KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlarımızın değerlendirmelerini, önerilerini, eleştirilerini dikkatli bir şekilde dinledim ve gerçekten, haklı oldukları birçok husus var. Onun için, ben de faydalandım. Teşekkür ediyorum.

Yani, akademisyenlerimize yaptığımız bu iyileştirme bir haksızlığın giderilmesi olarak ifade edildi, doğrusu ben de katılıyorum. Dolayısıyla, o çerçevede bakmak lazım.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız dediler ki: "Hiç olmazsa kariyer uzman yardımcısı düzeyine çıkartalım araştırma görevlilerini." Biz de inanın aynı şekilde düşündük ve birazcık üstüne çıkardık yani bugün Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı biliyorsunuz çok önemli bir kurum, eski DPT, işte Kalkınma Bakanlığı, Maliye yani bunlar hakikaten Türkiye'nin köklü, önemli yani nitelikli insan çekme noktasında çok önemli kurumları. Bunlarla şimdi araştırma görevlilerimiz rekabet edebilecek bir ücret, minimum... Yani bu bir. Dolayısıyla, onu yapıyoruz. Yani yeterli değil, doğrusu, hani bütün bunlar, hepsi biraz imkân meselesi ve denge meselesi ama önemli bir iyileştirme yapıyoruz, özellikle üniversitelerimize daha nitelikli insanların çekilmesi noktasında. Bence güzel bir düzenleme çünkü hazineyle, maliyeyle yarışabilir bir noktaya gelecek, daha yukarı hatta, o şekilde belirledik.

Ben çok kısa bir süre -bilginiz olsun diye söylüyorum- mülkiyeden mezun olduktan sonra... Benim de ufak bir hikâyem var, müsaade ederseniz. Tabii, benim babam okuma yazma bilmiyordu. Annemi çok erken yaşta kaybettim. Babam okuma yazma bilmediği gibi hatta Türkçe de bilmiyordu garibim. Onlara birileri demiş ki: "Mülkiyeden mezun olanlar kaymakam oluyor." Tabii, kaymakamlık bizim o bölgede çok önemli bir makam, hakikaten çünkü köydesiniz, o kadar önemli ki hiç görmemişsiniz yani kaymakam önemli.

BAŞKAN - Size "kaymakam" demişler, mülkiyeye girenler vali oluyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Hayır, şöyle: Birileri "Bu adam buradan mezun olunca kaymakam olabilir" veya "Kaymakam olacak." falan demiş. Tabii, ben mezun olduktan sonra hiçbir kamu sınavına girmedim, hiçbir sınava girmedim çünkü çok değerli kardeşimizin kabul etmediği teklifi ben ettim. Bir çiftçi çocuğu olarak, Yahya Tezer'in "Gel, araştırma görevlisi ol." teklifini ben kabul ettim. Hakikaten de uzun bir güvenlik soruşturması sonunda -o zamanlar sekiz, dokuz ay falan sürdü- beni de aldılar. Tabii, bir süre sonra Millî Eğitim Bakanlığının bir sınavı açıldı, bu yurt dışı öğretimle ilgili. Ben de o heyecanla gittim, girdim. Kazanmışım. Gittim, babama anlatacağım yurt dışına gideceğim diye. Ne anlatacaksınız? Gittim, hakikaten ben İngiltere'ye gideceğim dedim. "Niçin gidiyorsun?" dedi. Ben ilim öğrenmek için gidiyorum dedim. Master deseniz, doktora deseniz anlatması zor okuma yazma bilmeyen bir insana. Ben ilim öğrenmeye gidiyorum dedim, hiç inandırıcı bulmadı beni. Samimi olarak söylüyorum, bir bağdaydı ve eline bir avuç toprak aldı "Senin gözünü ancak bir avuç toprak doldurur, burada kal, hiç olmazsa bu köye, bize bir faydan olsun." falan dedi ve o şekilde ayrıldık, bir daha da göremedim, Allah rahmet eylesin.

Şimdi, araştırma görevlilerinin sıkıntılarını ben biraz biliyorum yani ben çok kısa bir süre de olsa araştırma görevlisi oldum mülkiyede ve sıkıntıların farkındayım. Bu düzenleme üniversitelerin sorunlarını çözmüyor, amenna. Yani, Sayın Keskin güzel güzel ifade ettiler. Benim öyle bir iddiam da yok çünkü benim alanım da değil ama ücretlerde gerçekten önemli bir iyileştirme çabası içerisindeyiz.

Şimdi, belki kendimizi iyi anlatamadık, müsaade ederseniz şöyle söyleyeyim: Bu yükseköğretim tazminatını bahsettiğimiz rakamlar çerçevesinde herkes alacak yani profesör, doçent, yardımcı doçent ayda net 726 lira ilave alacak. Araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, okutmanlar da ayda 835 lira ilave alacak. Bu kesin yani bunu alacaklar. Bu bir.

Bir de akademik teşvik dediğimiz sistem var, bu da somut birtakım kriterlere bağlanacak kesinlikle yani orada subjektif bir yaklaşım olmayacak.

Amacımız, gerçekten, bilim camiasında, akademide, bir miktar da uluslararası çalışmalara teşvik etmek, patenttir, endüstriyel dizayndır, makaledir vesaire bu konularda gerçekten...Yani, dedik ki böyle bir şey de olsun. Çünkü Türkiye'de maalesef -sizler benden daha iyi biliyorsunuz- kamuda performansa dayalı bir sistem yok, keşke olsaydı, keşke iyilere daha çok para versek. İnanın o zaman kamuya hizmet kalitesi de artar. Yani, ben bunu çok istiyorum.

Şimdi, burada da bir profesöre minimum 219, maksimum 731 lira, dolayısıyla, minimum 945 lira ile 1.457 lira arasında potansiyel olarak bir ilave maaş söz konusu. Bu fena değil, bu, aslında birçok arkadaşımızın tekliflerinde var olan, gündeme getirdiği rakamların da üzerinde, bunu görelim yani. Mesela, bir doçentin performansında, yine dediğim gibi, muhtemelen 923 lira ile 1.384 lira arasında bir artış olacak. Yardımcı doçent 902 lira ile 1.311 lira ilave, araştırma görevlisi 989 ile 1.347 lira arasında, öğretim görevlisi, okutmanlar vesaire 967 lira ile 1.270 lira arasında... Yani, dolayısıyla, yükseköğretim tazminatı belki sınırlıdır fakat teşvik unsurunu da dikkate aldığımız zaman, fena olmayan, gerçekten sizlerin de aslında tekliflerinde üç aşağı beş yukarı, belki bu şekilde değil ama üç aşağı beş yukarı tasarladığınız rakamlar bu çerçevede.

Şimdi, bu tasarı hazırlanırken, doğru söylüyorsunuz, biz öğretim yardımcılarının bir kısmını unutmuşuz, o bizim teknik bir hatamız, onu düzelteceğiz. Dolayısıyla, ben de zaten konuşma metninde belirttim, bütün oradaki uzman arkadaşlara, diğer kesimlere yönelik, sizlerle ortak bir teklif verelim, aynı şeyi, araştırma görevlisine ne veriyorsak ona da onu verelim. Dolayısıyla, doğru bir tespit, onu yapalım.

Şimdi, Sayın Zozani taşradaki üniversitelerden, oradaki üniversitelerin nitelikli eleman çekmede zorluk çekebileceğinden biraz bahsetti. Şimdi, bizim şu anda uygulamada olan araştırma görevlisi geliştirme ödeneklerimiz var. Mesela, Adıyaman'da -örnek olarak söylüyorum- üniversitede bir araştırma görevlisi maaşına 827 lira ilave para alıyor, şu an itibarıyla. Ağrı'da 1.148 lira alıyor, Artvin'de 850 liraya kadar alabiliyor. Muş'ta yine 1.102 ile 1.148 lira arasında, Hakkâri'de 1.148 lira alabiliyor. Dolayısıyla, bu bahsettiğimiz düzenlemelerden bağımsız olarak, bu bahsettiğimiz yani nispeten az gelişmiş... Yani dolayısıyla, bir araştırma görevlisi Hakkâri'de şimdi belki 4.400 lira alacak belki. Profesörler mesela, ben çok iyi biliyorum, liste var burada, baktım, mesela Adıyaman'da bir üniversite profesörü bugün Ankara'daki bir üniversite profesöründen 2 bin lira daha fazla alacak. Yani, dolayısıyla değişiyor, ben sadece araştırma görevlilerinin rakamlarını söyledim. Dolayısıyla, o hususu da dikkate alıyoruz. Tabii ki yeni kurulmuş üniversitelere bizim ciddi bir şekilde, öğretim elemanı noktasında, öğretim görevlisi noktasında cazip imkânlar sunmamız lazım.

Değerli arkadaşlar "Başka ülkelerde böyle bir sistem var mı?" diye soruldu, doğru bir soru. Benim bir miktar akademik backgroundum olduğu için, bir miktar da kendi ilgim olduğu için biliyorum yani YÖK'ün yaptığı çalışmalardan bilgim yok ama Amerika'da ve İngiltere'de üniversitelerin her birinin -hepsinin var mı yok mu bilmiyorum ama birçok üniversitenin, ben biliyorum- değişik performansa dayalı ödeme sistemleri var yani üniversitelerin kendilerinin var. Dolayısıyla, hani topyekûn oralarda YÖK türü bir mekanizma olmadığı için orada üniversiteler kendileri... Mesela, belki uç olacak ama Harvard'ın bir vakfı var, Harvard Vakfında şu anda herhâlde en az 50 milyar dolarlık bir birikimleri var çünkü ben eskiden finans sektöründe çalışırken bazen gidip o fonlara da sunum yapıyordum şu ülkeye yatırım yapın bu ülkeye yatırım yapın şeklinde yani oradan hatırlıyorum. Birçok üniversitenin bu çerçevede yapılanması var. Aslında, bizim de tekerleği yeniden keşfetmememiz lazım ama şu anda YÖK var, onun için, benim alanım değil, ben yorum yapmayayım. Ama, aslında üniversitelerimize bu anlamda birçok esnekliği tanımamız lazım. Üniversitelerimizin gerçekten dünya liginde birçok konuda üst sıralara çıkması için üniversitelerin kendi esnekliklerini kazanmaları lazım, her alanda, bilimde de, personelde de, bütçelerinde de vesaire. Ama, şu anda bir sistem var, o ayrı bir konu.

Şimdi, yanlış hatırlamıyorsam Sayın Bülent Kuşoğlu "Bütçede bu rakam var mı?" diye sordunuz. Bizim personel yedeğinde 700 milyon lira paramız var bu tür şeyler için, artı maliye yedeği de var yani bu ikisi var. Şimdi, dolayısıyla, bu, ayın on dördünde Meclise geldi. Biz orta vadeli programı bağlamıştık. Muhtemelen bu yedeklerden yani maliyenin yedeği var, bir de bizim 700 milyon lira personel yedeğimiz var, bir de bunun 800 milyon lira teşvik kısmı 2016'dan sonra devreye girecek. Dolayısıyla, bütçede bu anlamda ilave bir değişikliğe gitmeden kendi içinde absorbe edebileceğiz, bu şekilde götürebileceğiz. Yani, sorunuz çok doğru bir soru ama biz de o şekilde düşündük. Aslında son iki üç günde, son anda bu şekillendirildi. Dolayısıyla, biz, acaba geri gidip düzeltsek mi, yoksa bu yedeklerle üzerine mi gitsek diye düşünüp en sonunda bu kararı verdik, şu an itibarıyla...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, burada düzeltelim.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, şöyle: Değerli arkadaşlar, her bir üniversiteye ayrı ayrı bütçe çalışmamız lazım. Hakikaten bayağı külfetli bir iş. İsterseniz, ben sizi anlıyorum ama bu hususta içimiz rahat olmasa biz bu şekilde yapmazdık zaten, ben onu açıkça söyleyeyim.

BAŞKAN - Daha fazla bir rakam olsaydı, absorbe edilemeyecek bir rakam?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Değerli arkadaşlar, şimdi, "Bu diğer personel ne olacak?" Tabii, "diğer personel" konusunu müsaade ederseniz bugün tartışmayalım. Hayır, hayır, yani doğru bir soru, makul bir soru ama müsaade ederseniz bugün şu...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - "Memuru kandırdık." mı diyorsunuz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Estağfurullah.

BAŞKAN - Yok, bütçenin geneli üzerinde tekrar onu konuşuruz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Bütçenin genelinde konuşalım, isterseniz genelinde tartışalım bu konuları ama biz kimseyi kandırmadık.

BAŞKAN - Bütçenin geneline gelindiğinde konuşalım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Değerli arkadaşlar, bu emeklilikle ilgili bir şeyler söylendi, "Niye yansımıyor?" diye. Şimdi, şöyle, sadece bilginiz olsun diye söylüyorum: Bugün bir profesörümüzün emekli maaşı 4.318 lira ve kendi cari maaşının yüzde 87'si. Bugün bir müsteşarın emekli maaşı 4.959 lira ve cari maaşın yüzde 67'si. Birisi 87, biri 67 yani dolayısıyla bu düzenlemeyle de cari maaşına oranla, inanın... Ben genel müdürle karşılaştırmıyorum, mesela genel müdürün yüzde 68'i, aynı şekilde. Dolayısıyla, bütün bu unsurlar itibarıyla baktığınız zaman emeklilik noktasında zaten zamanında yapılan düzenlemeler biraz iyi yapılmış.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başbakanın açıklamaları var.

BAŞKAN - Daha doğrusu tazminatları yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Emekli maaşları düşüyor Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tazminat niteliğinde ödeme şimdi geldiği için herhâlde yeni yeni fark ediliyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Tabii, tabii.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla emeklilik noktasında da akademisyenlerimizin mevcut durumu nispeten -nispeten diyorum- iyi olduğu için bu yönde... Bir de yapısı itibarıyla o türden bir çalışma değil.

Başka, notlarıma bakıyorum, müsaade ederseniz. Personel sayısını biliyorsunuz zaten, benim söylememe gerek var mı? Rakamları biliyorsunuz.

BAŞKAN - Yok, söylendi zaten.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Başkana kalsa hemen durmam lazım. Evet, ben burada durayım.

Peki, teşekkür ederim.