KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa) - Sayın Bakanım, sizin şahsınızda bütün Millî Eğitim camiasını saygıyla selamlıyorum.

Özellikle şahsınız ve Bakan Yardımcımız açısından da en kolay ulaşabildiğimiz Bakanlık olması açısından, sorunlarımıza duyarlı olmanız açısından sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Değişiklikten önce mi sonra mı?

MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa) - Ben her zaman doğruları söylerim, vicdanıma göre konuşurum Mehmet Bey. Özellikle Orhan Bey, sağ olsun, bu noktada gece gündüz demeden bizim telefonumuza cevap veriyor. Bunu vicdanıma göre ifade ediyorum.

Sayın Bakanım, tabii Millî Eğitim konusu çok önemli. Eğer bir ülkeyi işgal etmek istiyorsanız o ülkenin eğitim sistemiyle oynamanız gerekir. Zaten emperyalistlerin en çok oynadığı sistem de millî eğitim sistemidir. Daha önceki konuşmalarımda da ifade etmiştim, İngilizlerin Hindistan'da matematik diye logaritma cetvelini ezberletmesi boşuna değildir.

Eğitim noktasında Türkiye ciddi manada mesafe kat etmiştir. Özellikle son on yılda 10 milyar TL'den 122 milyar 414 milyon TL'ye ulaşması ve Türkiye bütçesinin yüzde 20 oranında Millî Eğitime ayrılması çok büyük bir başarıdır. Ben ülkem adına gurur duyuyorum, ülkemin eğitime önem vermesi, eğitimi öncelikli kurum hâline getirmesi çok önemlidir.

Bununla beraber, bizim eğitim, araştırma, AR-GE yatırımına ciddi manada öncelik vermemiz gerekiyor Sayın Bakanım. Eğer biz teknolojide ve bilimde arzu ettiğimiz noktaya gelmezsek her zaman bağımlı olacağız, her zaman ithalatçı bir ülke olacağız, her zaman beyin göçü meydana gelecektir ve bizim yetişmiş insanlarımız dışarıya transfer olacaktır. Hemen hemen her alanda bunu görüyoruz. İnanın ki bir seracılıkta yetişmiş mühendislerin bile Rusya tarafından davet edilmesi, daha yüksek ücretlerle orada istihdam edilmesi bizim için bir ayıptır, değil ki daha yüksek seviyedeki bilim adamlarımızın gitmiş olması...

Şimdi, ben Şanlıurfa'yla, Türkiye'yle ilgili böyle birtakım değerlendirmeler yaparak eğitim konusunu ele almaya çalışacağım.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli, en büyük bakanlıklarından biri olan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım. 2014 yılında yapılan nüfus sayımına göre Türkiye nüfusu 77 milyon 694 bin 904, Şanlıurfa 1 milyon 845 bin civarında ama her yıl nüfusumuza 1 milyon ilave oluyor. Şu anda Türkiye nüfusu 80 milyon civarında ve Şanlıurfa nüfusuysa 1 milyon 960 bin. Ancak, Suriye hadisesinden sonra, özellikle Kobani'den sonra yaklaşık olarak 500 bin civarında Suriyeli geldi ve bizim nüfusumuz bir anda yüzde 25 oranında arttı. Şu anda Şanlıurfa'nın nüfusu 2,5 milyon civarında.

Tabii, okullaşmada Türkiye'nin ve Şanlıurfa'nın bazı değerlerini kıyasladığımızda 2015-2016 öğretim yılında EĞİTİM-SEN'e göre okullaşma oranına baktığımızda okul öncesi, 3-5 yaş arasında Türkiye'de 33,26, Şanlıurfa 26,94. İlkokulda Türkiye ortalaması 94,87, Şanlıurfa 98,44; burada Şanlıurfa Türkiye ortalamasının üzerinde, özellikle ilkokulda okullaşma oranımız yüksek ama ortaokulda Türkiye 94, Şanlıurfa 90, ortaöğretimde Türkiye 79 -yaklaşık80- Şanlıurfa 59. Dolayısıyla, lise seviyesine geldiğimizde bir anda okullaşma oranımız gerilere düşüyor. Dolayısıyla, bu noktada bunun sebeplerine baktığımızdaysa özellikle bölgenin ekonomik yönden seviyesinin düşük olması bunda en önemli amillerden biri olarak geçiyor.

Yine, öğretmen başına düşen öğrenci sayısına baktığımızda, Türkiye'de ilkokullarda 18, Şanlıurfa 26; ortaokullarda Türkiye 15, Şanlıurfa 19; ortaöğretimde Türkiye 13, Şanlıurfa 16. Derslik başına düşen öğrenci sayısına ilk ve ortaokul baktığımızda Türkiye 25, Şanlıurfa 34, ortaöğretimde Türkiye 23, Şanlıurfa 24. Biz ortaöğretimde Türkiye ortalamasına yakınız, burada ciddi bir başarı elde etmişiz.

Yine, Türkiye'deki ilk, orta, lise öğrenci sayısına baktığımızda Türkiye'mizde 61.201 okulumuz olduğunu istatistiklere göre tespit ettik. Öğrenci sayımız 15 milyon 714 bin 748, Şanlıurfa'daysa 614.864, evet, 614.864 öğrencimiz var, birçok ilin nüfusundan çok daha büyük. Dolayısıyla, nüfusumuzun üçte 1'i ilkokula gidiyor. Baktığımızda, yine Şanlıurfa nüfus ortalaması olarak Türkiye'de en genç illerden biri, yaş ortalaması 19.

Evet, tabii yine Bakanlığınızın öğretmen sayısına baktığımızda bizim rakamlarımıza göre: 930.205 öğretmenimiz varmış.

Şanlıurfa'daki öğrenci sayısını Türkiye'yle kıyasladığımızda yüzde 3,91 yani yüzde 4 olduğunu görüyoruz öğrenci sayımızın, bu noktada da bayağı yüksek bir orandayız. Şanlıurfa'daki derslik sayısı 17 bin 496 olup derslik başına düşen öğrenci sayısı yaklaşık 34, 35 kişi seviyesinde gidiyor. Burada Türkiye ortalamasının üzerindeyiz, bunun da sebeplerini sizler de çok iyi biliyorsunuz Sayın Bakanım, arz etmiştik, biz merkezde arsa üretemiyoruz, özellikle gecekondu bölgelerinden ötürü. Sizin de bütün çabalarınıza rağmen bu sorunu çözme noktasında arzu ettiğimiz seviyeye gelemedik ama yine sizin desteklerinizle inşallah bu sorunu çözeceğimize inanıyorum.

Evet, biz, tabii bazı değerler noktasında Türkiye'nin gerisindeyiz. İlkokulda 1 öğretmene düşen öğrenci sayısı bakımından Türkiye 81'incisiyiz, ortaokulda 1 öğretmene düşen öğrenci sayısı bakımından Türkiye 79'uncusu, ortaöğretimde Türkiye 79'uncusu. Tabii, bunun sebeplerine baktığımızda, özellikle bizde doğum oranlarının çok yüksek olması -Türkiye'nin 2 katı- bunda önemli bir faktör. Terörden dolayı Türkiye'deki diğer illerden Şanlıurfa'ya göç olması, artı, Suriyelilerin ilavesinden dolayı ciddi manada biz bütün çabalarımıza rağmen arzu ettiğimiz noktaya gelemiyoruz. Bu noktada, tabii, ben Bakanlığınıza özellikle teşekkür ediyorum. Son on yılda, Türkiye Cumhuriyeti döneminde atanmış olan bütün öğretmen sayısının yüzde 400'ü oranında derslik yapılmasına rağmen arzu ettiğimiz noktaya gelemedik. Yani, bu noktada Bakanlığımız, Urfa'ya çok özel önem veriyor. Bu noktada, dediğim gibi, yüzde 400 oranında derslik yapılmış olmasına rağmen -özellikle 2011-2014 döneminde 250 okulun temeli birden atılmıştı- nüfus artışına yetişemiyoruz.

Tabii, taşımalı noktasında da baktığımızda, Türkiye'deki taşınan öğrencilerin sayısı oran olarak yüzde 7,86; Şanlıurfa yüzde 16,99 yani yüzde 17. Özellikle taşımalı eğitim noktasında da ciddi bir sıkıntımız var.

Tabii, taşımalı eğitimi, Sayın Bakanım, daha önceden de şahsınıza arz etmiştim, Sayın Bakan Yardımcınız Orhan Bey'e arz etmiştim. Ciddi manada burada arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadığını görmekteyiz. Eğer bu sistemi biraz daha revize edebilirsek yani orada okullara bütçe ayırmak yerine, özellikle taşınan öğrencinin ailesine biz destek çıkarsak ve öğrencilerin ailesi bu servislerle anlaşırlarsa hem daha devam olur. Bir de bunu yaparken devam eden gün sayısına göre bunlara ücret vermek... Yani, kaç gün devam etmiş? Bu kadar gün ücret verilirse hem öğrenci devam eder hem de aileler anlaşmış olur, bu noktada birtakım rantların önü kesilmiş olur. Ben bölgemden çok iyi biliyorum, ciddi manada bu sistemin istismar edildiğine müşahit olmaktayız.

Tabii, yine önemli sorunlarımızdan biri, malum, Sayın Bakanım, mevsimlik işçi noktasında. Diyelim ki Türkiye'de 32 bin öğrenci mevsimlik işçilikten dolayı aileleriyle beraber gidiyor, bunun 23 bini Şanlıurfa'dan. Yani, yüzde 75 oranında özellikle mevsimlik işçilikten, tarımdan kaynaklanan bir şekilde öğrencilerimiz dışarıya gidiyor ki bana göre bu rakam çok daha yüksek; kayıtlı olmayanlar var, bildirilmeyenler var. Tabii, bu neyi getiriyor? Diyelim ki tam okulların açıldığı dönemde çocuklar dışarıda veya derslerin bitimine yakın aileler çocuklarını alıp götürüyorlar, çocuklar sınavlara giremiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - İki dakika uzatıyorum.

MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa) - Ben biraz zaman rica edeceğim sizden, konum çok uzun, her zaman da konuşmuyorum.

Girdikleri sınavlarda başarısız oluyorlar. Zaten Şanlıurfa'nın eğitim noktasında geri kalma sebeplerinden biri de mevsimlik tarım işçiliğinden kaynaklanıyor. Tabii, bu bir ulusal sorundur. Aslında, dediğim gibi, Bakanlığımız bu konuda çok hassas. Bir çalıştay da yapmışlardı, beraber katılmıştık. Bunu ele almamız lazım. Ama, bunu nasıl çözeriz? Özellikle, bu mevsimlik tarım işçilerinin gittiği bölgelerde eğer orada okullar yapılırsa ve onlara diyelim ki bir istihdam ortamı sağlanırsa zannedersem çözüme katkı sağlanmış olur. Yoksa, bu çocuklarımız gittikçe heba olmaktadırlar. Eğitim noktasında, dediğim gibi, ilkokullardan liselere doğru çıktıkça okullaşma oranı azalıyor.

Tabii, Suriyeliler konusu da bizim için çok önemli. 500 bin Suriyelimiz var. 614 bin Şanlıurfalı öğrenci dışında 56 bin Suriyeli öğrenci de okullara gidiyor. Ben teşekkür ediyorum. Daha önce de bunu arz etmiştik. Özellikle mademki bu vatandaşlarımız buradalar, mademki bizim millî egemenliğimiz altındadırlar ve biz bunlara her türlü imkânı sağlıyoruz, o hâlde kendi müfredatımıza göre, Millî Eğitim müfredatımıza göre eğitim vermeliyiz ve muhakkak Türkçe öğrenmelerini sağlamalıyız. Şu anda ilkokullarda ve ara sınıflarda süreli öğrencilerimiz alındı ama bu diğer sınıflarda ise Türkçe sayısını artırmamız gerekiyor. Eğer Türkçe öğrenirlerse burada kaldıklarında hem diyaloğumuz daha iyi olacaktır; bunlar, aynı zamanda, geri döndüklerinde de Türkçe bildiklerinden dolayı hem kültürel ilişkilerimiz hem ticari ilişkilerimiz devam edecektir. Biz orada Türkiye dostu bir toplum meydana getirmiş olacağız. Suriyeliler konusu bizim için çok önemli. Dediğim gibi, 500 bin...

Tabii, eğer bu önümüzdeki süreç içerisinde biz tekli öğretime geçersek, öğleden sonraki dönemleri özellikle bu kardeşlerimize ayırırsak... Çünkü, bulundukları okul ortamlarını gezdik, çok sağlıklı değil, dar sınıflarda... Bazı sınıflarda 50-60'a çıkıyor, bazı sınıflarda daha az.

Özellikle, tabii, bu öğretmenlerimizin ücretlerinin de 600 ila 900 TL arasında değişmiş olması da ciddi manada bunları ekonomik olarak sıkıntıya sokuyor. Bunların ücretlerinin de artırılması, iyileştirilmesi sağlanırsa çok iyi olur.

Tabii, okullardaki idarecilerin muhakkak bizim Millî Eğitime bağlı öğretmenlerimiz olması lazım. Birçoğu da zaten öyle. Türkçe öğretecek öğretmenlerimizin de yine bizim Millî Eğitim müfredatındaki arkadaşlarımızın olması gerekiyor. Bu, bizim için çok önemli.

Ben yükseköğrenimle ilgili özellikle bir iki hususa da değinmek istiyorum Sayın Bakanım. Kendim meslek yüksek okullarında yıllarca idarecilik yaptım, 3 okul kurmak nasip oldu bize. Sınavsız geçiş sistemi tam bir problemdir Sayın Bakanım. Özellikle, "Nasıl olsa biz meslek lisesinden sonra meslek yüksek okulunda okuyabiliriz." diyorlar ve sınavsız bir şekilde geliyorlar, bu da eğitimin kalitesini ciddi manada düşürüyor, seviyeyi ciddi manada düşürüyor ve üniversite yerelleşiyor. Oysa, Türkiye'nin her tarafından insanların gelmesi lazım, orada insanların kaynaşması lazım, birbirini tanıması lazım, dost olması lazım. Ben arzu ederim ki Türkiye'nin her tarafından insanlar benim üniversiteme gelsinler ve benim gençlerim de Türkiye'nin değişik şehirlerine gitsinler, o insanları tanısınlar, yerelleşmesinler, üniversal bir kafa yapısına sahip olsunlar. Bu, kaliteyi de düşürüyor ve üniversiteler yerelleşiyor. Muhakkak ve muhakkak Sayın YÖK Başkan Vekilim, bunun revize edilmesi gerekiyor. Geçen sene de ben YÖK Başkanımıza bunu arz etmiştim, ifade etmiştim, sistemin değerlendirilmesi lazım. Daha önce YÖK'ün yapmış olduğu bir toplantıya ben katılmıştım. Orada Türkiye'den gelen 80 meslek yüksekokulu müdürünün tamamı bu sistemin değiştirilmesi gerektiğini söylemesine rağmen, o İsa Eşme döneminde, YÖK Başkan Vekili döneminde "Hayır, biz bunu devam ettireceğiz." gibi bir mantıkla hareket ettiler. Bana göre, bu noktada inatlaşmamak lazım. Tabii ki meslek liselerinden gelen öğrencilere katsayı olarak belli bir ilave puan verilmesi sağlanabilir ama geleceklerse muhakkak sınavla gelsinler. Bu çok önemli.

Bir diğer husus, bu şartlı eğitim yardımı. Teşekkür ediyorum, özellikle tabii kız çocuklarına pozitif ayrımcılık yapılıyor ama bu mevsimlik tarım işçileri noktasında biz biraz daha bu rakamı artırabilirsek, aileler bunları eğer şehirde bırakırlarsa veya kendi mekânlarında bırakırlarsa, götürmezlerse bu durumda bizim eğitim seviyemizin daha yükseleceğini düşünüyorum. Çünkü, sonuçta bu çocuklar da birer tarım işçisi, bundan dolayı götürülüyor. Götürüldüklerinden dolayı da gerekli, yeterli eğitimi alamıyorlar. Bu da hem ortaöğretimde hem de üniversitede ciddi manada seviyeyi düşürüyor.

Tabii, bu arada da 65 yaşını dolduran üniversite öğretim üyeleri, malum, emekli oluyor ama başka bir üniversitede çalışırlarsa bunlara ilave süre veriliyor. Tabii, bir öğretim elemanının yetişmesi kolay değil Sayın Bakanım. Terörden dolayı da birçok öğretim elemanımız doğudaki üniversitelere gitmek istemiyor. Eğer biz bunları kendi üniversitelerinde tutarsak ve bu yaş sınırlamasını bu hocalarımız için kaldırırsak zannedersem kalite daha da artmış olacak. En verimli çağlarında bu insanlar emekli oluyor. Bunun da eğitim öğretim noktasında, hoca noktasında ciddi bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Benim daha ilave etmem gereken birçok konu var ama sonradan şahsınıza ben dosya hâlinde arz ederim.

Ben teşekkür ediyorum. Özellikle, dediğim gibi, eğitime olan duyarlılığınız, bölgemize olan duyarlılığınız bizim için çok önemli.

Tabii, öğretmen noktasında bu sözleşmeli öğretmenler çok iyi oldu. 2.700 civarında Şanlıurfa'ya öğretmen verdiniz ama hâlâ 3 bin civarında bizim açığımız var. Bu sistem uzun bir süre devam ederse zannedersem ileriki aşamada sıkıntımız azalır. Çünkü, belli sebeplerden dolayı -gelen öğretmenlerin bende istatistikler var, zaman darlığından dolayı veremiyorum- 2014 yılında gelenin 7 katı gitmiş, 2015 yılında gelenin 4 katı gitmiş. Eğer bu sözleşmeli öğretmenler olmamış olsaydı bizim şu anda açığımız 5 bin civarında olurdu.

Tabii, muhakkak öğretmen akademilerinin, eğitim akademilerinin kurulması çok önemli. Daha öncelerde öğretmen liseleri ciddi manada kaliteli öğretmen yetiştiriyorlardı, sonra bu sistem değişti. 1979 ve 1980'li yıllarda üç ayda öğretmen yetiştirilmesi hadisesi Türkiye eğitimine verilmiş en büyük darbelerden biridir. Öğretmen liselerine ve öğretmen liselerinden de öğretmen akademilerine eğer öğrenciler alınırsa ben eğitimin ileriki aşamada ciddi manada kalitesinin artacağını düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.