| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli Bakan, değerli basın mensupları, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben Avukat Mahmut Tanal, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekiliyim. Komisyon üyesi olmadığım için arkadaşlar tanımayabilirler.
BAŞKAN - Yok ben isminizi deklare ettim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim Değerli Başkanım.
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Avukat olduğunu söylemediniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teklife bir bütün olarak baktığımızda, tabii, ilk önce millî iradeden bahsedildi. Ben; 2002, 2007, 2011 seçimleriyle ilgili şöyle 3 paragraflık bir genel değerlendirmeyi takdirlerinize sunduktan sonra geçeceğim.
Seçimlere 2002 yılında 18 tane siyasi parti katılmış, AKP ve CHP yüzde 10 seçim barajını aşabilmiş, oyların yüzde 34,26'sını alan AKP, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sandalyelerin yüzde 66'sını yani 363 sandalyeyi kazanmıştır. Nedir bu 363? Yani, 3/4 oranında milletvekili sayısını almış. 2002 seçimleri bu
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - 2/3.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu neye tekabül eder? Yüzde 34 oy alıyor, yüzde 50'nin üzerinde milletvekili çıkarıyor ki...
BAŞKAN - Kendimi Anayasa Komisyonunda hissediyorum şu anda, seçim sistemini Anayasa Komisyonu tartışıyor.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ona bağlantıyı kuracağız Değerli Başkanım.
Cumhuriyet Halk Partisi o dönem yüzde 19,4 oy almış, oyların yüzde 33'ünü yani 178 sandalye almış. Burada, 2002 yılında katılımın en az olduğu, millî iradenin yansıtılmadığının bir ifadesi açısından 2002 seçimlerinde böyleydi.
2007 seçimlerine aynı şekilde geleceğim. 2007 seçimlerinde yine yüzde 10 barajı AKP, CHP, MHP geçmiş, AKP oyların yüzde 46,58'ini alarak Meclisteki toplam sandalye sayısının yüzde 62'sini elde etmiş, 341 sandalye kazanmış; CHP oyların yüzde 20,88'ini alarak Meclisteki toplam sandalye sayısının yüzde 20,36'sını elde etmiş, 112 sandalye kazanmış; Milliyetçi Hareket Partisi oyların yüzde 12,9'unu alarak 71 sandalye kazanmış. Bugün için, yani 2007'de baktığımız zaman yine millî iradeyi tam yansıtmıyor. Hani "millî irade" diyoruz ya, ne kadarını yansıtıyor burada verdiğim oranlarla...
Şu anda, günümüzde Parlamentonun gerçekten millî iradeyi ne kadar yansıttığının, yapılan kanunların "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ibaresinin yansıtma tablosunu şimdi size çıkarıyorum: 2011 yılı genel seçimlerinde 52.806.322 seçmen sayısı var., 43.914.948 seçmen oy kullanmıştır, 8.891.374 seçmen oy kullanmamıştır. 40.960.484 seçmen Mecliste kendisini temsil ettirmektedir mevcut olan siyasi partilerle bağlantılı olarak. 11.845.838 seçmen Mecliste kendisini temsil ettirememiştir, toplam seçmenin yani kendisini temsil ettiremeyen toplam seçmenin yüzde 22,5 oranına tekabül etmektedir. Burada biraz daha rakamlara bakacak olursak...
BAŞKAN - Mahmutçuğum, ben şunu merak ediyorum: Şimdi, tabii, bu sorun demokrasi öğretisinde veya teorisinde aşkın temsil veya noksan temsil. Eğer "Katılmayın." gibi bir zorlama varsa meşruiyet sorunu olur ama iradi olarak...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ona geleceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama bizim gündemimiz değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Gündeme bağ kuracağım, özür dilerim.
BAŞKAN - Ama dolaylı bağ.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Tabii, bağlantı kuracağım.
BAŞKAN - Konuya geçin, lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Geliyoruz, Adalet Kalkınma Partisi 2011 seçimlerinde, burada bahsettiğimiz oy kullanan insanların yani 43.914.948 seçmenin 21.399.000 kişinin oyunu almış, yüzde 49,83 oy dağılımıyla 327 milletvekili çıkarmış, Meclisteki sandalye oranı 59,5. Cumhuriyet Halk Partisi 11.155.972 oy almış, yüzde 35 oy oranıyla, Meclisteki sandalye oranı yüzde 24,5.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Mahmut Bey, bunları iyi biliyor, üyesi olmadığı...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Milliyetçi Hareket Partisi 5.585.513 kişinin oyunu almış, yüzde 13,1 oy dağılımıyla 53 milletvekili çıkarmış, Meclisteki sandalye oranı 9,6. Bağımsızlar 2.819.917 kişinin oyunu almış, sandalye sayısı 35, Meclisteki sandalye oranı 6,3. Yani, burada oy kullanmayıp...
BAŞKAN - Mahmut Bey, Genel Kurulda...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - ...usule riayet konusunda Başkanlık Divanını ve Başkanı en fazla uyaran ve doğru uyaran bir arkadaşımızsın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - E, doğru da, bağlantıyı bırakmıyorsunuz ki kurayım.
BAŞKAN - Ama hayır kozalite yok burada, seçim tartışmıyoruz.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Seçimi tartışmıyoruz. Burada biraz önce sayın konuşmacılar hani "millî irade" dediler ya ben de millî iradeyi açtım. Millî irade gerçekten... Bakın, bize oy verenlerden, Cumhuriyet Halk Partisine oy verenlerden daha fazla oy kullanmayan var.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Burada ne yapabiliriz?
BAŞKAN - Ne yapalım ağabey, bilemezsin ki.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Onları sizin hanenize mi yazacağız?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Onlar iktidardan memnun demek ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Milliyetçi Hareket Partisi de aynı şekilde ve netice itibarıyla burada mevcut olan yasama organının sınırı nerededir? Yasama organının buradaki sınırı... "Yani biz yasama organıyız, çoğunluğuz, istediğimiz yasayı çıkarabilir miyiz?" derseniz, istediğiniz yasayı çıkaramazsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Allah Allah, bak nasıl çıkaracağız göreceksin ha, nasıl çıkaracağız göreceksin.
BAŞKAN - Tamam ya, bırakın ya.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Recep Bey, niye bu kadar tahammülsüzsünüz ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, bana taşradaki bir kabadayılığı öğretmene gerek yok, ben size teorik anlamda bir hukuk devletinin gereklerini anlatıyorum.
BAŞKAN - Tamam, Mahmutçuğum devam, devam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, mahalle kabadayılığı yapma bana, ben sana burada hukuksal bir konuyu ortaya koyuyorum. Burada "Yasama organında biz çoğunluktayız, istediğimizi yaparız." diyorsanız, istediğinizi yapamazsınız, sınırlamanız hukuk devleti.
BAŞKAN - Tabii.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, netice itibarıyla, burası kabadayı olanın yeri, sayı çoğunluğu olanın yeri değil; kabadayılar sokakta dolaşır, Parlamentoda kabadayıların yeri olmaz.
Şimdi, burada, madem ki "Yasama organı çoğunluğu elimizde biz her şeyi yapabiliriz." derseniz bunun sınırlaması hukuk devleti diyorsak, şimdi geliyorum burada...
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hukuk devletinde polise tokat atmak var değil mi!
BAŞKAN - Bir dakika, yapmayın yahu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - ...tasarıda tedbirle ilgili konu şu: Şimdi, geçmişteki yasada yani Şubat 2014'deki düzenlemede, gerçekten getirilen düzenlemede -Sayın Bakan yok, Müsteşar ve Bakan Yardımcısı burada- o dönem ne deniyordu? Şimdi o dönemde, 2014 Şubat düzenlemesinde tedbir suçla direkt bağlantılı olursa tedbir konulabiliyordu. Neydi? Burada gerçekten direkt suçla bağlantısı... Ama şu anda getirilen ne? Getirilen düzenleme, direk suçla bağlantılı olmaksızın genel müsadere esaslara göre genel müsadere getirilmektedir. Bu, toptan müsadere olur ki, Roma hukuku döneminde dahi böyle bir tedbir yoktur. Roma hukuk döneminde dahi, yine o dönemde suçla bağlantısı olan mal varlıklarına, gelirlere el konulabilirdi.
Şimdi, burada, hemen parantezi yine açalım. Bu tür temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren konularda Sayın Başkan, genellikle Avrupa uyum yasaları doğrultusunda Avrupa Uyum Komisyonuna gönderilirdi yasa, insan hakları açısından İnsan Hakları Komisyonuna gönderildi, görebildiğimiz kadarıyla bu teklif maalesef Avrupa uyum yasaları açısından ne getiriyor ne götürüyor diye Avrupa Birliği Komisyonuna gönderilmedi, İnsan Hakları Komisyonuna gönderilmedi. Acaba üniversitelerin, baroların görüşleri burada var mı yok mu, bu da ayrı bir sorun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yok, hocaların hiçbirisi burada yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, netice itibarıyla, sizden istirhamım, bu eksikliğin giderilmesi lazım.
Dinlemeyle ilgili, geliyoruz, o dönem "oy birliğiyle" deniliyordu. Niçin oy birliğiyle? HSYK'da, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunda bir atama vardı, şu şayiaya geldi: Efendim, her mahkemeye, işte... Ben, gerçekten, yargıçların belli bir ideolojinin sembolü olmasına inanmak istemiyorum. Yargıçların tertemiz duygularıyla, adaletle davalara çıktıklarını, bir siyasi partiye angaje olmasını kabullenmiyorum, ona da inanmak istemiyorum ama maalesef o dönemde böyle amaçlarla getirildi denildi "oy birliğiyle" ifadesi, şimdi tekrar bunu geri kaldırıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiç de geri kalkmıyor işte, bilmediğin buradan belli.
BAŞKAN - Yapmayın bunu ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yanlış konuşuyor.
BAŞKAN - Ya, kardeşim sonra cevap ver.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, beyefendi, bakın, benim hukuk bürom var, sizi yanımda avukat olarak çalıştırtmam, biliyor musunuz? Vallahi çalıştırtmam.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Vay, senin yanında çalışır mıyım acaba?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, senin gibi 4 tane insan yanımda çalışıyor, vallahi çalıştırtmam ama Mecliste çalıştırılıyorsun, ayrı bir konu.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yasayı bilmiyorsun ki, yasayı bilmiyorsun ki.
BAŞKAN - Yahu, bunu bırakın ya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, kusura bakma Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yasanın nasıl yapıldığını bilmiyor, yanlış konuşuyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yahu, bu kadar olmaz.
BAŞKAN - Bakın, arkadaşlar, insanların konuşma özgürlükleri de var, yanlış konuşabilirler ya. Lütfen...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, somut delillerle...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Mahmut Bey, size bir şey söyleyebilir miyim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkan orada, taleplerinizi Başkana yapar mısınız?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - "Oy birliğiyle"den vazgeçilmiyor, onu bilin.
BAŞKAN - Ya bırakın, sonra konuş kardeşim, mecbur musun ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyefendi onu çıkarıyorsunuz ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Çıkarmıyoruz ya.
BAŞKAN - Tamam, sonra konuşursunuz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Tespitle dinlemeyi karıştırıyorsun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, somut delillerle ilgili, geçmişte, 2014'te somut delil getirirken şimdi makul şüpheyle. Somut delil iyiydi, neydi? O dönemde biz delilden şüpheliye gidiyorduk, gerçekten çağdaş ceza hukukunun aramış olduğu gereklerden bir tanesi buydu. Bu aynı zamanda kuvvetli delil olayı, hukuk devletinin ve hukuktaki belirlilik ilkesinin de bir gereğidir. Yani, hukuktaki o belirlilik ilkesi uyarınca "kuvvetli delil" ibaresi önemliydi ama burada makul şüpheye gidilmesi bir keyfîliği gündeme getirir ki, bu doğru değil. Çağdaş ceza hukukundan gittikçe uzaklaşmış oluyoruz çünkü çağdaş ceza hukukunun gerekleri delilden şüpheliye gidilir ama çağdaş ceza hukuku olmayan sistemlerdeyse şüpheliden delile gidilir. Burada tam tersi bir uygulama söz konusu.
Şimdi, avukatlarla ilgili CMK 153'teki düzenleme, evet, genel prensip tamam, kuvvetlerin ayılığı ilkesine aykırı, doğru. Peki, değerli arkadaşlar, beni bir suçla itham ediyorsunuz, dosya gizli -genellikle darbelerin, rejim değişikliklerinin olduğu dönemlerde mümkün olduğunca dosyalar gizli tutulur, kimsenin o belgeye ulaşmasını istemez, rejim değişikliklerine özgü bir düzenleme olur gizlilik kararları- peki beni suçladığınız, gizlilik kararını verdiğiniz bir dosyayla alakalı olarak benim bu iddiayı çürütebilmem için onu öğrenmem gerekmez mi? İddianın tersini nasıl ben çürüteceğim? Konuyu bileceğim, delili bileceğim, belgeyi bileceğim ki bunu çürütebileyim. Burada, tabii, kuvvetler ayrılığı ilkesi açısından biz ne diyoruz? Efendim, iddia ve orada netice itibarıyla tez, sentez, antitezin oluşabilmesi açısından burada avukatın... Nasıl ki savcı, hâkim Ceza Kanunu'nun 6'ncı maddesinde, tanımlarda, yargının ayrılmaz parçasıysa o tanımlardaki kısımda avukat da yargılamanın ayrılmaz parçasıdır. Gayet rahat burada mesleki hükümlülükler gereği uyarınca, avukat, gizlilik kararı varsa zaten kim ifşa ederse bu anlamda suç teşkil etmiş olacak ki bu düzenleme geçmişte getirildi, demokratik bir ileri adımdı ama burada geriye bir gidiş var. Burada geriye giderken bu neye aykırılık teşkil eder? Bu, demokratik toplumun gereklerini, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunma açısından 13'üncü maddeye ve aynı zamanda hak arama özgürlüğündeki 36'ncı maddeye, hukuk devleti olduğu belirtilen 2'nci maddesine de aykırılık teşkil etmekte.
Gelelim, yargıçların disipliniyle alakalı olarak, madem ki yargıçlara bu disiplin affını getiriyorsak bunu tüm 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi herkese getirin Türkiye'de barışık toplum sağlayalım. Kişilere, belirli kurumlara, belirli meslek gruplarına bu ayrıcalığı niye getiriyoruz? Hadi diyelim ki, siz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi herkese bu ayrıcalığı çok getirdiniz, o zaman bunu adliye camiasi içerisinde... .Çünkü avukat da aynı zamanda adliyenin, yargının bir parçası, avukata da bu sicil affını getirelim, adliyenin içerisinde bulunan tüm memurlara da getirelim o zaman.
Ve gelelim buradaki özlük hakları ve maaşlarla ilgili... Aynı şekilde, Türkiye'deki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi herkese karşı aynı şekilde bu özlük haklarıyla ilgili, maaş artışıyla ilgili düzenlemeyi yapalım. "Yok efendim, bütçemiz bunu kaldırmıyor." Bütçeniz bunu kaldırmıyorsa, bana milletvekili olarak bu kadar yüksek maaş vermeyin, bana bu kadar yüksek de emekli maaşı vermeyin. Netice itibarıyla, yani, burada milletvekili alacak 13 bin TL, vatandaş alacak 880 TL, olacak bir hadise değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, burada demagoji yapıyorsun şimdi.
BAŞKAN - Bırakın yahu Recep.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, burada...
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Alma o zaman, bağışla maaşını.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Vay be, alma.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sükûnete davet ediyorum. Yahu, arkadaşlar, diyalog değil, monologdur müzakere şekli.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, eğer siz bu beyefendiyi susturamayacaksanız, susturmanın yöntemini çok iyi bilirim ben.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi gel bakalım, hani kabadayılık yoktu burada?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, susturmasını bilmeyeceksiniz, iyi susturmasını bilirim ben.
BAŞKAN - Recep Bey...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sizden istirham ediyorum yani hukukun kalıpları içerisinde bizi zorlamayınız.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, burada, netice itibarıyla, tüm kamu kurumlarındaki memurların gerçekten maaş düzenlemeleriyle ilgili ihtiyacı var. Biz sadece yargıçların, savcıların değil hepsinin olsun diyoruz. Hatta, getirin, hâkim ve savcıya -İngiltere örneği yok mu, açık çek vermiyorlar mı- açık çek verin. Yani işin doğrusu bu. Yani, mademki yolsuzluğu bitirmek istiyoruz, hırsızlığı bitirmek istiyoruz... Yani bir yargıç, bir savcı iyi araştırabilmesi için gidip kitap alamıyor, kitaplar ateş pahası, kurumların kütüphanesi yok, yani gerçekten yok bu konuda. Peki, bir yargıç, bir savcı kendisini yetiştirebilmesi için kitap okuyamıyorsa, araştıramıyorsa ne yapabilsin? Onun için yargıç ve savcılara verilen bu ücretler düşüktür, daha daha da artırın. Teklif, hatta açık çek -İngiltere, dünya örnekleri var- verin. Yani, bu insanlara güvenmek lazım. Hürriyetimizi teslim ediyoruz, her şeyi teslim ediyorsunuz, bir tane açık çeki teslim edemiyorsunuz, bu olabilecek bir hadise değil. Burada, tüm kamu kurumlarındaki memurların maaşlarının düzeltilmesi lazım.
BAŞKAN - Bak, Grup Başkan Vekiliniz söz alacak şimdi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İstinaf mahkemeleriyle ilgili, Sayın Bakanım, istinaf mahkemesi, bakın, ben, size İstanbul örneğini vereyim: 4'üncü başkanı görevlendirdiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Başsavcı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -Başsavcı.
3 tanesi orada görev yapmadan emekliye ayrıldı, bakın. 3 tane, atadınız, görev yapmadan emekliye ayrıldı, bakın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 2'ncisi bu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - 2 mi emekliye ayrıldı? Peki, güzel. Şu anda 3'cüsü görevde değil mi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, yani, 2 tanesini emekliye ayırdınız ama hiçbir işlem yapmadan. Şimdi, bir kanun, ne olur, çıkarken uygulamak lazım. Oraya görevlendirilen eğer 2 tane başsavcı süresini bitirip emekliye ayrılmışsa bu doğru bir uygulama değil.
Şimdi, sözün özü şu: Bir, bu bahsettiğim konular açısından, Anayasa'mızdaki ölçülülük ilkesine, orantılılık ilkesine, hukuk güvenlik ilkesine ve Anayasa'mızın 36'ncı maddesindeki hak arama özgürlüğü ilkesiyle birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesindeki adil yargılama ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Bu hususların Başkanlığınızca resen göz önüne alınmasını arz eder, eğer kalplerini kırdığım arkadaşlarımız olduysa da özür dilerim.
İyi çalışmalar dilerim.