| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Sayıştay Başkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 03 .11.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yalnız, arkadaşlara gönderilen programla ilgili ekte, ayın 7'sini pazartesi günü yazmışlar. Herkes cuma günü burada çalışma olmadığı için cuma gününe çalışma koymaya çalışıyor, cuma günü burası bomboş kalabilir, onu bir düzeltin öncelikle.
BAŞKAN - Cuma günü çalışmamız yok, 7'si, pazartesi devam edeceğiz. Bu hafta cumayı boş geçtik.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Öyle mi?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tabii, tabii, programda boş.
BAŞKAN - Yani programda bir yanlışlık yoktur. Cuma günü program olarak boş. 7'si pazartesi günü Başbakanlık, bağlı kurumlar ve ilgili kurumlarla devam edeceğiz.
Buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Peki, teşekkür ederim, bu en azından şimdi daha rahat konuşmama olanak sağladığı için.
Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, şu andaki çalışmamızı hepinizin de bildiği gibi Anayasa'nın 162 ve 164'üncü maddeleri uyarınca gerçekleştirdiğimizi hatırlatmak istiyorum. Özellikle, Anayasa'nın 164'üncü maddesi, kesin hesapla ilgili olarak düzenlemeleri yapıyor. Kesin hesap kanunu tasarıları ne zaman gelecek? Nasıl görüşülecek? Bunun üzerine Sayıştayın uygunluk bildirimi hangi tarihte verilecek? Bunların tarihlerine kadar hepsini bildirmiş.
Şimdi, kesin hesap kanunu tasarılarının mali yıl sona erdikten sonra en geç yedi ay içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi gerekiyor; bu, tamam. Bundan iki buçuk ay sonra da veya en geç iki buçuk ay içerisinde yani yetmiş beş gün içerisinde de Sayıştayın uygunluk bildirimi vermesi gerekiyor. Bu arada, bütçe görüşmeleri de başlayacak. İkisi beraber gelecekler ve burada bütçe takvimi başlamış olacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kesin hesap kanunu tasarılarının mali yıl bittikten yedi ay sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesinden sonra geçen bu aradaki üç aylık süre içerisinde Meclisin herhangi bir görevi var mıdır, yok mudur? Kesin hesap kanunu tasarıları buraya geldiğine göre bu tasarılar üzerinde Meclisin bir denetim yetkisi, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunun ya komisyon olarak ya da oluşturduğu alt komisyonlarla... Şeyin içerisinde yazmıyor açık olarak yani bir Anayasa'nın zaten oturup da bu tarihlere kadar inmesi de ayrı bir olay ama bu süre içerisinde bu kesin hesap kanunu tasarıları üzerinde herhangi bir inceleme yapması gerekmiyor mu? Eğer bu incelemeler yapılmıyorsa ki ne zamandan beri yapılmıyor, o nedenle hiç şahsileştirmeden söylüyorum bunu, genel olarak değerlendirmeye çalışıyorum. Eğer biz, Anayasa'nın 164'üncü maddesi uyarınca mali yıl bittikten yedi ay sonra Meclise gönderilen kesin hesap kanunu tasarısı üzerinde hiçbir çalışma yapmadan bekliyorsak görevimizi ihmal ediyoruz. Burada bir görev ihmalidir söz konusu olan. Bizim denetim yetkimiz var kesin hesap kanunları üzerinde. Nerede yapıyoruz? Nerede yapıyoruz denetimimizi? Denetim adına yapabildiğimiz herhangi bir şey var mı? Bugün içerisinde 10 tane kurumun bütçesini görüşeceksiniz. Her bir tanesi için, özellikle Meclisimiz için burada oturup tam günümüzü ayırabiliriz belki de.
Burada hesaplarını denetlediğimiz Meclisin denetim sistemine bir bakın. Denetleyebiliyor musunuz? Denetleyemiyorsunuz. Çünkü, kendi denetim sisteminin içerisinde, iç denetim sisteminde daha önce belirli eğitimlerden geçmiş iç denetçilerin yaptığı raporlar Genel Sekreterliğe sunulur. Dış denetim, Sayıştayın bildireceği üç tane Sayıştay denetçisi tarafından hesap ve kendisine o hesaplarla ilgili verilen belgeler üzerinden yapılır. Bunun bir denetim olmadığını, Anayasa Mahkemesi, daha önceden yapılan başvurular sırasında kesin olarak belirlemiş, "Bu, bir denetim sayılmaz, böyle denetim olmaz." demiş. "Özellikle, kişilerin kendilerinin atadıkları ve hiyerarşik olarak kendisine bağlı kişiler aracılığıyla yaptırdıkları denetimin herhangi bir etkinliği olmaz." demiş. Daha sonra yasa değişikliği yapmışız, güya çözmüşüz, Anayasa Mahkemesine gidilmediği için de bu, yürürlükte duruyor. Böyle şey olmaz.
Meclis hesaplarını nasıl denetliyoruz? Ben sürekli olarak söyledim, geçen yıllarda da söyledim, şu anda burada bulunan kurumların bütçelerinin klasik denetim yöntemleriyle vesaireyle denetlenmesi bizim devlet sistemimiz açısından utanılacak bir olaydır dedim. Sayıştayın denetimini yapıyoruz. Sayıştay sizin adınıza bütün devleti denetliyor, siz oturuyorsunuz Sayıştayın denetimini yapıyorsunuz ama neyle yapıyorsunuz? Meclis tarafından gönderilecek denetim elemanlarıyla Sayıştayı denetliyorsunuz, Sayıştaydan gelecek denetim elemanları Meclisi denetliyor. Komik duruma düşmeyelim arkadaşlar. Zaten düşmüşüz de bu durumumuzu sürdürmeyelim.
Sürekli olarak, kesin hesap kanunu tasarılarının denetlenmesi için Mecliste bir alt komisyon kurulması gerektiğini, bunun birçok gelişmiş ülkede genellikle muhalefet partilerinden birisinden başkan seçilerek çalışmalarını yürüttüğünü ama bizim Anayasamızda henüz öyle bir olay olmadığı için şimdilik yine Meclisimizden seçilecek bir alt komisyonda veya komisyonun tamamının katılımıyla bu hesapları kesinlikle ve kesinlikle incelememiz gerektiğini -bu, son bir olgu olarak ortada kalsın- gerçekleştirelim. Yoksa denetim yapmıyorsunuz. Görevimizi ihmal ediyoruz. Bir defa daha söylüyorum: Bu, bir görev ihmalidir. Bunun altında kesin olarak hepimiz kalırız. Böyle şey olmaz. Böyle şeyin olması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, daha önceden Meclis İçtüzüğü'ne göre Meclis Hesaplarını İnceleme Komisyonu vardı bu Meclisin. Meclis Hesaplarını İnceleme Komisyonu duruyor. İç Tüzük'ten kaldırılmadı ama bundan ayrı olarak 5018 ve Meclis Genel Sekreterliğiyle ilgili düzenlemelerde ayrı bir denetim sistemi getirildi.
Meclis Hesaplarını İnceleme Komisyonu 2005 yılından beri toplanmıyor. Niye toplanmıyor? Milletvekilleri inceleyecek bütün bunların hepsini. Başka çaresi de yoktur zaten, başka çaresi de yoktur. Meclisin denetiminin Meclisin vekilleri tarafından yapılması doğal bir olaydır. yapılmış gelmiş, geleneği de var. Yapmıyoruz, denetlemiyoruz. Olayların kesin olarak kişiselleştirilmemesi gerektiğini özellikle istirham ediyorum. Yani, ne bir kişiye dönük bir suçlama ne de bunu kişiselleştirerek "Şu şunu yaptı, bu bunu yaptı." demek değil. Ancak, Anayasa'ya göre bir görev ihmali olduğunu çok net olarak söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yasama organı norm kurumudur. Oluşturduğu normlar yürütme organı tarafından yürütülür, yargı tarafından denetlenir; sistemimiz bu. Peki, norm yapan kurum, normlara uymaz, kendisini denetimden muaf tutar ve özellikle de Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşın denetlenmediği imajını vermeye başlar ise onun saygınlığı da tartışmaya açılmış olmaz mı? Bu olmaz, bunun adı demokrasi değildir.
Değerli arkadaşlar, eskiden bize sürekli olarak "Mezarlıkta ve camide hiyerarşi olmaz." derlerdi. Demokrasilerde bir yerde daha hiyerarşi olmaz: Mecliste hiyerarşi olmaz, milletvekillerinin hepsi aynı statüdedir. Birilerinin geçici olarak başkan seçilmesi, başkan yardımcısı olması vesaire önemli değildir. O görevleri bittiği andan itibaren milletvekillidir. Milletvekillerinin hepsi kesin olarak eşittir. Dolayısıyla, Meclis içerisinde yapılan uygulamalarda milletvekilleri arasında farklılıklar olduğu intibasını uyandıran davranışlar kesin olarak sergilenmemelidir. Meclisin ayrıcalığının olduğu konusunda da birtakım şeyler sergilenmemelidir. Bunun bu şekilde sürdürülmesi, ciddi anlamda sorun yaratmaya başlamaktadır.
Bir defa daha söylüyorum: Tarihe not düştü. Meclis, özellikle de denetim hakkını kullanırken görevini ihmal etmektedir. "Bundan da haberimiz yoktu, bunu da bilmiyorduk." deme olanağımız falan yok artık. Bunu aynı şekilde Genel Kurulda da haykıracağız. Meclis denetlemiyor, denetim işlevini yerine getirmiyor. Bu, suçlama anlamında değildir, birisini suçlamak için söylenmemektedir; bu, anayasal bir görevdir. "Anayasa o kadar detaya girmedi, bunu yazmadı." diyerek bundan kaçınmak da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, darbe teşebbüsü sırasında Gazi Meclisimiz bir daha gazi oldu, yaralar aldı. Ancak, sizi temin ederim ki darbe teşebbüsü sırasında aldığı yaralardan çok daha ağırını şu onarım sırasında aldı. Bir de baktık ki millet kazmayla, kürekle, malayla girişmiş, Meclisi tamir ediyor. Bu Meclis, tarihî değeri olan, kültürel değeri olan, tarihî ve kültürel varlıklar sınıfında sayılan ve buradaki her inşaatının, her merdiveninin, her merdiven tırabzanının bir anlamının olduğu, o muhalefet kulisindeki, sorumsuz bir şekilde, anında sökülüp atılan boruların her birisinin ses kırıcı olduğu... Daha önceden orada Meclis ve Senato karşılıklı olarak olduğunda o kulis inanılmaz şekilde tıklım tıklım dolu olur, her kafadan bir sek çıkmaya başladığı zaman korkunç bir hâle gelirdi. O, Meclise onun için yapılmış. Orada ses kırıcılar var, sesi emiyor; duvarlar kapalı. Yukarıdan geçenler vesaireler de oranın kesin olarak Meclis niteliğini ortadan kaldıramıyor idi. O bombalama sırasında orada herhangi bir şey olmadı, bir zarar da yoktu. Muhalefet kulisinde bir tane loca vardı. Daha önceden yoktu diye -doğru değildi, vardı, kuruluşundan beri vardı o loca- paldır küldür, bir de baktık ki katır katır katır yıkıyorlar. Kim yıkıyor, kim yıktırıyor, neye göre yıkılıyor, bir tek Allah'ın kulu çıkmıyor ama yıkıldı. Milletin vekilleri milletin Meclisi yıkılırken seslerini soluklarını çıkaramadılar. Milletin Meclisini yapacak olan millet. Neyin nesiyse GYO ortaklığı, sanki milletin bütçesini yapan, milletin Meclisinin bütçesini veren millet değil gibi, birdenbire niye bu insanlara düştü bu. Hangi teknik şartnameyle bunlar yapılmaya başlandı, hangi mahal listesiyle bunlar yapılmaya başlandı, hangi mermerlerin özelliği nereden, nasıl sağlandı? 50 milyon lira bağış yapacaklarmış, lanet olsun 50 milyon liralık bağışlarına! Türkiye Büyük Millet Meclisi 50 milyon liraya değil, 50 milyar liraya da yapar bu Meclisini, nitekim yapıyor da zaten. 50 milyon liralık bağış yapıyor diye, otomatik olarak kalkıp da bütün yapım işlemlerini bir Meclis herhangi bir ortaklığa veya konsorsiyuma verebilir mi? O zaman her önüne gelen "50 milyon lira bağışlıyorum, ben yapacağım." diye gelsin. "55 milyon lira bağışlıyorum." diyene mi vereceksiniz şimdi Meclisin geri kalan kısımlarının yapılmasını?
Meclisin Halkla İlişkiler binası, eski... Ya, bu ne fırsatçılığıdır böyle? Paldır küldür, birdenbire Meclisin Halkla İlişkiler binalarına girildi. Geçen de bir Fransız televizyon ekibi gelmişti. Kendi aralarında konuşuyorlar Fransızca, birbirlerine diyorlar ki: "Asıl tahribatı saklıyorlar, saklıyorlar." Güya burası da bombalanmış, orası yerle bir olmuş, bunlara buraları gösteriyorlarmış, oraları göstermiyorlarmış; herkesin aklına gelen bu. Zaten yeteri kadar tahrip olmuşuz, bombalanmışız, iğrenç bir durumla karşı karşıya kalmışız; ya, acelesi ne, acelesi ne?
Değerli arkadaşlar, bir defa daha söylüyorum: Biz norm uygulayan bir kurumuz. Kesinlikle ve kesinlikle, kendi uyguladığımız normlarda en azından onlara sadık kalarak, sadakat göstererek Meclisi yönetmek zorundayız. Meclisimiz zaten alt katlara falan girdiğinizde yürünmez hâle gelmiş. Sayın Başkan Vekili, sığınakların sığınak olmadığını ancak sığınılacağı zaman anladığımızı söylüyor. Değerli arkadaşlar, daha önceden buralarda sığınaklar vardır, Meclisin altında bir Meclis daha vardır. Oralar inanılmaz kötü kullanılıyor, oralar daha önceden depo olarak kullanıla kullanıla perişan olmuş. Aklımızın ucundan sanki böyle bir olay geçmiş gibi, daha sonradan gerçekten yüzümüzün kızardığı bir olgu geliverdi. Oralarda vardı, oraların sığınak özelliği vardı ama Mecliste 550 milletvekilinin sığınacağı gibi bir sığınak yoktu ve onların sığınak özelliğini, toplanılacağını... Bakanlar Kurulunun toplanacağı yer de vardı orada, yıkıldı gitti veya kendi içerisinde gitti, onu bilemeyiz ama Meclisin kendi özel durumunu, yapıldığı andan itibarenki özel niteliklerini falan koruyarak Meclisi korumak bu Meclisin görevi değil mi? Yani, bir taraftan bombalarla yıkılmaya çalışılıyor, bir taraftan kazma kürekle yıkılıyor.
Meclisin üstündeki o yapı özeldir, mermerleri özeldir. Yerdeki mermerlerin her birisi belirli bir semboldür. Meclis Başkanlık Divanının bütün milletvekillerini... Hani, bütün saraylarımızı falan turistlere, şunlara bunlara gezdiriyoruz ya, milyonlarca kişiye; önce şu 550 milletvekiline Meclisin kendisini bir gezdirin. Ne ne için yapılmış, o koçbaşları ne anlama geliyor, o sonsuzluk işaretleri ne anlama geliyor, bütün bunların hepsini bir gösterin. Avizelerdeki lambaya kadar anlam çıkarılan bir eserdir orası. İsteyen geliyor, istediği gibi bir aydınlatma yapıyor. Bütün gürültü, muhalefet kulisini kullanılmaz hâle getirdiler. Eğer oradaki locanın yıkılmasının tek nedeni arka taraftaki, Atatürk'ün mareşal üniformasıyla yapılmış halı ise bu ayrı bir sorundur, o ayrı bir sorundur. Yani, bunun için Meclis yıkamazsın, Meclisin içerisini değiştiremezsin.
Meclis günde 10 küsur bin kişiye -bazen bunun 15 bin kişiye çıktığı söyleniyor- yemek veriyor; Ankara'nın en büyük esnaf lokantası. Dışarıya çıktığınız anda da Ankara'nın en büyük otoparkıyla karşı karşıya kalıyorsunuz, yer gök araba. Dünyada hangi büyük millet meclisinin alanlarına herkes kendi özel aracıyla gelip girer? Yoktur böyle bir olay. Tanıdık, yakın, akraba taallukat, herkeste birer tane kart, Meclisin içerisinde kımıldayacak yer yok.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Herkeste değil, iktidar sahiplerinin yakınlarında.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Aşağı taraflar çöküyor, aşağı taraftakiler yıkılıyor.
BAŞKAN - Toparlar mısınız lütfen Sayın Temizel.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, Meclisle ilgili eleştirilerimizi bile, içerisinde yaşadığımız ve kendimizin de sorumlu olduğu olguyla ilgili bile on dakika içerisinde söyleyeceklerimin daha girişini bile yapamadım.
BAŞKAN - Yok, zaten ben karışmadım, şu an on sekiz dakikaya geldi yani müdahale etmedim. İlgiyle de dinliyoruz hakikaten.
Buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bunu, daha özellikle Sayıştayın bu önümüzdeki süreçle ilgili çalışma yöntemleri konusunda yetkili, değerli bir arkadaşımızın...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Yirmi dakika da benden verin.
BAŞKAN - Sayın Temizel, bir de Sayın Durmaz da kendi konuşma hakkından vazgeçtiğini ve onun kendi süresini de sizin kullanabileceğinizi ifade ettiler.
Bir on iki on üç dakikanız daha var.
Buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yok, hayır, ben hiç kimsenin hakkını kesin olarak almam, yoktur öyle bir olayım.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Gönüllü, ihtiyacımız var bu bilgilere.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bitireceğim, hemen hızla bitireceğim.
Ama bu olgunun bu bütçe görüşmesi sırasında burada biteceğini filan kesin olarak düşünmememiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, hukukta, daha doğrusu bütçe hukukunda bir temel kural vardır: Yasaların vermediği bir görev için bir kişiye harcama yetkisi veremezsiniz. Olay budur. Dolayısıyla, birisine 1 kuruşluk bile bir ödenek veriyorsanız yasalar buna o görevi yapma konusunda bir şey vermiş mi diye mutlaka bakmanız gerekir. Bu çok önemli bir olaydır. Bu kuralı asla ve asla göz ardı etmememiz gerekiyor. Detaylarına maalesef giremeyeceğim.
Ama şurada bir üzüntümü daha belirtmek istiyorum. Türkiye, Ombudsmanlık Kurumunu kurdu ve Sayın Ombudsmanımız bir daha aday da olmayacakmış. Böylece dünyada, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip, kürsüye çıkıp da raporunu sunmayan ilk ombudsman oldu. Ombudsmanlık Kurumunu kurdunuz. Biraz önce Sayın Çam'a gönderdiği kitabı gördüm, kıskandım niye ona önce verdi diye. Eserler yapmışlar, araştırmalar yapmışlar, Mecliste belki de çok değerlendirilecek tekliflerde bulunmuşlar. Hangisinden haberiniz oldu? Meclis adına, Meclisin itibarını arkasına koyduğunuz bir kurumdur burası. Siz onu bile yok sayıyorsunuz. Kendi kendilerine uğraşıyorlar, çırpınıyorlar, didiniyorlar, bir şeyler yapıyorlar. Ne verilen tekliflerden haberiniz oluyor, ne bir şey.
Dilekçe Komisyonuna gelen şikâyetlerle ilgili olarak bundan dört sene beş sene öncesine gidin bakın arkadaşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dilekçe Komisyonuna, bu gelecek olan iğrenç darbenin işaretleri çoktan verilmiş orada, oturmuş çalışma da yapmışlar. Mobbing uygulanarak, işkenceler yapılarak askerî okullardan kaçmalarına neden olunan binlerce öğrenci, hepsi teker teker bu Meclise başvurmuş. Sonuç olarak Meclisin aldığı karar ne biliyor musunuz? O kişilerin ödedikleri tazminatları azaltmışız sadece, bu kadar. Meclisimizin öncelikle ve öncelikle bu iç denetiminin yapılması gerekiyor.
Sayın Başkanlık bir yasama dönemi faaliyet raporu çıkardı, hepinizde var. Hiç dikkat ettiniz mi komisyonlar kaçar defa toplanmış? "Plan ve Bütçe Komisyonu 41 kere toplanmış." diyorlar, biz sadece bir bütçe döneminde neredeyse 100'e yakın toplanıyoruz, ayrı bir olay ama "41 tane" yazmışlar. Peki, İçişleri Komisyonu kaç defa toplanmış? 2.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çok yoğun çalışıyoruz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli arkadaşlar, bir daha söylüyorum, bakın, bunlar geçiştirilecek bir olay değil. Bunlar bir Meclis bütçesinde konuşulmuyorsa eğer, gelecekte sorumlu olacağımız konular. Bir sürü komisyon ya 1 kere toplanıyor ya 2 kere toplanıyor, burada yaptığı toplantıların kat kat fazlasını yurt dışı gezilerde geçiriyor. Böyle bir çalışma usulü olmaz, böyle bir çalışma yöntemi olmaz. Biz en temel görevimizi, bütçe yapma ve bütçeyi denetleme görevini yerine getiremiyoruz, ihmal ediyoruz.
Maalesef, değerlendirme konusundaki sınırlamalar nedeniyle de konuları yayarak konuşuyoruz.
Daha sonraki günlerde konuşma dileğiyle, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.
Müsaade ederseniz ben de sizin sözlerinizle ilgili olarak bir iki şeyi paylaşmak istiyorum.
Komisyon olarak bize Anayasa 164/ikinci fıkra kesin hesap tasarıları ve yeni yıl bütçe tasarılarını birlikte gündeme alınacağını söylüyor. Biz o şekilde hareket ediyoruz. Son derece doğru bir tespit, bir daimî alt komisyon kurulması 2012 yılından beri gündemde. Hatta tek komisyon da değil, bir kesin hesap daimî alt komisyonu, bir de bütçe daimî alt komisyonu kurulsun denildi, üç beş sefer gruplar arasında, siyasi partiler arasında da gündeme gelmesine rağmen bir türlü hayata geçirilemedi. Şu anki İç Tüzük 177, yani Hesapları İnceleme Komisyonunun kurulması ve denetimiyle ilgili madde, İç Tüzük 177 orada duruyor. Ancak, bunun yanında, bizim 1 Aralık 2011 tarihinde çıkarmış olduğumuz 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun 37'nci maddesinde de hem iç denetimin hem de dış denetimin nasıl yapılması gerektiği Türkiye Büyük Millet Meclisi hesapları üzerinde, net olarak o kanunda tanımlanmış vaziyette ve şu anki denetimler de İdari Teşkilat Kanunu'nun 37'nci maddesine göre deruhte ediliyor. İç denetçiler, gene 5018 sayılı Kanun'un 65'inci maddesinde iç denetçilerin nasıl, hangi niteliklerde olması gerektiği aranıyor, o niteliklere uygun olmak üzere Mecliste istihdam ediliyorlar, onlar iç denetimi gerçekleştiriyor. Sayıştay tarafından belirlenen 3 denetçi de kanun gereği, ki istediklerinde iç denetçi raporlarını da temin ederek, ilgili denetimi yaparak gene Meclis Başkanlığına bunu sunuyorlar. Tabii, bu şey olabilir yani sistem olarak, belki mantık olarak Sayıştayın Meclisin hesaplarını denetliyor olması tartışma konusu olabilir ama şu an yapılan işlemler, dediğim gibi, Komisyon açısından baktığınızda İç Tüzük'e uygundur ama doğrusu, hakikaten daimî bir kesin hesap alt komisyonunun kurulması ve bunların incelenmesidir.
Raporlara da gelince, bu yıl içerisinde bize 5 Ekim tarihinde Sayıştayın raporları geldi. Bunların tasnifleri yapıldı, yaklaşık işte, 100 takım rapor hazırlandı ve bunların da, 11 Ekim tarihi itibarıyla bu 216 adet raporun dağıtımı yapıldı. Genel uygunluk bildiriminin de Komisyonumuza intikal tarihi 14 Ekimdir, dağıtımı da gene imza karşılığı 14 Ekimde, aynı gün diğer üyelerimize yapılmıştır.
Ben Başkanlık Divanı, Komisyon açısından ve Bütçe Başkanlığı açısından bu bilgileri vermek istedim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Temizel.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir cümle söyleyebilir miyim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi, Sayın Başkan, yani dedikleriniz olduğu gibi doğru, Meclisin şu anda denetimsiz olmadığını falan kesin olarak söylemiyorum. Nedense bu Meclis hesaplarının denetlenmesiyle ilgili karar 20/1/2016 tarihinde çıkmış, Anayasa Mahkemesinden çıkan kararın yayınlanma tarihi o, 20/1/2016 tarihinde. Net olarak diyor ki... Tabii, bu yasayla ilgili veya şu yapılmış düzenlemeyle ilgili kimse Anayasa Mahkemesine falan gitmemiş yeniden. "Bu, bütçe için kamu hesaplarını denetleyen kurumlar açısından daha başka kurumlara yapılanlarla aynı paralelde bir uygulama değil." demiş Anayasa Mahkemesi. Aynen şöyle diyor: "Anayasa'nın 87'nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinin uygulanmasının denetlenmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında belirtilmemiştir." Çok önemlidir. "Bu durumda Anayasa'nın 6'ncı maddesine göre yasa koyucunun kaynağını Anayasa'dan almadan dava konusu düzenlemeleri yapma yetkisi de bulunmamaktadır." Daha önce iptal edilen, bu gerekçeyle iptal ediliyor. "Açıklanan nedenlerle, bu şekildeki bir denetim düzenlemesi -aşağı yukarı aynı, sadece daha sonradan dış denetimle ilgili Sayıştaydan bir şey alınması söz konusu olmuş- Anayasa'nın 6, 87 ve 160'ıncı maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiştir." diyor. Şimdi, bu iptal edilmiş, daha sonraki yapılan düzenleme aynı, şu andaki de aynı. Ha, ama yasa çıkalı dünya kadar zaman olmuş, Anayasa Mahkemesine gidilmediği için olay duruyor. Benim söylemeye çalıştığım bu. Şu anda böyle bir denetim var ama bu denetim daha önceden Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla uyumlu bir düzenleme değil.
BAŞKAN - Ben de aynı şeyi söylüyorum, iptal olmadığı için yani şu anki meri kanuna göre işlem yapılıyor, feshediliyor.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Doğru ama bu, kamu vicdanını rahatsız eden bir konu. Biz norm koyucuyuz, başkaları için oturup da bu düzenlemeleri yaparken kendimiz için özel düzenlemeler yapamayız.
BAŞKAN - Meclis Başkan Vekilimiz gerekli notları alıyordur bu konuda.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Belki de denetimin en ağırını burada kendimize uygulamamız lazım.
Diğer konu: Elbette ki bu 164'üncü maddenin (3)'üncü fıkrasına uygun şu andaki olay yani ikisini, kesin hesap kanun tasarıyla beraber uygunluk bildirimini hep beraber gönderiyorsunuz Meclise. Kesin hesap kanun tasarıları, uygunluk bildirimi, bütçe tasarısı; beraberce geliyor. Ancak bunların Meclise geldiği en geç temmuz ayının sonu, temmuz ayının sonundan buraya, Meclise, gündeme alındığı güne kadar geçen süre içerisinde bu kesin hesap kanun tasarılarının...
BAŞKAN - Kanun tasarısını söylüyorsunuz.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Evet.
BAŞKAN - Kanun tasarısı 28 Haziran 2016'da geldi Meclise.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Güzel, işte, odur yani bütün olay o süreç içerisinde Meclisin bu denetimi yaparak buraya hazır olarak gelmesidir. Burada birkaç saat içerisinde geçer o zaman. Sayıştay uygunluk bildirimi, siz daha önceden hesapları denetlemişsiniz alt komisyon olarak, "Daha önceden denetlendi bunların hepsi." der, el kaldırıp indirme olayına iner buraya ama orada aylarca çalışılır, böyle on dakikada geçmez bu, aylarca çalışılır. O iki buçuk ay çalışılsın. Bunu çok önemsiyoruz değerli arkadaşlar, bunu çok önemsiyoruz. Bunu ciddi anlamda burada konuşulmuş, bitmiş bir gündem maddesi olarak almazsanız, hepimiz almazsak daha doğrusu, çok seviniriz.
Teşekkür ederim.