KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın çok değerli yöneticileri, kamu kurum ve kuruluşlarının değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2017 yılı bütçesinin Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor ve diliyorum.

Dört yıl Sayın Bakanla bu Komisyonda karşılıklı olarak birlikte görev yaptık. Sayın Bakan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının bütün kademelerinde son derece başarılı görevler yaptı ve bugün Bakan olarak karşımızda. Kendisine bundan sonraki siyasi yaşamında ve Bakanlıkta başarılar dilerim. Önemli başarılara imza atacağından hiçbir endişemiz ve hiçbir kaygımız yok. Komisyonumuzdan bir arkadaşımızın Bakanlık koltuğuna oturmuş olmasından da büyük bir sevinç ve mutluluk duyduğumuzu da belirtmek isterim.

Ulaştırma yatırımları yarattığı etki açısından tabii en önemli yatırım kalemleridir. Çünkü ulaştırma yatırımları, demografik, ekonomik, toplumsal yapıyı değiştiren önemli yatırımlar.

Türkiye'de son on-on iki yıldır ulaştırma yatırımlarına, özellikle kara yolu, hava yolu, demir yolu yatırımlarına büyük kaynaklar aktarıldı.

Bunlardan Devlet Demiryolları... Özellikle bu konudaki bir iki sıkıntıyı dile getirmek isterim. Devlet Demiryolları artık konvansiyonel hatta âdeta yolcu treni işletmemektedir. İşletilen trenlerin ise parkurları değiştirilmiş ve kısaltılmıştır. Daha önce İzmir-Ankara arası çalışan Karesi Ekspresi şu anda İzmir-Soma arası çalıştırılmaktadır. Gerekçe olarak yıllarca süren ve bir türlü bitmeyen yol çalışmaları ileri sürülmekte. Hükûmetiniz dönemine kadar hiç bu kadar uzun süren yol çalışması olmamış. Çünkü Hükûmetiniz dönemine kadar bütün yol yapım ve bakım ve tamiratlarını Devlet Demiryolları aşağı yukarı kendi imkân ve olanaklarıyla gerçekleştirmiş.

Devlet Demiryollarını özelleştirme çalışmalarının son aşamasına gelindiğiyle ilgili bilgiler var. Bu ne noktadadır, ne durumdadır? Bu özelleştirmeyi yapmakta kararlı mısınız? Bu özelleştirmenin kuruma ve memlekete ne faydası olacağı gerçekten çok tartışmalı benim açımdan. Çalışanlar da bu ayrışmadan tedirgin, gelecek kaygısı yaşamaktadırlar. Birçok ülkede devlet demiryolları, ulaşım özelleştirildi ama daha sonra özelleştirilen bu devlet demiryollarının tekrar kamulaştırıldığıyla ilgili önemli bilgiler de var. Bu özelleştirmenin diğer örnekler de olduğu gibi sermaye aktarımından başka bir işe yapamayacağı açık. Yol yakınken bu kararlardan dönülmeli. Devlet Demir Yolları toplumsal yarar, kamusal fayda gözeterek demiryolu işletmeciliğine bence devam etmelidir.

Özellikle mega projelerle ilgili konuda bir şeyler söylemek isterim. Mega projeler olarak takdim edilen, en büyüklerini İstanbul üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, Avrasya Tüneli ile Gebze-İzmir Otoyolu yatırımlarının oluşturduğu projeler özünde kamu-özel iş birliği projeleri ve son tahlilde özelleştirmenin türevleri. Kamu arazisi, kıyı, akarsu, maden gibi kamusal varlıkların mülkiyeti kamuda kalsa da işletme ve kullanma hakkını sözleşmelerle özel firmalara bırakma operasyonu olan kamu-özel iş birliği projeleri geniş anlamda özelleştirme sürecinin de aslında bir noktada devamı sayılabilir.

Yap-işlet-devret, işletme hakkı devri gibi yöntemleri içeren kamu-özel iş birliği projeleri Dünya Bankası tarafından özellikle yükselen çevre ülkelere öneriliyor ve destekleniyor. Dünya Bankası verilerine göre yükselen 10 ülke içinde en fazla proje stokuna Brezilya sahip ve sözleşme büyüklüğü 510 milyar dolar, Hindistan 341 milyar dolar ile 2'nci, Türkiye ise 161 milyar dolar ile 3'üncü sırada, Rusya 155 milyar dolarlık kamu-özel iş birliği projeleri stokuyla 4'üncü görünürken Meksika'nın 141 milyar dolarlık kamu-özel iş birliği projeleri stoku olduğu, Çin'in ise bu konuda biraz geriden gittiği ve kamu-özel ortaklığı proje stokunu 139 milyar dolarda tuttuğu gözleniyor.

Türkiye'de yapımı süren kamu-özel iş birliği projelerinden en büyük 4'ünün yatırım büyüklüğü sürmekte olan 34 projenin üçte 2'sine ulaşıyor. Bu 4 mega proje içinde üçüncü havalimanı 14 milyar dolarlık yatırımıyla diğer projelerden ayrışıyor. Söz konusu 4 mega projenin 3'ü İstanbul'da. Avrasya Tüneli ve İstanbul'un kuzey ormanları sınırlarında yer alan üçüncü havalimanı ve üçüncü köprü ve henüz tasarı aşamasında olan Kanal İstanbul birbirini besleyen projeler olarak tasarlanmış durumda.

Hükümet kamu-özel iş birliği projelerini büyümenin ana gücü olarak takdim ediyor ve bunlarla tek kuruş kamu kaynağı kullanmadan özel yerli, yabancı sermayenin yatırıma teşvik edildiğini belirtiyor. Ancak bu projelerin rantabl olmadığını, sürdürülebilir ve sağlıklı büyüme, ulaşım, enerji politikalarına dayanmadığını, kayırmacı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bunların yanı sıra projelerin fizibiliteleri sorgulanmalı. Şeffaflıktan uzak yapıları ise önemli bir sorundur. Projeler, kamu denetimine açık olmayan yapılar ve çevre, tarih ve kültür varlıklarına büyük zararlar vermektedirler.

Sayıştayın 2015 yılına ilişkin raporlarında ise şu ifadeler kullanılıyor: "Kamu-özel iş birliği modeline göre yürütülen 2 adet projesi mevcut olup bu projeler kapsamında verilen talep garantilerine ilişkin herhangi bir kayıt yapılmamış dolayısıyla verilen talep garantisi tutarları mali tablolara yansımamıştır." Şirketlere garantiler verilerek yaptırılan projelerin kamu finansmanı üzerinde oluşturacağı baskı ve yükümlülüklerin karşılanabilme kapasitesi ve gelecek dönemlerin finansman ihtiyaçlarının analiz edilebilmesi için sözleşmelerde Hükûmetin üstlendiği risklerin muhasebe sistemi içerisinde gösterilmesi gerektiğine özellikle Sayıştay dikkat çekmekte.

Kamu denetim ve envanter eksikliğinin kamu maliyesine tatsız sürprizler yapmasından endişe ediliyor. Bu projelerin tümünde yapımcı yerli, yabancı firmalara garantiler verilmiş durumda. Örneğin, toplam işletme süresi on beş yıl olan Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için 40 milyar TL -yaklaşık 13 milyar dolar- toplam talep garantisi verildi. İşletme süresi sekiz yıla yakın olan Kuzey Marmara Otoyolu Projesi -Üçüncü Boğaz Köprüsü dâhil- için de 6 milyar dolara yakın talep garantisi sağlandı. Üçüncü havalimanı için Devlet Hava Meydanları İşletmesi ilk on iki yıl için toplam 6,3 milyar avroluk sadece dış hat ve transitleri kapsayan yolcu garantisi sağladı. Avrasya Tüneli için garanti edilen araç geçişi günde 70 bin. Eğer 70 bin geçmezse bunu devlet kendi cebinden ödeyecek. Bu garantiler ekonominin en az yılda yüzde 4-5 dolayında büyüyeceği varsayımına dayandırılıyor. Oysa, Türkiye bu projelerin ihale edildiği 2013-2014'ten bu yana düşük büyüme patikasına inmiş ve ortalama büyüme yüzde 2,5-3 bandına düşmüş durumdadır. Önümüzdeki yıllar için umulan yüzde 5 büyüme hedefleri ise dış kaynak girişindeki zayıflama dikkate alındığında çok gerçekçi görünmüyor. Dolayısıyla, projeler tamamlandığında umulan gelir elde edilemez ise Hazine garanti edilen tutarları firmalara ödemek durumunda kalacak ve bütçede kara delikler oluşacak. Yani, sizin ve bizim vergilerimizle yandaşlara paralar aktarılacak.

Mega projelerin yönelttiği bir diğer tehdit ise Hazineye ve banka sistemine dönük. Büyük yatırım gerektiren bu projelerin finansmanına Hazine garantör olarak destek veriyor. Kırılganlığın artmasıyla finansman dışarıdan temin edilemeyince Hükûmetin etkisiyle kamu bankaları bir anlamda finansmana zorlanmış oldular, bu da bankaların aktif yapısını bozdu. Fitch, Moody's gibi diğer kredi derecelendirme kuruluşları bu zorlanmış finansmana raporlarında yer vererek bankaların notunu kırdılar.

Kredi derecelendirme kuruluşları özellikle Hazinenin üçüncü köprü, Avrasya Tüneli ve Gebze-İzmir Otoyolu projeleriyle ilgili borç üstlenim tutarlarını dikkate almış görünüyor. 3 projenin yatırım tutarının 11 milyar dolar, kullanılan kredi tutarının ise 8,7 milyar dolar olduğunu kaydeden Hazine Müsteşarlığı bu projelerin sözleşmelerinin süresinden önce feshedilmesi ve tesisin ilgili idareler tarafından devralınması hâlinde yurt dışından sağlanan finansmanın yükünü ve diğer tüm mali yükümlülükleri üstlenmeyi taahhüt etmiş durumda. Kredi derecelendirme kuruluşları ise kamu maliyesindeki diğer risklerle birlikte bu kredi riskinin de kırılganlığı artırdığı görüşünde.

Devam eden kamu-özel iş birliği projeleri yatırımlarının tamamlanmasının önündeki engellerin yanı sıra, işletmeye geçişle birlikte yaşanabilecek mali sorunların nasıl aşılacağı da bilinmiyor. Sırada Kanal İstanbul, Çanakkale Köprüsü ve İzmir Otoyolu, üç katlı Boğaz tüneli gibi daha iddialı projelerin ihalelerinin olduğunu da duyuyoruz.

Kamu-özel iş birliği projeleri son tahlilde toplumun mülksüzleştirilmesi, toplumsal varlıkların bir azınlık sınıf kesimine transferi anlamına gelen özelleştirmenin bir türevi olarak uygulanmaktadır. Kıt kaynakları akılcı, ekonomik kullanmak ve devleti asli işlevine döndürmek adına Dünya Bankası telkiniyle başlatılan ve tüm dünyada otuz yılı aşkın uygulanan özelleştirme politikalarının doğrudan ayağını sanayide, hizmet sektöründe faal kamu kuruluşlarının tüm hisselerini özel firmalara satmak oluşturur iken tüm mülkün devrinin mümkün olmadığı durumlarda doğal kaynakları, kamu varlıklarını özel firmalara kullandırmanın yolu kamu-özel iş birliği projeleri biçiminde bulunmuştur.

Dünya Bankası, 19'uncu yüzyılın imtiyazIarının modernleştirilmiş biçimlerini ağırlıkla da yükselen çevre ülkeler denilen Türkiye benzeri ülkelere salık vermiştir. Bu yolla hem altyapı yatırımlarına özel yerli, yabancı sermayenin çekileceği hem de kanunun kıt kaynaklarını buralara bloke etmeyerek riskten ve irrasyonaliteden uzaklaşacağına ülkeler inandırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çam, ek süre veriyorum, lütfen toparlayın.

MUSA ÇAM (İzmir) - Türkiye'de, özellikle Hükûmetiniz döneminde hayat bulan özelleştirme ve devamı sayılan kamu-özel iş birliği projeleri büyük bir kapalılık, denetimsizlik, kayırmacılık ve çevre, tarih, kültür varlığı talanıyla uygulana gelmektedir. Bu denetimsiz, kontrolsüz ve içinde büyük riskler barındıran sürecin bir an önce kamu denetimi altına alınması bir zorunluluktur. Aksi taktirde, tüm topluma ait yer altı-yer üstü kaynaklarının daha çok tahrip edilmesi önlenemeyecek, büyük çevre felaketleri kaçınılmaz olacaktır.

Kamu varlıkları kullanıldığı için kamunun mutlaka denetiminde olması gereken kamu-özel iş birliği projelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun adına Sayıştay denetimine alınmasında gecikilmemeli, yapılmış sözleşmelerle kamunun ne kadar risk, yükümlülük altına girdiği ve bunların karşılanıp karşılanamayacağı, getirip götürdüklerinin muhasebesi yapılmalı, kamu aleyhine olan projelerin süratle kamulaştırılması yoluna gidilmelidir.

Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: İnternet yasaklarıyla ilgili. Sayın Bakın, evet, İnternet bilgilerini aldık burada, çok önemli. Ama, çok kritik dönemlerde, geçtiğimiz günlerde mesela tutuklamaların olduğu günlerde İnternet'in bloke edildiğini, Twitter'in, Facebook'un ve diğer sanal âlemin engellendiğiyle ilgili birtakım uygulamaları görüyoruz. Biz bu tip yasaklarla bir yere varamayacağız, aksine daha çok özgürlük alanlarını açmamız gerekiyor.

Türk Hava Yolları bir anonim şirket. "Bize bağlı değil." diyeceksiniz ama oranın da bir çiftlik gibi kullanıldığını, özellikle TGS'de çalışanların, taşeron gibi çalışanların yani birisi 4 bin lira alırken birinin 1.800 lira, 1.900 lira gibi ücretler aldığı bir dönemde Türk Hava Yollarında böyle sorunların da yaşandığını dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Tahmin ederim birkaç defa Sayın Başbakanın Bakan olduğu dönemde... İzmir-Ankara AnadoluJet uçuyor. Yani, Ankara-İstanbul-İzmir Türk Hava Yolları uçuyor ama Ankara'dan İzmir'e sadece AnadoluJet uçuyor. Yani, bunun İzmir'e karşı da bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Özellikle Sayın Başbakan İzmir Milletvekili ve oraya da Türk Hava Yolları seferlerinin mutlaka düzenlenmesi gerekiyor.

Son olarak FETÖ'yle ilgili mesele. Şimdi, Bakanlığınızda da bununla ilgili tasfiyeler yapıldı, hiç itirazımız yok. Ama, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan diyor ki: "Kurunun yanında yaş da yanıyor." Şu sendikaya üye oldu diye, bu sendikaya üye oldu diye... Bir sendika kökenli milletvekili olarak söylüyorum yani çok yakından tanıdığım, hele İzmir'de 4-5 arkadaşımız var, PTT'den açığa alınan, yıllardır sokaklarda beraber yürüdüğüm, birlikte mücadele ettiğim arkadaşlar şu sendikaya üye diye, bu sendikaya üye diye açığa alındı. Biz bu tip haksızlıkların, bu tip adaletsizliklerin giderilmesini istiyoruz. Ama, gerçekten 15 Temmuz olayına fiilen karışmış, byLock kullanmış, MİT istihbarat raporlarına girmiş, şuraya girmiş, buraya girmiş insanlara söyleyecek bir sözümüz yok. Ama, sadece siyasi tercihlerinden dolayı, politik duruşlarından dolayı, bir sendika tercihlerinden dolayı insanların açığa alınması, ihraç edilmesi kabul edilebilir bir iş değil.

İzmir'le ilgili de... Gerçi iktidar partisi milletvekillerimiz aşağı yukarı Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığının bütün bütçesini şu anda almış durumdalar, muhalefetteki milletvekili arkadaşlara, bize bir kaynak kalmadı, biz de size sığınıyoruz. Sayın Başbakanımız İzmirli ve İzmir 1'inci bölge milletvekili, benim bölgemde milletvekili, geçen dönemde 2'nci bölgenin milletvekiliydi. Biz, tabii, İzmir'i kendisine emanet ettik. İzmir Büyükşehir Belediyesinin zaman zaman çıkan sıkıntıları nedeniyle geçtiğimiz günlerde son derece iyi bir görüşme yaptılar. Bu görüşmenin sonunda da Bakanlığınızın ilgili birimleriyle, Karayollarıyla denizcilikle ilgili, ÇED'le ilgili diğer sorunları görüştüler ve İzmir'le ilgili sorunların çözüldüğünü ve İzmir'e önemli yatırımların yapılacağını biliyoruz ve dolayısıyla da bugüne kadar yapmış olduğunuz hizmetlerden ve desteklerden dolayı da teşekkür ediyoruz.

Bir kez daha sizi tebrik ediyorum, başarılar diliyorum bundan sonraki yaşamınızda ve Bakanlığınızda önemli işlere imza atacağınızı düşünüyorum. 2017 bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum.