| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .11.2016 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok kıymetli milletvekilleri, saygıdeğer bürokratlar...
Sayın Bakanım, Türkiye'nin son on dört yıl içerisinde geçtiği merhalelere bakılınca büyük kurumsal eksikliklerin olduğunu görmemek mümkün değil. Hukuk devletinden uzaklaşmak kadar, devletin kamusal düzeninin de gereği gibi işlemediği çok net. Kimseyi eleştirmek için, kimsenin de siyasetini yermek için söylemeyeceğim ama büyük bir gerçeğin altını beraberce çizmekte yarar görüyorum. Balyoz, Ergenekon gibi davalarda Türkiye çok büyük bir siber saldırıyla karşı karşıya kaldı. 2007 yılında dünyanın en önemli süper güçlerinden birisinin dışişleri bakanı "Evet, biz bazı ülkeleri elektronik olarak savaşarak test ediyoruz." diye açıklama yapmıştı. Biz bunları davalarda söyledik, o günlerde kullandık ve gerçekten bugün gelinen noktada görüyoruz ki Türkiye büyük bir elektronik savaşın içerisine sürüklendi ve maalesef bu savaşta çok büyük kaybettik, hep beraber kaybettik. Silahlı Kuvvetler kaybetti, ekonomimiz kaybetti, siyaset kaybetti, hep beraber kaybettik. Bunu ben şuna benzetiyorum: Hani, bir Temel fıkrası var ya "Muzu gördüm, yine düşeceğim." diye. Ne yazık ki, kim, hangi uluslararası bir örgüt bu ülkeye bir tezgâh hazırlıyorsa maşallah biz o muz kabuğunu görmüş gibi gidiyoruz ve mutlaka o muza basıyoruz ve düşüyoruz. Bu ülkedeki kamu düzenliği ve kamu güvenliğinin bu kadar güvensiz olması gerçekten beni üzüyor. Şimdi, yanılmıyorsam 31 Mart 2015 tarihinde İstanbul'da Kartal Adliyesi'ne baskın yapıldı, orada bir cumhuriyet savcımız şehit edildi ama aynı gün Türkiye'de büyük bir siber saldırı daha test edildi. O gün bütün elektrik sistemimiz tümüyle çökertildi. Bir müddet sonra anladık ki bu da müthiş bir planlı siber saldırıymış. Bizim öğrenebildiklerimiz bunlar. O kadar çok yaygın bir alanda bunları tatbik ediyorlar ki, kimya sanayisinde, bankalarda... Bankalara bir örnek vereyim efendim. Banka hesaplarında çeşitli iddialar var. Mesela, kişisel hesaplardan giriyorlar, 1 lira alıyorlar. Sayın Bakanım, 1 lira kimsenin dikkatini çekmez, 5 lira da çekmez, 10 lira da çekmez, uğraşmak istemezsiniz ama 10 milyon kişiden 10 lira aldıkları zaman bu devasa bir rakamdır. Bu nasıl bir kamu düzenidir, bu nasıl bir yönetim anlayışıdır ki canı isteyenin istediği şekilde bir ülkeyi kurgulayabildiği, belli bir tuzağa sürükleyebildiği bir ülke hâline geldik? Bunun temel gerekçesi şu Sayın Bakanım: Hukuki güvenilirlik olmadığı zaman kamu düzenini yürüten bürokratlar da buna ilişkin uzun vadeli bürokratik hafızayı taşıyamıyorlar ve bu mücadeleyi belli bir süre içerisinde devam ettiremiyorlar. Bürokrat diyor ki: "Aman, ben bu işe bulaşırsam yarın başıma ne haller gelir, onun için mümkün olduğu kadar bu çalının arkasından dolanayım ve bunu görmezden geleyim." Böyle olduğu zaman da Türkiye büyük kaybediyor. İşte, bunun sonuçlarını FETÖ örgütünde de gördük. FETÖ örgütünde de... Ben, 1999 yılında, o tarihlerde bir tesadüf eseri tam o davanın ortasındaydım, o tarihte sizin hemşehriniz olan Ankara Emniyet Müdürü bu örgütü teşhis etti, tam anlamıyla devlete bildirdi ama devlet ona ilişkin kamu düzeninin gereğini yapmadı ve o günden bugüne kadar gereği yapılmayarak gelinen noktada Türkiye tarihî bir bedel ödedi. Ben FETÖ örgütünün de tek başına, yalnızca bir Fetullah Gülen cemaatinin örgütü ve ona göre hareket eden bir örgüt olduğunu da zaten düşünmüyorum. Bu uluslararası bir saldırının Türkiye'nin ayağına sürekli pranga dolanmasına ilişkin bir modeliydi. Bu kimya sanayisinde de çok geçerli, ilaç sanayisinde de çok geçerli, kimliklerimizde de çok geçerli. Ben, geçenlerde bir tatbikat izledim, gerçekten insanın -belki siz de biliyorsunuz bunları- aklı, havsalası almıyor. Yani, cebimdeki kredi kartının numarasını on saniye içerisinde önüme koydular, kredi kartınızın numarası bu dediler. Sokakta yürüyen insanların tamamının vatandaşlık numaraları, kimlik numaraları, kredi kartları on saniye içerisinde çözülüyor. Ya, bu kadar mı bu ülke sahipsiz? Onun için, buna ilişkin, hani, siber suçlar konusunda yazmışsınız "2014 yılında başkanlık kuruldu." diye. Sayın Bakanım, bunun çok daha ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Yalnızca, 2015 yılında dünyada siber saldırılara ilişkin tedbir almak için harcanılan bütçe Dünya Ticaret Örgütünün rakamlarına göre 100 milyar dolar, 100 milyar dolar. Peki, Türkiye'ye bakıyorum, gerçekten, kim neyi planlamışsa gelip çok rahat uygulamış. Bedeli inanılmaz ödemişiz. Buna ilişkin çok ciddi bir kurumsal bir yapı lazım. Tıpkı, işte, belki Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi, belki başka bir yapı gibi buna ilişkin mutlaka bir kurumsal yapı kurulmalı. Bunun içerisinde Silahlı Kuvvetler de olmalı, üniversiteler de olmalı, istihbarat teşkilatları da olmalı. Burada çok kıymetli generalleriniz var, danışmanlarınız var, onlar sizinle beraber çalışıyorlar, onların görüşlerine başvurabilirsiniz. NATO'nun şu anda en önemli tartışma konularından birisi de siber saldırıları gerçekten savaş konsepti içerisine alıp almamak. Bu konu artık gerçekten Türkiye'de çok can yakıyor.
Kimlikler... Birçok insanın kimlikleri, kimlik bilgileri kolaylıkla çalınıyor ve arkasından birçok mali suça konu ediliyor ve bunlara ilişkin ciddi bir mücadele görmek gerçekten mümkün değil.
Telefonlar, aynı şekilde. Ben çok açık bir örnek vereyim Sayın Bakanım. Bu belki de 6'ncı, 7'nci telefonum son beş ay içerisinde. Telefonlarımız sürekli "hack"leniyor. Bir tek benimki değil, herkesinki "hack"leniyor. Bunun arkasında kötü niyet de arayabilirsiniz, mali bir gerekçe de arayabilirsiniz. Birçok mali gerekçeyle insanların bilgisayarlarına, elektronik ortamlarına giriliyor ve orada büyük tahribatlar veriliyor ve sonra siz koşa koşa gidiyorsunuz bir elektronik yazılımı satın alıyorsunuz. Kullanılan yazılımların denetlendiği, o yazılımların sertifikasyona bağlandığı bir düzenin de gerçekten olduğunu görmüyorum. Bu konudaki görüşlerime ilave birkaç şey daha söylemek isterim Sayın Bakanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım lütfen, süre tamamlandı.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Toparlayayım Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakanım, bizim suç delili oluşturmada özenle üzerinde durduğumuz şey şu: İnsanların yaftalanması Türkiye'de ne yazık ki artık çok kolay bir usul hâline geldi. Gerçek suçlularla değil, gösterilen insanlarla mücadele ediyoruz. Böylece, gerçek suçluların elini güçlendiriyoruz. Toplumsal mağduriyetleri artırıyoruz, adli kolluğun işini güçlendiriyoruz. Yargıç gerçek suçlu ile gösterilen suçlu arasında gidip gelmeye başlıyor. İşte, o zaman da yargılamalar çok uzun bir zaman alıyor. Adli kolluğun mutlaka güçlü bir şekilde ayrı bir uzmanlık alanı olarak bir an önce planlanması Türkiye'nin adalet sisteminin hızlanması açısından da büyük önem arz ediyor.
Bir de, bir parlamenter olarak üzüntü duyduğum bir konuyu da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım lütfen.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Son cümlem efendim, toparlıyorum.
Sayın Bakanım, yurt dışı çıkışlarında, yurt dışına gittiğinizde parlamenterlere karşı, bize karşı özellikle son birkaç ay içerisinde güvenlik aramalarında gösterilen tavır beni son derece rencide ediyor. Buna karşı hiçbir şey yapılamıyorsa mütekabiliyet kurallarının işletilmesi önemlidir diyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.