KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) - Hoş geldiniz Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MEHMET KEMAL AĞAR - Sağ olun efendim.

EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) - Türk siyasi tarihinin çok önemli bir döneminde tanıklık yapmış, bakanlık yapmış bir kişi olarak sizin görüşleriniz, 15 Temmuzu değerlendirmeniz ve en önemlisi de sonraki sürece ışık tutucu önerileriniz bizim için çok değerliydi, tekrar teşekkür ediyorum.

Şimdi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tüm kamu kurumlarında ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde yeniden yapılanma sürecini yaşıyoruz, FETÖ ve PYD'yle mücadele de devam ediyor. İstihbarat birimlerinin de yeniden yapılanması gündemde. Siz kendi deneyiminizi de göz önüne alarak Türkiye için FETÖ, PDY, PYD, PKK, DEAŞ gibi eş zamanlı ve çok boyutlu bir terör mücadelesinin verildiği bir dönemde bu terör örgütlerinin yok olması için nasıl bir yapılanmayı öngörürsünüz? İç ve dış istihbarat ayrılmalı mı? Önerileriniz nelerdir?

Teşekkür ederim.

İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MEHMET KEMAL AĞAR - Dış istihbaratı zaten Millî İstihbarat Teşkilatı yapıyor bizim, Emniyet teşkilatının çok özel, Başbakan tarafından verilmiş görevi yoksa yapmaz zaten o işi. Millî İstihbarat Teşkilatımız bunu yapıyor.

Dediğiniz gibi terörün ardı arkası hep yabancı istihbarat örgütleri. Bu, tabii doğrudan doğruya orada kadrolu memurların dışındaki başka sivillerle de yürütülüyor ama bu yürütülecek, ömür boyu devam edecek. Buna karşı kontur tedbirlerinizi alacaksınız. "Kontrespiyonaj" dediğimiz karşı tedbirlerinizi siz almak zorundasınız. Şimdi, bu ne oluyor? işte bu geçmişte belgelerde çıktı. Bu örgütler Türkiye'deki basına nüfuz ediyor, televizyona nüfuz ediyor, iş adamlarına nüfuz ediyor, sivil toplum örgütlerine nüfuz ediyor. Bir nevi onların fikirlerini toplumda yaygınlaştırmak suretiyle görünmeyen propagandalarını da yapıyorlar, fiilen silah yardımı da yapıyor, bilgi yardımı da yapıyor, her şeyi yapıyor, bu coğrafyanın maliyeti bu. Güçlü istihbarat örgütünüz olacak.

Ben, şimdi, burada istihbaratın Emniyetten ayrılmasını doğru bulmam çünkü neden? Geçmiş tarihlerde istihbaratın hükûmetleri aşarak başka yerlere bilgi taşıdığını gördük. Emniyet sonuçta siyasi kadronun kontrolü ve denetimi altındadır. Kendi siyasi çıkarlarına uygun kullanılmayıp devletin politika ve menfaatleri çerçevesinde yönetilirse Emniyet teşkilatının yapamayacağı, başaramayacağı bir iş yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde terör olaylarını yüzde yüz önleyebilen bir istihbarat teşkilatı da yok zaten. Buna rağmen Türkiye'de önleme sayısı çok yüksek boyutlarda. Bir zafiyet vardı, şimdi bu zafiyet de ortadan kaldırılıyor aşağı yukarı ama gene de yüzde yüz önleyecekler diye bir şey söz konusu değil.

Tabii, ihtisaslaşma iyi bir şey ama sonuç olarak Millî İstihbarat Teşkilatını da iç istihbarattan koparamazsınız çünkü o da bir yerde devletin, Cumhurbaşkanının, Başbakanın verdiği talimatları veya içerdeki istihbarat örgütünün yanlışı varsa onu da ortaya çıkarma konusunda zaman zaman özel talimatlar, görevler alabilir ama dış istihbaratı çok fazla güçlendirmemizin gereği açıkça ortada. Kolay bir iş değil tabii, yüksek maliyetleri olan bir şey. Artık Türkiye'nin böyle bir imkânı var, güçlü bir Türk diasporası var artık. Bugün dünyanın her tarafına, Kuzey Kutbu'na gidin, orada bir Türk var yani. Dolayısıyla, bu konuda, örgütlenme konusunda ben Türkiye'nin başka devletler kadar şanslı olduğunu düşünüyorum. Devletimiz dediğimiz gibi eskiye göre çok daha zengin, çok daha güçlü. Mesela bizim 2 helikopterimiz vardı güneydoğuda, bugün her vilayette 5 helikopter var, hepsi de silahlı ve gece görüş dürbününe sahip ya yani olağanüstü teknik imkânlara sahip. Mühim olan, bunu güçlü insan unsuruyla teçhiz etmek suretiyle meseleleri çözüme doğru kavuşturmak ama bu işin temeli de halk desteğidir. Halk desteği olmadıktan sonra dünyanın en ileri teknolojik silahlarına sahip olun, bir şey ifade etmez yani. Önemli olan yaşatmayı başarabilmek yani onu becermek lazım.