| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu d) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu e) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .11.2016 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla ilgili bizim Niğde iline yalnızca binalar anlamında bir fayda sağlandığı görülüyor çünkü geçtiğimiz gün yaşanan bir örnekten yola çıkarak bilgilendirmek istiyorum. Niğde Bor ilçesinde hamile anne adayı aniden rahatsızlaşıyor ve gece saat 22.30'da Niğde'de özel bir hastaneye götürüyorlar. Daha önce düşük yaptığı için hamilelik dönemi doktor takibinde. Doktor muayene ediyor, acil ameliyata alınması gerektiğini söylüyor ancak özel hastanede yeni doğan yoğun bakım ünitesi yok. Sevki gerekiyor, o hastanede doğum hâlinde çocuğun hayati tehlikesi var. Doktor 23.00 sıralarında 112'yi arayıp acil hastane bulmalarını istiyor. Sabaha karşı saat 03.30 olmuş daha hastane bulunamıyor, 112'den de ses gelmiyor. Aile çaresiz, 112'den ses gelmediği için doktoru sıkıştırıyorlar, doktor girişimlerde bulunuyor. Bu ünite Niğde Devlet Hastanesinde olduğu hâlde oraya da hasta kabul edilmiyor. Sonuçta, hasta, acil durum nedeniyle Niğde'ye tam dört saat uzaklıktaki Kahramanmaraş'taki bir hastanede yer bulunarak sevk ediliyor, tesadüfen anne sağlıklı durumda ama çocuk şimdi Maraş'ta. Erken doğum yapıyor, çocuğun üç aya yakın kıpırdamadan orada kalması gerektiği belirtiliyor ve şu anda çocuk Maraş'ta aile, ailevi durum nedeniyle Niğde Bor'a dönmüş durumda. Bize sık sık Kayseri ve Ankara'dan hastane talepleri geliyor, biz de milletvekilleri olarak hemşehrilerimize buralardan yer ayarlamaya çalışıyoruz, bu konuda bizim Kayseri vekilimizin de -arkamda- çok katkısı oluyor, ona da çok teşekkür ederiz. Niğde'de yatak da bulunamıyor, hastaların tedavisiyle ilgili sıkıntımız da var ama bizim Salık Bakanımız vardı Doğan Baran -Allah rahmet etsin- onun döneminde bu işler çözümlenmişti. Herhâlde bakansız kalmak bizim Niğde'yi biraz şey bıraktı.
Şimdi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesi için 2015'te Resmî Gazete'de karar yayınlandı. Yalnız, bilgilendiğim kadarıyla Sağlık Bakanlığına ait devlet hastanesinin Bakanlıkla ortak kullanımı için bir protokol imzalanması gerekiyormuş, bir yıldır sizde bekliyormuş, Bakanlık bunu imzalamamış.
İçme sularıyla ilgili bir şeyler söyleyeceğim ama sonra söyleyeyim. Önce, içme sularında kullanılan asbestli borular 2010 yılında yasaklandı ancak bu borular yasaklanmasına rağmen, asbestli borulardan su sevkiyatı yasaklanmasına rağmen, şu an belediyelerde hâlihazırda bu borular kullanılıyor. Bunun yanında, şu anda kentsel dönüşüm nedeniyle büyük kentlerde yapılan yıkımlarda, geçmişte kullanılmış asbestli malzemelerin yarattığı tozlar havaya karışarak insanların teneffüs etmesine neden oluyor. Bu bağlamda Bakanlık olarak bir çalışma yürütülüyor mu? Çevrede insanların etkilenmesine açık asbestle birlikte oluşan bu tür tehlikeye karşı bir çalışma yürüyor mu, var mı? İçme sularındaki asbestli boruların kontrolü yapılıyor mu?
Bağımlılıkla ilgili mücadeleyi de burada belirttiniz, 8 bakanlığın uyuşturucuyla mücadele konusunda bir kurul oluşturduğunu belirtiyorsunuz ama on üç yılda uyuşturucu yüzde 670 oranında artış gösteren bir ülke durumuna geldik. Bonzai 10 yaşındaki çocukların kullanımına kadar indi. Şu anda bizim kendi bölgemizde dahi bazı yerlerde sokağa çıkmak riskli çünkü çocuklar uyuşturucu kullanıyorlar, çok yayıldı. Bununla ilgili, benim geçmişte görev yaptığım bir kurumda eğitim çalışmaları, benzer uygulamalar yapıyorduk ama buna katılım da düşük oluyor, insanların bu yönden evine gidip ulaşmak gerektiğini düşünüyorum.
Bir de tuzla ilgili söylediğiniz bir konu var. Tuzun kullanımının azaltılmasının yanında, şu anda Tuz Gölü Konya'nın 1.100 fabrika atığıyla birlikte kanalizasyonunun bağlı olduğu bir yerdir. Burası bir kapalı havza. Şimdi, ekmekte, zeytinde, peynirde kullanılan bu tuzların, eğer rafine edilmemiş tuzsa, insan sağlığı açısından da kontrolü gerekiyor. Bu anlamda da Türkiye'de bir denetim mekanizması yok. Devlet Su İşleri, bildiğim kadarıyla, şimdi Konya'ya, Tuz Gölü'ne bu akıntıyı kesti ama geçmişte olan, batak olarak çöküntü yapmış atık ve kirlilik hâlihazırda orada bulunuyor.
Niğde eski Devlet Hastanesi binası boşaltılmış ve bina kullanılamayacak, harap durumu düşmüştü. Bununla ilgili, Sayın Bakana bir soru yönelttim. Mevcut taşınmaz üzerindeki binaların tadil edilmek suretiyle İl Sağlık Müdürlüğü, Halk Sağlığı Müdürlüğü ve bağlı birimlerin bulunduğu sağlık tesisi binası olarak kullanılacağı yönünde bana bir yanıt verdi. Ancak Valilik bunun böyle olmadığını söylüyor. Kentin ortasında uyuşturucu kullananların kullandığı bir binaya dönüştü ve bu binanın camı, çerçevesi kırıldı, bir sürü de zarar verildi. Bakanlık diyor ki: Burayı biz kullanacağız. Valilik diyor ki: Biz aldık, biz kullanacağız. Ne olacaksa bir an önce bunun da gerçekleşmesini diliyoruz.
Ayrıca, içme sularında damacana kullanımıyla ilgili sınırsızlık getirildiği yönünde basında bir bilgi okudum. Zaten içme sularında kullanılan ambalaj malzemelerinin çoğunun insan sağlığına zararı yanında tüm kaynak sularının tam teşekküllü hastane, laboratuvar kontrolleri düzenli olarak yapılamıyor bu ülkede. Ne yazık ki, ben orada çalıştığım için, neyin nasıl olduğunu bildiğim için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürer, lütfen son cümlenizi alayım.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bu konuda bir çalışma yürütülüyor mu?
Teşekkür ederim.