KOMİSYON KONUŞMASI

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kıymetli Bakanım, müsteşarım, müsteşar yardımcılarım, Sevgili Bakan Yardımcım, sayın genel müdürlerim, Sağlık Bakanlığımızın çok kıymetli çalışanları, değerli vekil arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ben, öncelikle Sağlık Bakanımıza, ülkemize sağlık alanında yapmış olduğu büyük hizmetlerden dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Sağlık Bakanımız sağlık alanında tabiri caizse ülkemize çağ atlatmıştır. Kısa bir dönem yurt dışında bulundum bu yaz, İngiltere'de. Oradaki sağlık sistemindeki sağlık hizmetlerine ve ilaca erişim inanın ki bizim ülkemizden daha yavaş. Bir sürü formalitesi var ve hem sağlık hizmetlerine hem de ilaca ulaşmak çok da kolay değil ama bizim ülkemizde, oluşturulan sağlık sistemi sayesinde hem sağlık hizmetlerine hem de ilaca erişim son derece kolay; bunu vermek istedim. Amerikan sağlık sisteminden zaten son derece iyiyiz, onu anlatmaya gerek yok.

Değerli arkadaşlar, geçen toplantıda, bundan önceki Plan Bütçe toplantısında, başımdan geçen bir hadiseyle geçmişteki sağlık sisteminin vahametini ortaya koymuştuk. O zaman Müezzinoğlu Bakanımız vardı, şimdi Sayın Bakanımız burada huzurlarımızda. Biz, o hikayeyi kısa bir anlatalım, fazla uzun değil, geçen seferki gibi olmasın ama: Sene 1999 29 Haziran, Zonguldak Alaplı ilçesi belediye başkanlığı yaptığım esnada bir eşkıyanın silahlı saldırısına uğradım ve adam üzerime 8 adet kurşun sıktı. Bunlardan 5'i isabet etti, 4 kurşun girdi, çıktı, kurşunun bir tanesi kemikte kaldı. 9 tane delikten mütemadiyen kan fışkırıyor. Bu hâldeyken Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesine apar topar kaldırıldık. Tabii, hastanemizde damar cerrahisi olmadığından bizi hemen damar cerrahisi olan, mikrocerrahi olan bir hastaneye sevk etmek için kollarını sıvadı oradaki sağlık görevlileri, doktorlarımız, başhekim. Hastane bize ambulans veremedi çünkü uygun ambulans yoktu, bu eski 200'lük Dodge'lardan bozma bir ambulans vardı. Başhekimimiz de dedi ki: "Siz bu ambulansı alırsanız, bu, yolda kalır. Siz kan kaybından ölürsünüz." "Peki, bizim ne yapmamız lazım?" dedik. Dedi ki: "Özelden, şuradan buradan bir ambulans bulun, onunla biz sizi gönderelim İstanbul'a." Bir hasta nakil aracı bulduk -ambulans değil değerli arkadaşlar, bizim belediyemize yurt dışından işçilerimiz Renault marka ikinci el bir ambulansı hediye etmişler- bizi koydular arabanın içerisine fakat Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ilçe belediye başkanı görevi başındayken silahlı saldırıya uğramış, ne doktor verdiler başımıza ne hemşire ne de bir hasta bakıcı. Bizim bir tane eczacı belediye meclis üyesi vardı, belki o işe yarar, yollarda bize yardımcı olur diye onu yanımıza aldık ve İstanbul'a doğru yola çıktık. Düzce Konuralp sınırlarında kolumuzdaki serum iğnesi çıktı -tıbbi anlamı nedir ben bilmiyorum, o terimleri söyleyemiyorum- bunu sokmamız lazım tekrar damar yoluna. "Nerede hastane var?" dedik. Dediler ki: "İşte, burada -o zaman Düzce Üniversitesi yoktu- Bolu İzzet Baysal Abant Üniversitesine bağlı Düzce Hastanesi var, oraya gidelim, orada taktırırız." Neyse, haber verdik, gittik. Bir tane hemşire hanım geldi -benim kan kaybından şuurum falan flu hâle gelmiş- bana dedi ki: "Sayın Başkan, siz BAĞ-KUR'lu musunuz, sigortalı mısınız, yoksa Emekli Sandığına mı mensupsunuz?"

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Başkanım, ambulansı sen niye almadın?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Belediye başkanları ambulans almış, sen başkansın, niye almadın?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Canım çıkmak üzereyken "Hemşire hanım senin SSK'nı da, BAĞ-KUR'unu da, Emekli Sandığını da... Ben burada ölüyorum." dedim, o korkuyla, tabii o şeyi taktı, aslında takması yasak. Niye? Biliyorsunuz yani, sigortalılar devlet hastanesine gidemezdi, BAĞ-KUR'lular da sigorta hastanesine gidemezdi. Üç gün evvelden işverene hastaneye gitme kâğıdı yazılır, efendime söyleyeyim, bir sürü bunun...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Örnek uymadı.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Ya, vallaha uymadı ya!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Niye uymadı?

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Uymaz, yapma ya!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - On numara uydu.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - O hemşire hanıma haksızlık yapıyorsun, o doktorlara haksızlık yapıyorsun.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Hayır, benim başıma gelen şey bu.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sen acilsin, hasta değilsin.

SALİH CORA (Trabzon) - O yaşadığı şeyi anlatıyor.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Hayır, sistem, sistem...

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Bunu bize anlatma!

BAŞKAN - Lütfen hatibe müdahale etmeyelim, sözünü bitirsin...

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Ben, sadece, arkadaşlar, tartışma yapmak için değil, bu seçilmiş...

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sağlık çalışanına burada hakaret etme.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Hayır, hakaret etmiyorum, ben doğruyu söylüyorum. Doğruyu söylüyorum kardeşim.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Yapma ya!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Birincisi bu, bunu yaşadık değerli arkadaşlar.

BAŞKAN - Hatip süresi içinde konuşuyor.

Lütfen, devam edin Sayın Çaturoğlu.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - İkincisi, küçük bir çocuktum, sık sık anjin olurdum yani bademciklerim şişerdi ve yüksek...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, Başkanım, burası anıların anlatılma yeri değil, burası Plan Bütçe Komisyonu...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sizi ilgilendirmiyor o.

BAŞKAN - Şimdi süresini kullanıyor sayın hatip.

Lütfen devam edin.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Değerli arkadaşlar, sağlıkta yaşanan skandalları anlatıyorum. İşinize gelmiyor tabii, onları da biliyorum yani.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sizin anlattığınız skandal zaten, olmayan bir şeyi söylüyorsunuz.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Skandal bunlar yani. Bunları yaşadığım için söylüyorum arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu, üç dakikanız kaldı. Siz, lütfen, devam edin.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Sataşmadan dolayı ek süre istiyorum.

Şimdi, burnumda damar çatladı apar topar yine o zamanki devlet hastanesine götürdü anam babam beni ve ben kan kaybından ölmek üzereyim, doktora amcam diyor ki: "Bu çocuğa bir an evvel bak." Doktor dedi ki: "Ben size muhtaç değilim, siz bana muhtaçsınız. Ben istediğim zaman bakarım." Böyle o günleri yaşadık biz. Şimdi bana doktorların itibarının kurtarılmasından bahsediyor bazı arkadaşlar. Doktorlar, AK PARTİ iktidarı döneminde itibarlarına kavuşmuşlardır, yoksa eskiden ne olduğunu herkes biliyor; bıçak parası, kurban parası... Ben çok biliyorum ameliyat olabilmek için ineğini satan, devesini satan, koyununu satan köylülerimizi. Bunlar yanlış değil, bunların hepsi tescilli şeyler.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Evini satıyor, evini!

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sağlık çalışanlarının üzerine... Hepsini aynı kategoriye koyamazsınız, sağlık çalışları vefakârca...

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Yok, sistem böyleydi, sistem.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Hayır, sistemle ne alakası var?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Değerli arkadaşlar, şimdi, elhamdülillah, Allah'a çok şükürler olsun ki... Aramızda yok şu anda, Savaş Ay gösterdi hastanenin durumunu.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Savaş Ay olsa!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Onları anlatmaya, girmeye gerek yok. Hani, kuyrukları falan filan, onlara gerek yok.

Şimdi, elbette ki sağlıkta sorunlarımız vardır, her şey mükemmel olmayabilir ama şu anda Türkiye'nin sağlık sisteminin dünyanın en iyi sağlık sistemlerinden birisi olduğunu da burada size söylemek istiyorum.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) - Sistemi konuşalım, sağlık çalışanlarına hakaret etme.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Sistemi konuşuyorum ben.

Efendim, iğne yapmadan doktor olanlar, kadavra görmeden doktor olanlar... Ya, bunlar efsane, böyle bir şey olmaz yani iğne yapmadan, efendim kadavra görmeden doktor olunur mu? Bunlar efsane şeyler. Bunları söylemeye gerek yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Milletvekilleri, bakanlar yurt dışında niye tedavi oluyor o zaman?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Bir arkadaşımız Vakıf Gurebadan bahsetti. Vakıf Gureba geçmiş zihniyetler tarafından zorla vakıftan alınarak SSK'ya verildi, bunu bilmiyor muyuz? Ama Allah'a şükürler olsun ki şu anda Türkiye'de ne kadar hastane varsa, Vakıf Gureba dâhil olmak üzere, hepsi fakire fukaraya, garibe gurebaya bakıyor. Eskiden bir tane Gurebamız vardı, şu anda binlerce Vakıf Gurebamız var. Allah başta Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanlarımızdan ve Sağlık Bakanlarımızdan, özellikle de Sayın Recep Akdağ'dan razı olsun binlerce kere. Ha, sıkıntımız var mı? Var. Maalesef ihale sistemimiz iyi değil, ihale sistemimiz berbat. Ondan dolayı da sağlık tesislerimizin bir kısmını bitiremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu, lütfen toparlar mısınız.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Bir tanesi de, Çaycuma Hastanesi. Maalesef kötü müteahhitlerin eline düştüğü için bir türlü bitiremiyoruz. İnşallah, o ihale sisteminde de köklü bir değişiklik olur da en ucuz parayı verene değil de, işi, doğrusuyla, hakkıyla yapan insana bu ihaleler verilirse bu sistemde de böyle tıkanıklıklar meydana gelmez diyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çaycuma köprüsünde kaybolan insanlar hâlâ daha bulunamadı. Yazık yahu!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - 2017 yılı bütçesinin, hem Bakanlığımıza hem ülkemize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum. Sayın Bakanım başta olmak üzere, tekrar bütün Bakanlık çalışanlarımıza da hayırlı çalışmalar ve muvaffakiyetler diliyorum. Cenab-ı Allah yâr ve yardımcımız olsun diyorum.