyorum, tenzih ediyorum, kimseyi suçlamıyorum ama yaşadığım, bildiğim olayları aktarmaya çalışıyorum.

Bu kanun çıktıktan sonra çok uluslu şirketlerin tümü AR-GE merkezlerini Türkiye'de kurdular, hepsine de bakarsanız... Ama o AR-GE merkezindeki arkadaşımız, araştırma-geliştirme, ürün geliştirme yapacak arkadaşlarımız aslında o nitelikte, vasıfta arkadaşlarımız değil, çoğu kalite kontrolcü. Bilmiyorum, yanlış mı söylüyorum, siz de bunlara şahit olmuşsunuzdur. Tanımladıkları, görev tanımı olarak verdikleri, bunlarla oluşturdukları kurumlarla kendilerinin AR-GE merkezlerinde yani "headquarter"ların olduğu, genel merkezlerin olduğu ve 2 bin-3 bin insan çalıştırdıkları AR-GE merkezlerinde ürettiklerini lokal üretim yapan tesislerinde üretilmiş gibi göstererek bu teşviklerden yararlanıyor. Bu büyük bir sıkıntı Türkiye için. Bunun bir an evvel çözülmesi gerekiyor. Belki KOBİ'lerin geliştirilmesi için başka önleyici tedbirler alınabilir ama bu şekilde paranın devletten transfer edilmesi, aslında kendisine ait olmayan bir ürünü geliştirmiş gibi sunması, buna üniversite hocalarımızın da dâhil olması -çünkü bir rakam, o da karşılığını alıyor- çok, gerçekten, insanın içini acıtıyor. Şimdi, bunların önlenmesi gerekiyor.

İki: Biz ürünlerimizi gerçekten yüksek teknoloji ürünü olarak üretmeliyiz, rekabet gücü yüksek ürünler olarak ve devamını getirebileceğimiz ürünler olarak üretebiliriz. Evet, otomobil yedek parçası üretebiliriz ama... Türk Hava Yollarıyla övünüyoruz bilmem kaç noktaya uçuş yapıyor diye ama bir Google'a baktığınız zaman, bir Microsoft'a baktığınız zaman, başka bir firmaya baktığınız zaman cirosu 10 tane Türk Hava Yolları yapıyor. Böyle bakmak lazım. Onun için markayı sordum, geliştirdiğimiz, kabul gören dünyada marka var mı diye.

Bakın, şahit olduğum bir olayı da söyleyeyim: Bir makine arıza yapıyor. 1 tane plastik kartını, Siemens'in plastik kartını bir işçi Almanya'dan cebine koyuyor -çünkü hızlı gelmesi lazım, üretimin durmaması lazım, çok kısa zamanda halledilmesi lazım- uçağa biniyor, geliyor; 1 plastik kartın karşılığında siz katma değer olarak ürettiğiniz tekstilden 10 konteyner yollamanız gerekiyor, 1 tane plastik kart için. Biz bu ürünleri geliştirmek zorundayız.

Şimdi -bilmiyorum, yanlış mı oldu örnek ama- evet teknokentler olmalı ama teknokentlerde... Örneğin Google'ı getirip burada 1.300 liraya yazılımcı çalıştırmak amaç olmamalı. Ya da Microsoft'u buraya getirip 1.300 liraya Hindistan gibi yazılımcı çalıştırmak değil, bizim bu ürünleri üretecek yazılımcıları üretmemiz lazım, geliştirmemiz lazım, bu teknolojiyi geliştirmemiz lazım. Büyük iş. Ama her şeyi yaparım diye sokağa çıkarsanız, yola çıkarsanız hiçbir şey yapamazsınız. Türkiye Cumhuriyeti'nin teknoloji konusunda bir konuya odaklanması lazım veya bir iki spesifik konuya odaklanması lazım. Bunun için de ne kadar kaynağımız varsa aktarmamız lazım. Çocuklarımıza, gençlerimize paralar vermemiz lazım. Siz, şimdi, önemli bir pozisyonda, gerçekten yetenekli bir bilim adamımızı gelip Türkiye'de çalıştıramazsınız çünkü onun ücretini ödeyemezsiniz. Özellikle kamu kurum, kuruluşları da var ya böyle "İyi genel müdürler arıyoruz, bilmem neler arıyoruz ama 6 bin lira maaşla çalışır." Ya, öbür tarafta, bir uluslararası şirkette genel müdür 50 bin liraya çalışıyorsa, 70 bin liraya çalışıyorsa ve başarı oranına göre "incentive"ini alıyorsa sen burada bulamazsın, ne bilim adamı bulabilirsin ne de genel müdür bulabilirsin. "657'ye tabi bunlar. Bu. Yapacak bir şey yok." dememek lazım. Spesifik işleri ayırmak lazım. Gerçekten de bir iki konuya odaklanması lazım Türkiye'nin ve Türkiye "Dünyada lider olacağız." diyebilmeli bu konularda, o teknoloji üzerine hayal kurmalı, o teknolojiyi üretecek alt yapıyı hazırlamalı, eğitimiyle, bilim adamıyla, sanayisiyle. Onun için sordum, şimdi, Kocaeli'de kaç tane, Başkan, bizim, Sanayi Odasına bağlı kuruluşumuz var?

KOCAELİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU - 2.500 Sayın Vekilim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 2.500 tane. Ne üretiyorlar? Çoğu fason üretim yapıyor, çoğu...

KOCAELİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU - Cevap vereceğim değil mi efendim?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Verebilirsin Başkan.

BAŞKAN - Sayın vekilim size sormadı, o, gerçekleri anlatıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben, sıkıntı duyduğum şeyleri sizlerle paylaşıyorum. Yeter ki çalışılsın, her türlü katkıyı sunalım, burada hep beraber agresif bir şekilde destekleyelim, yeter ki üretilsin. Yani bir Microsoft'un yaptığı ciroyu, bir Google'ın yaptığı ciroyu, ne bileyim, işte, uçak üreten şirketin yaptığı ciroyu biz de yapalım, yapacak ürünler üretelim. Yani, dert burada. Yoksa, 3 tane lastik fabrikamız, 4'üncü olarak Çekoslavak teknolojisiyle Petlası açıyoruz, devlet olarak açıyoruz. Ne oldu? Ne teknolojisini sen üretiyorsun ne de AR-GE'sini sen yapıp da sertifikasını sen üretiyorsun lastiğin. O adam 2 bin çalışıyor dışarıda, o üretiyor, sana ürettiriyor, ucuz işçilikten yararlanıyor, eski teknolojiyi transfer... Ya, birçok şey var ama bunların, böyle, dediğim gibi, "Her işi biz yaparız." Mantığıyla değil, bir iki spesifik konu seçip bütün özel kurumlarla, devlet kurumlarıyla bu spesifik konulara yüklenmek gerektiğine inanıyorum.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Siz başarılı olursanız biz bundan övünç duyarız, her yerde gururla anlatırız. Bunu söylemek istiyorum.

Teşekkür ederim