KOMİSYON KONUŞMASI

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, sevgili arkadaşlar; tarihe not düşülmesi anlamında başlangıçta yapılan konuşmaları ben anlamlı ve değerli buluyorum. Çok dikkatle dinledim. Ben de kendi payıma aslında Parlamento hukukunun ve Parlamento geleneğimizin bir parçası olarak şahsi görüşlerimi o zaman da ifade etme fırsatım olabilirdi ama şimdi kullanmak istiyorum.

Bir darbe süreci içerisinden geçtik, geçiyoruz. Öncelikle, darbenin neye karşı yapıldığı konusunda çeşitli görüşler ortaya konuldu. Darbeler halka karşı yapılır. Tüm darbelerin karşı olduğu halktır, millettir, onun özgürlükleridir, ekmediğidir, işidir, onun yaşam şeklidir, onun varlığını sahipleyen, koruyan demokrasisidir, Parlamentosudur, Hükûmetidir, Cumhurbaşkanıdır ve yine onun yaşam güvencesidir. Dolayısıyla, halka dair değerler hedef alınır çünkü halka rağmen bir iş yapılır darbelerde ve onun sonrasındaki dikta süreçlerinde. Dönüp baktığımızda gerçekten de 15 Temmuzu nasıl okumamız lazım? Bence her olayı ortaya çıkardığı etkiler ve sonuçlar üzerinden okumak lazım. Yani, 15 Temmuzla ilgili yapılacak değerlendirmeler, sonuçları ortaya çıktıkça çok daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Hâlâ binlerce yanıtsız kalmış soru vardır, bunlar çok önemlidir, yanıtları aramaya devam edilecektir. Ancak, bu döneme ilişkin tarihe düşmüş en talihsiz ifade bu darbenin Allah'ın bir lütfu olarak değerlendirilmesidir. Darbenin Allah'ın bir lütfu olarak değerlendirilmesi tarihe geçmiş en talihsiz ifadedir. Bunun üzerinden süreci şekillendirmek, darbeyi bir fırsata çevirmek ne yazık ki bizim darbe girişimi üzerinden gerekli notları ve dersleri çıkarmadığımızı ortaya koyuyor. Bu anlamda, her ne kadar burada hepimizi kucaklayacak söylemler tutturmaya çalışıyor isek de görünen o ki gelecek süreci beraber değerlendirme konusunda bir irade birliği oluşmuş değil. Evet, darbeye beraber karşı çıktık, Parlamentoyla yetinilmedi, bu sürecin iradesini meydanlara taşımak anlamında yapılan çağrılar karşılık buldu ama bundan sonraki süreçte biz Hükûmetle beraber değiliz, biz yaptıklarınızın yanında değiliz. Yani, Parlamentoyu dışlayan, Anayasa'yı kararnamelerle askıya alan, onun üzerinden norm düzenlemesi yapan, ona o içeriği, o yetkiyi veren uygulamaların yanında değiliz. Bu hukuksuzluğun ve bu vebalin ortağı değiliz ve gerçekten de bir "arınma süreci" diye tabir ettiğimiz bu arınmayı suçlulardan arınmak yerine tüm muhaliflerden arınma şeklinde ortaya koyan uygulamalardan yana değiliz. Bu da benim için tarihî anlamda söylenmesi gereken yükümlülüktür, o yükümlülüğü bu anlamıyla yerine getirmeye çalışıyorum. Dolayısıyla, dönüp baktığımızda Sayın Bakan kurtulduklarımızı saydı ama görünen o ki ayın 15'inden sonra biz özgürlüklerimizi kurtaramadık, iş güvencemizi kurtaramadık, muhalif kimliğimizle demokrasinin işletilmesi ve özgürlüklerimizin hayata geçirilmesi konusundaki haklarımızı kullanamadık. Bunların tek tek bu süreç üzerinden elimizden alındığını biliyoruz. Her ne kadar "FETÖ" diye tabir ediliyorsa da insanların inançları, siyasal sahiplenmeleri, değerleri üzerinden dışlanmaları devam ediyor ve ortaya konulan irade bir teminatı da beraberinde getirmiştir. Diğer cemaatlerin hiçbir endişesi olmasın. Cemaatlere dünkü uygulamalar, dünkü kayırmalar, gözetmeler hâlâ devam edecektir, onlar bu haklardan istifade edeceklerdir. Sadece Fetullahçı cemaatin bu sürecin dışına itileceği söylenmiştir ve bu anlamıyla gerekli derslerin, notların çıkarılmadığı Hükûmet tarafından görülmektedir. Biz bu konuşmaları Parlamentonda yapmamız lazım, Genel Kurulda ama orada bu denli dahi katılımın olmadığı bir yerde belki Komisyonu bu amaçla, bu işlerle değerlendiriyoruz.

BAŞKAN - Buradan geleceğe sesleniyorsunuz zaten. Yüz yıl sonra torunlarınızın uzak torunları dahi okuyabilecek burada.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Evet, bunu ben de yapmaya çalışıyorum sizler gibi.

Dolayısıyla, aslına bakarsanız bir şeyin daha altını çizelim: Geldiğimiz noktanın sebeplerini ararken belki de tam bu Komisyonda daha önceki dönemlerde partiniz ve diğer partiler adına uyarıcı cihetlerle ortaya konulmuş iradeler satır arasından çıkarılıp okunursa bugüne nasıl geldiğimizi görebiliriz. Onların bugün de olduğu gibi ihmal edilmişlikleri nedeniyle bugüne geldik çünkü yaşadığımız süreçlerin bir tek sebebi var, temel sebebi var: O da hukuksuzluktur, o da keyfîliktir ama ne yazık ki ne bu uygulamadan ne de bu keyfî tutumdan kurtulmuş değiliz. Süreç bize bu anlamıyla iyi günlerin haberini vermiyor maalesef. Bu kaygılarla ben de sözlerimi tamamlayarak tasarı hakkındaki Cemal Bey'in yapmış olduğu değerlendirmelere ben de katılıyorum.

Teşekkür ediyorum.