KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan ve değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu ana kadar pek çok konunun dile gelmiş olması nedeniyle bunları yinelemeyeceğim ancak kamu denetçiliği üzerinde bazı görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Ondan önce de bir arkadaşımız tarafından ifade edilen, Kamu Denetçiliği Kurumunun esas olarak AKP iktidarı döneminde şekillenmiş ve yasal yapıya kavuşmuş olduğu yolundaki savına ilişkin şunu söylemek isterim: İnsan hakları alanındaki çalışmaların bir ürünüdür kamu denetçiliği. Bu konuda yıllarca verilmiş bir mücadele vardır ve bunun olgunlaşmış durumudur. 2002 nasıl Medeni Yasa, Türk Ceza Yasası gibi yasal düzenlemelerin hemen yürürlüğe girdiği bir süreçse bu yasa da, Ombudsmanlık Yasası da verilmiş olan insan hakları mücadelesinin bir ürünüdür. Bunları kendimize aitmiş gibi göstermek yerine, hepimizin ürünü, hepimizin yapıtı olarak sunmanın çok daha birleştirici ve çok daha ilerletici bir kavram olacağı inancındayım.

Yine, biraz önce bir arkadaşımız Sayın Cumhurbaşkanından söz ederken "AK Başkan", "AK Lider" gibi bir kavram kullandı. Bunun da Cumhurbaşkanlığının, evet, bugün somut durumu gerçekten AK PARTİ'nin lideri durumundadır ama böyle bir değerlendirmenin, böyle bir ifadenin de Cumhurbaşkanının kendi sorumlulukları ve görevleri yönünden doğru bir niteleme olmayacağı düşüncesindeyim.

Şimdi, kamu denetçiliği konusundaki görüşlerimi, biraz önce Sayın Bihlun Tamaylıgil de ifade ettiler, tam da benim değinmek istediğim konulara değindiler ama biraz farklı açıdan bakarak düşüncelerimi aktaracağım.

Öncelikle teşekkür ederim kamu denetçiliği alanında çalışan arkadaşlarımıza. Yeni bir alandır, eksikleri olması doğaldır, bunun daha gelişmesi, daha ileriye taşınması hepimizin önünü aydınlatacak bir düzenlemedir. O sebeple kimi konulardaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, anılan yasanın amaç maddesinde der ki: "Kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturarak idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak." Şimdi, alan bellidir. Bu, yargıya gitmeden halka hizmet edecek, halk ile idare arasında aracılık yapacak, sorunların çözümüne yardımcı olacak bir kurumdur. Fakat daha önce İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda ve Mecliste de ifade ettiğimiz gibi, kurumun tanınırlığı ve bilinirliği konusunda son derece ciddi bir eksiklik vardır. Hatta öyle bir tablo karşımızdadır ki 2013 yılındaki başvurular ile bugünkü başvuruları karşılaştırdığımızda 2013 yılında 7.638 başvuru yapılmışken, 2015'te bu rakam 6.055 iken bugün 4.006'dır. 4.006'nın 977'si de bir önceki yıldan aktarılmış olan yakınmalardır. Şimdi, bu yakınmalarla ilgili verilen kararlara ilişkin birkaç rakamı sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, başvurulara yönelik olarak 1.700 gönderme kararı verilmiştir, incelenmezlik kararı 1.426'dır, geçersiz başvuru 38'dir, kovuşturmaya yer olmadığı kararı 349'dur, ret kararı 159'dur, tavsiye kararı 45'tir yani kurum, yapılan başvurularla ilgili görüş ve öneri sunabilme olanağını 45 dosya yönünden bulabilmiştir. Şimdi, burada iki soru sorabiliriz kendimize. Bir: Halk bu kurumun hangi başvuruları inceleyeceği konusunda bilgi eksikliğine sahiptir. Peki, bu konuda sorumlu kimdir? Bu konuda sorumlu biziz. Bu konuda sorumlu olan idaredir. İdarenin daha aktif, kurumun tanıtılması konusunda daha yoğun bir çalışma yapması gerekir.

Başka bir durum, biraz önce değerli arkadaşım da atıf yaptılar: Kamu personel rejimi konusunda 1.111 başvuru olmuştur fakat ülkedeki en büyük ihlaller arasında olan kadın haklarını 5 diye anımsattı arkadaşım, ailenin korunması konusunda 12, çocuk hakları konusunda 97 başvuru olmuştur, oysa ihlalin en yoğun olduğu alanlardır ve yargı önünde çok uzayan süreçlerle çözülen alanlardır. Bu konuda kamu denetçiliğinin vereceği tavsiye kararları kesinkes yargıya ve bize, yasamaya da yol gösterici nitelikte olabilecek kararlardır. Bununla ilgili çalışmanın mutlaka yapılması gerekir. Buna niye değindim?

BAŞKAN - Sayın Sarıhan, normal süreniz bitti.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Ne çabuk, daha on dakika olmadı.

BAŞKAN - Beş dakika efendim Komisyon dışı üyelerin süresi. Şu anda altı dakika oldu.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Peki, o zaman bana da beş dakika daha lütfen.

BAŞKAN - Tabii ki. Lütfen toparlar mısınız.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Şimdi, bütçenin ayrıştırılması yönünden baktığımızda, bütçede tanıtım çalışmaları konusunda herhangi bir sayılama, herhangi bir rakam görülmemektedir. Daha çok genel idari hizmetler ve kamu personelinin personel hizmetlerine ayrılmış bir bütçe vardır.

Bir başka konu, bölge olarak bakıldığında bu çalışmalara, ihlallerin en çok iddia edildiği basın alanında, parlamento alanında, bize gelen ihlallerin en yoğun olduğu alan doğu ve güneydoğu olmasına rağmen burada en yoğun başvuru Marmara Bölgesi'ndendir, doğunun ve güneydoğunun başvuruları yoktur. Şimdi, bu başvurmama durumunda demin dedim ki "Tanınmıyor, bilinmiyor olması olasılığı vardır." Ama başka ve daha tehlikeli bir olasılık vardır. O nedir? O olasılık da umut etmemek, çözüm beklememek yani devletin kurumlarından vazgeçmek ki bu, yurttaşlar için son derece tehlikeli, son derece ayrıştırıcı, onları son derece çaresiz bırakan bir alandır.

Yine, son cümlemi ifade ediyorum, temmuzdan bu yana pek çok siyasi partiye ve hepimize, bütün milletvekillerine son uygulamalara ilişkin sayısız, yüzlerce, binlerce başvuru gelirken bu başvurulardan herhâlde hiçbirinin -öyle bir rakam yok- kamu denetçiliğine gitmemiş olması üzerinde de düşünmek gerekir.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.