| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, harcamalarla ilgili düzenlemelerin ilgili yasalarında yapılması, Meclisin de bütçe hakkının kullanılmasıyla ilgili olarak "bütçe hakkı" tanımına uygun yetki kullanması, Anayasa Mahkemesinin kararlarında birçok bütçe kanunundan sonra söz edilmiştir. "Her defasında bütçe hakkını devredemezsiniz, alt ve üst sınırları belirlenmemiş herhangi bir yetkiyi kişi veya kurumlara veremezsiniz." Bunu çok net olarak söylüyor. Aksi takdirde Sayın Kalaycı'nın biraz önce belirttiği gibi tek bir ödenek rakamı vermek suretiyle bu bütçeyi bitirmek yeterli olabilirdi. Eğer bunları bu şekilde veriyorsanız mutlaka alt ve üst sınır koymak zorundasınız, bir yetki veriyorsanız, harcama yetkisi ancak bu sınırların da sınırsızlık olarak algılanmaması gerekiyor. Şimdi, daha önceki düzenlemelerinde yüzde 5 olan kurumun kendi ödenekleri içerisindeki aktarma yapma yetkisini, yüzde 5'i birden yüzde 20 diye değiştirirseniz orada yetki devretmiş olmazsınız, olduğu gibi "Sen ne istersen bunu yap." diye vermiş olursunuz, o da istediği gibi bunu yapmaya kalkar. Bu da bütçe hakkının kullanılması ilkesiyle bağdaşmaz. Prensip olarak bir sınır var ama yüzde 99 nasıl bir sınır değilse yüzde 20 de bu tür harcamalarda bir sınır değildir. Öncelikle Anayasa Mahkemesine uygunluk konusunda herhangi bir düzenleme yaptık diyorsak Anayasa Mahkemesinin bu ilkesine uygun davranmak zorundayız. Niye yüzde 5'ti daha önceden? Yüzde 5 genellikle herhangi bir görev tanımını değiştirmeyecek nitelikte görülen rakam olarak alınır yani bu görev bu sınırlar içerisinde yapılabilir. Yanılma payını bu kadar koyuyorum çünkü teknolojinin geldiği bu koşullarda buralarda yüzde 5'in dışındaki bir yanılgı yanılgı olmaktan çıkar. Hatadır, hataya girer. O nedenle yüzde 5 rakamının birdenbire bütçe hakkının kullanılmasıyla ilgili ilkelere uyacağız diye yüzde 20'lere kadar değiştirileceği bir düzenleme doğru değildir. Ancak Sayın Bakanın maddeye ödenek aktarmayla ilgili olarak "Mutlaka yasayla yapılır." hükmünün yeniden konulması konusundaki önerisi doğru bir olaydır. Yasayla yapılır, belirli sınırlar içerisinde yetki ilgili kurumlara verilir. Hele kurum bütçesi içerisinde ilgili kurumun yüzde 20'ye kadar değişiklik yapma yetkisinden sonra Maliye Bakanının tamamını değiştirme yetkisi de tam anlamıyla Anayasa Mahkemesinin kararına aykırı bir düzenlemedir. Yani yüzde 5 yetkiyi kurum içerisindeki kişilere yüzde 20 diye veriyorsunuz. Yüzde 20'si yetmedi mi, Maliye Bakanı geri kalan yüzde 80'ini de olduğu gibi kullanabilir istediği alanda. Yaptığımız düzenleme bu. Bu düzenleme doğru değil, bu düzenleme doğru değil. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin kararına da kesin olarak karşılık gelmiyor. Bunu önemsemek gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, buralarda proje bazında ödenek vermiyorsunuz, büyük bir olasılıkla hangi projeye hangi ödenekleri falan dağıttık konusu bilinmiyor. Hele, özellikle bütçe dışında gerçekleştirilen büyük projeler nedeniyle hiçbir şeyden haberimiz olmuyor ama o projelerden dolaylı olarak buralara gelecek olan gider veya yükümlülük ilk aşamada belirlenmiyor. O nedenle, bu ödeneklerin dağıtılmasıyla ilgili olarak büyük projeler deyip Gebze hattı, daha doğrusu şu anda ayrılıp da özel bir şekilde verilemeyecek olan demir yolu hatları falan dâhil olmak üzere hatlar büyük projeler kapsamında oluyor, oralarda da başlangıç ödeneğiyle ilgili getirilen sınırlama ortadan kaldırılıyor.
Değerli arkadaşlar, burada konuşurken genellikle "Biz bu filmi geçmişte görüşmüştük, bu film güzel bir film değil, bırakın, ilk seyrederken bile insan sonuna kadar seyredemiyordu, yeniden seyretmeye hiç değmez." derim, sık sık kullanıyorum bu cümleyi. Bu, şu anlama geliyor: Yani, bir zamanlar oturup da sürekli olarak ödeneği olmayan, parası olmayan, pulu olmayan, hiçbir şeyi olmayan bir yere götürüp bir temel atma olgusudur bu olay, bunun düzenlenmesine neden olan konu. Olay, yatırımın yapılacağıyla ilgili olarak belirli bir ödeneği olsun ve o harcama yapıldığı zaman da geri dönüşü olmasın, sadece ve sadece temel atma masraflarıyla sınırlı kalmasın yatırımlar. Şimdi, bundan vazgeçiyoruz. Niye geçiyoruz? Zaten büyük proje. Zaten büyük projenin yüzde 10'uyla bile bunu yapamıyorsanız aynen şu Haydarpaşa-Gebze hattı vesairelerinde olduğu gibi o hat yıllardan beri olduğu gibi yine durmaya devam eder. Hiç değilse yüzde 10'u verilirse orası harekete geçer ve o yıl içerisinde belki de başka bir yerlerden de birazcık aktarmayla beraber belki hattı tamamlarsınız. Ama ödeneği olmayan bir şeyle ilgili olarak, başlangıç ödeneğiyle, hatta çok küçük ödeneklerle projeyi ihale edip de oradan sonra o projeyi alanların bu Meclisin etrafında kaç tur attıklarını gözünüzün önüne getirin. Bu geçmişte böyle olmuştur. O nedenle, buradaki yüzde 10 sınırı, yatırımlar için en az ödeneğinin yüzde 10'u kadar ödenek konulması sınırı doğru bir sınırdır, kaldırılmaması gerekir; kaldırılırsa yanlış olur, önümüzdeki süreçte ciddi anlamda sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz.
Özel tüketim vergileriyle ilgili ve taşıtların özellikleriyle ilgili tanımlama doğru bir tanımlamadır. Doğru bir tanımlamadır ama bunun hangi ölçütlere göre yapılacağı konusunda daha önceden genelleştirilmiş olan bir yasal düzenleme yoksa bile bu, bir yönetmelik değişikliği gerektirir. Bu çok önemli bir olaydır. Eğer bu yapılır da "Hangi nedenle buna böyle bir vergi avantajı tanınıyor, hangi amaçla bu teşvik ediliyor?"u çok somut olarak ortaya koyarsanız bu tür düzenlemelerin herhangi bir sakıncası yoktur, Bakanlar Kuruluna bu tür yetkiler verilebilir. Gelecekte belki de çok daha farklı birtakım unsurlar söz konusu olacak, onların tartışılması... Örneğin, fotovoltaik panellerle yürüyen güneş panelli araçlarla ilgili olarak gelecekte çok daha farklı düzenleme yapılacak, hatta bu aracı kullanıp da öbür aracını getirip teslim edenlere bırakın vergi almamayı, ilave bir şeyler bile vermek zorunda kalabilirsiniz. Bu doğrudur ama bununla ilgili yönetmelik ve çok net bir şekilde açıklığa kavuşturulması gereken bir unsur olarak bunu görmek gerekiyor.
Sigorta prim tavanlarının yükseltilmesiyle ilgili konuyu önümüzdeki günlerde çok ciddi anlamda tartışacak gibi gözüküyoruz. Doğru, sosyal güvenlik sisteminin ayakta kalabilmesinin koşulları ve verdiği açıkları kabul ediyoruz ama asgari ücretlilere daha geçen gün vergi diliminin değiştirilmesi nedeniyle yeniden kayıplarını karşılamak için 30 liraların, 40 liraların peşine düştüğümüzü unutmayın. Şimdi, ne oldu da yani şimdi yeniden bunların kesinti miktarını artırıyoruz? Ha, asgari ücretlilere bu uygulanmayacaksa ayrı bir olay.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Denge, denge.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Tamam, denge, doğru, kabul ediyorum, denge de ama bu arada da insanlara verdiğimiz sözler var. Dün verdiğimizi bugün öbür cebinden alacak mıyız bunların?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Farklı gruplar onlar.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bunu yapmamak gerekiyor, siyaset adına yapmamak gerekiyor Sayın Bakanım. Bu olmaz, bu kesin olarak olmaz. Böyle bir düzenleme yapılıyorsa en azından "Hangi gelir grubundan sonrakilere bunu yapıyorsunuz?" ve "Bunun daha önceden verilmiş sözler vesaireler nedeniyle bir etkisi olacak mı gelire?" diye bunları açıkça ortaya koymak gerekir. Bunlar olmazsa belirli bir süre sonra inandırıcılığımızı ve güvenimizi büyük ölçüde yitiririz.
Kredi Yurtlar Kurumunda öğrencilerin beslenmeleriyle ilgili düzenlemenin yapılması çok geç kalmış bir düzenlemedir. Bu öğrencilerin sahipsiz bırakılmaması gerekir, sahipsiz bırakılmaları hâlinde nerelere gittikleri de bir gerçektir. Ancak, bu düzenlemeler yapılırken de özellikle daha önceden çok olumsuz sonuçlar doğurmuş olan bazı uygulamalarla karşı karşıya kalınma endişesinden de buradaki bütün bulunanlar gibi yurttaşların da uzak tutulması gerekir.
Özellikle, yurtların işletilmesiyle ilgili olarak daha önceden üniversitelere verilmiş olan o yetki şu anda "başka kurumlara" ifadesiyle dağıtılıyor ancak bu başka kurumun ne olduğu konusunu kanundan göremiyoruz. Nedir bu başka kurum? Üniversite yurtları hangi kurumlara verilecek, başka kurumdan kastettiğimiz olay ne? Zaten sorunlu olan bir sorunu çözmek üzere yola çıktığımızda başka bir sorun yaratmak veya belki de daha büyük bir sorun yaratma olayıyla karşı karşıya kesinlikle kalmamamız gerekiyor. Daha önceden, özellikle yurt işletmeleri için döner sermayeler temin edildikten sonra üniversitelere bunun bir yönetmelik çerçevesinde düzenleneceği hükmü vardı, artık "Bakanlıkça belirlenir" diyor. Yayımlanan, alenilik kazanan, herkesin ulaşıp da buna aykırı davranışlar olduğu zaman yargıya gidebileceği bir düzenleme olmadan "Bakanlıkça belirlenir" diye bir yetki verilmez, bu olmaz. O nedenle de, bu düzenlemelerin bu şekilde hızlı olarak yapılması, ayrıntılarına girilememesinin sakıncalarını burada defalarca söyledik, şimdi bir defa söyleyelim. Şunların üzerinde birazcık daha çalışmak gerekiyor, müşterek aklın süzgecinden geçirmek gerekiyor. Burada öğretim elemanı dünya kadar arkadaşımız var, bunlar bu konuları biliyorlar, hangi sorunları doğurduklarını çok çok iyi biliyorlar. O nedenle de, bu konularda kurumlar... "Başka kurumlara yaptırılabilir." Bu kurumlar ne, bu kurumlar ne?
En fazla dikkatimi çeken... Tabii, bunları aynen sizin gibi ilk defa burada okuyorum ve Sayın Bakanın açıklamaları üzerinde ilk defa gördük. Dolayısıyla da, bu kadar önemli bir konunun burada verilen bir önergeyle yasalaştırılarak ortaya çıkartılmasını da gerçekten sakıncalı buluyorum. Haksız şekilde verilen yemek yardımlarının daha sonradan 6183 sayılı Yasa'nın faiz hükümleri de uygulanmak suretiyle vergi daireleri tarafından tahsil edileceğine ilişkin hüküm.
Sayın Bakanım, 6183 sayılı Yasa'ya göre, herhangi bir alacağın tahsil edilebilmesi, kamu alacağı hâline gelmesiyle ilgili süreç burada tanımlanmadan kimde, nasıl, hangi keyfîlikte bunlara bu ödenek fazlası yatmış? Çocuğa yani bir öğrenciye nasıl haksız yere fazla yemek parası ödenir? Bütün bunların hiçbir tanesini bilmeden siz kalkıp da böyle bir cezai müeyyide getirebilir misiniz? 6183 sayılı Kanun'un faiz hükümleri de uygulanarak vergi dairesi tahsil edecek, sonra ilgili kuruma ödeyecek. Ha, bu da yok. Bütçe birliği ilkesine aykırıdır o olay.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Bakanım -sizin döneminizden de daha iyi bilirsiniz- size onlarca kanun gösterebilirim bu şekilde düzenlenen.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Onunla ilgili olarak, 6183 sayılı Yasa'ya göre takip edilecek kamu alacağı, nitelikli alacakların ne şekilde olduğu eğer çok iyi tanımlanmadan yapılmışsa yanlış yapılmıştır, dönemi hiç önemli değil.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır, bir kere...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hepsini siz çıkarmışsınız Sayın Bakan, bütün yanlışları da siz çıkarmışsınız, vereceğiniz bütün yanlış örnekleri siz çıkarmışsınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır, şöyle: "Bütçe birliği ilkesi" diyorsunuz... Kredi Yurtlar Kurumu, özel bütçeli bir kamu idaresi, merkezî yönetim bütçesinin bir parçası. Bu, özel bütçe geliri olacak. Dolayısıyla, bütçe birliği ilkesi bakımından bir sıkıntı yok.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Tamam...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Maliye sadece tahsildarlık görevi yapacak, özel bütçeli bir kamu idaresinin gelirini kendisine verecek.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi, ona tahsis ettiğiniz geliri bu alacaklardan para gelsin diye bekleyemezsiniz zaten.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, hayır, şöyle ya...
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Dolayısıyla, yanlış verilmiş olanlar vesaireler varsa daha sonradan tahsil edilir, yine ödenek olarak aktarılır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, her yıl kamu idarelerinde yani özel bütçeli kamu idarelerinde hazine yardımı, artı, öz gelir denklemine bağlı olarak ödenek tahsis ediyoruz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Tabii, ödenek olayı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dolayısıyla, burada, hani, gelecek paranın Maliye Bakanlığı tarafından Kredi Yurtlar Kurumuna verilmiş olması gelirlerin tek havuzda toplanması sistemine aykırı değil, ona uygun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Biraz önce söylediğiniz cümleyi kastediyorum. Bunun böyle olması, ödenek olarak verilmesi lazım; yoksa "Toplanan para ilgili kuruma verilir." şeklinde yazımı yanlış olur.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir de şöyle: Özel bütçeli idarelerin finansman hesabında bunlar hep gelir olarak izlenen finansman kaynakları. Yani, bütçe tekniği bakımından doğru bir yaklaşım.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bütçe tekniği olarak bunların ayrı bir hesapta izlenilmesi ve daha sonra onlara gönderilmesinin ödenek kaydı sürecine yapılması, gelir ve ödenek kaydı suretiyle olması doğru bir olaydır.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gelir kaydı suretiyle oluyor.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ama "paralar verilir" şeklinde bir ifade yazılmaz diyorum sadece, başka bir şey demiyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ha, yazımına şey yapılabilir belki.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yani, kastettiğim olay o.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Özel bir şey yazmasam zaten onun tahsil ettiğim için zaten oraya gidecek.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Kaydını yaparsınız...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Ama sonuç olarak, alacağın ortaya çıkması ve bu şekildeki bir ifadeyle getirilen kanunun şekline karşıyız. Daha doğrusu, karşı değilim de eleştiriyorum sadece böyle olmaması gerekir diye.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru, doğru.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli milletvekilleri, bu kanunun bu gün içerisinde bitmesi mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yarın sabah saat 10.00'da bütçenin geneli üzerinde görüşmelere başlanılacak. Her bir maddeyle ilgili olarak yapılacak olan görüşmenin iki saat süreceğini dikkate alırsanız, 8 maddelik bir görüşme sabaha kadar sürer. Yarın sabahleyin hiç uyumadan kalkarsınız, gelirsiniz saat 10.00'da, bütçe gibi çok önemli bir şeyin geneli üzerindeki konuşmalara başlarsınız, bu reva değil.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Bakanım, taktik olmasın, muhalefeti...
BAŞKAN - Yok, ben bu sahneyi daha önce görmüştüm. Ne deniyordu, dejavu mu?
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Dejavu, doğru.
BAŞKAN - Dejavu, doğru.
MUSA ÇAM (İzmir) - Kara vicdanlı Süreyya.
BAŞKAN - Evet, kara vicdanlı... Teşekkür ediyorum.
Musa Ağabey, hoş geldin.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Dolayısıyla, bu kanunla ilgili olarak, zaman olması hâlinde, yazım hataları da dâhil olmak üzere hepsinin düzeltilmesi... Şurada verilen 2 önerge... Daha yeni geldi kanun, hemen 6'ncı maddeyle ilgili yeni yazılmış bir önerge geldi. Çünkü 6'ncı maddenin eski yazılmış hâlinde bütün uzlaşma çabalarımıza karşın uzlaşacak herhangi bir şey yoktu.
BAŞKAN - Uzlaşamazdık, düzelttik.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yani, bir saatlik, yarım saatlik bir konuşma sırasında veya çalışma sırasında bile ortaya çıkıyor bunların hataları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu yasalar yani ilk 4'le ilgili olarak, Anayasa Mahkemesinin kararlarına uygun düzenleme yapma olgusunu karşılamamakla beraber bu çalışma burada yapılmak zorundaydı ama diğer 4 madde yani bundan sonra gelecek 4 madde kesinlikle acilliği olmayan, üzerinde konuşulması gereken, tartışılması gereken, tali komisyonunun raporlarıyla beraber yapılması gereken bir olaydı. Ben şundan eminim ki bu Komisyonda bulanan bütün arkadaşlarımızın hepsinin bu konuda hem de gelecekte çok olumlu sonuçlar doğuracak fikirler buraya eklemesi mümkün olabilirdi.
Teşekkür ederim.