| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çalışmalarımızın ve bütçe görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, ilgili, bağlı kuruluşların bütçelerine geçmeden önce genel ekonomik durumla ilgili gelişmeler ve değerlendirme noktasında görüşmelerimizi paylaşmak istiyorum öncelikli olarak ve daha sonra ilgili kurum bütçeleriyle ilgili kanaatlerimizi arz etmeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; küresel ekonomide zayıflık giderek kalıcı bir hâl almakta, risk ve belirsizlikler gün geçtikçe piyasaların âdeta ortak dili hâline gelmektedir. Bu değerlendirmeye mesnet teşkil eden gelişmeler; küresel piyasalarda emtia fiyatlarındaki düşüş, zayıf ve zayıflayan küresel talep, düşük seyreden verimlilik ve istihdam artışı, finansal piyasalardaki oynaklıklar, durgun ticari dinamizm ve zayıf yatırımlar, uluslararası terörizm ve küresel bir sorun hâline gelen mülteci hareketliliği, jeopolitik ve bölgesel riskler ile siyasi belirsizlikler bu düşük performansın en önemli gerekçeleridir.
Bildiğiniz gibi, 2015 yılında küresel ekonomi yüzde 3,2 oranında büyümüştür. IMF, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmiş ve ekim ayında 0,1 puan düşürmüştür. Bu çerçevede, Dünya Bankası 2016 için küresel büyüme oranını yüzde 2,9'dan 2,4'e; 2017 için 3,1'den 2,8'e ve 2018 için ise yüzde 3,1'den 3'e düşürmüştür.
Diğer taraftan, küresel ölçekte özel kesimin borç seviyesi çok yüksek oranlarda seyretmektedir. 2015 yılında dünya genelinde finans dışı kesimin brüt borç stoku 152 trilyona ulaşmıştır. Bunun üçte 2'si, bu borç stokunun üçte 2'si özel sektöre ait bulunmaktadır.
2015 yılında büyüme gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 4 olarak gerçekleşmiştir. Çin ve Hindistan dışarıda tutulduğunda, gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı yüzde 4'ten yüzde 1,8'e gerilemektedir. Bazı ülkelerde büyüme oranları negatif rakam olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, 2015 yılında BRIC ülkelerinden Brezilya yüzde 3,8; Rusya 3,7 oranında küçülmüştür. Rusya'nın bu yıl, 2016 yılında yüzde 0,8 daralacağı tahmin edilmektedir; Brezilya'ya yönelik büyüme beklentisi ise bu yıl için eksi 3,3 ve gelecek için 0,5 olarak açıklanmıştır. Hindistan ve Çin'in büyüme oranlarının da yine aşağı yönlü revize edildiği bir gerçektir. Avro bölgesi için IMF'nin büyüme tahminiyse 2016 için 1,7 ve 2017 için ise yüzde 1,3'tür.
Büyüme tarafındaki bu gelişmelere paralel olarak işsizlikte de yukarı yönlü bir hareket söz konusudur. İşsizlik 2015 yılında Amerika'da yüzde 5,3; avro bölgesinde yüzde 10,9 olarak gerçekleşmiştir. Bazı Avrupa ülkelerinde işsizlik; yüzde 25,6 gibi Yunanistan'da, yüzde 22,9 gibi İspanya'da ve yüzde 12,6 gibi İtalya'da büyük problemler teşkil edecek düzeylere ulaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılında küresel piyasalarda da çok ciddi çalkantılar ve dalgalanmalar söz konusudur. Bu dalgalanmanın temel kaynağı ise FED'in faiz artırım politikasında yatmaktadır. FED Aralık 2015'teki son faiz artırımında faiz oranını 0,25'ten 0,50'ye çıkarmış, finans piyasaları da bu adımların yıl içinde devam edip etmeyeceği noktasında beklentilere odaklanmıştır ve bu konudaki beklenti değişimleri özellikle kurlarda çok ciddi hareketliliği beraberinde getirmektedir. Son günlerde Amerika'daki büyüme dataları, istihdam dataları olumlu yönde seyretmektedir ve buna bağlı olarak da FED'in aralık ayında faiz beklentisi ihtimali güçlenmiştir. Bu nedenle, Amerikan doları hemen hemen bütün para birimleri karşısında güçlü bir konumdadır.
Bu istikrarsızlığı artıran, tetikleyen nedenlerden bir tanesi de "brexit" gelişmesidir, İngiltere'nin Avrupa Birliğinden ayrılma kararı. Bu karardan sonra sterlin, dolar karşısında yüzde 20'den fazla değer kaybetmiştir ve bu gelişmeye bağlı olarak varlık fiyatları da dünya genelinde aşağı yönlü eğilimini güçlendirmiştir.
Yine, küresel ölçekte ülkelerin borç problemi artarak devam etmektedir, kamunun yüksek borç oranı artarak devam etmektedir. 2015 yılı için genel yönetim brüt borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Amerika'da yüzde 105,2, Çin'de yüzde 42,9, Hindistan'da yüzde 69,1, Brezilya'da yüzde 73,7 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, Avrupa Birliğinde ortalama olarak yüzde 85, avro bölgesindeyse yüzde 90,7'dir. Türkiye'de ise 2015 yılında bu oran, gelişmiş veya gelişmekte olan ülke ekonomilerinin bir hayli altında, yüzde 32,9 olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılında da aşağı yukarı bu oranın gerçekleşmesi beklenmektedir.
Bütün bu gelişmelerle, küresel ölçekteki gelişmelerle yine uyumlu bir şekilde küresel ticarette de, küresel ticaretin büyüme oranında da düşüşler yaşanmaktadır. Küresel ticaret hacmi 2008 kriz öncesinde yıllık ortalama yüzde 6 büyürken, kriz sonrasında bu büyüme oranı yüzde 3'e kadar gerilemiştir. Küresel talep engellemesi, düşük emtia fiyatları, gerileyen enerji fiyatları ve yatırımlardaki zayıflık dünya ticaretini sınırlandırmaktadır. Bu gelişme de elbette küresel büyüme üzerinde önemli bir baskı oluşturmaktadır.
Küresel ekonomideki bu gelişmelerin yanında, Türkiye ekonomisiyle ilgili gelişme ve beklentilere göz atacak olursak: Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde yeni orta vadeli plan ve buna ilişkin beklentileri açıkladık 2017, 2018 ve 2019 yıllarını kapsayan. Burada da vurgulandığı üzere, Türkiye ekonomisi 27 çeyrektir kesintisiz büyüyor. 2015 yılında Orta Vadeli Program hedeflerimizle uyumlu olarak büyüme yüzde 4 oranında gerçekleşti fakat 2016, 2017 ve 2018 büyüme rakamlarını revize etmek durumunda kaldık. Biraz önce ifade ettiğimiz küresel ekonomideki gelişmelere paralel olarak Türkiye'de de büyüme noktasında bir zayıflama sonucunun ortaya çıkması kaçınılmazdı. Buna bağlı olarak 2016 için büyüme rakamımızı yüzde 3,2 olarak revize ettik. 2017'de de yüzde 4,4, daha sonraki yıllarda da yüzde 5 büyümeyi hedefliyoruz.
Bu rakamlar ve aynı zamanda IMF'nin de tahminleri dikkate alındığında, Türkiye'nin büyüme hızı ile küresel büyüme arasındaki makasın Türkiye lehine önümüzdeki dört yıl içerisinde açılması öngörülüyor, bekleniyor. Bu, sadece bizim orta vadeli programda öngördüğümüz büyüme rakamları dikkate alınarak yapılan bir değerlendirme değil, aynı zamanda IMF'nin tahminleri de bu doğrultuda.
İstihdam noktasında, Türkiye'de 2005 yılında yüzde 41,5 olan istihdam oranı 2015 yılında yaklaşık 10 puanlık bir artışla yüzde 50,2 seviyesine yükselmiştir. Bu da istihdam piyasasında gerçekten önemli bir gelişmedir. Diğer taraftan, reel ekonomiyi ve istihdamı güçlendirmek için yatırımlara özel önem veriyoruz. Biliyorsunuz, maalesef birkaç yıldır özel sektör yatırımlarında bir miktar beklenenin altında bir performans söz konusu. Özel sektör yatırımlarını artırmak ve teşvik etmek temel politika olmakla birlikte, bunu takviye etmek amacıyla kamu yatırımlarına ivme kazandırılması ve hızlandırılması noktasında bir politika belirledik ve bu da 2017 bütçe rakamlarımıza yansıtılmış durumda. Orta vadeli programda da yine önümüzdeki yıl kamu yatırımlarındaki artış oranının yüzde 30'un üzerinde olmasını bekliyoruz.
Bütçe açığını özellikle gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2'sinin altında tutmaya dikkat ediyoruz, bu bizim âdeta bütçe disiplini, mali disiplin açısından kırmızı çizgimiz olarak değerlendirilebilir. Önümüzdeki yıl bütçe açığının yurt içi hasılaya oranının yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. Esasında başlangıçta, yüzde 1,6 olarak planlamıştık ama daha sonra özellikle özel sektör yatırımlarının beklenenin altında kalması nedeniyle kamu yatırımlarında bir miktar artışa gittik ve bu nedenle yüzde 1,9'a çıkardık bütçe açığını. Yani, bir başka ifadeyle, ilk başlangıçtaki orijinal hedefimiz 1,6 ile 1,9 arasındaki farkı doğrudan, olduğu gibi yatırım kalemi olarak bütçeye aktardık.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli üyeler; dış ticaret açığımıza gelince, son yıllarda dış ticaret açığımız ve buna bağlı olarak da cari açıkta bir iyileşme söz konusu. Buna önem veriyoruz. Cari açığı özellikle yüzde 4 ve 4'ün altında tutmayı hedefliyoruz. Onun üzerindeki gerçekleşmelerin özellikle cari açığın yönetimi ve finansmanı konusunda sıkıntılar oluşturduğu biliniyor ve Türkiye ekonomisi ilave, ek maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle, cari açık oranının yüzde 4 seviyelerinde veya yüzde 4'ün altında olması için gereken her türlü gayreti sarf ediyoruz.
Yine, bu çerçevede, ihracatın ithalatı karşılama oranında da olumlu gelişmeler söz konusu. 2015 yılının ilk dokuz ayında bu oran yüzde 68,5 iken, 2016 yılının ilk dokuz ayında yüzde 71,3 olarak gerçekleşmiştir ihracatın ithalatı karşılama oranı. Orta vadeli program tahminleri bu oranın önümüzdeki dört yıl için ortalama yüzde 72,4 olarak gerçekleşeceğini öngörüyor.
Büyümedeki yavaşlamayı ve Türkiye'ye yansıyan bu yavaşlamayı telafi etmek amacıyla bir dizi önlem aldık. Özellikle kamu yatırımlarıyla ilgili bölümünü biraz önce arz ettim. Bunun dışında, özel sektör yatırımlarını tahrik ve teşvik etmek amacıyla yatırım ortamını iyileştirici adımlar atıldı. Yine, uluslararası yatırımcıların Türkiye'de daha kolay yatırım yapmaları ve yatırımlarını kolaylaştırmaları için gereken tedbirler büyük oranda alındı. Bu çerçevede, pek çok yatırımda ve üretimde gündeme gelen damga vergisi ve harçlar kaldırıldı. Böylece iş ve yatırım ortamındaki vergi yükü hafifletildi.
Yine, uzun yıllardan beri Türkiye'nin gündeminde olan, tartışılan Turkuaz Kart Sistemi'yle nitelikli yabancı kişilere ülkemizde süresiz çalışma ve ikamet imkânı sağlandı. Bu da özellikle uluslararası yatırımcıların uzun zamandan beri talep ettiği bir husustu.
Yine, mükelleflerin, işletmelerin vergi borçlarını hafifletmek amacıyla vergi ve prim borçları ile kamu alacaklarını yeniden yapılandırdık. Aynı zamanda tasarruf oranının yükseltilmesine önemli katkı sağlayacağına inandığımız Otomatik Bireysel Emeklilik Sistemi'ni hayata geçirdik, yasal düzenleme yapıldı. Onunla ilgili ikincil mevzuat bitmek üzere ve yılbaşından itibaren uygulamaya konuluyor.
Yine, üretim ve ihracatı teşvik noktasında uzun yıllardan sonra ilk defa ek ihracat artışına net nakit desteği imkânı getirildi, uygulamaya konuldu.
Yine, ihracatçımızın ucuz finansmana erişimi için önemli kararlar alındı.
Ticarette durgunluğa bir ölçüde katkı sağlaması için ve bu sistemde güveni tesis etmek amacıyla karşılıksız çekle ilgili, hatırlayacağınız gibi, düzenlemeler yapıldı.
Yine, aynı amaca matuf olmak üzere şirket kuruluşları ve tasfiyeleri kolaylaştırıldı.
Yatırım teşvikleri çerçevesinde proje bazlı yatırımlar için olağanüstü önemde özellikli teşvikler oluşturuldu.
Esnafın yükü azaltıldı. Özellikle düşük faizli kredi noktasında esnafa çok büyük bir alan açıldı, mali alan açıldı.
Diğer taraftan, iç talebi kamçılamak amacıyla, cari açığa da fırsat vermeden ya da cari açığı artırmadan içerideki hareketlenmeyi sağlamak amacıyla kredi kartları taksitlerinde ve borçlarında, tüketici kredilerinde ve borçlarında birtakım düzenlemeler yapıldı, taksit sayıları artırıldı. Özellikle, toplam 257 milyar tutarındaki kredi kartı borç stokuna ve tüketici kredilerindeki borç stokuna yetmiş iki aya kadar yapılandırma imkânı sağlandı. Burada da ciddi, yeni talebe yönelebilecek bir mali alan, bir kredi alanı oluşturuldu. Nitekim, ilk gelen datalar bunun belli ölçülerde talebi artırdığını göstermektedir. Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, özellikle büyük oranda ithalata bağımlı alanlarda bu kolaylıkları sağlamadık özellikle cari açığı olumsuz yönde etkilememek amacıyla.
Yine bildiğiniz gibi, özellikle KOBİ'lere, finansmana erişimde rahatlama sağlamak amacıyla taşınır rehniyle ilgili kanunu hep birlikte çıkardık.
Diğer bazı, yine büyük oranda bu heyet tarafından görüşülmüş, yasalaştırılmış olan kanunlar var. Bir tanesi yeni Patent Kanunu. O da Genel Kurul gündeminde biliyorsunuz. Onu da önümüzdeki günlerde yasalaştırmayı hedefliyoruz. Bu da önemli reform düzenlemelerinden bir tanesi. Bu doğrultuda üretimi ve ihracatı teşvik edecek diğer bazı birtakım adımlar var, onların da ayrıntılarına girmiyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu bölümde bankacılık sektörüyle ilgili bazı dataları ve gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bankacılık sektörünün şu anda aktif büyüklüğü 2016 yılı ağustos itibarıyla 2,5 trilyon liraya ulaşmıştır. Son on dört yıllık dönemde yaklaşık 10-12 katlık bir artış söz konusudur.
Yine, aynı dönemde bankaların şube sayısı yüzde 92 oranında artışla 11.927'ye, personel sayısı da yüzde 71 oranında artışla 212.071'e ulaşmıştır. Küresel belirsizliklere ve olumsuz piyasa koşullarına rağmen, son bir yıllık dönemde bankacılık sektöründe yüzde 6,9 oranında bir büyüme oranı yakalanmıştır.
Bu gelişmeler içerisinde en dikkat çeken rakam, kamu borçlanma gereğinin azalmasıyla birlikte menkul değerler portföyünün sektörün toplam aktif içindeki payı önemli ölçüde azalmış ve yüzde 40,5 seviyesinden Ağustos 2016 itibarıyla yüzde 13,2 seviyesine gerilemiştir. Böylece, aracılık fonksiyonunu daha etkin olarak yerine getiren sektörün kredileri, anılan son on dört yılda 1,6 trilyon liraya ulaşmış ve kredilerin aktif toplamı içindeki payı yüzde 23'ten yüzde 63,4'e yükselmiştir. Özellikle bankaların büyük oranda kamuyu, hazineyi fonlayan özelliği kredi lehine değişmiştir, bu denge krediler lehine değişmiştir.
Yine, bankacılık sektörünün Ağustos 2016 itibarıyla sermaye yeterliliği oranı yüzde 16, çekirdek sermaye yeterliliği oranı ise yüzde 13,8 olarak gerçekleşmektedir. Öz kaynak kârlılığı yüzde 15,5, aktif kârlılığı ise yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiştir.
Özellikle bankaların mali yapısının güçlü kalması ve korunması açısından çok dikkat ediyoruz, buradan bir taviz vermek söz konusu değil. Özellikle dalgalı ve "cycle" dönemlerinde bankacılık sektörünün ayakta kalabilmesi, güçlü duruşunu muhafaza edebilmesi gerekiyor. Onun için de hem kârlılığı hem de sermaye yeterliliği oranı noktasında bu rakamların korunması gerektiğini düşünüyoruz, inanıyoruz ve bunun için de gereğini yapıyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; diğer taraftan, Türkiye tüm Basel standartlarına tam uyumlu bulunan az sayıda G20 ülkelerinden bir tanesidir bankacılık alanında. Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından geçtiğimiz dönemde yürütülen Düzenleme Tutarlılığı Değerlendirme Programı kapsamında ülkemizin bankacılık mevzuatı uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulunmuştur. Bu özelliğinin muhafaza ettirilmesi ve devam ettirilmesi, biraz önce söylediğim gibi, son derece önemlidir.
Sermaye piyasası açısından bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii, özellikle ekonominin finansmanı açısından büyük oranda yük bankacılık sektöründedir. Bu sektöre bu yükün dağıtılması gerekiyor daha sağlıklı bir finansal sistemin tam olarak hayata geçirilebilmesi için. Son yıllarda bu noktada SPK ve sermaye piyasaları şirketlerimizi fonlamada önemli bir rol üstlenmektedir. Bugün itibarıyla Sermaye Piyasası Kurulunun kaydında toplam 511 şirket bulunmakta, bunların 410 tanesi borsada işlem görmektedir.
Borsada işlem gören şirketleriminiz piyasa değeri yaklaşık 600 milyar lira yani yaklaşık 196 milyar dolardır. Yatırım fonlarının portföy değeri 45 milyar lira, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ise 24 milyar liradır. Portföy yönetim şirketlerinin yönettikleri portföylerin toplam büyüklüğü 110 milyar liraya ulaşmıştır.
Gönüllü bireysel emeklilik sisteminde katılımcı sayısı 6,5 milyona ulaşmış ve bugün itibarıyla fon büyüklüğü de 60 milyar liraya yaklaşmıştır.
Beş yıl öncesinde piyasamızda özel sektör tahvili yok denecek kadar azken özellikle faizlerdeki düşüş ve yaptığımız düzenlemeler neticesinde, şirketlerimize yıllık 300 milyar TL'yi aşan bir kaynak temin etmenin yolu açılmıştır. Yani beş yıl önce hiç olmayan bir kaynak, yeni sermaye piyasası araçları yöntemiyle şirketlerimizin kullanımına açılmıştır.
Bununla birlikte, bunun yanı sıra halka açılmaları ve öz kaynakla finansmanı teşvik etmek için geçtiğimiz yıl Kurumlar Vergisi Kanunu'nda önemli düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemeyle, yeni kurulan şirketler ve faaliyette bulunan şirketler için nakit sermaye artırımı suretiyle gerçekleştirecekleri sermaye artırımlarına vergi matrahından indirim hakkı sağlanmıştır.
Yine, sermaye piyasalarının geliştirilmesi amacıyla, özel sektörümüzün yerli para cinsi ve uzun vadeli borçlanmalarının teşviki ve bankaların faiz riskini daha sağlıklı yönetebilmeleri amacıyla teminatlı bir para piyasası oluşturulması konusunda çalışmalar tamamlanmış ve 14 Ekim tarihinde Borsa İstanbul Para Piyasası faaliyete geçirilmiştir. Bugün itibarıyla hisse senedi, tahvil, yatırım fonu, bireysel emeklilik fonu gibi ürünlere yatırım yapan yatırımcı sayısı 10 milyonu aşmıştır.
Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, şirketlerimizi banka ile finansmana bağımlılıktan kurtarmak ve bankalar üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla alternatif finansman kaynakları çeşitlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede, altyapı gayrimenkul yatırım ortaklığı, gayrimenkul sertifikası, gayrimenkul yatırım fonu, girişim sermayesi fon ve ortaklıkları gibi yurt dışında da başarıyla uygulanan çok sayıda finansal kuruluşa ilişkin düzenleme tamamlanmış ve hayata geçirilmiştir.
Avrupa Birliği Ülkeleri Sermaye Piyasaları Birliği, SPK'nın onayladığı izahnameleri kabul edeceğini ilan etmiştir. Yani bununla Türkiye AB ülkeleri dışında, bu yetkiyi alan ikinci ülke olmuştur. Bu yetki sayesinde, Türk şirketleri SPK izniyle Avrupa Birliği ülkelerinde de hisse senetlerini halka arz edebileceklerdir.
Yine, İstanbul Finans Merkezi Projemiz çerçevesinde, başta altyapı olmak üzere... İstanbul Finans Merkezi'nin kuruluşu için bir miktar gecikmeler olmuştu son yıllarda. Bu açığı kapatmak üzere hızlı bir adım attık. Bu çalışmalar önümüzdeki günlerde de devam edecek. Bu bağlamda, 15 Ekim tarihinde BDDK ve SPK binalarının İstanbul Finans Merkezi'ndeki temelleri atıldı. Diğer kurumlarımız da önümüzdeki kısa süre içerisinde bu projelerini hayata geçirme imkânı ortaya çıkacak ve İstanbul Finans Merkezi Kanunu da en kısa sürede çıkaracağız.
Yine, özellikle uzun vadeli stratejik yatırımların makul bir şekilde finansmanı amacıyla Türkiye Varlık Fonu Yasası'nı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdik ve yasalaşma işlemi gerçekleşti. Bu fon son derece önemli. Dünyanın uzun yıllardan beri başarılı bir şekilde, ülkelerinin kalkınmasına katkı sağlayacak şekilde kullandığı bu fon, maalesef bizde ancak yeni hayata geçirilebildi. Bu fon sayesinde stratejik, teknoloji yoğun ve uzun vadeli projelerin düşük maliyetle finansmanları imkân dâhiline girecektir. Yine, Türkiye Varlık Fonu'nun ülkemiz para ve sermaye piyasalarına yapacağı katkı da son derece önemlidir. Bu fonla piyasalardaki dalgalanmanın yüksek olduğu dönemlerde döviz, para ve sermaye piyasalarımızda stabilizasyon sağlanacaktır. Yeni ve çok güçlü bir oyuncu olarak piyasalarımızda yer alacak ve yatırımcılarımıza daha güvenli bir ortam tesis edecektir. Aynı zamanda, bankalar üzerindeki finansman yükü de ciddi oranda Türkiye Varlık Fonu'nun hayata geçirilmesiyle büyük oranda ortadan kalkacak ve bir rahatlama meydana gelecektir.
Yine aynı çerçevede, aynı mantıkla katılım bankacılığı ve faizsiz finans sistemini de önemli bir gelişme potansiyeli olarak görüyoruz ve özel önem verdiğimiz bir alan. Küresel İslami finans hacmi son on yılda yaklaşık 15 kat büyüyerek 2015 yılı sonu itibarıyla 1,9 trilyon dolara yükselmiştir. Bu faaliyetlerin yüzde 90'ı 9 ülkede toplanmaktadır. Türkiye 7'nci sıradadır. Henüz istediğimiz seviyede değiliz bu alandaki sermayeyi ülkemize kazandırmak amacıyla ama gelişmeler ümit vericidir. Aralık 2005 itibarıyla 292 şube ve 5750 personelle faaliyet gösteren katılım bankaları, Eylül 2016 tarihi itibarıyla 3 kat artarak 942 şube ve 14 bin 200 personele ulaşmıştır. Aktif toplamları 2005 yılında 9,9 milyar lirayken 2016 yılının Eylül ayında 120 milyar TL'ye yükselmiştir ve bugün itibarıyla katılım bankacılığının bankacılık sektörü içerisindeki payı yüzde 4,7'dir. İlk hedef bu oranı yüzde 15'e çıkarmaktır.
Ülkemizi faizsiz finans ürünlerinin küresel merkezlerinden birisi yapmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede, Suudi Arabistan, Malezya ve İngiltere gibi birçok ülkede uygulaması bulunan tüm sukuk türleri SPK tarafından düzenlenmiş ve katılım bankaları tarafından ihraç edilir aşamaya gelmiştir. Bugün itibarıyla, Türkiye'de yaklaşık 450 bin vatandaşımız faizsiz finans ürünlerine yatırım yapmaktadır.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; son olarak BDDK ve SPK'nın bütçe büyüklüklerini arz ederek konuşmamı tamamlayacağım. 2016 yılı Ekim ayı itibarıyla BDDK'nın toplam personel sayısı, 319'u meslek personeli, 33'ü yönetici, 79'u idari personel ve 10'u müşavir olmak üzere, toplam 441'dir. Kurumun giderleri temel olarak denetim alanında yer alan kuruluşların bir önceki yıl sonu bilançoları toplamları üzerinden alınan giderlere katılma payıyla finanse edilmektedir. Kurumun 2017 yılı gider bütçesinde 122 milyon lira personel gideri, 9 milyon lira SGK devlet primi gideri, 82 milyon lira mal ve hizmet alım gideri, 3 milyon lira cari transfer ödemesi ve 169 milyon lira sermaye gideri öngörülmektedir, yer almaktadır. Sermaye giderlerinde öngörülen tutar, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi kapsamında, hizmet binasının yapımına ilişkin olarak konulan ödenekten ibarettir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kaç parası tam olarak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - 169 milyon lira bütçede sermaye gideri olarak öngörülüyor. Bu rakam temelini attığımız hizmet binası için ayrılan rakam.
SPK'ya gelince, SPK'nın personel sayısı, 274'ü meslek personeli, 35'i yönetici, 216'sı idari personel olmak üzere, 525'tir. Bütçe gelirleri 2017 yılı için 127 milyon 592 bin lira olarak öngörülmüş olup bunun yüzde 79'u yani 100 milyon 732 bin Türk lirası sermaye piyasası araçları kayıt ücretlerinden, geriye kalan 26 milyon 860 binlik bölümü 10 milyon TL'si düzenleyici ve denetleyici kurumlara ait paylardan, 14 milyon lirası faiz gelirlerinden ve 2 milyon 860 bin lirası ise diğer gelirlerden oluşmaktadır. Kurulun 2017 yılı gider bütçesinde ise 85 milyon 987 bin TL tutarında personel gideri, 6 milyon 440 bin TL tutarında SGK devlet primi gideri, 24 milyon 88 bin TL tutarında mal ve hizmet alım gideri, 9 milyon 567 bin TL tutarında cari transfer ödemesi, 1 milyon 510 bin TL tutarında sermaye gideri öngörülmüştür. Genel bütçeden BBDK ve SPK'ya bir ödenek tahsisi söz konusu değildir.
Sözlerime son verirken 2017 mali yıl bütçesinin ülkemize, memleketimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.