| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri i) Hazine Müsteşarlığı j) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu k) Sermaye Piyasası Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2016 |
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli bakanlarım, çok değerli milletvekilleri, değerli bürokrat arkadaşlar ve kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, çeşitli konularda burada çeşitli görüşler sunuldu, departmanlarla ilgili değerli başkanlarımızın görüşlerini de dinledik. Ben, bir iki noktayla ilgili belirli saptamaları yapmak istiyorum. Özellikle Türkiye'nin ekonomisindeki gelişmeye paralel olarak hem dünyayla, Avrupa'yla kıyasladığımızda, yapılan eleştirilere rağmen Türkiye ekonomisinin gelişmiş ekonomilerin dışında -ki oradaki büyüme rakamları ve ekonomilerin durumlarını bütçe başladığından beri burada da konuşuyoruz, zaten ekonomik gelişmeleri takip ettiğimizde sıkıntılarını biliyoruz ama- yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler içerisinde Türkiye'nin diğer ülkelerin çok çok üzerinde bir gelişme ve performans gösterdiğini hepimiz biliyoruz yani 3-4 OECD ülkesi içerisinde, dünya rakamları içerisinde en fazla büyümeyi sağlayan 4 ülkeden 1 tanesi.
Yine, dünyadaki diğer -özellikle Avrupa ve Amerika'daki- büyüme rakamlarına -hani orta vadeli plandan bahsedildi, revize edilmesiyle- aynı IMF ve OECD raporlarına baktığımızda, orada da yine çeşitli ekonomi göstergelerinin, özellikle büyüme rakamlarının, enflasyon rakamlarının o ülkelerde, o bölgelerde de aşağıya doğru revize edildiğini görmekteyiz. Ki revize edilen rakamları da ülkemiz rakamlarıyla kıyasladığımızda, çok daha aşağılarda olduğunu görüyoruz.
Tabii, burada, bizim ekonomimiz açısından en önemli kesim olan, ekonomimizin belkemiği olan esnaf ve sanatkârlar ve KOBİ'lerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Özellikle yine bizim iktidarımız dönemimizde esnaf ve sanatkârlara yapılan desteğin, geçmiş dönemlerle kıyasladığımızda çok önemli noktalara geldiğini görüyoruz. 2002 yılında esnaf ve sanatkârlara verilen rakam yaklaşık 153 milyon TL iken bugün 20 milyar TL civarına yaklaşmıştır. Bu dönem içerisinde bu kaynak çok büyük bir anlam ifade etmektedir.
Yine, bu dönem içerisinde 1,3 milyondan fazla esnafa 58 milyar TL hazine faiz destekli kredi, özellikle işletme kredileri kullandırılmıştır. Bu krediler genelde yüzde 50 hazine destekli faizlerle kullandırılırken bu dönem içerisinde yüzde 100 hazine destekli, sıfır faizli kredilerle de bu kesimimizin finanse edildiğini görmekteyiz.
Yine, 2002'yle kıyasladığımızda, hazine tarafından bu faizlerin finansmanı için konulan tutarın 16 milyon TL olduğunu görüyoruz. 2016'da bu rakam 1 milyar 100 milyon. 2017'de de yine bu faiz desteğinin devam edeceğini görüyoruz. Bu rakamın da 1 milyar 300 milyon civarında olduğunu görüyoruz.
Tabii, burada dünyadaki ekonomik, Avrupa'daki ekonomik gelişmelere baktığımızda, yapılan eleştirileri de baz aldığımızda, Türkiye'nin de bundan etkilenmemesi mümkün değil, etkilenmeye de devam edeceğini görüyoruz.
Tabii, yapılan bu desteklerin, bu kesimin, özellikle bizim kendi ekonomimizin, reel sektörün gelişmesi ve cari açığımızın, ekonomik büyümemizin finansmanı anlamında bu kesime yapılan bu önemli desteklerin daha da artırılması doğaldır ama bunu yaparken biz, bu kesimle ilgili daha radikal kararlar alarak, daha geniş destekleri, düzenlemeleri yaparak da bu kesimin ayakta kalmasını sağlayabiliriz.
Özellikle, yine geçmiş dönemde hatırlıyorum, biz, hem Mecliste hem Hazineyle yaptığımız toplantılarda, tabii dünyadaki gelişmelere paralel olarak da artık esnafın -Türkiye'de özellikle- bazı sektörlerin esnaf olarak kaybolmaya yüz tuttuğunu... Gerçi, bu konuda da yine özellikle bazı sektörlerin, sanatların kaybolmaması için sıfır faizli önemli destekler geçmiş yılda, bir önceki yılda o zamanki Başbakanımız tarafından açıklanmıştı ama söylemek istediğim, bazı sektörlerin, sanatların, ister istemez dünyadaki gelişmelere paralel olarak kaybolduğunu görüyoruz. Bu kesimlerin hem ayakta kalmaları ya da daha büyüyerek gelişen teknolojiyle beraber firmalarını, işletmelerini devam ettirebilmeleri için birleşmeleri gerekiyor. Bu konuda Hazinemizin ve ilgili kurumların, özellikle KOSGEB'in veya işte, Hazinenin ilgili birimlerinin bu düzenlemeleri bir an önce yapması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle birleşmeyi teşvik edecek ve bu kullandırdığımız kredileri biraz daha bölgesel bazda ve ürün bazında yapmamız konusunda geçmiş dönemde de önerilerimiz olmuştu. Ben burada tekrar tekrarlıyorum: Sayın Başbakan Yardımcım, yani İstanbul'da bu rakamı belirli bu esnafa, bir de doğrudan temin yoluyla da verdik yani daha önce esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla verirken, kooperatif olmayan yerlerde de esnafa direkt, yine aynı sübvansiyonlu bir şekilde verdik. Bu önemli destek sağlıyor ama bu destekleri Anadolu'da, özellikle göçün yoğun olduğu, işte terörün olduğu yani bu açıkladığımız 23 ildeki bu ekonomik paketin biraz da altını doldurarak bu konuda, bu anlamda, buralarda bu esnafı destekleme anlamında... Çünkü, kaybolmaya yüz tutmuş sanatların ya da bazı sanatların Anadolu'da hâlâ devam ettiğini ama bunların artık İstanbul'da tamamen bittiğini, kapandığını görüyoruz. Hani, orada bunları canlı tutmak yerine, oralara bu anlamda destek vermek yerine, daha çok Anadolu'daki bu sektörleri ayakta tutmak, bu sektörleri bir araya getirerek yeni iş sahaları ve birlikte, bu esnaf kapatmadan birkaç esnafın bir araya gelerek bu işletmeleri devam ettirmeleri çok önemli.
Bunları hep konuşuyoruz ama uygulamada bu konularda gerçekten sıkıntılar var. Mesela Kredi Garanti Fonu'nda yani mevcut Kredi Garanti Fonu ve Hazine Garanti Fonu'nda uygulamada ciddi şekilde sıkıntılarımız var. Yani dünyada belirli yerlerde, mesela İtalya'da, bildiğim kadarıyla 7 tane falan Kredi Garanti Fonu var. Yani biz de hâlâ senelerdir bir TOBB'un kurduğu Kredi Garanti Fonu var; bir de 2008'deki krizde yine o Kredi Garanti Fonu üzerinden Hazine destekli kredi garanti sistemini çalıştırmaya çalıştık. Yani kısmen faydası oldu ama çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Bunun biraz daha sermayesini artırarak bu kefalet kredi garanti fonlarını çok aktif şekilde hizmete sokmamız lazım.
Burada BDDK'ya düzenlemeler anlamında çok önemli görev düştüğünü düşünüyorum. Yani biz sadece bu işi "İşte, Kredi Garanti Fonu'muz var." ya da sermayesini artırarak değil, uygulamada fiilen bazı kolaylıkları getirmemiz gerekiyor. Yani özellikle esnaf için, KOBİ'ler için uygulamada düzenlemeleri yaparak, BDDK tarafından bunların kredi karşılık oranlarında, risk teminat dengelerinde bu düzenlemeleri süratle yaparak ,yeni bir kredi garanti fonu kurarak... Ki ihracatla ilgili var. Burada tamamen baktığımız zaman içinde, yine, yürümesi çok zor gözüküyor. Dolayısıyla, bunları bir an önce, özellikle bu kriz döneminde firmalarımızı ayakta tutmak, işsizliği önlemek, göçü önlemek anlamında, özellikle Anadolu'daki firmalarda, bunu aktif bir şekilde uygulamamız gerektiğini düşünüyorum.
Yani, burada, bu kredi garanti fonlarından bahsederken gerçekten şu an firmaların en büyük sıkıntılarından bir tanesi teminat konusu. Yani, bunu iki taraflı düşünmek gerekiyor. Bankacılık kesimi kendine göre haklı, uygulamada firmalar da bu anlamda yapılan düzenlemelerde geçen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Kavcıoğlu, lütfen tamamlayın.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Teşekkür ederim Başkanım.
İki tarafın da bu haklılığını BDDK düzenlemeleriyle halletmemiz gerektiğini düşünüyorum. Karşılıklar Kararnamesi'nin bu dönemde kesinlikle değişmesi gerektiğini, sürelerin... Firmalar zor durumda. Yapılanmaya geliyorlar, yapılanmaya gelen firmalarda yapılandırabilmeniz için Basel kriterleriyle de tabii, kendi içerisinde bir sürü dengeleri var ama mesela, doksan günlük süreyi biraz uzatabiliriz yani firmalara orada biraz daha nefes aldırabiliriz. Dolayısıyla, bu anlamdaki düzenlemelerde biraz hızlı davranmamız gerektiğini düşünüyorum.
Merkez Bankamız bu anlamda çok güzel değişiklikleri zamanında yaptı. Ben özellikle 15 Temmuz ve sonrasında -Merkez Bankamıza teşekkür ediyorum- çok anında, yerinde ve gerekli kararları alarak, hem faiz anlamında hem bankalara likidite anlamında rahatlatacak kararlar alarak hem o günkü, 15 Temmuzun o psikolojik ortamı içerisinde hem ondan sonraki gelişmelerde çok yerinde kararlar alarak, hem bankacılık sektörünü hem piyasayı hem de reel sektörü destek anlamında çok önemli kararlar aldığını düşünüyorum ve kendisine teşekkür ediyorum.
Burada aynı şekilde BDDK'yle ilgili yine birkaç şey söylemek istiyorum. Yani, burada bankaların SYR problemi var. Bizde şu an SYR problemi gözükmüyor ama sonuçta bankalardan istediğimiz şeyleri bankacılar yerine getirdiği zaman, SYR problemi olmaması için düzenlemelerimizi biraz kendi içerisinde çalışarak halletmemiz gerekiyor. İşte, biz Meclisten işletme rehiniyle, ticaret rehiniyle falan ilgili şeyi çıkardık, bunun altını doldurmamız lazım. Karşılıklar Kararnamesi'nde teminat risk dengesinde kesinlikle bunun düzenlemesinin yapılması gerekiyor. Yoksa, uygulamada zaten buna bir engel yoktu. Buradaki temel şey, bankacıların bu konudaki neye imtina ettiklerine bakıp BDDK tarafından bu düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor. Tabii, burada en önemli şey de Sayın Başbakan Yardımcım, Bankalar Kanunu'ndaki zimmetle ilgili konuyu düzeltmemiz gerekiyor. Yani, hem biz bankacıların bu anlamda sektörde reel sektöre yardımcı olmasını istiyoruz hem firmaların sıkıntılı olan firmalara vade uzatımıyla, teminatları hafifleterek kredi vermelerini isterken bunun karşılığında, tabii, bankacıların karşılaştığı sıkıntıları göz ardı etmememiz lazım ki uygulamada bu pratik hâle gelsin. Bunun önündeki en önemli engel de Bankalar Kanunu'ndaki zimmet suçudur. Onun bence bir an önce düzeltilmesi çok önemli.
BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Tam bir şey söyleyecektim, unutturdun Başkanım. Ya bu süreyi biraz geniş tutun, şeyi bozduğunuzda söyleyeceğimizi de unutuyoruz.
Yani, SYR'yi rahatlatacaklar anlamında söylüyorum. Mesela, nedir? Aklıma geliyor, pratikte tartışılabilir. Yani, şimdi biz mesela teminatsız bir kredi verdiğimizde SYR'yi nasıl olumsuz etkiliyorsa teminatlı ve uzun vadeli verdiğimiz bir kredi de olumlu etkilesin. Yani, bunu mesela pratikte tartışabiliriz. Biz kredilerin kendi içerisindeki derecelendirme ve risk teminat dengelerini çok spesifik, geleneksel bir şekilde tutuyoruz ama Türkiye'de altmış-altmış beş günlük mevduatla biz yedi yıl vadeli, beş yıl vadeli, hatta tüketici kredilerinde on yıl vadeli krediler veriyoruz. Bunu veren bankacıları bu anlamda yani işin pratik tarafında ödüllendirmemiz lazım. Bu kredinin biz on yıl batmayacağını düşünüyorsak, teminatında da konut olduğunu düşünüyorsak niye SYR'yi olumlu etkileyecek şekilde düzenleme yapmıyoruz? SYR'ye olumlu anlamda katkı... Özellikle ticari kredilerde -biraz önce söyledim- biz yatırım kredilerinde teminatlı çalışıyoruz ağırlıklı, bütün bankalar, uzun vadeli olduğu için. E, şimdi, uzun vadeli veriyorsunuz, teminatlı veriyorsunuz, bunun SYR'yi olumlu etkileyecek anlamda düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun gibi çoğaltılabilir, zamanı almamak için çok detaya girmiyorum ama çok spesifik örneği bu.
Ben Halkbank'tan geldim, bundan önce Halk Bankasında Genel Müdür Yardımcısıydım. Mesela, bizim esnaf kefalet kredileri... Kredi garanti fonuyla kredi verdiğinizde sıfırdır ama esnaf kefaletle verdiğinizde bunun SYR'si neden sıfır olmuyor? Ve bunların batık oranına bakılabilir. Yıllardır bunun batık oranı yüzde 1'in çok çok altında, yüzde sıfıra yakındır. Şimdi, böyle bir bulgu var önümüzde, böyle bir uygulama var ama şimdi, Halk Bankası 20 milyar bu konuda kredi vermiş. Şimdi, kamu bankası, bundan biz reel sektöre destek istiyoruz. Şimdi, böyle bir sorumluluğu almış bir bankanın önündeki 20 milyar krediyi rahatlatacak düzenlemeyi niye yapmıyoruz? Biz bunu BDDK'yla çok da görüştük. Yani, bizden bile giden arkadaşlar o koltuğa oturunca birden şey kesiliyorlar. Hatta başkan bizim genel müdürümüzdü, tartışıyorduk, gitti BDDK Başkanı oldu, biz bunu ona anlatamadık. Yani, bu bence kısa sürede çözülecek bir konu.
BAŞKAN - Evet...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Toparlıyorum Başkanım.
Bunun gibi düzenlemeler üzerinde arkadaşların çalışarak...
Şu an dünya bir sıkıntı içerisinde. Bankacılık sektörü dünyada korkunç sıkıntılı. Muhalefetten eleştiriler geldi bankacılıkla ilgili. Türkiye'de bankacılık sektörü gerçekten son on beş yılda çok iyi yönetiliyor, çok iyi gidiyor. Bizim de sektör olarak dünyadaki sıkıntıları yaşamamamız için şimdiden bu düzenlemeleri yapmamız gerekiyor. Önlem alacak düzenlemeleri bir an önce yapmak lazım, illa sıkıntı yaşadığımızda değil.
Bir şey daha aklıma geldi Başkanım, onu da söyleyeyim. Ben çok konuşan birisi değilim, söz aldığımda hemen bir dakikayla da...
BDDK'yla ilgili ben başkanımıza da yine fikirlerimi daha sonra aktarırım geniş olarak.
Hazineyle ilgili, mesela, biz faiz indirimiyle ilgili gerçekten... Muhalefet eleştiriyor ama Cumhurbaşkanını, bence siyasetin bu anlamdaki söylemleri Merkez Bankasının bağımsızlığını etkileyen konular değildir ama direkt Merkez Bankasıyla ilgili söylediğim şeyler bağımsızlığı etkileyebilir ama şu: Mesela, bizim devletin, işte, TMSF'nin paraları var, hazinenin paraları var. Geçen konuşulmuş galiba ama mesela, bu illa son noktada değil. Bu paraları biz en yüksek faizle bankalara veriyoruz, sonra da bankaların faizleri düşürmesini bekliyoruz. Biz önce bu hareketi yapıp, devletin 200 milyarın üzerindeki -bildiğim kadarıyla- ki sadece devletin değil, bazı devlet gibi, mesela odaların, TOBB'un var, ATO'nun var, İstanbul Ticaret Odası yani bütün odaların, bunların eğer böyle bir... Çünkü reel sektör bundan faydalanacak faizler düştüğünde. Şimdi, hepimiz cennete gitmek istiyoruz ama kimse ölmek istemiyor. Yani, hem düşük faizle kredi kullanmak istiyoruz ama elimizdeki mevduatı da en yüksek faize bağlamaya çalışıyoruz. Bunu vatandaştan istememiz zor olabilir ama kurumlardan, devletin direkt kurumlarından ve yarı özerk kurumlardan bu konuda, özellikle bu dönemde destek isteyerek reel sektöre önemli bir destek sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.