KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; şöyle, geçmişte Ulaştırma Bakanlığının yaptığı sunumları gözümün önüne getirmeye çalışıyorum. Aynen bugün burada yaptığım gibi, elimi yüzüme koyar böyle, hayallere dalardım. Öyle güzel projeler çizilir, öyle şeyler yapılırdı ki bırakırsınız kendinizi, uçarsınız, inşallah, inşallah dersiniz içinizden. Sonra, bir ödenek talebi gelir, çuvaldız batırılmış gibi zıplarsınız, bir dakika ya dersiniz. Bir dakika, burada var olan bu, bununla yapılabilecek olanların listesi de bu, şimdi bunu ne yapacağız? Sayın Bakanın bu sunumundan sonra hemen büyük bir hızla bütçe rakamına döndüm yeniden, acaba yanlış mı görüyordum diye. Bir baktım ki 24 milyar lira bütçesi olan bir Ulaştırma Bakanlığı, 15 milyar lira da Karayollarının özel bütçesi; ediyor size 40 milyar lira. Sayın Bakanım, 40 milyar liraya bu projeler gerçekleştiriliyorsa bırakın 40 milyar lirayı, 40 milyar lira da Plan ve Bütçe Komisyonu eklesin. Yani oradan sonra dönüyorum, dün yayınlanan Kamu Borç Yönetimi Raporu'na bakıyorum. Dün yayınlanan Kamu Borç Yönetimi Raporu'na göre Türkiye'nin dış borç stoku, özel ve kamu sektörü beraber, 421 milyar dolara yükselmiş, 421 milyar dolar, daha yıl sonuna kadar artacak, bu ikinci çeyrek, yükselecek. Kamunun borcu 121,5 milyar dolar, özel sektörün borcu da 298,7 milyar dolar. Biraz önce kurlara da baktık, dolar kuru 3,22. Şimdi, bu rakamlara baktığımız zaman ciddi anlamda bir paniğe kapılıyoruz. Çünkü biz 1980'den sonra ortaya konulan finansman modellerinin hepsini kendi kendini gerçekten finanse edeceği ve kamuya da herhangi bir şekilde borç yüklemeyeceği varsayımıyla... Toplum da bunu biliyor, hepimiz de bunu böyle varsayıyoruz, hepimiz değil de -daha doğrusu- toplumun büyük bir çoğunluğu. Ama sürekli olarak Sayıştay raporlarında da dönüp dönüp söylenilen olay, ya, bu şekilde, kamu-özel iş birliği kapsamında yap-işlet-devret, yap-işlet vesaire modellerinin hepsini kamu-özel iş birliği parantezi içerisinde değerlendirdiğinizde, bunların bize muhtemel yükünün olup olamayabileceği konularını irdelememiz gerekiyor, değerlendirmedik de. Şimdi, bütün bu projelerin hepsi inanılmaz güzel, inanılmaz güzel üstelik de. Ha, alternatifleri ne, tartışmadınız Plan ve Bütçe Komisyonu olarak çünkü size böyle bir olay sunulmadı. Çünkü buradaki projelerle ilgili olarak sizin ödenek vermenize gerek yok, hazinenin garanti vermesi yetiyor, buna karşılık, Hava Meydanları İşletmesinin ya da Karayollarının yolcu sayılarıyla ilgili güvenceler vermesi de yetiyor. Onlar o güvenceyi veriyor, hazine garantisini veriyor, yapıyorsunuz. Daha doğrusu, yapmıyoruz da yaptırıyoruz, birileri geliyor, projesini, demirini, çubuğunu, makinesini, her neyse, getiriyorlar, yapıyorlar, yatırımlarımız diye övünüyoruz. Keşke her şeyiyle beraber kendimiz yaparak övünecek bir konuma gelsek. Bu durumda iki tane soru akla geliyor, bu iki sorunun çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Bir: Bizim gelecekte döviz kazandıracak, hani şu 421 milyar dolarlık borcumuzu ödeyecek, döviz getirecek yatırımlara mı ihtiyacımız var? Çünkü bunlarla döviz kazanacak hâle gelmediğiniz takdirde bu borçlar nasıl ödenecek diye soruyorsunuz; bunlara mı ihtiyacımız var? Yoksa, altyapı yatırımlarına mı ihtiyacımız var sadece? Bunun kararını burada vermiyoruz, sadece Ulaştırma Bakanlığına 24 milyar liralık ödenek, Karayollarına da 15 milyar liralık ödenek veriyoruz, gidiyor. Peki, bütün bu yapılan yatırımlardan bize ne gelecek? Onu bilmiyoruz. Değerli arkadaşlar, dünyanın şu andaki ekonomik kriz sürecinde gideceği noktayı tam olarak görmeden, bilmeden, etmeden, detaylarına kadar girmeden bu projelerle ilgili olarak keşke sevinebilsek ama gerçekten, o kadar çok sevinmememiz gerekiyor, birazcık düşünmemiz gerekiyor. Eşim televizyonda araba reklamlarını görünce "Ya, şu bizim on beş yıllık arabayı bir değiştirsek." falan dermiş, gidip araba fiyatlarını görünce koşarak gelip arabayı yıkatmaya götürürmüş. Bizim olayımız bir noktada bu. Şu borçlarımızdan bir kurtulalım. Her yıl 30 milyar dolar ile 40 milyar dolar arasında cari açık veren, 50 milyar dolara yakın dış ticaret açığı veren bir ülkeyiz biz, açık veriyoruz sürekli. Bu kadar açık verirken bir taraftan da bu kadar borçlandığımız zaman nereye gideceğimizi görebiliyor muyuz? Hiç değilse dış ticaretimizde veya cari işlemlerimizde başa baş noktasında, hadi bırakın başa baş noktasını, IMF değerlendirmesine göre bir defalık satışları da bunun içerisine katarak sıfırlayabiliyorsak o zaman bu yatırımların hepsiyle sonuna kadar övünelim, yine övünüyoruz aslında, bakmayın, ben övünüyorum şahsen. Ben övünüyorum övünmesine ama gerçekten de burada Maliye Bakanının yerinde olmak istemiyorum, hazineden sorumlu bakanın yerinde hiç olmak istemiyorum. O nedenle, bizim şu süreç içerisindeki bütün yatırımları değerlendirmemiz hep böyle oldu. Dünyanın en derin tünelini yapıyoruz, şu kadar aracı birden geçiriyoruz, en geniş köprüsünü yapıyoruz, çok iyi yapıyoruz, yapıyoruz da sonra da borçla ilgili olarak tabloyu önümüze koyuyoruz, iki çeyrekte 421 milyar dolar. İşte, bu olaya yanıt bulunmadığı zaman bu sevinçler insanın kursağında kalıyor. Bunların kursakta kalmayacak şekilde planlanması, stratejilerimizin buna göre yapılması gerekiyor diye düşünüyoruz. Özellikle, kuzey-güney, doğu-batı hatlarını vesairelerini gördüğümüz andan itibaren ne zamandan beri hele o yollara çıkıp da dokuz saatte, on bir saatte bir yerden bir yere gittiğiniz zamanları düşündüğünüzde harika. Teknoloji gelişiyor, gelişen teknolojiyle beraber ister istemez bunları da kullanıyorsunuz ama bunları Yörük sırtından kurban keserek yapamazsınız değerli arkadaşlar, önce bir kaynak yaratın, bu ülke bir tasarruf etsin, bir taraftan da kendisi yapmaya başlasın. Bu kadar çelik kullandığımız, bu kadar demir kullandığımız bir yerde demir çelik kapasiteniz yüzde 50'nin altında çalışmasın, hiç değilse kendi kapasitenizde ürettiğiniz demirlerle, çeliklerle yapın bunu. Yani bu kadar bonkör nasıl olabiliyoruz bu tür yatırımlarda buna şaşıyorum. Her defasında yeniden hatırlatmak zorundayım: "Ya, böyle projelere insan karşı çıkar mı?" Çıkmaması gerekiyor doğal olarak, elbette ki çıkmasın ama eğer başka bir sorumluluk üstünüzde var ise işte o zaman bunların arasında, seçenekler arasında bir tercih yapma zorunluluğu ortaya çıkar.

Önceliğimiz nedir? Aliağa Çandarlı Limanları, Sayın Bakanım, ne zamandan beri yapılmıyor, o limanlar orada çökmüş duruyor. Daha önceki yapılmış olan yatırımlardan hangisinin -aynı alan içinde olduğu için söylüyorum, başka alanlarla kıyaslamıyorum bile- daha fazla önceliği vardı? Ro-Ro ve konteyner taşımacılığında dünyadaki gerileme olgusu değil, başka yerlerde bu çok rahat bir şekilde büyüyerek gidiyor ama siz Çandarlı Limanı'na gelip de bugün bilmem 40 tonluk veya 20 tonluk tırlarla giremiyorsunuz, düşüyor çukurun içerisinde, "zınk" diye kalıveriyor orada, gidemiyorsunuz yani sonuç olarak. Öncelik sorununu tartışmadan yani aynı yatırımlarda bile öncelik sorununu tartışmadan... O liman ciddi anlamda getirisi olacak olan bir liman, kullanıma geçse, kullanıma açılsa ciddi olarak bir sürü şey değerlendireceğiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlar: Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığımızın... Bu arada, bir saat on iki dakikalık konuşmada denizciliğe iki dakika ayrılmasını da kınıyorum. Bir saat on iki dakika konuştunuz Sayın Bakanım, yani iki dakika denizciliğe... Girerken kendiniz yaptınız eleştirinizi zaten, 3 tarafı denizlerle kuşatılmış. 3 tarafı denizlerle kuşatılmış bu ülkede deniz taşımacılığını en azından kara taşımacılığına rakip hâle bile getiremediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sürekli olarak havaalanı yapıyorsunuz Karadeniz'in üstüne, liman yapın da hızlı feribotlar çalışsın. Böyle bir şey yapmıyorsunuz. Eskiden Trabzon'dan gemiye bindiğimizde yirmi dört saat de olsa ertesi gün inerdik İstanbul'da, ne bunun kazası olurdu ne bir belası olurdu, bir sürü de hikâye çıkardı ortalıkta.

Değerli arkadaşlar, işi çok değişik yönlerden birçok şekilde değerlendirebilirsiniz ama eğer siz burada finansmanını sağlamadığınız, finansmanını kontrol edemediğiniz seçenekler arasında tercih yapamadığınız bir bütçe yapıyorsanız buna "Bütçe hakkını kullanıyoruz." denmez. Birileri karar vermiş, muhtelif yükümlülüklerin hepsi size dönüp dolaşıp ne olarak geleceğini de bilmediğiniz kadar büyük. Bu olayın üzerinde hepinizi düşünmeye davet ediyorum, özellikle de sayın Bakanlığımızı ve Bakanlar Kurulunu düşünmeye davet ediyorum. Bu o kadar kolay bir olay değildir.

Değerli arkadaşlar, bu stratejiler üzerinde gerçekten çok konuşmak gerekiyor ama sonuç olarak işte buradaki konuşma koşullarını falan biliyorsunuz. Yalnız, buna geçmeden önce Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesinde gördüğüm bir olayı da anlatmadan konuşmamı bitirmek istemiyorum.

Biz bu arada tabii, 2015 Yılı Kesin Hesap Yasa Tasarısı'nı da görüşüyoruz aynı zamanda. Bu cümleler 2015 Yılı Kesin Hesap Yasa Tasarısı'yla ilgili bir olay. Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçesinde başlangıç ödeneği 7 milyar lira civarında veriliyor -şuraya tam rakam olarak bakayım- daha sonradan eklenen ödeneklerde 15 milyar daha ekleniyor 2015 yılında 22 milyar 825 milyon liraya çıkıyoruz fakat daha sonradan ödeneklerde birdenbire bir eksiklik ortaya çıkıyor 7 milyar liralık kadar. Bu ne anlama geliyor? 7 milyar lira ödeneğiniz yok, çıkmamış böyle bir şey.

Değerli arkadaşlar, bu çok basit olarak şu anlama geliyor. Bunu Sayıştay raporları çok net olarak koyuyor zaten ortaya, önünüzdeki Sayıştay raporlarında bu var, uygunluk bildiriminde bu var. Kısacası her tarafta açık açık söyleniyor ki siz ödeneği olmadan buralarda yatırımlar yapmışsınız, o nedenle de bu ödeneği olmayan kısımların büyük bir kısmını emanete almışsınız, emanete alınan miktarlar o senenin bütçe giderleri içerisinde yer almamış, ondan sonra ilerleyen yılda oradan ödeme yapmışsınız. Olayınız o. Bu noktaya getirmişsiniz. Yani olmayan kaynaklarla da bu yatırımları yapmışız. Biraz önce söylediğim şeyleri desteklediği için bunu özel olarak açıklamak istiyorum. Ortalıkta kaynak yok. Karayollarından gelecek, ödenek kaydedilecek olanların yeniden nakit olarak dönme olanağı olmaması nedeniyle bu olay ortaya çıkıyor. Bunu yılların maliyecisi olarak ben biliyorum. O nedenle de o yılın içerisinde kullanmıyor, hemen yıl geçer geçmez yeni bütçeden bunları ödemek için harekete geçiyorsunuz. Siz yapacaksınız büyük bir ihtimalle. Demek ki ödenek sıkıntısı yap-işlet-devretler, kamu-özel iş birliği ortaklıkları vesaireler dışında kesin olarak buralarda da gözüküyor.

Yine Sayıştayın 2015 yılı raporunda çok önemli bir bulgu daha var Değerli Bakanım. Sayıştay da sürekli olarak diyor ki: Bu kamu-özel iş birliği projeleri nedeniyle bizim gelecekte karşı karşıya kalacağımız muhtemel yükümlülükler ne kardeşim? Bunu da bütçeye yazın. Kamu-özel iş birliği projeleri nedeniyle biz gelecekte neyle karşı karşıya kalacağız? Hazinenin garanti ettiği borçlarımız var, Karayollarının taahhüt ettiği geçiş sayıları da var köprülerden vesairelerden. Peki, bu ne kadar olacak, ne olma ihtimali var? Bu yüzde yüz gerçekleşmez ama ne olma ihtimali olduğunu da söyleyin, en azından toplum bunu bilsin, Meclis bunu bile bile kalkıp da bunların kararını versin diyor. Nihayet, 2015 yılının Sayıştay raporunda buna yer veriliyor. Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için verilen garantinin -bu on beş yıl dört ay sürüyor- tutarı 40 milyar 99 milyon Türk lirası. Kuzey Marmara, üçüncü Boğaz köprüsü dâhil otoyolu projesi için verilen garanti de 16 milyar 700 milyon lira. Bunlar için vermiş olduğumuz hazine garantisi, kredileri için vermiş olduğunuz hazine garantileri ayrı, bu yok onun içerisinde. Toplam 56 milyar 800 milyon lira. İki tane proje. Gelecekte muhtemel yükümlülük 56 milyar 800 milyon lira. Bunun üzerinde iyi düşünmek gerekiyor. İnşallah bu riskin hiçbirisi gerçekleşmez, inşallah gerçekleşmez ama bir bakıyorsunuz, şeyin bütün projelerinin hepsi, bütün limanların hepsi aynı yöntemle yapılıyor. Aklınıza gelen 16 tane limanın tamamı yap-işletle veriliyor.

Değerli arkadaşlar, bunu birileri getiriyor "Ben bunu yapayım, şunu yapayım, bunu yapayım." diyor. Tamam, yapsın. Daha önceki zamanlarda bu çok tartışıldı. Ya, böyle bir olayda verilen garantilerle ilgilidir bunların yapılmasıyla ilgili işler. Siz garantilerin sayısını artırdığınızda başlangıçta sadece yurt dışından alınacak kredilere garanti verilirken bir süre sonra garantilerin sayısı ikiye, üçe, dörde çıkıyor. Diğer projelerde bunlar gerçekten çok daha farklı oluyor. Özellikle doğal gaz projelerinde gelmeyen gazın da parasını ödüyorsunuz, kullanılmayan elektriğin de parasını ödüyorsunuz, kredinin de masrafını ödüyorsunuz, ödüyorsunuz da ödüyorsunuz. Bunlarda da önümüzdeki süreçte Ulaştırma Bakanlığı uygulamaları ve bütçeleri nedeniyle ortaya çıkacak olan yükümlülüklerin en azından tahminî bir rakamını bir bildiğiniz zaman gönül rahatlığıyla verin bunların hepsini. O zaman ben yine elimi kulağımın arkasına koyar, heyecanlanarak bu projelere bakarım, siz de daha iyi bakarsınız ama bundan sonra o kadar güzel bakamazsınız bu projelere. Önce bir düşüneceksiniz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.