| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, Bakanlığın çok değerli yöneticileri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, 2017 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığındaki görevinizde de başarılar diliyoruz.
Sayın Bakanın sunumunun, yaklaşık olarak 201 sayfadan oluşan sunumunun önemli bölümünü dinledik, okuduk ama benim için önemli olan, acaba Sayın Bakanın bu sunuş kitabındaki söyledikleri mi geçerli; yoksa, Sayın Bakanın Türkiye'nin en köklü okullarından olan Kabataş Lisesinin çiçeği burnunda müdür yardımcısı Şakir Voyvot'un sözleri midir millî eğitim politikasını belirleyen? Sayın Bakanlığın atamış olduğu müdür yardımcısı diyor ki: "Bütün okullarımızın imam-hatip lisesi gibi olması zamanı geldi." Yetmiyor, "Elhamdülillah, dağı taşı imam-hatip lisesi dolduracağız." diyor. Hızını alamıyor sayın müdür yardımcısı, bütün liselerin kapısında Anadolu Gençlik Teşkilatının olması gerektiğini söylüyor. Yine hızını alamıyor, bundan yirmi beş sene sonra İslami hükümlere geçmiş ülkelerinin haberlerini kutlayacaklarını ekliyor. Şimdi, Sayın Bakanın söyledikleri mi geçerlidir; yoksa, Türkiye'nin en önemli liselerinin birine atamış olduğu Müdür Muavini Şakir Voyvot'un söyledikleri mi geçerlidir? Bana göre, Sayın Bakanın söyledikleri değil, Şakir Voyvot'un söylediklerinin çok daha geçerli olduğunu düşünüyorum, üzülerek söylüyorum.
Fizikte, matematikte, kimyada, edebiyatta, yabancı dil öğreniminde dünya sıralamalarında en gerilerdeyiz. Kendi dilinde okuduğunu anlamada bile 65 ülke arasından 41'inci sıradayız. Yani çocuklarımıza Türkçeyi bile öğretemiyoruz, öğretemiyorsunuz. Bu ülkede eğitim, yok denecek duruma gelmiş durumda, üniversitelerimizin durumu içler acısı. Bu eğitim sistemiyle, gelişen dünya şartlarına ayak uydurabilecek, topluma, ülkeye, dünyaya değer katacak nesiller yetiştirmek neredeyse imkânsız durumda. Hâl böyleyken iktidarın tek bir gündemi var, dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek, müdür muavininin ve Sayın Cumhurbaşkanının söylediği gibi. Dindar nesil yetiştirerek nereye varacağız, nereye varacaksınız, ne elde edeceksiniz kimse bilmiyor. Fakat dindar nesil yetiştirme saplantısı öyle bir noktaya vardı ki eğitimdeki içler acısı tabloyu görmelerini engelliyor. AKP, bu saplantı yüzünden bütün bir eğitim sistemini felç etti. Ülkemizin birkaç eli yüzü düzgün, başarılı okulu bu saplantı yüzünden yok ediliyor, yok edilmek üzere.
Sayın Bakan, lütfen, bu ülkenin çocuklarını hep birlikte rahat bırakalım, onların geleceklerini heba etmeyelim. Onları sefil bir hayata mahkûm etme çabasından vazgeçin, vazgeçelim. Çocukların, bırakın dindar olup olmayacaklarına, neye inanıp inanmayacaklarına bu çocuklar kendileri karar versinler. Özgür iradeyle, akılla, mantıkla seçilmemiş bir din anlayışı kime ne sağlayacak? Akıllarını kullansınlar, mantık süzgecinden geçirsinler. Sorgulayarak, araştırarak kendi iç dünyalarındaki ihtiyaçlarına göre bir tercihte bulunsunlar. Zaten Kur'an-ı Kerim'imiz özgür iradeyle, akılla bir tercihte bulunmayı yüceltmiyor mu? İnanç böyle bir şey değil mi? Allah herkesin dindar olmasını isteseydi herkesi dindar olarak yaratmaz mıydı? Onun yapamadığını yapmayı siz ve iktidarınız hangi mantıkla kendine hak görüyorsunuz? Bir müdür muavini nasıl bunu kendine hak görüyor? Onun insanlara bahşettiği özgür iradeyi bu çocukların elinden almaya niçin kalkışıyorsunuz? Derdiniz, derdimiz nedir? Herkesi dindar yaparak nereye varacaksınız? Sizin yönteminizle, zorla empoze edilen dindarlık bu çocukların hayatlarına nasıl bir değer katacak? Gelişen günümüz dünyasında değer üretip yaşanılabilir hayatlar kurmaları için verili dindarlık onlara ne sağlayacak? Matematik öğretemiyoruz, fizik, edebiyat, felsefe, yabancı dil, hatta, Türkçe öğretemiyoruz ama "Dindarlık öğretelim." diyorsunuz. Bütün bunları öğretmeyip de din öğrettiğiniz zaman hayatın temel vazgeçilmezi olarak dini görüyorlar. Böyle bir dindarlık onların neyine yetecek? Onların dindarlığından bir ülke, bir toplum ne yarar sağlayacak? Kocaman bir hiç Sayın Bakan. Çünkü dindarlığın, bireyin kendinden başka kimseye bir faydası yok. Ülkeler, dünyada ürettikleri değerler sayesinde var olurlar, güç kazanırlar.
Düşünmeyi, sorgulamayı, çalışmayı, her alanda eğitim almayı, değer üretmeyi değil dindar olmayı yüceltiyorsunuz. Dindarlığı bir parola sembol hâline getiriyorsunuz. "Biz ne yapıyoruz, bu yaptığımızla ülkeyi nereye taşıyacağız?" diye kendinize hiç soruyor musunuz Sayın Bakanım? Günümüz dünyasında dindarlıkla bilimde, sanatta, edebiyatta, teknolojide mesafe katetmiş, değer üretmiş, insanların yaşamlarını kolaylaştırmış tek bir ülke var mıdır? Var mı söyleyin Sayın Bakan? Yoksa niye takıntınız yüzünden ülkeyi sefil bir geleceğe mahkûm ediyoruz, ediyorsunuz? Bunu görmüyor musunuz Sayın Bakan? Görmemekte neden direniyorsunuz AKP Hükûmeti? Yaşadığımız son olaylar bize bunu bir kez daha göstermedi mi? Sizin "dindar nesil" dediğinize bir başkası "altın nesil" dedi. O, sorgulamayan, düşünmeyen o altın nesil bugün ne hâlde ve ülkemize neler yaptılar bunu hep birlikte izliyoruz. Bu takıntınız yüzünden bütün eğitim sistemi felç olmuş durumda. Ülkede bütün sorunlarımızın dindarlıkla çözüleceğini düşünen insanlar artık her yerde söz sahibi. Herkes dindar olursa ülkede hiçbir sorunun kalmayacağını sanıyorsunuz, sanmaktasınız. Çünkü dindar insanların ahlaklı olacağını, dinin bu insanlara Allah korkusu aşılayacağını ve dolayısıyla, bu şekilde bütün sorunların üstesinden geleceklerini düşünüyorsunuz. Dindarlığın insanı ahlaklı yapıp yapmadığına, Allah korkusu dediğimiz duygunun insanları suç işlemekten caydıracak bir işleve sahip olup olmadığına zerre kadar bakmıyorsunuz. Bunu görmeniz için başka yere bakmanıza, bakmamıza hiç gerek yok. On dört yıllık iktidarınız her şeyiyle ortada Sayın Bakan. Dindarlıkla bir ahlak, bir terbiye kazanamamış insanların bütün toplumu dindarlıkla terbiye edeceğini sanmanız gerçekten çok üzücü. Gerçekten, hiç düşünmüyor musunuz? Gerçekten, dindarlığın, ileri sürdüğünüz gibi işlevi olup olmadığına hiç bakmıyor musunuz, bakmayacak mıyız? Kendinize, etrafınızdaki dindar arkadaşlarınıza, dindarlığı toplumsal ve siyasal sorunların çözümünde bir yol gören ülkelerin durumuna hiç mi bakmıyorsunuz? Bütün bunlara baktığımızda ne görüyoruz, ne görüyorsunuz? Dinin, dindarlığın insan üzerinde sizin sandığınız gibi bir etkisi varsa, milyonlarca Müslüman'ın durumu ortada, onlara niçin yapmıyor bu etkiyi? "Ama yanlış anlıyorlar, dini doğru yaşayamıyorlar, o yüzden Müslümanlar bu durumda." kolaycılığına kaçmaktan kurtulup meselenin üzerine derinlemesine ne zaman düşüneceğiz, ne zaman düşüneceksiniz? Herkes mi yanlış anlıyor, herkes mi eksik yaşıyor? Eğer öyleyse milyonlarca insanın yanlış anladığı veyahut da tam olarak yaşayamadığı bir dini getirip toplumsal meselelerin odağı yapmak size ne kadar doğru geliyor? Dinin en net kuralları bile insanlar üzerinde kötülükten caydırıcı bir etki göstermiyor, neden, niçin? Mesela, din, yolsuzluk, hırsızlık yapmayın dediği hâlde bütün Müslüman ülkelerin yolsuzluk sıralamasında en üst sıralarda olmasını neyle açıklıyorsunuz, neyle açıklayacağız arkadaşlar?
Din, defalarca hukuk, adalet vurgusu yaptığı hâlde dünya hukuk devletleri sıralamasında ilk 80 ülke arasında bir tane bile Müslüman ülke olmamasını neyle izah edeceğiz, neyle izah edeceksiniz? Din, işi ehline verin dediği hâlde adam kayırmanın, iltimas geçmenin dindarlar arasında bu kadar yaygın olmasını neyle açıklıyorsunuz? On dört yıllık iktidarınız döneminde bunların tamamını gördük. Zaten kurulan kumpaslarla liyakat sahibi, bilgi sahibi insanların tamamı tasfiye edildi, altın çocuklar getirildi. Altın çocukların yaptığını da hep birlikte 15 Temmuzda gördük.
Din, bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir dediği hâlde İslam dünyasında oluk oluk kan akmasını, dindarların birbirlerinin kafalarını kesmelerini, kanını içmelerini neyle açıklıyoruz, neyle açıklayacağız arkadaşlar? Peki, hiç düşünmüyor musunuz din, insanları niçin terbiye etmiyor, niçin onlara bir ahlak vermiyor? Allah korkusunun her şeyi çözeceğini sanıyorsunuz. "Allah korkusu" diye bir şey varsa dindarlar Allah'tan niçin korkmuyor, siz yaptığınız bu hukuk dışı uygulamalardan neden korkmuyorsunuz arkadaşlar?
Özellikle kapattığınız okullar dâhil olmak üzere, bütün kapattığınız okulları imam-hatip yaptığınız hâlde, İzmir'de Fatih Koleji'nin 2.500 öğrencinin okuduğu okulu 200 kişilik imam-hatibe çevirdiniz arkadaşlar. Mesela eğitimde dindarlıkla nereye varacaksınız? Nasıl bir eğitim sistemi kuracaksınız ki dünyada rekabet edebilir bireyler yetiştireceksiniz?
Sayın Bakan, dünyada 17'nci veyahut da 18'inci ekonomi olduğumuz hâlde, neden NASDAQ'da yani ileri teknoloji firmaları borsasında tek bir şirketimiz yok? Yunanistan'ın 20, İsrail'in 70'i aşkın şirketi bu yüksek teknoloji pazarında at koştururken biz neden yokuz? Neden dünyanın en fazla ileri teknoloji çıkaran kentleri arasında İstanbul yok, Konya yok, Kayseri yok, Maraş yok, İzmir yok, Bursa yok, Denizli yok, sizin iliniz Sivas yok? Arkadaşlar, dâhiler neden bizim topraklardan çıkmıyor? Bu soruları girişimcilere sorarsanız alacağınız yanıt tek bir kelime olacaktır, eğitim.
Yıllardır "Laik eğitim sistemi çok kötü." diye feveran edip duruyorsunuz. On dört yıldır iktidardasınız, dindarlık takıntınız yüzünden eğitimi daha da berbat hâle getirdiniz. Yapabildiğiniz tek şey, imam-hatip açmak ve insanların çocuklarını o okullarda eğitime zorlamaktır. Ne öğreteceksiniz o çocuklara? Siyer, hadis, tefsir. Sonra, bunları öğrendiklerinde ne olacak, nereye varacak bu çocuklar? Dünyada nasıl bir varlık gösterecekler? Nasıl rekabet edecekler?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, ilave süre vereyim, toparlarsanız...
Son cümlelerinizi alayım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Eğer dinin böyle bir etkisi varsa tek bir İslam ülkesinde niçin göstermedi bu etkisini? İslam dünyasında tefsirin, hadisin âlâsını öğreten medreselerden mezun insanlar din adına birbirini boğazlıyorlar Sayın Bakan, din onları niçin insan yapmadı? Sanatta, ticarette, bilimde daha birçok alanda dindarlığı esas aldığınızda nereye varacaksınız, nereye varacak bu ülke? O yüzden mi siyasi hayatınızın en büyük darbesini, kendini dindar olarak tanımlayan bir topluluktan yediniz? Mesele sadece Türkiye değil Sayın Bakan, dindarlıkla bir yere varabilmiş, tek bir sorununu çözebilmiş tek bir Müslüman ülke var mıdır Sayın Bakanım? Yaşanabilir hayatlar kurabilmiş tek bir İslam ülkesi var mıdır? Bakınız, "Eğer başka bir ülkede yaşamak zorunda kalsaydınız bu hangi ülke olurdu?" sorusuna bütün Müslüman halklarının büyük çoğunluğunun bir Batı ülkesini söylemesini neyle izah edeceğiz arkadaşlar? 50 küsur ülkeye gidin sorun "Hangi ülkede yaşamak istersiniz?" dediğinizde bunların hepsi Batı ülkelerinde yaşamayı tercih edeceklerdir. Peki, neden, niçin, niçin kimsenin aklına bir Müslüman ülkede yaşamak gelmiyor bu ülkelerde?
Diğer taraftan, herhangi bir konuda örnek gösterebileceğiniz tek bir Müslüman, dindar topluluk var mı dünyada arkadaşlar? Varsa söyleyin, nerede bunlar? Yoksa niye olmuyor, niçin İslam dünyası, Müslüman topluluklar bu hâlde? Kendi aralarındaki mezhep sorunlarını bile çözemeyen, bundan dolayı birbirinin kafasını kesen dindarlar dindarlıklarıyla hangi sorunları çözecekler? Bir düşünün, hangi sorunları çözebilirler değerli arkadaşlar? İslam ülkelerindeki bu geri kalmışlık, bu sefil tablo tesadüf müdür yoksa? Tesadüf değil, olmuyor, çünkü din bireysel inanç meselesi, her insanın zekâsına, karakterine göre onda şekil alıyor, her insan dini farklı anlıyor, farklı yorumluyor. Bundan dolayı da din, toplumsal meselelerde norm yapıldığında iç çatışmaları artırıyor ve o ülkeyi, o topluluğu çürütüyor. Benim anladığım dini yorum en doğrusu diyerek çatışmaktan, kavga etmekten bir yol alamıyorlar. Bugün ülkeyi yitirip bitiren Cemaat-AK PARTİ kavgası da bundan başka bir şey değil arkadaşlar, bir iktidar kavgası. "Dindarlık" dediğiniz şey ülkede bütün insanları birbirine düşman etti. Bunu göremeden hâlâ "Bütün okulları imam-hatip yapacağım." diye tutturmanız akıl alır gibi değil. Bunun en son örneği de, işte Türkiye'de birçok okulda 15 Temmuz sonrasında kapatılan ve imam-hatibe çevrilen okullardır. Farz edin ki Türkiye'de milyonlarca öğrenciyi -ilk, orta, lise, hepsini- imam-hatibe gönderdiniz, bütün üniversiteleri kapattınız, ilahiyat fakültesi yaptınız. Türkiye'nin sorunlarını çözer mi? Türkiye'yi dünyanın en saygın, en itibarlı bir sanayi ülkesi yapabilir mi? İşte, geçtiğimiz günlerde Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanını bütçesinde konuştuk, WhatsApp denen grubu kuran 53 kişilik gencecik insanlar. Peki, bu topraklarda WhatsApp'ı kuracak beyinler neden yetişmezler, niçin olmaz? Çünkü üniversite akademisyenleri düşüncelerinden dolayı tutuklanırsa gözaltına alınırsa, herkes tornadan çıkmış gibi aynı tip insan olarak yetiştirilirse Türkiye'nin geleceği önümüzdeki dönemlerde çok daha parlak olmayacak.
Her şeye rağmen 2017 bütçesinin Bakanlığınıza ve ülkemiz çocuklarına, eğitime hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.