| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğü b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı c) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ç) Türkiye İnsan Hakları Kurumu d) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı e) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, f) Atatürk Araştırma Merkezi g) Atatürk Kültür Merkezi h) Türk Dil Kurumu ı) Türk Tarih Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2016 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, çok değerli Başbakan Yardımcılarımız, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokratlar, sivil toplum örgütlerinin çok değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; görüşmekte olduğumuz bütçelerin amaçlarına uygun, şeffaf, denetime açık ve sorumlulukla harcanmasını diliyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sayıştay raporlarından bir bölüm tespitlerle konuşmama başlıyorum.
"Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilen hayrat, vakıf ve taşınmazların tahsis amacına, protokollere ve koruma kararına aykırı şekilde kullanıldığı, onarım ve restorasyon karşılığı benzer vakıf ya da kuruluşlara verilen hayrat ve taşınmazların vakıflarca imzalanan protokollere ve tahsisi düzenleyici kurallara uygun olmadığı tespit edilmiştir." diyor. Restorasyon karşılığı verilen hayrat ve taşınmazlarda gerekli restorasyon ve yenileme çalışmalarının yapılmadığı görülmüştür. Yine Vakıflara ait taşınmazların yeterli kontrollerinin yapılmadığı, mesafe alınmasına karşın birçoğunun bedelsiz işgal altında olduğu, ecrimisil bedellerinin alınmadığı raporla tespit edilmiştir. Bu kadar başıboşluk, denetimsizlik, yönetimsizlik içinde bu güzide yerlerde rantlar dönüyor diye endişe etmekteyiz.
Sayıştay raporunda yer alan bu tespitleri nasıl değerlendirdiğinizi merak ediyorum. Vakıflara bağlı eserlerin ve hayratların hiçbirinde yeterli denetim mekanizması olmadan keyfîlikle kullanılması, yönetilmesi nasıl bir yönetim anlayışıdır, geldiğimiz noktada merak ediyoruz. Yeri gelince Osmanlı'yla övünüp duruyoruz ama Selçuklu'dan, Osmanlı'dan kalan eserleri koruma ve denetim noktasında maalesef yeterli değiliz.
Bu raporda yer alan bir örneği de vereyim: "Samsun Çarşamba Orta Mahalle'de, Bakanlar Kurulu, Vakıflar Meclisi kararıyla bakım ve onarımının kendileri tarafından yapılması ve Kur'an kursu hizmetlerinde kullanılması şartıyla on yıl süreyle Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen ve aradan geçen on yıllık süre içerisinde taşınmaza herhangi bir bakım ve bir işlem yapılmadığı, boş olduğu ve maalesef yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görülmüştür." Bakın, büyük bütçe paylarından birini alan Diyanet, aynı zamanda Vakıf eserlerini de nasıl korumasız tepe tepe kullanıyor ya da sorumsuzca kullanmıyor? "Tepe tepe" diyorum çünkü ortada verilen taahhüdü yerine getirmeden on yıl süresince Vakfa ait bir yeri yıkılmaya bırakmış bir kurumdan söz ediyoruz. Beytülmala zarar, bu haram ve daha ötesinde bir eş değer vebali gerektiriyor.
Yine bize dağıtılan Vakıflar Genel Müdürlüğü denetim raporuna göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatları bünyesinde 12 adet müzesinin varlığından söz ediliyor. Ancak, söz konusu müzelerin 9 tanesinin açık olduğu, İstanbul'da açık görülen Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi ile Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesinin uzun süredir kapalı olduğu da belirtilmiştir. Rapora göre, İstanbul Vakıflar İkinci Bölge Müdürlüğü bünyesinde açık olarak görülen Özbekler Tekkesi Müzesi ise aslında hiç açılmayarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına tahsis edilmiştir. Bu durum Sayıştay raporunda şu satırlarla ifade edilmektedir: "Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde toplam 9 adet müzenin açık olduğu, performans programında İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü bünyesinde açık olarak görünen Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi ile Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesinin uzun süredir kapalı olduğu, yine Vakıflar İkinci Bölge Müdürlüğü bünyesinde açık olarak görülen Özbekler Tekkesi Müzesinin de aslında hiç açılmadığı, tekkenin hiçbir zaman amacına uygun kullanılmadığı belirtilmektedir. Bu tekkenin Türkiye Cumhuriyeti için öneminden kısaca bahsedeceğim.
Gazeteci Murat Bardakçı 10 Mart 2013 tarihli Habertürk'teki bir yazısında bahsetti. Kurtuluş Savaşı'nda yani Millî Mücadele Dönemi'nde Anadolu'ya gizli silah sevkiyatının yapıldığı merkezlerden biri olan Özbekler Tekkesinin kısa tarihçesini ve bugün karşı karşıya bulunduğu sorunları ele almış ve şu satırlara yer vermiş: Vakıflar Genel Müdürlüğü protokolün ardından, 2008'de tekke şeyhlerin soyundan gelenlerin elinde bulunan aileye ait 200'den fazla tarihî eseri müzede sergileyeceklerini söyleyerek ayrı bir protokolle bağış olarak almış. Müdürler, korumalar ve benzeri bürokratik işlemler tamamlandıktan sonra soyulmuş; bir bölüm eserler ele geçmiş, ele geçmeyenleri arayışlar hâlâ devam ediyor. Bu konuda da sağlıklı bir bilgi istiyoruz.
Bu Özbekler, İstiklal Savaşı'nda verdiği katkının da dışında -belki birilerini mutlu etmeyebilir ama- ülkemizin bağımsızlık tapusu dediğimiz Lozan görüşmelerinde -Ankara'nın- Hukuk Müşaviri olarak temsil eden, Washington Büyükelçiliğimizi yapmış bir aileyi de yetiştiren bir tekkedir; Münir Ertegün. Daha sonra dünyaca ünlü sanatçılar bu aileden çıkmış.
Bu konuda birçok örnek var, onları sıralamak istemiyorum ama Vakıf eserlerinin kimin nerede ne yaptığı belli olmayan, âdeta bir rant çiftliğine dönüştürülüş biçimi, inanıyorum bizim olduğu kadar sizin de yüreğinizi incitiyordur. Böyle bir durum yaşanırken bu bütçe görüşmeleri sırasında bazı konuların Sayın Bakanımız tarafından da açıklanmasında yarar var diyorum.
Yine hiçbir paraya ihtiyacı olmayan, tamamen öz gelirlerinin sık sık tekrar edildiği Vakıflar Genel Müdürlüğü, AKP iktidarının milat dediği 2002'den bu yana Vakıflar Bankasındaki hissesini neden satmıştır, ne kadarını satmıştır, aldığı parayı nereye kullanmıştır? Bunun da cevaben verilmesini istiyoruz.Hiç paraya ihtiyacının olmadığı sık sık vurgulanırken bu satışı izah etmenin mantığını da öğrenmek istiyorum.
Sayın Başbakan Yardımcımız, Tokat ilimiz -seçim bölgem benim de- Türkiye'de birçok sanat erbabı için çok işgal görmeyen bir noktada oluşu gereği coğrafi olarak merkezî bir yer. Burada da birçok tarihî eserimiz var, bir bölümü de gün ışığına çıkarıldı; katkı sunan herkese teşekkür ediyoruz. Burada yok olmakta olan el sanatları bir bir yok oluyor. Tarihe, tarihî dokuya, mirasa, geleneksel el sanatlarımıza sahip çıkma noktasında var olan Taşhan'ın, yeni restore edilmeye başlanan Yazmacılar Hanı'nın bu sanat erbaplarına... Mesela, yazma baskı, kalıp oyma, aynalı çarık, deri çanta, Osmanlı feneri, fanus, davul, zurna, ut yapan, çömlek yapan, bakırcı, kalaycı, urgancı, dokumacı, iğne oyası yapan, bıçakçı, Tokat bileziği yapan, ressamı, şapkası, Osmanlı zırhı, seramik yapan, folklorik bebek yapan, ahşap oymacı, sepetçi, semerci, nalbant, demirci, yorgan, tabak gibi sıralayıp gidiyor. Hiç değilse çok paraya ihtiyacı olmayan Vakıfların, bu sanat erbaplarının hayatlarını sürdürülebilmesi için bunları dikkate alıp bedelsiz... Mesela bir örnek vereyim: Şu anda kaval ve zurna yapan, UNESCO'nun yaşayan efsaneler ödülünü almış bir hemşehrimiz var. Kendinden sonraki nesle birkaç tane çırağını, ustasını, kalfasını yetiştirme fırsatını ülkemiz onlara tanımalıdır diyorum.
İnsan Hakları Kurumu, işte, Türkiye'de bağımsız bir İnsan Hakları Kurumu tartışılıyor, az önce Sayın Bekaroğlu da bahsetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Büyük bölümü Hükûmetçe belirlenen ve sivil toplumda sendikalar, odalar ve insan hakları alanında çalışan diğer kurumlarla diyalogda olmadan, tartışılmadan kurulmuş bu kurumun yapısı itibarıyla sorunlu olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerini araştırma kurumları sıralandığında ülkemizin bu listede 70'e giremediğini sizler de biliyorsunuz. Ama kazalarda, insan hakları ihlallerinde rekorlarımız da sizlerce malum. Ülkemizde toplumsal eylemler, siyasal faaliyetler, terörizm, makul şüpheler nedeniyle birçok insan hakkı ihlallerinin yapıldığı da malum. 15 Temmuz sonrası Türkiye'de yaşananları yerinde incelemek üzere Ankara'ya gelen Avrupa Konseyi İnsan Hakları heyeti Türkiye'nin bir travma geçirdiğini belirtti. Hazırladığı raporda ülkemize yönelik birçok eleştiriyi bir bir sıraladı; insan haklarının hiçe sayıldığını, bazı tedbirlerle iç hukukun da hiçe sayıldığını işaret etti. İnsan hakları ihlalleri yaşanırken insani yardım toplantısını bizim ülkemiz yapsa ne olur yapmasa ne olur. Bu toplantıyı yapıyorsak hak ihlallerini durdurmak için de samimi olmamız gerekmektedir. Hukuka, adalete, devlete olan güvensizlik, bu toplumu, maalesef üzmekte, incitmektedir. Burada toplum değil, hukuku, adaleti bu hâle getirenler baş sorumlulardır. Şu da bilinmelidir ki adalet mülkün yani devletin temelidir. Eğer bir toplumda adalet yoksa orada ne toplumdan ne de toplumsal barıştan ne de bir arada yaşama kültüründen bahsedebilirsiniz. Bir toplum olabilmenin ön koşulu toplumsal sözleşmedir, hukuktur; o da herkesi bağlar. Sen işine gelmeyince Anayasa'yı, mahkemeleri tanımayacaksın ama insanlardan bu kurallara uymasını, bu kurumları saygı duymasını bekleyeceksin, kusura bakmayın ama bugün hâlimizin özeti de maalesef budur. Bu çıkmazdan aydınlık bir ülke, demokratik bir ülke, huzur ve refah içinde yaşanan bir ülke yaratmak mümkün değildir. Bu konuda sorumluluk makamında olanları bir kez daha uyarmayı milletimize ve cumhuriyetimize duyduğumuz sorumluluğun gereği ve bir borç biliyoruz.
Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı çalışmalarını elbette biliyor ve takip ediyoruz ve bu arada çok yeni bir kurum olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı da iyi çalışmalara imza atıyor fakat siz bu çalışmalarınızı toplumla bütünleştirip bir sosyal sorumluluk gibi alanını genişletmezseniz buna ilgi duyan insan sayısını, ilgi duyanları her geçen gün artırmazsanız buna ne bütçe yetişir ne de nitelikli eleman bulabilirsiniz. Ve devletteki birtakım mevzuat hazretleri nedeniyle bazen ulaşmada gecikmeler olabiliyor. Elinden gelenin en iyisini yapıyordur bu arkadaşlar ama sosyal sorumluluk alanında eğitilmiş, donanımlı, gönüllü insanların bu yardımlara koşması, insani yardım noktasında bunu hatırlaması son derece önemlidir.
BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen toparlar mısınız.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ama bu ülkede bunların başında gelen AKUT'un yaşadıkları da son derece manidardır. Sayın Devlet Bakanım, bu konuda da açıklayıcı, berrak bir bilgi verilirse seviniriz.
Yine Sayın Bakanım, birçok illerde bu kurumların kendine has donanımlı bir itfaiye gibi şehirde ulaşımı kolay, insanların ulaşacağı rahat trafik alanlarında olması kaçınılmazdır. Seçim bölgemiz Tokat'ta maalesef henüz bir yeri yoktur. Bunun için yeteri kadro ve personelde de sıkıntısı vardır. Bunların çok ivedi olarak ele alınması, burada çalışan insanların sosyal haklarının da mutlak bir an önce -bazı şeyleri yaşadıktan sonra değil- ele alınmasında fayda var diyorum.
BAŞKAN - Sayın Durmaz teşekkür ediyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım, iki cümleyle.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı iyi şeyler yapıyor, kutluyoruz. Bütçesi de her geçen gün artıyor; bu da gayet güzel. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, Türk Dil Kurumu Başkanlığı, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı,
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı bütçelerinin artırdıklarını Sayın Bakanımızdan böyle güzel, iltifatlı sözlerle duymak isterdik ama bu konuda hiç de iç açıcı bilgiler almadık. Bu kurumlar ülkemiz için çok önemli dinamikler, sadece burs vermekten falan öteye değil. İşte bu ülkenin kuruluş felsefesini, bu ülkeyi bize canları pahasına kuran Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kuruluş değerlerini buralarda iyi insanlara öğretip anlatamazsak işte 15 Temmuzda yaşadığımız travmaları -Allah göstermesin- bu ülkede daha çok ve çok yaşarız.
Bu anlamda bir bölüm sorularım var, onları da soru-cevap bölümünde vereceğim.
Bütçelerimizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum