| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 25 .11.2014 |
RECAİ BERBER (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli bürokrat arkadaşlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; bugün artık, uzun bir maratonun son gününde Maliye Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz. Tabii ki ne ben cevap verecek şekilde, gerektirecek şekilde bir konuşma yapacağım ne de eğer benim de sorularım ve açıklamalarım olursa cevabı sizden değil de yine Maliye Bakanlığından, Sayın Bakanımızdan ve bürokratlardan bekleyeceğim.
Öncelikle, Bakanlığımızın Maliye Bakanlığı olarak gerçekten, özellikle, son yıllarda dünyadaki bu global krize rağmen ve buradan, Komisyonumuzdan geçip sonra yasalaşmayan mali kural kanununa rağmen, eğer mali kural yasası olsaydı da 2009 dâhil, o kriz dönemi dâhil bütün açıklarının mali kural kanunu çerçevesinde kalacağını -kalmış olduğunu daha doğrusu, kalacağını demeyelim- kalmış olduğunu buradan tebrik ediyorum. Bu başarılarından, makro performanslarından dolayı da kutluyorum. Gerçekten, biz mali kural yasasının var olduğunu düşünsek bugün geriye dönüp baktığımızda hiçbir dönemde 2009'da verilen o yüksek açığa rağmen, negatif büyüme olduğu yıllarda zaten bu yüksek açık verme yetkisini Maliye Bakanlığına veriyordu kanun. Hatta, birçok muhalefet milletvekili arkadaşımız burada şunu eleştirdi, "Büyümenin küçük olduğu dönemlerde niye açık vermiyorsunuz Sayın Bakanım? Bu imkânınız var, borçlanma limitlerimiz neredeyse Maastricht Kriterlerini tutturan Avrupa'da tek ülke hâline gelmişiz. Yani, borçlanma limitlerimiz varken eğer özel sektörün büyümeye katkısı performansın düşük olduğu yıllarda -ki bu yıl mesela öyle oldu- kamunun biraz daha sabit sermaye yatırımlarını arttırmak suretiyle açık vermemiz caizdir." diye bu konuda arkadaşlarımızın görüşleri oldu, muhalefetteki arkadaşlarımız da bunu destekliyor biliyorsunuz. Dünyada da açıkçası bu yönde trendler olmasına rağmen, gördüğümüz kadarıyla Maliye Bakanlığı buna rağmen, tabiri caizse sütten ağzı yanmış geçmişte dolayısıyla yoğurdu değil, artık dondurmayı bile üfler hâle gelmişiz; öyle ihtiyatlı bir politika izleniyor. Bu anlamda tebrik ediyoruz.
Tabii, bir yandan, ben eski bir maliyeci olarak, bu vergilerin nasıl toplandığını çok iyi bilen birisi olarak, açıkçası vergi toplamadaki veya bunun için sarf ettiğimiz eforun hiç değilse yarısını, dörtte 1'ini, onda 1'ini harcamalarda da göstermemiz lazım Sayın Bakanım. Eskiden Maliye Bakanlığının her kurumda bir saymanlığı ve o saymanlığın bir denetimi olurdu yani harcamalar konusunda hakikaten Maliye Bakanlığı çok sıkı denetlerdi. Şimdi, açıkçası bu sistem ortadan kalkınca -biz bütün kurumlarımıza güveniyoruz elbette- toplayanın başkası, harcayanın başkası olduğu durumlarda... Tabiri caizse bu evimizden bile belli olur yani. Şimdi, paranın nasıl kazanıldığını bilmeyen çocukların veya kişilerin nasıl harcadığını hep biliriz, psikolojik olarak bu böyledir yani rahat davranır. Dolayısıyla, Maliye Bakanlığının bu konuda da gerekli tedbirleri almasını öneriyorum ben çünkü harcamalar konusunda özellikle -işte, burada da gündeme geldi- gayrimenkul kiralamaları ya da araç kiralamaları vesaire gibi bazı hususlarda çok daha rahat tasarruf edilebilir. Bugün harcama kalemlerimizin hepsini masaya yatırsak... Biraz önce Sayın Oral hem tecrübeli bir Bakanımız olarak hem bir maliyeci olarak... Burada ben şunu söyleyeyim: Mesela ben yıllardır, belki on yıldır on beş yıldır markete gittiğimde elimde listesiz gitmem yani alışkanlık bu çünkü eğer -deneyin isterseniz- elinizde bir liste yoksa alacaklarınızla ilgili alacaklarınızın 2 mislini alıp gelirsiniz. Hele hele bir de aç karnına gitmişseniz...
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Bravo vallahi, katılıyorum. İkincisine daha çok katılıyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) - ...3 katına bile çıkabilir yani. Onun için, biz alacaklarımızın listesini, tabiri caizse, bütçeyle yapıyoruz ama bu liste yapılırken de siz bunu ne kadar bütçe yapılırken denetleseniz bile, maalesef, harcama kısmında biraz daha sıkı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Çok tasarruf edecek alanımız olduğunu düşünüyorum. Bu vergilerin nasıl toplandığını ve verenlerin de hangi şartlarda verdiğini unutmamak gerektiğini düşünüyorum.
Mesela, aynı şekilde, gelirde de detaylara indiğinizde, ayrıntıya indiğinizde nasıl performanslar sergilendiğine burada bir örnek vermişsiniz, çok güzel, geçmiş yılda da bunu vermiştiniz. 2012 yılından önce, vergi beyannameleriyle yani kira gelirleriyle ilgili beyannamelerde siz elektronik ortamda -vatandaşlara yol göstermek adına belki-beyannamelerini gönderdiniz, o insanların da aklına geldi. Yani, düşünebiliyor musunuz, burada yüzde 69'luk bir, beyanname verme oranı yüzde 50 artıyor yani yüzde 50'si beyanname vermeyi unutuyor ya da ihmal ediyor. Bu kadar vergi sorumluluğu yani. Kaldı ki kira geliri gibi her zaman tespit edilebilecek bir şey. Neden? Çünkü kira gelirlerinde artık bu dönemde hiçbir kiracı "Yarın ne olur, başıma bir iş gelir, tahliye edilirim filan." diye elden vermiyor. Kira gelirlerinin tamamı, neredeyse yüzde 99'u bugün bankalardan ödeniyor yani kayda giriyor. Kayıtlı olan bir gelirini dahi beyan etme, tabiri caizse, tenezzülünde bulunmayan bir mükellef kitlesinden bahsediyoruz. Belki de bunun vergiye tabi olduğunu da bilmiyor bu insanlar. Yani, nasıl olsa tevkifat yapılıyor bunların büyük çoğunluğundan. Tevkifat yapıldığına göre bunu nihai vergileme zannedip bir daha da beyanname vereceğini bile bilmiyor bu insanlar. Dolayısıyla, tabii, burada yüzde 69'luk bir kira geliri artışı olmuş ama vergi gelirindeki artış 3,3 milyar, oranladığımızda, düşük görünüyor. Herhâlde, sadece ek vergi anlamında anlıyorum ben bunu, yoksa 23 milyarlık bir gelir vergisi matrahı artışının gelir vergisi, en azından bunun üçte 1'i kadar olması lazım ya da yüzde 25'i kadar olması lazım 8-10 milyarlık.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Stopajları da var, stopajları.
RECAİ BERBER (Manisa) - Stopajları da gelir vergisi beyannamesiyle bildirildiyse artık stopaj olmaktan çıkıp onun bir gelir vergisi, beyana dayanan bir vergi olması lazım yani mahsup bile etseniz tahakkuk eden vergi artık gelir vergisidir. Yani, tevkif suretiyle ödenmiş bir vergi olmaktan çıkar diye düşünüyorum beyanname verildikten sonra.
Aynı şekilde, beyanname kapsamının genişletilmesine yönelik olarak, istisnaların azaltılmasına yönelik olarak bazı vergilerin -biraz önce söylendi- gelir ve kurumlar vergisinin toplam vergi içindeki payının azlığından, doğrudan vergilerin payının azlığından hepimiz şikâyetçiyiz. Bu konudaki düzenleme Komisyonumuzda. İnşallah önümüzdeki günlerde, bir an önce bizden çıkar. Açıkçası Başkanlığa geldiğim günden itibaren bunun çıkmasını ben de istiyorum ve bunu hepimiz istiyoruz. Ayrıca, memnuniyetle, sevinerek bir şeyi daha burada öğrendik ki Sayın Bakanımızdan: Vergi Usul Kanunu ta 1961'de çıkan bir kanun. Vergi Usul Kanunu da gelir, kurumlar vergisi ve diğer sistemlerde, elektronik sistemlerde, vesairede sağlanan gelişmelerle açıkçası çok geride kalmış bir kanun. Bunun da beraberinde, bir nevi toplu bir vergi reformu olarak birlikte değerlendirilip hemen onun da hemen Meclisimize gelirse, Parlamentoya gelirse birlikte çıkarılıp belki önümüzdeki süreçte birlikte yürürlüğe girmesi, belli maddelerinin yürürlüğe girmesi sağlanırsa çok köklü bir değişiklik yapılmış olur diye düşünüyorum.
Sayın Bakanım, özellikle Vergi Usul Kanunu'nda değişiklikler ne kapsamda, nasıl yapılıyor, tam bilmiyorum ama bir kere vergi ziyaının ispat külfetini artık idareye vermekten çıkaralım. Hem bir yandan delilde müthiş bir sınırsız delil şeyi getiriyor Vergi Usul Kanunu. "Yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir." diyor ve vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti esastır, doğru -Vergi Usul Kanunu'nun 3'üncü maddesi- ve bu yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. İyi de bu delilleri ben mi toplayacağım idare olarak? "Yemin hariç her türlü delille mükellef tarafından ispatlanabilir." dersek... Sadece oraya desek ki "Mükellef tarafından ispatlanabilir", inanın bu vergi reformunda en önemli adım olur. Çünkü, bununla ilgili kayıtları tutmak, bununla ilgili belgeleri vesaireyi saklamak Maliyenin yükümlülüğünde değil.
Diğer bir husus: Sayın Bakanım, vergi denetiminde birçok şeyi kendi çapınızda yapıyorsunuz ama özellikle bankacılık sistemi son dönemde çok gelişti ve elektronik bankacılık çok kullanılıyor artık. Bugün, öyle bir şey, kör gözün parmağına... Şimdi "Nasıl beyanname vermiyor?" dedik ya, yüzde 50'si beyanname vermemiş, bankadan kira geliri elde ettiği hâlde. Aynı şekilde birçok mükellef, maalesef, "Maliye nasıl olsa görmez." düşüncesiyle ya da başka nedenle kayıt dışı gelirlerini bile bankadan tahsil ediyor artık. Bırakın, sizin diğer kurumlarla... Tapuyla entegrasyonu sağladınız ama yanı başında bir Sosyal Güvenlik Kurumu var. İnanın, ben bunu iddia ediyorum, belki abartılı olacak ama bugün Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen bildirgeleri ile Maliye Bakanlığına verilen muhtasar beyannameler birbirini tutmuyor. Gidin beraber, oradan alın bilgileri, karşılaştırın. Oradaki matrahlarla size verilen matrahların birbirini tutmadığını göreceksiniz çünkü orada SSK borcu olmadığını bildirmek açısından gidip herhangi bir uyduruk bir beyannameyle ya da tabiri caizse orada daha gerçekçi bir şey vermek suretiyle alıyor ama muhtasar beyanname de ayrıntılı olmadığı için sizde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Berber, ek süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
RECAİ BERBER (Manisa) - Hemen toparlıyorum.
Muhtasar beyanname icmal olarak veriliyor. İşletmemde 20 kişi çalışıyorsa, 50 kişi çalışıyorsa 50 kişi adına tek tek size muhtasar beyanname vermiyorum, icmal veriyorum. Ama bildirgeyi ise her bir çalışan için ayrı ayrı veriyorum ve orada sigortası, primi vesairesi net olarak gözükmek durumunda. Bunun ikisinin örtüşmediğini... Karşılıklı bir çalışmayla yapılabilir.
Hatta, benim iddiam şu ki birçok fonu eskiden Maliye Bakanlığı toplar, ilgili kurumlara dağıtırdı. Biz niye ayrı ayrı bildirge alıyoruz ki? Maliye Bakanlığı zaten aynı matrah üzerinden hem gelir vergisi tevkifatı yapıyor hem de sigorta primleri ödeniyor. Bir bildirgeyle sigorta primlerini vesairesini alsın, ondan sonra da ilgili kurum -Sosyal Güvenlik Kurumuysa oraya, başka bir kurumsa oraya- transferini yapsın. Hem de mükellefler açısından da bir külfetten kurtulmuş oluruz. Yani oraya ayrı beyanname, buraya ayrı beyanname, ben anlamıyorum. Yani ayrı bir ülke mi bunlar?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Elektrik şirketlerinin tahsilatlarını yapacaklarına...
RECAİ BERBER (Manisa) - Yani, en azından SGK'nın tahsildarlığını yapmak daha iyi olur.
Tavanı geçtiğinde ona ayrı bildirge zaten ama benim demek istediğim şu: Bakın, bugün sosyal güvenlik kurumlarının önemli bir kısmı hâlâ yüzde 100 olarak sizdeki gibi bir elektronik ortamda yapamıyor. Ama, siz belki beş yıldır muhtasar beyannamenin neredeyse yüzde 100'ünü elektrik ortamda alıyorsunuz. Altyapınız, programlarınız buna müsait, ama aynı programı niye bir başka kurum kullanmasın? Bu program devletin artık, devletin bütün kurumları ortak kullanabilir diye düşünüyorum.
Ben bir hususu da belirtip konuşmama son vereceğim. Sayın Bakanım, tabii ki özellikle vergi politikası aynı zamanda ekonomik bir yönlendirme. Siz öyle bir vergi koyuyorsunuz ki icabında o faaliyet yapılamaz hâle geliyor. Yani eğer kayıt dışı çalışmıyorsanız o faaliyet yapılamıyor ya da o vergiden kaçınmak için başka yollar deneniyor.
Şimdi, özellikle sahil yöresinde -marinalardaki vesairedeki- oralarda yaşayan arkadaşlar görüyordur. Biliyorsunuz, biz denizcilikte ikinci sicil uygulaması başlattık. Yani ikinci sicile kayıtlı olan deniz taşıtları maktu bir vergi ödüyor. Buna rağmen, sadece bu maktu vergiden bile kaçınmak için bugün Türkiye'nin bütün marinalarında, limanlarında, yatlarında demirli olan şeylere baktığınızda yabancı bayrak görüyoruz hâlâ. Amacımız neydi? İkinci sicildeki amacımız, zaten bunun gelirinden vesairesinden vergi almayalım, ikinci sicilde maktu bir vergi alalım. 10 bin dolarlık aldığımız bir vergiyi 1.000 dolar "deliver"de, Panama'da vesairede kaydetmek suretiyle 1000 dolarlık bir vergiye düşürmek için bayrak değiştiren veya yabancı bayrak kullanan Türk vatandaşları var. Eğer biz ikinci sicilde bu imkânı getirmemize rağmen, bu 8-10 bin dolarlık vergiden kaçınmak için... Ki onlara biliyorsunuz yakıt teşviki de veriyoruz yani ÖTV'siz yakıt kullanıyor uluslararası olduğu için. Deniz taşıtlarının tamamı ÖTV'siz yakıt kullanıyor. Ama, ÖTV'siz yakıt ikinci sicilde olursa defter tutması ve ÖTV'siz yakıt için Maliye Bakanlığından bir kayda girmesi lazım. Ama yabancı bayraklı olursa ona da gerek kalmıyor, külliyen -tabiri caizse- yakıtını ÖTV'siz alıyor. Biz orasında değiliz ama şöyle bir şart getirebiliriz diye düşünüyorum: Türk vatandaşlarının yabancı bayraklı gemi kullanımını kaldırabiliriz. Eğer yabancı bayraklı bir teknesi varsa ikinci sicile kaydettirmek durumunda. Yani yabancı gelsin. Bunun bizim marinalarımıza etkisi olacağını zannetmiyorum çünkü yabancı istediği zaman bizim marinalarımızda zaten park ediyor, oradan ücretini ödeyip yararlanabiliyor. Ama Türk vatandaşı ise... Madem böyle bir kolaylık getirdik, Türk vatandaşlığından çıkıyorsa onu bilmem, bunun için çıkacak bir kişiyi de görmüyorum. İnanın, milyon dolarlık, bakın bugün milyon dolarlık, 10 milyon dolarlık teknesi için... 10 bin dolarlık vergiden bahsediyoruz. Bunun için yabancı bayrak çekiyorsa o da kusura bakmasın, gitsin, yabancı bir bayrakla vatandaşlığını da alsın. Türk vatandaşlığı o kadar ucuz değil. Türk vatandaşı olup da teknesini Türk limanlarında, marinalarında barındıran bir kişi lütfen gelsin, ikinci sicile kaydolsun. Biz de bilelim, ne kadar bizim Türkiye'de kayıtlı şeyimiz var. Bunu söylemekteki maksadım, sürekli bu kullanıyor çünkü siyaseten de sorunlu bir alan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Recai Bey, daha önce de bu konuyu söylediniz, tutanaklarda var.
RECAİ BERBER (Manisa) - Zannediyorum, Sayın Günal da buna katılır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hepsine katılıyoruz da senin söylediğin de dinlenmemiş.
RECAİ BERBER (Manisa) - Arkadaşlar, bakın, Maliye Bakanlığı bu konularda teknik çalışma yapıyor. İlgili kurumlarla görüşerek bunun... Biraz önce söyledim ya, ekonomik yansımaları var bu işin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECAİ BERBER (Manisa) - Ekonomik yansımaları eğer Türkiye'nin önüne engel çıkarmayacaksa bunları da yapmamız lazım. Aynı şekilde...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Plan ve Bütçe Komisyonu yapsın.
RECAİ BERBER (Manisa) - Biz öneride bulunuyoruz. Maliye Bakanlığımız da sizin önerilerinizi, hep birlikte bizim önerilerimizi dikkate alıyor, ne yapacak.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım, bir hususu daha belirteceğim.
BAŞKAN - Sayın Berber, iki dakika daha veriyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) - Kaç dakika oldu?
BAŞKAN - On beş dakika bitti.
RECAİ BERBER (Manisa) - O zaman teşekkür ediyorum.
Bütçelerimizin hayırlı olmasını diliyorum, sağ olun.