KOMİSYON KONUŞMASI

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri, kıymetli bürokratlar...

Sayın Bakanım, ben hayatın içerisinden birkaç örnek başlamak istiyorum. Benim seçim bölgem Trabzon'da, Araklı ilçesinde asgari ücret bir yana, orada çalışan insanlara ayda 600 lira para veriyorlar. Asgari ücrete ulaşmaları zaten mümkün değil ve bu, devletin her kademesince bilinen bir uygulama. Bu sürpriz değil, Urfa'da da aynısı var. Mesela, Urfa'da aynı şeyi yapıyorlar, orada da 600 lira para veriliyor, asgari ücret gösterilerek 600 lira ücret karşılığında çalışıyorlar. Başka yerlerde de durum farklı değil. Mesela, İstanbul'da 1.300 lira para banka hesabına yatırılıyor, "300 lirayı geri getir." diyorlar, bunu da herkes biliyor. Bu uygulama artık Türkiye'de yaygın bir hâl almış. Ama nedense Bakanlığınız buna ilişkin ne yerindelik ne de konu yönünden herhangi bir denetim yapmıyor.

Şimdi, tabii, size eleştirilerimizi yöneltiyoruz ama Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bu ağır ekonomik koşulların özellikle, iş yaşamına ilişkin sonuçlarını da görmezden gelmek mümkün değil. Mesela, turizmde 12 milyar dolar ciro kaybettik, tekstilde şu anda kapasite yüzde 54'te ama daha yeni, çok ciddi, yeni bir krizimiz daha var önümüzde; havacılık. Havacılık sektöründe de çok büyük bir personel ve iş kaybı, aynı şekilde, Türkiye'nin önünde büyük bir sorun olarak duruyor. Şimdi, sektörlerde krizden kaynaklanan olağanüstü bir çökme var ama buna ilişkin herhangi bir tedbir alınmıyor. Yani, geçmişte yapıldığı gibi, mesela, 2001'de "İstanbul Yaklaşımı" diye bir yasal prosedürle sektörlerin korunmasına çalışıldı. 2006 yılında, sizin iktidarınız döneminde de "Anadolu Yaklaşımı" adı verilen bir çözüm yöntemiyle şirketlerin ayakta kalması sağlandı. Ama sizin döneminizde, tam tersi, şimdi, iflas ertelemesinin de yasaklanmasıyla şirketlerin krizlerden çıkmasının önü engellendi. Böylece, olağanüstü ağır bir süreç de kendini göstermeye başladı. Şimdi, Sayın Bakan, yanılmıyorsam, bana gelen bilgiler doğrultusunda Türkiye'de yaklaşık 7 bin şirket iflas erteleme aşamasında. Bu 7 bin şirketin istihdam ettiği personel şu anda mevcut, Türkiye'deki istihdam edilen personelin yaklaşık yüzde 14'ü. Yani yüzde 14 daha işsizlik önünüze doğru geliyor. Bunu şuradan teyit edebilirsiniz: Mesela, yalnızca İstanbul'daki şehir otellerini örnek vermek istiyorum size. İstanbul'da ilk 4'teki, Türkiye'nin en prestijli, ilk 4'teki şehir otellerinde doluluk ortalaması yüzde 30. Oradaki işçilerin de iş akitlerinin feshedileceği açık.

Şimdi, bunların tamamı bir ekonomik modelin ve takip etmiş olduğunuz dış politika modelinin Türkiye'yi taşımış olduğu, şu anki gelinen nokta. Ama bir başkası daha var. Mesela, sizin Bakanlığınızın asla kayıtsız kalmaması gereken nokta da şu: FETÖ soruşturması gerekçesiyle olağanüstü büyük bir ihmaller ve ağır hak ihlalleri ortaya çıktı. Şimdi, bakınız, yargılanmadan insanları yaftaladınız ve bunu bir mahkeme ilamına dönüştürdünüz. İnsanların dava açma haklarını, hak arama özgürlüklerinin tamamını kanun hükmünde kararnamelerle ortadan kaldırdınız. Çalışma anayasal bir hak. Bir örnek: Kütahya'ya gittim Sayın Bakan, bir hanımefendi elini kaldırdı, "Buyurun." dedim, "Eşim üniversite sekretaryasında çalışıyordu, FETÖ soruşturması gerekçesiyle iş akdi feshedildi, atıldı. Ben özel sektörde çalışıyordum beni de attılar." dedi. "Dün bir şirketin bulaşıkçı aradığı ilanını gördüm, oraya gittim, çok mutlu oldular, aylardır bulaşıkçı arıyorlarmış, beni kabul ettiler. Tam işe başlayacağım, 'Daha önce çalıştınız mı?' Evet, çalıştım dedim. 'Niye ayrıldınız?' İşte bu sebeple olduğunu söyleyince 'Sizi işe alamayız dediler.'" dedi. Şimdi, bakın, üç aylık bir bebekleri olduğundan bahsetti. "Şu anda evde 2 kilo patates, biraz da işte başka şeyler var, onun dışında eve bir gram yiyecek götürecek hâlimiz yok." Şimdi, siz vicdanlı bir insansınız, bunu biz de biliyoruz. Sayın Bakan, bunun hangi olağanüstü hâlle izahı mümkündür, bunu olağanüstü hâlle nasıl izah edebilirsiniz? Bu vicdanı değil, insani değil, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilebilecek bir durum değil. İnsanlar suç işlemişlerse yargı onları yargılar ve mahkûm eder. Bakanlar Kurulu yargının yerine geçmiş, "Sizi yaftaladık hadi güle güle." diyorlar. Yani bir Bakanlar Kurulu üyesi olarak lütfen Bakanlar Kurulunda bu vicdanlara biraz seslenin, böyle bir şey olamaz Sayın Bakanım. Bu insanlar suçlularsa elbette yargılansınlar, mahkûm olsunlar, hükümler kesinleşsin, en ağır cezayı çeksinler ama suç ortada yokken böyle bir şeyin olması doğal değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pekşen, teşekkür ediyorum.

Son cümlenizi alayım.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Bir cümleyle tamamlayayım.

Şimdi, Sayın Bakan, bu gelinen nokta aslında çok açık, parti devletlerinde insanlar devlete çok fazla itibar etmezler partiye itibar ederler ama devletin düzeninde bürokratlar partiye değil devletin kurallarına itibar ederler. Yapacağınız tek şey yeniden devletin düzenini hâkim kılmaktır.

Çok teşekkür ediyorum.