KOMİSYON KONUŞMASI

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, Komisyonumuzun değerli üyeleri, sevgili basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 2015 bütçesi görüşmelerinin son günü, yirmi-yirmi beş günlük bir maratonun sonuna gelmiş bulunuyoruz, yoğun bir süreç yaşadık tabii ki. Maliye Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz en son olarak.

Ben değerlendirmelerimi iki çerçevede yapmak istiyorum. Birincisi, Maliye Bakanlığının 2015'te hazırladığı, birincil sorumlu olduğu bu bütçenin, aslında Türkiye ekonomisinin görünümünü ne kadar anladığı, önümüzdeki süreci ne kadar kavradığı, buna uygun bir perspektifte hazırlanıp hazırlanmadığı meselesidir. İkincisi de bütçenin şeffaflığı ve öngörülebilirliği konusunda birkaç tane değerlendirme yapmak istiyorum Sayın Bakanım müsaadenizle.

Şimdi, Sayın Bakanım, geneli üzerinde yapmış olduğumuz görüşmelerde de söylemiştik, ekonomiyle ilgili bakanlar buraya geldiklerinde de söylemiştik ama kayıtlara girsin diye bir kez daha bazı şeyleri vurgulamak istiyorum.

Şimdi, bütçeler en önemli siyasal belgelerdir, hükûmetin siyasal tercihlerini gösterir, bununla beraber, aynı zamanda ekonomik tercihlerini de gösterir ve bunlar birbirinden kopuk değildir çünkü bütçeler, belirli toplumsal kesimlerden belirli bir satın alma gücünü alarak belirli bir toplumsal kesimlere aktarır. Bu anlamda aktarım mekanizmasıdır ve burada ekonomik tercihler kadar siyasal tercihler de vardır, bu yüzden önemli belgelerdir ve bütçelerin bir ekonomik çerçeve üzerinden hazırlanmış olmaları da bundandır. Yani, bir ekonomik görünüme bakar, bir ekonomik varsayım yapar hükûmetler, bir konjonktür analizi yapar, hem küresel hem de o küresel ekonomi içinde Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu duruma ilişkin bir analiz yapar ve bütçelerini de bu analizin üzerine oturtur.

Şimdi, siz sunumunuzda da anlatmıştınız, biz de burada eleştirmiştik ve bu analizlerin ve bakış açısının çok iyimser kaldığını söylemiştik, geçen sene de bu öyle olmuştu, ondan önceki sene de bu öyle olmuştu. Yani, hükümetler daha çok orta vadeli programlarda dünyanın genel gidişatına ilişkin, ki genel gidişata ilişkin analizler genellikle uluslararası kuruluşların raporlarından edinilen analizler ama bu yapı üzerine Türkiye ekonomisine ilişkin analizlerin hep iyimser bir tonda olduğunu söylemiştim, hep de öyle oldu. Bu da aslında anlaşılır bir şey bir yere kadar çünkü beklenti yönetiyoruz. Yani, ekonomide nasıl bir beklentiyi çizerseniz ekonominin de oraya gelmesini istiyoruz, bir çeşit kanaat de gösteriyor, gitmek istediğimiz yeri de gösteriyor ama gerçeklikle bağı çok koparsa da bu beklenti yönetiminin uygun sonuçlara ulaşmadığını da hep beraber görüyoruz yani insanların beklentilerini bir yerinden yakalayacaksınız ki onu bir yere yönlendirebilesiniz. Şimdi, Türkiye ekonomisinin önünde maalesef sizin çizdiğiniz kadar iyimser bir beklenti yok.

Şimdi, dünyaya baktığımız zaman, büyüme oranlarının düştüğü bir durum görüyoruz. Bu, geçmiş dönemlerde gelişmekte olan ülkeleri daha az etkiliyordu ama gelişmekte olan ülkelerin de gelişmiş ülkeler kadar büyüme oranlarında hızlı düşüşlerin olduğu bir dönem yaşanacak önümüzdeki dönem ve hem IMF hem OECD hem Dünya Bankasının bütün analizlerinde bu görünüyor, hatta bu analizlerin de iyimser kaldığını, hep revize edildiğini biz biliyoruz. Dolayısıyla, 2015 yılı büyüme açısından, hem gelişmiş olan ülkeler hem gelişmekte olan ülkeler açısından 2014'ten daha iyi bir yıl olmayacak, bunu biliyoruz. Ayrıca, dünyada dış ticarete ilişkin problemlerin olduğunu biliyoruz. Yani, dış ticaret artış hızlarını kriz öncesi durumla karşılaştırdığımız zaman o seviyelerin çok çok altında kaldığını biliyoruz. Ayrıca, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir biçimde dünyada paranın yönünün değişme ihtimalinin çok yüksek olduğu bir döneme gireceğimizi de biliyoruz. Yani, Federal Reserve'ün 2015 yılının ortalarından itibaren faiz oranlarını yükselteceğini ve bunun Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere, ciddi finansman ihtiyacı içinde bulunan ülkeler için ciddi bir handikap yaratacağını da biliyoruz ve Avrupa Merkez Bankasının faiz operasyonlarının, para operasyonlarının bu daralmayı, Federal Reserve'ün faiz artışının yaratacağı daralmayı kompanse etmekten uzak olduğunu da biliyoruz yani böyle bir konjonktür var. Şimdi, bu konjonktürden Türkiye ekonomisinin etkilenmemesi mümkün değil. Türkiye ekonomisinin önünde maalesef şöyle bir patika var Sayın Bakanım: Büyüme oranlarının düşeceği bir patika var ve bu sadece bu yılın, bundan sonraki yılın, ondan sonraki yılın sorunu da değil, belki 2020'lere kadar bu böyle olacak. Yani, Türkiye ekonomisi mevcut sorunlarıyla beraber sıfır ila 3 arasında bir büyümeyi taşımak zorunda. Şimdi, mesela, burada ben bir küçülme beklemiyorum ama büyümelerin daraldığı, büyümelerin inatçı ve yapışkan bir biçimde düşük kaldığı bir ekonomik konjonktür olacak Türkiye'nin önünde. Bunu aslında Türkiye'yi izleyenler genel olarak değerlendiriyorlar ama siz hep ısrarla, daha önceki OVP'lerde de yaptığınız gibi, bu yıl 4, ondan sonraki yıl 5-5, işte geçen sene de öyle yaptınız, önümüzdeki sene de belki öyle yapacaksınız, böyle bir şey yok yani böyle bir dünya yok. Dünyanın giderek buradan uzaklaştığı bir yerde Türkiye'nin potansiyeli tarihsel ortalaması kadar büyümesi, büyüme gerçekleştireceğini öngörmek gerçekten çok objektif olmayan bir değerlendirme olur.

Şimdi, böyle bir tablo var önümüzde ve buna bağlı olarak da işsizliğin de artacağı bir tablo var. Aslında işsizlik oranları artıyor. 2012 yılının son baharından itibaren bir trend değişikliği oldu işsizlikte. Siz de son zamanlarda yapmış olduğunuz sunuşlarda işsizliğe değil de aslında istihdam rakamlarına vurgu yapıyorsunuz. Türk ekonomisinin istihdam piyasasının yapısal sorunları var ve bu yapısal sorunlarda çözülmeler var, onları da görüyoruz ama Türkiye ekonomisi işsizliği en azından sabit tutabilmek için 4'ün üzerinde, 4,5; 5 civarında büyümek zorundadır ve yüzde 2'ler, 3'ler Türkiye ekonomisinin işsizlik sorununu çözmez, azaltmaz, yapısal problemlerini çözmez, potansiyelini de göstermez. Yani, Türkiye ekonomisinin potansiyeli, işte demografik fırsat penceresi, genç nüfusu, olanakları bunun çok üzerinde büyümelerini hem gerekli kılar hem de bunun potansiyelini sağlar.

Şimdi, enflasyon meselesine hiç girmiyorum, zaten enflasyon en başarısız olduğunuz alan bugünden baktığımız zaman, hedeflerin 2 katı kadar bir şaşma var.

Cari işlemler açığı bence önemli. Cari işlemler açığında bir iyileşme görünüyor ama büyümeden yaptığımız fedakârlıkla karşılaştırdığımız zaman bu iyileşmenin de yetersiz olduğunu görüyoruz ve hâlâ yüzde 5'lerin üzerinde millî gelire oran olarak cari işlemler açığı Türkiye gibi ülkeler için çok yüksek bir cari işlemler açığıdır ve millî gelirimizin yüzde 25'i kadar dış finansmana ihtiyacı olan bir ekonomiden bahsediyoruz. Yani, hem vadesine bir yıl kalan borçlar hem de bunun üzerine cari işlemler açığını koyduğumuz zaman, 220, 230 milyar dolar finansmanı bulmak zorunda olan bir ekonomiden bahsediyoruz ve cari işlemler açığının millî gelire oranı bu seviye itibarıyla son derece yüksektir.

Şimdi, böyle bir tablo var yani büyümelerin düşük kalacağı, işsizliğin yükseleceği, enflasyonun yüksek kalmaya devam edeceği diğer gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımız zaman ve cari işlemler açığının yani dış kırılganlıkların da istenilen kadar iyileşmediği ve yüksek kalacağı bir ekonomik patika var Türkiye'nin önünde. Şimdi, siz Maliye Bakanısınız ya da ekonomiden sorumlu bakan ya da Babacan'ın yerindesiniz ya da Sayın Davutoğlu'nun yerindesiniz diyelim, ne yaparsınız böyle bir durumda? Bir bütçe yapacaksınız ve sizin piyasaya müdahale edebileceğiniz tek araç bütçe böyle bir konjonktürde. Şimdi, bu bütçeyi bunu görerek, bunu anlayarak, bunu kavrayarak dizayn etmek zorundasınız yani büyüme ve istihdam dostu bir bütçe olmalı bu ancak böyle bir bütçeyle karşı karşıya değiliz.

Şimdi, birkaç tane örnek vereyim 2015 yılı hedeflerine ilişkin. Mesela, giderlerden bahsettiğimiz zaman, gider artışlarına baktığımız zaman, gider artışlarının talep yaratıcı yani ekonomide böyle bir durum söz konusuysa, büyümeye ilişkin bir kaygı varsa talep yaratıcı bir maliye politikası olması gerekirken, talebi daha da kısan bir bütçeyle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Mesela, birkaç rakam vereyim. Örneğin, gider artışları yüzde 5,4'te tutulmuş, oysa enflasyon hedefi 6,3; büyüme hedefi 4 yani aslında giderlerin yüzde 10'un üzerinde ya da en kötü yüzde 10 civarında olmasını biz beklerdik. Mesela, personel giderleri -bu aynı zamanda geniş toplumsal kesimlerinde üretilen mal ve hizmetlere olan talebini gösteriyor bizim- sadece yüzde 8,6 artırılmış yani deflatörün altında. Mesela, mal ve hizmet alım giderleri kalemi sadece yüzde 2,7 artırılmış yani önümüzdeki dönem piyasada üretilen mal ve hizmetlere kamu bir talep yaratmayacak demek.

Yine, aynı şekilde, son derece önemli bence Sayın Bakanım, sermaye giderleri kalemi. Yani, orta ve uzun vadede ekonominin büyümesine katkı sağlayacağını düşündüğümüz sermaye giderleri kalemi düşmüş yani 6-7 milyarlık 2014 gerçekleşmesine göre düşürülen bir sermaye giderleri var. Yani, kamunun gider harcamaları bir talep yaratıcı olarak dizayn edilmemiş, benim buradan anladığım bu. Tam tersi, gelirlere baktığımız zaman da vergi gelirlerinin mesela kurumlar vergisi gibi, işte, dahilde alınan katma değer vergisi gibi de enflasyon artı büyümenin üzerinde düzenlendiğini, beklentinin oluştuğunu görüyoruz. Yani, bir yandan vergi gelirlerinin arttığı, bir yandan kamu harcamalarının kısıldığı bir bütçeyle karşı karşıyayız. Bu bütçe bu konjonktüre uygun bir bütçe değil, geçen seneki bütçelerde olduğu gibi.

Benim buradaki bakış açım hep farklı, siz biliyorsunuz. Yani, Türkiye ekonomisi yapısal sorunlarına kaynak ayırmalıdır. Mesela artık bütçeleri bu kadar çok sıkmamalıdır. İşte, borcun millî gelire oranı yüzde 30'lara kadar indi, 33'lere, 34'lere kadar, artık bunu ne kadar aşağı indireceğiz? Burada bir marj var. Aslında bu marjı bence kullanmalıyız, bu marjı Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelini gerçekleştirmek için, o potansiyeli ortaya çıkarmak için kullanmalıyız. Ben bunu çok önemsiyorum yani hâlâ daraltıcı bir bütçeyle gitmenin Türkiye ekonomisi için faydalı olmadığını düşünüyorum. Hâlâ 2001 krizinde olduğu gibi, yabancı sermayeye sinyal veren "Türkiye'ye hâlâ para getirmeye devam edin kardeşim. Bak, biz bütçeleri sıkıyoruz. Para göndermeye devam ederseniz sermayeyi kediye yüklemezsiniz." algısıyla istikrarı kendi kafasında tutan, onu fetişleştiren bir bütçeyi artık ben görmek istemiyorum. Artık Türkiye o noktada değil. Siz de söylüyorsunuz yani "Biz 2001'deki noktada değiliz; 2001'de, 2002'de, 2003'te olduğu gibi istikrarla ilgili problemler yaşayan bir ülke değiliz." diyorsunuz ama hâlâ bütçeleriniz istikrarı merkezine alan ama yapısal sorunları öteleyen ve biraz kenarda tutan bir bütçe gibi geliyor. Dolayısıyla, bu bence konjonktürü anlamayan bir bütçe Sayın Bakanım. Aslında sizin de bize yakın düşündüğünüzü ben tahmin ediyorum, biliyorum ve bundan sonraki bütçelerin hiç olmazsa bu şekilde hazırlanması gerektiğine inanıyorum.

Son bir şey daha söyleyeyim, ikinci bir husus Sayın Bakanım. Bütçenin öngörülebilirliğiyle ilgili sorunlar yaşıyoruz. Şimdi 2014 yılı bütçesinden size bir örnek vereceğim. 2014 yılı bütçe açığı 9 milyar iyileşmiş tahmin ettiğimizden. Nerede sapma olmuş diye baktığımız zaman, gider kalemleri açısından 2 tane büyük sapma var. Biri sermaye hareketlerinde diğeri de mal ve hizmet hareketlerinde. Ben bundan memnunum, baştan söyleyeyim yani kamunun daha fazla sermaye harcaması yapmasından memnunum çünkü bu o ülkenin orta ve uzun dönem büyüme olanaklarını artırır. Ancak ben bunun bütçede öngördüğünüz şekilde önümüze getirilmesinden yanayım yani 50 milyarsa sermaye gideri, 50 milyarı koyun, biz de buna destek veririz muhalefet olarak, 50 milyarlık sermaye harcaması yaparsınız. Ama siz öyle yapmıyorsunuz. Siz düşük bir sermaye harcaması koyuyorsunuz, sonra "Bütçe olanakları izin verdiği ölçüde sermaye harcamalarını artırdık." diyorsunuz. Şimdi, bu, bütçenin şeffaflığı ilkesine, öngörülebilirliği ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla, bunu daha öngörülebilir şekilde önümüze getirmenizi tercih ederdik. Gelirlerle ilgili de vergi dışı gelirdeki sapmayı da öngöremediğinizi buradan görüyoruz çünkü 10,5 milyar.

Yani, ben şunu söylüyorum son söz olarak Sayın Bakanım: Bütçeyi Türkiye ekonomisinin potansiyelini ortaya çıkaracak şekilde bundan sonraki dönemlerde oluşturmanız gerekir. Biz muhalefet olarak buna katkı vermeye hazırız. Sermaye harcamaları, AR-GE harcamaları gibi üretken kamu harcamalarını da -bir üretken kamu harcamaları sınırı belirleyip, tanımı yapıp- istikrara feda etmeden, kamunun millî gelire oranı olarak belirli bir seviyede üretken kamu harcamaları yapılmasına olanak veren bir kamu maliyesi politikasını -buna altın kural diyelim ya da başka bir şey diyelim- Türkiye ekonomisinin önüne koymamız gerektiğini düşünüyorum, bunu öneriyorum. Bu konuda bir değerlendirme yaparsanız ya da bir çaba içinde olursanız biz muhalefet olarak bunu destekleriz. Zaten bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi ekonomi politikamızın içinde de var.

Bu düşüncelerle bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.