KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Korkarım sığmayacak çünkü çok önemli, Sayın Başbakan Yardımcımızın konuları gibi.

Saygıdeğer Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli uzman arkadaşlar, basın mensupları; ben de Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçeleriyle ilgili huzurlarınızdayım. Sözlerime başlarken heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vakıflar Genel Müdürlüğünden başlamak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, geçmişimizden bugüne uzanan bir hayır yapma davranışı olarak vakıf, "iyilik" ve "yardımseverlik" kavramlarını şahsi bir meziyet olmaktan çıkartarak, kurumsallaşmış bir yapı olarak günümüzde de önemli bir hizmet alanını oluşturmaktadır. "Vakıf medeniyeti" ifadesi ise tarihimizle, bugünümüzle ve geleceğimizle ilgili, aslında, çok değerli bir gerçeği en zarif şekliyle ifade eder. Bu ifade, Allah rızasından başka hiçbir beklenti olmaksızın iyilikte yarışan ecdadımızın yüzyıllara sirayet eden duyarlılıklarının, bu yüksek şuurunun günümüze de vakıf kurumları sayesinde yansıyor olmasıdır. Vakfetme duygusunun ortaya çıkarttığı bu yardımlaşma kurumları, bu duygunun arkasındaki inanç ve değerler bütünlüğü bugün de insanlığın ihtiyaç duyduğu sosyal reçeteler gibidir.

Bugün, vakıf yoluyla vücuda gelmiş eserlerin ayakta kalanları, onların her biri hayırlı bir amaç için onları vakfetmiş ecdadımızın bizlere yadigârıdır. Bu şuurla hareket ederek, vakfı koruyarak, yaşatarak, tarihten gelen sorumluluğumuzu bugünün şartları içerisindeki yatırımlarımızla ve en önemlisi, vakfiyelerde yer alan sosyal hizmetlerin yürütülmesiyle yasal sorumluluklarımız dâhilinde çalışmalar yapmaktayız.

52 bin adet mazbut, 265 adet mülhak 4.976 adet yeni vakıf ve 167 cemaat vakfının iş ve işlemleri ile denetimi; ecdat yadigârı vakıf kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve yaşatılması; vakıfların, vakfiyelerindeki amaçlarını gerçekleştirilebilmesi için vakıflara ait menkul ve gayrimenkullerin en yüksek gelir getirici şekilde değerlendirilmesi özel bütçeli bir kuruluş olan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

Saygıdeğer Başkanım, çok değerli Komisyon üyeleri; karşılıksız iyilik etmek şuuruyla gittiği her yere vakıf yoluyla sayısız hizmet götüren ecdadımız camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, imaretler, darüşşifalar, külliyeler gibi binlerce vakıf eseri inşa etmiştir. Ülkemiz en ücra köşelerine kadar vakıf taşınmaz kültür varlıkları ile dolu olduğu gibi, âdeta bu bize bir açık hava müzesi görüntüsü yaşattığı gibi ülkemiz dışında da vakıf eserleri vardır. Bizim görevimiz, dünden bugüne, kuşaklar arasında canlı bir köprü olan bu kültür mirasının korunmasında büyük çaba göstermektir. Bu çabanın sonucunda, 2003-2016 yılları arasında il ve bölge ayrımı yapılmaksızın yaklaşık 4.750 vakıf eserinin proje ve onarımı tamamlanmış, 2017 yılında da eksik eserlerimizin proje ve onarımlarının yapılmasına devam edilecektir.

Vakıflar Genel Müdürlüğünce yürütülen restorasyon çalışmaları süratle devam etmektedir. Bir kaç sembol örnek vermek gerekirse; Erzurum Çifte Minareli Medrese, Tunceli Pertek Sağman Köyü Camisi ve Çevre Düzenlemesi, Hatay Habibi Neccar Camisi ve Çevre Düzenlemesi. Yurt dışında -bu geçtiğimiz cuma ibadete açılma törenine de katıldık- Makedonya Manastır Haydar Kadı Camisi. Bildiğiniz gibi, Manastır aynı zamanda ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün askerî idadiyi okuduğu bir yerdir ve sebeple de ayrıca önemlidir. Bosna Hersek Gradişka Derviş Hanım Medresesi ve Kosova Cakova Hadım Süleymanağa Kütüphanesi'nin restorasyonları gerçekleştirilmiş ve hizmete hazır hâle getirilmişlerdir. Görüldüğü üzere, sadece ülkemiz sınırları içeresinde değil, Osmanlı coğrafyasına dağılmış bütün vakıf eserlerin de restorasyonları Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından gerçekleştirmektedir. Yakın zamandaki diğer çalışmalardan da birkaç örnek verecek olursak; yurt içinde, öncelikle, terörden etkilenen Diyarbakır Sur Fatihpaşa Camisi yani Kurşunlu Camisi, Sur Ermeni Katolik Kilisesi, -o bölgedeki en büyük Ermeni kilisesidir- Protestan Kilisesi, Arap Şeyh Camisi, Kadı Camisi, Dört Ayaklı Minare. Buradan, Dört Ayaklı Minare'yi anarken Tahir Elçi'ye de rahmet diliyorum tekrar. Şeyh Mutahhar Camisi. Yine çok önemli bir eser, Dünya Miras Listesi'nde yer alan Sivas Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifahanesi, Sivas Gökmedrese, Eminönü Yeni Camisi ve çalışmaları bitmek üzere olan Mısır Çarşısı, Fatih Beyazıt Camii, Üsküdar Atik Valide Külliyesi, Adıyaman Ulu Camisi, Amasya Beyazıt Külliyesi, Balıkesir Zağnos Paşa Camisi, Bitlis Adilcevaz Zal Paşa Camisi. Bunları birkaç örnekle tamamlamak istiyorum: Mardin Kızıltepe Ulu Camisi. Yurt dışında, Bosna Hersek Foça Alaca Camisi, Çayniçe Sinanbey Camisi, Makedonya Manastır Hacı Mahmud Bey Camisi, Kosova Cakova Küçük Medrese, Molla Yusuf, Sefa ve Kusari Camileri, Kıbrıs Lefkoşe Dükkânlar Önü Camisi gibi önemli eserlerin restorasyon çalışmaları da devam etmektedir.

Komisyon üyelerimize şu bilgiyi vermek isterim: Özellikle Diyarbakır'ın Sur ilçesinde terörden zarar gören bütün vakıf eserlerinin aynı anda projeleri ve restorasyon ihaleleri yapılmıştır.

Çok değerli Başkanım, çok değerli Komisyon üyelerimiz; tabii, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün görevi sadece vakıf eserlerinin restorasyonu, onların onarımı değil, aynı zamanda, vakfiyelerinde yer alan hayır şartlarının da özenle yerine getirilmesidir. Bu amaçla, her ay, 15 kalemden oluşan kuru gıda paketleri 81 il merkezinde dağıtılmaktadır. Eyüp İmareti'nden her gün sıcak yemek hizmeti verilmektedir. Yine, Eyüp İmareti'mize hayırseverler tarafından bağışlanan kurbanlar kestirilip, kavurma yapılıp ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaktadır. Bunun dışında, Diyarbakır Sur ilçesinde yaşayan terör mağdurlarına, Mardin Nusaybin ilçesinde yaşayan terör mağdurlarına kuru gıda paketlerimiz bu yıl içerisinde ulaştırılmıştır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, 52 bin mazbut vakıf içerisinde vakıf medeniyetinin ulaştığı coğrafyalardaki vakıf hayır şartlarını da yerine getirmek üzere başka ülkelere de gıda yardımlarında bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 18.500, Bosna Hersek Cumhuriyeti'nde 14.880, Kosova Cumhuriyeti'nde 14 bin, Makedonya Cumhuriyeti'nde 16 bin koli ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, yani, süreniz otuz dakika, tabii, ilave süre vereceğim ama metne bağlı kalırsanız, bu, bir buçuk iki saatte gitmez.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Yok, atlayarak geçiyorum Başkanım, önemli konu başlıklarını ifade etmeye çalışıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Bunun dışında, hiçbir sosyal güvenlik kurumundan yardım almayan muhtaçlara yönelik muhtaç maaşı, ilk ve ortaöğretim öğrencilerine ve yükseköğrenim öğrencilerine burs vermek de bizim faaliyetlerimiz arasındadır.

Hepimizi gururlandıran bir diğer ilginç bir husus, Kosova Cumhuriyeti İslam Birliği Başkanlığı ve Makedonya Cumhuriyeti İslam Dini Birliği Başkanlığıyla yapılan protokoller çerçevesinde, İstanbul Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, oradan tespit edilip bize gönderilen hastaları bir refakatçisiyle beraber ücretsiz tedavi etmekteyiz.

Vakıflar Genel Müdürlüğü bütün bunları yaparken sadece öz kaynaklarına, gelir kaynaklarına dayanarak yapmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, elindeki akar taşınmazları kat karşılığı yöntemi, uzun süreli kiralama yöntemi ve turistik tesis, eğitim tesisi, sosyal tesis gibi yap devret, uzun süreli kirala yöntemleriyle önemli eserleri, önemli kazanımları ortaya çıkarmıştır. Bu sayede, bu yöntemle yapılan yatırımların toplamı da 3 milyar 300 milyon lira gibi çok önemli bir rakama ulaşmıştır. Genel Müdürlüğümüz bu yakın zamanda vakıf taşınmazların envanterini Entegre Vakıf Otomasyon Sistemi'yle takip eder hâle gelmiştir.

Çok Saygıdeğer Başkanım, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün kira gelirlerinin tahakkuku 551 milyon liradır. Şu ana kadar bunun 481 milyon lirası tahsil edilmiştir. Vakıflarımızın bu sorumluluk alanı sadece taşınmazlardan ve eski eserlerden değil, vakıflarımız aynı zamanda vakfe, berat, hüccet, ferman gibi vakıf medeniyetimizin arşivini oluşturan çok önemli değerlere de sahiptir. Bunlar da yine Vakıf Arşiv Yönetim Sistemi Projesi altında bir sisteme bağlanmıştır. Camilerimizde ve vakıf abide eserlerimizde bulunan çinilerimizin, halılarımızın çalınıp yurt dışındaki müzayedelerde satılması konusu takip edilerek tekrar asli yerine ulaştırılmaktadır. Taşınır kültür varlıklarımızın sergilendiği vakıf müzelerimiz vardır. Bunlardan İstanbul Halı Müzesi Ayasofya İmareti'nde yeniden hizmete açılmıştır. Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi, İstanbul Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi, Kilim ve Düz Dokuma Müzeleri çok önemli örneklerdir. Son olarak, Erzurum Çifte Minare'nin restorasyonu da tamamlanmış olduğu için muhtemelen orada da bir müze kurma çalışmamız olacaktır. Bütün müzelerimizde toplam 19.665 eser sergilenmektedir ve müzelerimizi 1 milyon 250 bin ziyaretçi ziyaret etmiştir 2016 yılı içerisinde.

Vakıflar Genel Müdürlüğümüz bu vakıf eserlerinin restorasyonunun ne kadar ciddi ve ne kadar özel bir iş olduğu bilinciyle İtalyan Mimarlık Sanat ve Kent Restorasyonu Derneğiyle kültür varlıklarının ve tarihî yapıların yapısal restorasyonu ve sismik güçlendirilmesi çalışmalarına bir iş birliği protokolü çerçevesinde bunları yapacak uzmanların eğitimini yapmaktadır. Aynı zamanda Tarihî Yapılar İçin Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu Hazırlanması Projesi İstanbul Valiliği ile İstanbul Proje Koordinasyon birimi tarafından yürütülmektedir. Yine Genel Müdürlüğümüz, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi tarafından desteklenen bir proje gerçekleştirmektedir.

Çok değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğünün temel gayelerinden biri de vakıfların yaşatılması kadar, vakıflara ait tüm unsurların korunması ve vakıf şuurunun gelecek nesillere aktarılması, bu önemli değerlerimize toplumumuzun tüm kesimleri tarafından sahip çıkılmasının sağlanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, vakıf olgusunun tüm unsurlarıyla yaşatılmasının hedefleyen çeşitli faaliyetler yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, 25 bölge müdürlüğü ve 1 işletme müdürlüğüyle kendisine verilen görevleri 1.800 personeliyle yürütmektedir. Bu personellerin 1.669'u memur, 122'si işçi ve 9'u 4/B personelidir. Hazineden, maliyeden hiçbir katkı almadan gelirinin yüzde 50'sini yatırımlara ayıran Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün 2017 yılında bütçesi -sizlerin kabulü gerçekleşirse- 532 milyon 323 bin lira olarak öngörülmektedir. Yine, bu gelirlerin tamamı Vakıflar Genel Müdürlüğünün kendi öz kaynaklarından karşılanacaktır. Toplam personel gideri 102 milyon, Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenecek prim giderleri 17 milyon, mal ve hizmet alım giderleri 107 milyon, cari transferler 40 milyon, sermaye giderleri 266 milyon olmak üzere gider bütçesi de yine 532 milyon 323 bin lira olacaktır.

Şimdi, bir diğer kurum olan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum.

Çok Saygıdeğer Başkanımız, çok değerli milletvekilleri, Komisyon üyelerimiz; dünyanın birçok bölgesinde mazlumlara elini uzattığımız, dost ve kardeş olarak gördüğümüz ülkelere karşı hissedilen sorumluluklar neticesinde, sosyal ve ekonomik altyapılar ile üretim sektörleri başta olmak üzere binlerce proje, faaliyet gerçekleştiren, kısaca ülkemizin kalkınma iş birliği çalışmalarını yürüten güzide kuruluşumuz TİKA, 2016 yılı itibarıyla yirmi beşinci yılını geride bırakmış bir kurum olacaktır. Ayrıca TİKA, Türkiye'nin kalkınma yardımlarını koordine ederek ülkemizi 5 kıtada temsil etmektedir. TİKA, dış politikamızın en önemli kuruluşlarından biri hâline gelmiştir. Kalkınma yardımlarını uygulayan ve koordine eden TİKA'nın bulunduğu konuma gelmesi de asla bir tesadüf değildir. TİKA bu faaliyetlerini yaparken güçlü siyasi irade, dış politika desteği, kamu kuruluşlarımız, üniversitelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızla güçlü bir iş birliği ve zengin beşerî kaynak kullanımına dayanmaktadır. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde TİKA'nın kurumsal kapasitesinin geliştirilmesine yönelik olarak yasal düzenlemeler yapılmış, insan kaynakları ve fiziksel altyapısı güçlendirilmiştir. 2002 yılında TİKA'nın yurt dışındaki ofis sayısı 12 iken bugün 56'ya yükselmiştir, 2017 yılı içerisinde de 60'a yükseltmeyi hedefliyoruz. TİKA'nın 5 kıtada 150'den fazla ülkede faaliyeti olduğunu söyledim. Ofisimizin olmadığı ülkelerde ise ilgili kamu kuruluşlarımız, başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ve sivil toplum kuruluşlarımızla eş güdüm hâlinde faaliyet göstermektedir.

Çok Değerli Başkanım, bugün Türk cumhuriyetleri kendilerine özgü başarı hikâyelerini gözler önüne sermektedir. İlk yıllarda TİKA tarafından daha çok temel altyapıların geliştirilmesine yönelik projeler gerçekleştirilmiştir. Bugün, özellikle Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan gibi kardeş ülkelerin ekonomik refaha kavuşmasıyla projelerimiz ticari, sosyal, kültürel ve ekonomik alanı kapsayan geniş iş birliği ve tecrübe paylaşımına dönüşmüştür. 2016 yılı itibarıyla Türk cumhuriyetleri yirmi beşinci yılını kutlarken TİKA da yirmi beşinci yılını kutlamaktadır. Dolayısıyla, TİKA'yı tanımlarken Türk cumhuriyetleriyle yaşıt dememiz asla yanlış olmayacaktır. Orta Asya'yla olan yakın iş birliği bu coğrafyanın ata yurdumuzu kapsaması gerçeğine dayanmaktadır.

Saygıdeğer Başkan, çok değerli Komisyon üyeleri; TİKA tarafından yapılan yardımlardan faydalanan bir diğer bölge ise Balkanlar ve Doğu Avrupa'dır. Altı yüz yıla varan tarihî, dinî ve kültürel bağlarla bağlı olduğumuz Balkanlarda öncelikli olarak kardeşlik bağlarımızı pekiştirmeye ve kültür varlıklarımızı korumaya yönelik projeler uygulamaktayız. Bunun yanında idari ve sivil altyapıları ile ekonomik altyapılarının geliştirilmesi kapsamında destekler verilmektedir. Bosna Hersek, Makedonya ve Arnavutluk gibi birçok ülkede başarılı projeler hayata geçmiştir. Balkan ülkelerinde kadim ve köklü ortak mirasa sahip olma bilinciyle hareket eden TİKA, tüm Balkan halkı için farklı sektörlerde fayda üreten projeler gerçekleştirmeye devam etmektedir. Balkanlarda Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün sorumluluğunda olmayan cami, han, hamam, tekke, köprü, şifahane gibi yüzlerce ecdat mirasına restorasyonlar yapılarak sahip çıkılmaktadır.

TİKA "Afrika açılımı" çerçevesinde de bölgede yoğun, etkin ve güçlü faaliyetler yapmaktadır. Tunus, Sudan, Somali, Etiyopya, Senegal, Nijer, Namibya, Kamerun, Kenya, Çad, Tanzanya, Cezayir, Gine ve Cibuti'de bulunan program koordinasyon ofislerimiz üzerinden TİKA Afrika'da da faaliyette bulunmaktadır. Türkiye'nin "Afrika açılımı" politikasının ne kadar isabetli olduğu, TİKA'nın bu faaliyetleri çerçevesinde de ortaya çıkmaktadır. Yaklaşık 54 ülkenin ve 1 milyardan fazla nüfusun bulunduğu Afrika'da Türkiye var olmuştur, TİKA vasıtasıyla var olmaya devam edecektir. Afrika'nın her bölgesinde faaliyette bulunmak üzere 21 ofisimiz ticari, sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkilerimize ivme kazandırmaktadır.

Çok Saygıdeğer Başkanım, Türkiye'nin dünyaya erişim gücünün artmasıyla birlikte TİKA'nın da çalışma coğrafyası her geçen zaman genişlemektedir. Bu kapsamda, gurur duyacağımız şekilde, Türkiye'nin gurur duyacağı şekilde Güney Asya, Latin Amerika, Karayipler ve Pasifik ülkeleriyle de somut iş birliğine dayalı ilişkiler yürütülmektedir. Myanmar, Bangladeş, Sri Lanka, Vanuatu, Kiribati, Saint Lucia, Peru, Guatemala, Bolivya, Filipinler, Brezilya, Küba gibi ülkeler de TİKA'nın faaliyet alanı içerisine girmişlerdir. Pasifik ve Karayip coğrafyasındaki bazı ülkeler zannedildiği gibi sadece turistik mekânlar olmayıp aynı zamanda gelir dağılımının oldukça dengesiz olduğu en az gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır.

TİKA, bu arada, yurt dışına yapılan teknik yardımların envanterinin tutulması ve uygulamanın koordinasyonundan da görevlidir. Bu kapsamda, Türkiye'nin 2003 yılında 76 milyon dolar olan resmî kalkınma yardımları 2015 yılında artık millî gelirine oranla dünyanın 1'inci sırasına çıkması neticesine varmıştır.

Çok Değerli Başkanım, TİKA tarafından gerçekleştirilen projelerle ilgili sayısal verilerden de bahsetmek istersek: 2015 yılında TİKA tarafından 1.900'e yakın proje ve faaliyet gerçekleştirilmiştir. 2002-2015 yılları arasında gerçekleştirilen projelerin toplamı 17 bin sayısıdır. 1992-2002 yılları arasında toplam proje sayısının 2.200 olduğu düşünüldüğünde, gelinen noktanın çok büyük bir başarıya tekabül ettiği anlaşılmaktadır.

2015 yılında TİKA tarafından gerçekleştirilen projelerin, faaliyetlerin sektörel dağılımı incelendiğinde; ilk sırada sosyal altyapılar ve hizmetler, 2'nci sırada ekonomik altyapılar ve hizmetler, 3'üncü sırada ise üretim sektörleri yer almaktadır.

Yılda 2 bine yakın proje ve faaliyet hayata geçiren TİKA'nın tüm yaptığı işlerden burada bahsetmek için, maalesef, zaman yetmeyecektir. Bu nedenle, bazı örnekler vermekle yetineceğim.

Söyledim, birçok sektör yanında ağırlıklı olarak sosyal altyapılar ve hizmetler sektöründe faaliyet gösteriyoruz; eğitim, sağlık ve su sanitasyon projeleri öne çıkıyor dedim. Bunun yanında, eğitimin temel bir insan hakkı olmasından hareketle, örgün eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi amacıyla okul inşası, onarımı, tadilatı, tefrişatı kapsamında geçtiğimiz yıl 73 okulun inşaatı, onarımı gerçekleştirilmiş, 67 okula donanım, tefrişat desteği verilmiş ve toplam 1.621 öğrenciye burs tahsis edilmiştir.

Eğitim alanında örnek projelerden bahsedecek olursak: Özbekistan'da Taşkent Türk İlköğretim Okulunun tadilat ve tefrişatı; Bosna-Hersek'te 100 okula bilgisayar ve donanım desteği; Romanya Köstence bölgesinde ilk ve orta dereceli 10 okulun Türkçe sınıflarının donanımı; Irak Erbil'de Türkmen, Kürt ve Hristiyan 2 bin öğrenciye eğitim malzemesi yardımı yapılması ve 14 okulun tadilatının yapılması; Somali Tarım Okulu Mogadişu Ziraat Fakültesine dönüştürülmüş ve teknik kapasitesi artırılmıştır; Kamboçya'da 185 öğrenci kapasiteli köy okulu ve tefrişatı; Küba Havana Üniversitesi bünyesinde Türk Tarihi ve Kültürü Kürsüsü; Şili Santiago Mustafa Kemal Atatürk Okuluna donanım desteği ve ülkemizden 11 bin kilometre uzaklıktaki Kolombiya'da Eğitim Standartlarının Yükseltilmesi Projesi kapsamında 4 okulun güneş enerji sistemi kurularak elektriğe kavuşturulması örnek projeler olarak sayılabilir.

Sağlık alanında ise TİKA, geçtiğimiz yıl 22 hastane/poliklinik inşaatını tamamlamıştır. Onarımını gerçekleştirdiğimiz hastane/poliklinik sayısı 17, modern tıbbi cihaz donanımı sağladığımız hastane sayısı 38 ve uzmanlık eğitimi verilen sağlık personeli sayısı ise 685'tir.

Yine, bundan birkaç örnek vermek istersek: Azerbaycan'da bebek ölüm oranlarının düşürülmesine yönelik olarak 500'den fazla sağlık personeline eğitim verilmiştir; Özbekistan'a 10 adet tam donanımlı mobil klinik aracı temin edilmiştir; Kırgızistan'da 150 bin hastaya hizmet verecek, ülkenin en büyük hastanelerinden biri olacak Bişkek Kırgız Türk Dostluk Hastanesinin inşaatı devam etmektedir; Romanya'nın başkenti Bükreş'te Çocuk Hastanesi ameliyathane bölümü ile çok fazla soydaşımızın yaşadığı Romanya Mecidiye Bölgesi Hastanesinin yenilenmesi planlanmaktadır; Nijer'de 5 bin metrekarelik alan üzerine kurulan 53 yatak kapasiteli Anne Çocuk Sağlığı ve Rehabilitasyon Merkezi inşası devam etmektedir; Sudan'da bölgenin tek ihtisas hastanesi olan ve şimdiye kadar on binlerce hastaya hizmet veren Nyala Türk Eğitim Araştırma Hastanesi inşa edilmiştir; Kalakla Türk Hastanesinin şartlarının da iyileştirilmesine yönelik çalışmalarımız devam etmektedir; Tanzanya, Kenya, Uganda, Zimbabve, Malavi, Etiyopya ve Ruanda'dan 150 hekimin katılımıyla Ortopedi Sempozyumu gerçekleştirilmiştir; Seyşeller'de Victoria Hastanesi çocuk bölümünün tadilatı ve donanımı gerçekleştirilmiştir; Solomon Adaları'ndaki yerel hastaneler ile sağlık ocakları arasında hastaların ve doktorların taşınabilmesi amacıyla deniz ambulansı temin edilmiştir.

Çok Değerli Başkanım, çok değerli Komisyon üyelerimiz; TİKA uzun süre kuraklık ve altyapı sorunlarıyla boğuşan, sosyal ve siyasi istikrarsızlık sebebiyle insanların temiz ve sağlıklı içme suyu bulamadığı coğrafyalarda da çalışmalar yapmıştır. Geçtiğimiz yıl toplam 73 su kuyusu açılmıştır. Örnek olarak: Gürcistan'da 433 haneli Tazakend Köyü içme Suyu Temini Projesi; Gabon'da başkente 300 kilometre mesafede bulunan ve kara yoluyla erişimi olmayan Chatanga köyünde su kuyusu; Somali'nin büyük nehirlerinden biri olan Şabella nehri üzerinde bulunan su setinin sulama kanallarıyla birlikte yenilenmesi; Meksika'da yerli halka su arıtma cihazları temin edilerek ve cihazların kullanımına yönelik eğitim verilmesi. Bunları birkaç örnek olsun diye söyledim.

TİKA'nın bir diğer faaliyet alanı da ülkemiz kamu kurumlarıyla iş birliğinde gerçekleştirilen kapasite geliştirme ve tecrübe paylaşım programlarıdır. Bu kapsamda, Emniyet Genel Müdürlüğü iş birliğiyle gerçekleştirilen Uluslararası Polis Eğitimi Projesi kapsamında 300'ün üzerinde eğitim programında 6 bine yakın kursiyere değişik alanlarda eğitim hizmeti verilmiştir. Dışişleri Bakanlığı iş birliği çerçevesinde gerçekleştirilen Uluslararası Genç Diplomatlar Eğitim Programı kapsamında, 100'den fazla ülkeden gelen 800'e yakın genç diplomata eğitim verilmiştir. Bunun yanında, çok geniş bir coğrafyadan katılım sağlanan hukuk, medya, turizm, mesleki eğitim konularında da uluslararası eğitim programları devam etmektedir.

Sayın Başkan, çok değerli Komisyon üyeleri; TİKA tarafından, bunlara ilave olarak, farklı sektörlerde pek çok proje hayata geçirilmektedir ama vakit darlığı sebebiyle birkaç önemli projeyi de burada saymak isterim.

Kırgızistan'ın önemli yapılarından Devlet Tarih Müzesinin tadilat ve tanzimine yönelik çalışmalarda artık sona yaklaşılmıştır.

Moldova Gökoğuz Yeri Çadır Lunga kasabasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, normal süre doldu, ek süre veriyorum.

Buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Yine, Moldova'nın başkenti Kişinev'de kültür merkezi inşası, Karadağ'da drama fakültesi inşa edilmesi, Senegal'de Dakar İşitme Engelliler Merkezi'nin tadilat ve tefrişatı -yani, bu önemlidir arkadaşlar. Bu, Senegal'de, Batı Afrika'da tek resmî engelli eğitim kurumudur- Cibuti'de Kadın Meslek Edindirme Merkezi, Sri Lanka'da konut inşası gibi aslında çok fazla örnek proje yapılmaktadır.

Ben bu alanları, dağıttığımız kitapçıkta olması hasebiyle geçiyorum ama Türk tarihi açısından değinmeden geçemeyeceğim, Moğolistan'da Bilge Kağan Müzesi kurulmuş ve oraya giden 46 kilometre yol inşa edilmiştir. Tonyukuk Anıtlarına giden 11 kilometre yolun yapımı da tamamlanmış ve anıtın çevre düzenlemesi yapılmıştır. 2017'de Bilge Tonyukuk müzesi kurmayı planlamaktayız.

"Altın Beşik Altay" temalı Kırgızistan'da arkeolojik kazı çalışmalarına başlıyoruz. Zigetvar'da, Macaristan'da Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nin bulunması çalışması çerçevesinde çok önemli bilgilere ulaştık ve bilim ekibiyle beraber büyük Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın iç organlarının gömüldüğü türbenin ortaya çıkarılması TİKA'nın bir başarı öyküsü olarak şimdi hafızamızda yer etmektedir.

Büyük Selçuklu Sultanı Sultan Alparslan'ın mezarının bulunması ve türbesinin yapılması çalışmasını Türkmenistan'da yapıyoruz. Bu projelerin çok daha fazla sayıda olduğunu ama Tayland'ın başkenti Bangkok'ta yer alan Sultan II. Abdülhamit Han'ın tuğrasının, devlet armasının yer aldığı Bang Uthit Camisi'ni de bu sembol eserler arasında sayabiliriz.

Türkiye 2015 yılında dünyada en fazla insani yardım yapan ikinci ülke ve millî gelire oran bakımından ise dünyanın en cömert ülkesi olmuştur. Bunu çok çeşitli insani yardımlarımız, birazdan AFAD'ta da göreceğiz, çok çeşitli yardımlarla sağladık. Aynı zamanda İstanbul'da 2011 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı sırasında Türkiye en az gelişmiş ülkelere yönelik her yıl 200 milyon dolar kalkınma yardımı taahhüdünde bulunmuştur ve Türkiye bu rakamı her yıl gerçekleştirmektedir. Ancak 2015 yılında 200 yerine 442 milyon dolar harcadığımıza da burada değinmek isterim.

Bizim için Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon şudur: Dünyanın her yerine uzanıp nerede dertli varsa Türkiye olarak oraya gidip az veya çok insani yardımda bulunma düsturudur.

Çok değerli Başkanım, ben aslında daha, TİKA'nın sivil toplum kuruluşlarımızla ilişkilerini, uluslararası kuruluşlarla iş birliklerini, bunları da anlatacaktım ama gerçekten uyarınız gibi daha benim sunacağım iki önemli kurum var. AFAD ve İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Dolayısıyla, şimdi AFAD'la ilgili sunumuma geçmek istiyorum.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı faaliyetleri için şunu söyleyebiliriz: AFAD, yürüttüğü çalışmalar ve hazırladığı Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, Türkiye Afet Müdahale Planı ve 2013-2017 Stratejik Planı ile afetlerin yönetimine ilişkin yol haritasını belirlemiş olup hedeflerine tüm paydaşlarıyla birlikte emin adımlarla yürümektedir.

81 ilimizde bulunan müdürlükleriyle beraber ülkemizin ortak gücünü, aklını ve vicdanını harekete geçirerek afetleri tek elden yönetmektedir. Yalnız ülkemizde değil, Güney Amerika'dan Afrika'ya, Doğu Avrupa'dan Balkanlara, Asya'ya, dünyanın en uzak noktaların da dahi meydana gelen insani krizlerde ve felaketlerde ekiplerimiz ve ülkemizin kaynaklarını koordine ederek hızlı ve etkin şekilde müdahalelerde bulunmaktadır.

AFAD Suriyeli mültecilerin misafir edildiği kamplar nedeniyle gerek ulusal ve gerek uluslararası basın, sivil toplum kuruluşları ve dünya kamuoyu tarafından yakinen takip edilmektedir. Aynı zamanda yaşanan afet ve acil durumlarda icra ettiği arama kurtarma faaliyetleri medyanın ve toplumun büyük kesiminin ilgisini çekmektedir. AFAD asıl misyonu ve kuruluş felsefesi olan risk yönetimi sistemini ülkemizde uygulamaya geçirmiştir. Teşkilat kanununun getirdiği zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme evrelerinden oluşan ve Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi olarak adlandırılan bu modelle AFAD, afet öncesi hazırlık, planlama ve risk azaltma çalışmaları eğitimi ve bilinçlendirme faaliyetleri, erken uyarı ve kesintisiz haberleşme projeleriyle afet zararlarını en aza indirmeye çalışmaktadır.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye için en önemli yaptığımız projeler Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi (AYDES), Afet Geçici Kent Yönetim Sistemi (AFKEN), Elektronik Yardım Dağıtım Sistemi (EYDAS), Mekânsal Bilgi Sistemi, sıfırıncı dakikadan itibaren tüm müdahale aşamalarını yönetebileceğimiz Olay Komuta Sistemi, afet sonrası iyileşme aşamalarını koordinesini sağlayacak İyileştirme Sistemi gibi sistemleri geliştirdik ve hizmete hazır hâle getirdik.

Deprem Erken Uyarı ve Ön Hasar Tahmini Projesi'ni de bu arada AFAD olarak başlatmış bulunuyoruz. Ülke genelinde dağıtılan uydu telefonları, kurulan telsiz altyapıları, deprem verileri, afet ve acil durumlarda üretilen veriler ve AFAD Başkanlığının kurumsal verilerinin tutulacağı tek bir merkezden hizmet sağlayan AFAD Veri Merkezi, afet anında kullanılacak Türkiye Afet ve Acil Durumlar Yönetimi Operasyon Merkezi bu arada yürüttüğümüz önemli projelerdir.

Yine afetlerden sonra etkin ve hızlı müdahaleyi sağlayacak şekilde barınma ihtiyaçlarının sağlanması için çadır ve çadır içi malzemelerinin depolandığı 27 adet lojistik depo kurulumu çalışmalarına başlanmış ve 23'ü tamamlanmıştır. Son iki lojistik depoyla ilgili ihale çalışmaları da yani şu anda yapılanlar dışında gelecek yıl inşallah gerçekleştirilecektir.

Bu hazırlık ve müdahale bağlamında bu projeye ek olarak haber kaynağı kurumlardan alınacak hava saldırıları, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) tehdit ve tehlikeleriyle afet ve acil durum tehlikesi haberlerinin tehdit altında kalabilecek bölgelerdeki il afet ve acil durum yönetim merkezlerine seri bir şekilde iletilerek sirenler, sesli anonslar, sosyal medya ve cep telefonlarına gönderilecek mesajlarla halkın uyarılmasını sağlamak amacıyla Bütünleşik İkaz ve Alarm Sistemi gerçekleştirilmiştir ki bunun ilk örneği Zonguldak ilinde kurulan siren sisteminin örnek olması ve bütün Türkiye'ye de bu yaygınlaştırılacaktır.

AFAD tabii bu arada uluslararası teşkilatlarla da kendi konusundaki teşkilatlarla da iş birliği yapmaktadır. AFAD risk ve hasarları azaltma kapsamında etkin bir afet yönetimi sağlamak için gereken politika, öncelik ve stratejilerin belirlenmesi ve tüm uygulamaların bütünlük ve koordinasyon içerisinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hazırlanan Türkiye Afet Yönetimi Çerçeve Belgesi'yle ortaya konulan prensipler doğrultusunda Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlanması çalışmalarını da sürdürmektedir. Bu risk değerlendirmesi konusunda sadece ulusal değil, uluslararası çalışmalarımız da devam etmektedir. Türkiye'nin Japonya Ulusal İş Birliği Ajansıyla yaptığı proje buna örnek bir projedir.

Tabii, AFAD'ın ayrıca Türkiye Afete Duyarlı Yerleşime Uygunluk Sistemi Projesi, afete maruz bölgelerin koordinatlandırılması ve afet arşivi, Türkiye'deki afetlerle ilgili her türlü elektronik ve basılı materyallerin ortak bir platforma taşınması gibi projeleri de sürdürmektedir. AFAD'ın en önemli işlerinden biri de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, ilave süreniz de doldu.

Size on dakika süre vereceğim, lütfen toparlayın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - ...Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'nda risk azaltmada önemli bir yer tutmaktadır. İsterseniz, bu alanda neler yapıldığını, sismik ağın geliştirilmesi, Türkiye Deprem Veri Merkezi Sistemi, AFAD Deprem Mobil Uygulaması Sistemi gibi hususları daha sonra soru olursa da daha açıklıkla anlatırım diye düşünüyorum.

Marmara depremi, bu hususta da AFAD, Derin Kuyu Sismometre Ağı Projesi'nde istasyon kurma çalışmalarını tamamlamış, 7 adet derin kuyu sismik istasyonu belirlenen lokasyonlara kurulmuş ve veri akışı sağlanmaktadır.

Çok değerli Başkanım, eğitim çalışmaları, Afete Hazır Türkiye Projesi, Afete Hazır Aile, Afete Hazır Okul, Afete Hazır İşyeri gibi birçok projeyi yürütmekle beraber ben size bir de AFAD'ın koordinasyonuna verilen Suriyeli mülteciler konusunda birkaç şey söylemek, arz etmek isterim.

2011 Nisanında başlayan Suriye'den Türkiye'ye yönelik ve dünyaya yönelik göç hareketleri, Türkiye'de AFAD'ın koordinasyonunda yürütülmektedir. Türkiye o tarihte, hepinizin bildiği gibi, açık kapı politikası uygulamış ve Suriyelilere geçici koruma sağlamaktadır. Bugün itibarıyla 254 bin 812 Suriyeli 10 ilimizde kurulan 24 geçici barınma merkezinde kalmaktadır. Ülkemizde toplam 2 milyon 503 bin 597 de geçici barınma merkezleri dışında Suriyeli bulunmakta olup toplam rakam 2 milyon 758 bin 409'dur. Barınma merkezlerinde, Millî Eğitim, Sağlık, İçişleri, Diyanet yani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla son derece etkili ve entegre bir sistemle gerek barınma merkezlerinde gerek barınma merkezi dışındaki Suriyeli mültecilere yönelik hizmetlerimiz gerçekten övgüye layık şekilde sürdürülmektedir. Örnek vermek istersem, gerek barınma merkezi içi ve gerek barınma merkezi dışında 19 milyon 621 bin 502 poliklinik hizmet verilmiştir. 915.326 hastaya hastanede hizmet verilmiş yani yatarak tedavi, yataklı tedavi, 759 bin cerrahi müdahale yapılmış ve 171 bin doğum Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. Yine, kamplarımızda gerek kamp içinde gerek kamp dışında 900 bini aşan eğitim çağındaki Suriyeli çocukların 500 bini şu anda eğitilmektedir. Türkiye, Suriye ile Irak'tan gelen Türkmenleri ve Ezidileri de yine AFAD koordinasyonunda misafir etmektedir. Ülkemizde 9.416'sı Bayır Bucak'tan gelen toplam 72.180 Türkmen ve Ezidi misafir edilmektedir. Türkiye'nin bu husustaki gayretleri bütün dünyada övgüyle yer almaktadır. Bizim yurt dışındaki çeşitli programları, birlikte yaptığımız programları ben atlayarak çok kısa sürede İnsan Hakları Kurumunun bütçesine değinmek istiyorum.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, bildiğiniz gibi, ilk kez 1993 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Paris Prensipleri çerçevesinde gündeme gelmiş, dünyadaki insan hakları çalışmalarına paralel olarak ülkemizde de kurumsallaşma süreci 2012 yılında Paris Prensipleri ışığında kurulan İnsan Hakları Kurumuyla yeni bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda, İnsan Hakları Kurumumuz, ulusal önleme mekanizması görevini de ifa etmektedir. Anayasa'nın 10'uncu maddesi ve Türkiye'nin taraf olduğu temel insan hakları sözleşmelerinde düzenlenen ayrımcılık yasağına karşı etkin mücadele amacıyla kurulan bu kurum, Avrupa Birliği müktesebatına uyum kapsamında da gereklilik arz etmiştir. Son olarak, 6 Nisan 2016 tarihinde Büyük Millet Meclisimiz Genel Kurulunda kabul edilen 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'yla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu da yeni şekliyle kurulmuştur. Bu kurumun 3 temel görevi vardır: Ulusal insan hakları kurumu görevi, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması görevi ve ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu görevidir. 6701 sayılı Kanun'la getirilen diğer yenilikleri aslında çok daha taze olduğu için burada bahsetmeye ihtiyaç görmüyorum ama şunu son olarak söylemek istiyorum: Uluslararası kriterler ve örnek uygulamalarıyla ülkemizin ihtiyaçları göz önüne alınmak suretiyle bağımsız, çoğulcu yapıda, idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur İnsan Hakları Kurumumuz.

Ben -sözlerime eğer birkaç dakika daha izin verirseniz- hem Musa Bey'in sabahtan beri, geldiğimizden beri önündeki pankarttan hem Sayın Bekaroğlu'nun Cumhuriyet Vakfıyla ilgili söylediklerinden Vakıflar Genel Müdürlüğünü ilgilendiren birkaç şey söylemek isterim.

Cumhuriyet Vakfı, bildiğiniz gibi, 1993 yılında İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararıyla kurulmuş ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce tescil edilerek Resmî Gazete'de yayımlanan kararla tüzel kişilik kazanmıştır. Vakıf Senedi'nin 9'uncu maddesine göre vakfın organları yönetim kurulu, danışma kurulu ve denetleme kuruludur. 10'uncu maddesine göre ise vakıf yönetim kurulu 12 kişiden oluşur ve görev süreleri iki yıldır. Vakfın yönetim kurulunun toplantı yapması için salt çoğunluk gerekmektedir ve oylamada da yönetim kurulu üyesi seçilebilmek için salt çoğunluk gereği vardır. 12 kişilik yönetim kurulunun salt çoğunluğunun 7 kişi olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu, kurul üyeliği sıfatı görev süresinin dolmasına ilişkin herhangi bir nedenle sona erenin yerine yukarıda belirtilen esaslara uygun olarak ve en geç bir ay içerisinde yine yönetim kurulu yenisini seçer yani ayrıca bir genel kurulu, mütevelli heyeti falan yok -bildiğimiz diğer vakıflardan- bütün organ yönetim kuruludur. Yılda en az iki kez yönetim kurulu başkanının çağrısı üzerine toplanır. Dediğim gibi, toplantı nisabı yarıdan bir fazla üyenin katılmasıdır ve kararlar da bu şekilde oy çokluğuyla alınır. Yönetim kurulu başkan ve üyeleri seçimini düzenleyen 10'uncu madde hükmü saklıdır yani 7 üyenin oyunu yönetim kurulu üyesi seçilmek için zorunlu tutan bir vakıf senedi vardır. 18 Şubat 2014 tarihinde yönetim kurulu seçimine katılan üye sayısı 6 kişi. Mevcut üyelerin 4'ü fiilen, 2 üye de temsilen toplantıya katılmıştır. Sadece, isterseniz, temsilen toplantıya katılan iki ismi vereyim, hepimizin yakından tanıdığı Cüneyt Arcayürek ve Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Mustafa Ali Balbay temsilen katılan iki isim. 18/2/2014 tarihinde... 17 Şubat tarihinde İnan Kıraç, 18 Şubat tarihinde de Nevzat Tüfekçioğlu'nun istifaları ve 1 üyenin daha önceden vefat etmiş olması dolayısıyla mevcut yönetim kurulu sayısı 9 kişiye düşmüştür o toplantının yapıldığı tarih itibarıyla. Vakıf senedinin 11'inci maddesine göre toplantı nisabının 12 kişiden oluşan yönetim kurulunun üye sayısının yarıdan 1 fazlası olması gerektiğinden, 7 kişinin o gün, 18/2/2014 tarihinde yapılan toplantıda mevcut olmadığını zaten az önce arz ettim, 4 kişi fiilen, 2 kişi temsilen katılarak 6 kişi katılmış, yani vekâleten, tabii "temsilen" derken birine, temsil ettirmiş, vekâlet vermiş kendisine...

Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet Vakfı senedinin yönetim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Evet, Başkanım, bu önemli bir konu, çok merak ediyor arkadaşlarımız, hemen toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Bu sebeple, isterseniz bu teknik kısmı da geçeyim.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Geçmeyin Sayın Bakan, çok önemlidir.

BAŞKAN - Önemlidir o, devam edin Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Devam edeyim, yani sonuna geleyim demiştim.

"Toplantı nisabı yarıdan 1 fazla üyenin katılmasıyla oluşur, kararlar oy çokluğuyla alınır." şeklindeki hükmün de yönetim kurulunun yarıdan 1 fazla olarak esas alınacak üye sayısının fiilî üye sayısı mı yoksa senedin 10'uncu maddesinde belirtilen "Yönetim kurulu 12 kişiden oluşur." şeklinde bahsedilen 12 kişilik üye sayısının mı esas olacağına ilişkin, aslında tartışmanın kaynağı burası. Vakıflar Kanunu'nun "Yeni Vakıf Organlarının Tamamlanması" başlıklı 8'inci maddesinde belirtilen -yani şunu demek istiyorum, hepimiz siyasette de kongreler filan yapıyoruz, acaba bu 12 kişilik yönetim kurulu üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 7 miydi, yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla mı karar alınacaktı, tartışma burasında- "Yeni vakıfların organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde vakıf senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması hâlinde vakıf senedi değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması hâlinde ise icraya yetkili organın kararı ve Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkemece yenisi seçilir." hükmü gereğince vakıf senedinde vakıf organlarının seçimiyle ilgili yapılacak değişikliğin vakfın tek yetkili organının, bunun bulunmaması hâlinde ise icraya yetkili organın kararı ve Genel Müdürlüğün görüşü alınmak ve ilgili mahkeme tarafından yapılması gerekir iken, bu hükme aykırı olarak 18 Şubat 2014 tarihinde 2 asil, 2 vekâleten temsilen katılan üye olmak üzere 6 kişiyle gerçekleşen toplantı esnasında vakfa önce yeni bir üye seçilerek, üye sayısının 7 olması sağlanmış ve toplantıyı -7 kişi olarak, yani 6 kişi 1 yeni üye seçerek 7'ye tamamlamış- bu şekilde sürdürmüşler. Bu açıdan, bu yönetim kurulu toplantısının usule uygun olmadığı, vakıf yönetimi tarafından yapılan üye seçimlerinin de yoklukla batıl olduğu anlaşılmaktadır. Evet, daha sonra bildiğiniz gibi, İnan Kıraç'ın ve başkaca şikâyetçilerin şikâyetleri vardır. Vakıf senedinin bu şekilde...

Şimdi, cumhuriyet başsavcılığınca yürütülen soruşturmalar çerçevesinde de cumhuriyet başsavcılığı aldığı bilirkişi raporunda özetle, bilirkişi raporunun sonuç bölümünde tabii yargısal yetkiye girmemek bakımından sadece bu kısımlarını aktarıyorum: Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulunun toplantı yeter sayısı olduğu hâlde karar yeter sayısı olmadan seçilen üyenin -ismi de var- üyeliğinin yok hükmünde olduğu, seçilmemiş sayıldığı, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulunun vakıf senedindeki ifade edilen toplantı yeter sayısına ulaşmadan açılan... Bu da daha önce yapılmış, o söyledim şey, 2 Nisan 2013'te yapılmış, bu şimdiki anlattığım "18 Şubat 2014 tarihli toplantıda alınan kararla seçilen yönetim kurulu üyelerinin de seçilmemiş sayıldığı, bu durum dikkate alındığında..." diye devam ediyor.

Burada, tabii, mevcut soruşturmanın vakfın yönetiminin usulsüz bir şekilde ele geçirildiğine ilişkin bir şikâyet üzerine yapılan bir soruşturma var, daha sonra hepinizin, belki Sayın Bekaroğlu'nun ve Musa Bey'in de söylediği gibi, ifade etmeye çalıştığı gibi Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasıyla bunun birbiriyle ilişkilendirilme meselesi de ayrı bir konudur. Bizim Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak ikinci kısma ilişkin ben yargıdaki yürüyen bir işle ilgili bir şey söylemeyi doğru bulmam ama birinci kısımla ilgili biz şunu yapabilirdik çok değerli milletvekilleri:

Biz Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak asliye hukuk mahkemesine müracaat edebilirdik, diyebilirdik ki: "Cumhuriyet gazetesinin yönetim kurulu üyeleri usulüne uygun seçilmemiştir, vakıf senedine aykırıdır ve Vakıflar Kanunu'muzun bize verdiği görev mucibince asliye hukuk mahkemesine 'Buraya bir kayyum atayın.'" diyebilirdik. Ama biz bunu söylemedik. İstiyoruz ki Cumhuriyet gazetesi yönetimi kendi yanlışını, kendi eksiğini gidersin. Ancak Cumhuriyet gazetesinin vakfın yönetimi el değiştirdikten sonra yayın politikasında bir değişiklik olup olmadığı, yayın politikasındaki değişikliğin bir suç unsuru oluşturup oluşturmadığı hususundaki takdir tamamıyla ve tabiatıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde yargı mercilerinindir.

Tekrar ediyorum: Biz buna politik bir müdahale yapmış olsaydık zaten "Kayyum ata." derdik, kanunda bu görev ve yetki var. Ama bizim isteğimiz, vakfın yönetiminin kendi kendinin o eksikliğini ya da yanlışlığını -hangisini kabul ederseniz- düzeltmesine imkân vermektir. Gazetenin şu andaki yönetim kurulunun aldığı kararı zaten bir önceki yönetim kurulunun şikâyet ederek başlattığı bir süreçtir bu. Bize sadece, hem şikâyet üzerine yaptırdığımız teftiş incelemesi hem de cumhuriyet başsavcılığının yaptırdığı bilirkişi raporu aynı şeyleri söylemektedir. Ben tabii ki, asla bir saygısızlık etmek istemem, çünkü bir siyasi partinin genel başkanına yönelik ancak eksik bilgilendirmeden kaynaklı olarak, Sayın Kılıçdaroğlu'nun eksik bilgilendirmeye dayalı olarak bir şeyler ifade ettiğini söylemek isterim.

Orada son rapor ve ilk rapor... Aslında 3 tane rapor var: Birinci raporda bu durumu tespit ediyor Vakıflar Genel Müdürlüğünün müfettişleri. İkinci raporda bir yorum yapıyor müfettiş. Sonra Genel Müdürlüğümüz bir 3'üncü rapor tanzim ettiriyor. 2 tane farklı rapor var. Birincisi, ilki yönetim kurulu toplantısının ve üye seçiminin yasal zeminde ve vakıf senedinin zemininde olmadığına ilişkin. İkincisinde yorum yapıyor teftiş eden arkadaş "6-7'ye tamamlanmıştır ve şartları sağlamışlar." diye. Aradaki çelişkiyi gidermek için de bir üçüncü inceleme daha yapılmış. Ancak cumhuriyet başsavcılığının esas aldığı husus zaten kendisine, bilirkişiye yaptırmış olduğu incelemedir. Ben bu bilgileri saygıyla arz ederek sözlerimi tamamlıyorum Başkanım.

Çok teşekkür ederim.