KOMİSYON KONUŞMASI

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; şimdi, Sayın Başkanım, ben öğlenden sonraki toplantıya katılamadım, yani 15.30'da başladınız. İlimizde her ilde olduğu gibi -Türkiye'nin her yeri tabii ki o maalesef işgale uğramıştı- bizde de kurtuluş günlerimiz vardı. Yani ilin, ilçelerimizin 92'nci kurtuluş günlerini kutladık, Kasım 8 ile 11 arası. O nedenle ilçelerindeydim, akşamüzeri gelebildim. Ama şöyle bir şey oldu, tabii ilçelerde bir taraftan o törenler ve etkinliklerde bulunuyoruz, tabii değişik kesimlerle de iletişimimiz var. Bu arada yargı mensubu savcılarımız, hâkimlerimizle de bir arada oluyoruz. Onlar da bu tasarıyı çok merak ediyorlar Sayın Başkanım. Yani niye gecikti, niçin görüşülmedi, niye uzuyor?

BAŞKAN - 2 defa siz ertelettiniz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Bir dakika, onu söyleyeceğim şimdi Başkanım.

Şimdi, bir ilçemizde başsavcımızı dedi ki: "Ya, Sayın Vekilim niçin bu yasayı görüşmüyoruz?" Tabii onların beklentisinin ne olduğunu biliyorsunuz az çok. Hâkim ve savcılara HSYK seçimleri öncesi maaş artışlarına yönelik bu teklif gelince onlar da heyecanlanmışlar. Bana şunu söyledi, dedi ki: "Sayın Vekilim, siz izin istemişsiniz, siz erteletmişsiniz teklifin görüşülmesini." Şimdi ,sözlerime başlamadan genele girdiğimiz için bu da genelin içerisinde tabii. Dedim: "Ya biz nasıl erteletmişiz?" "Ya, işte, siz demişsiniz ki, görüşmeyelim, falan." diye. O zaman şöyle olur Sayın Başkanım: Birileri ya sizi arıyor, ya Bakanlığı arıyor. işte, "Bunlar niye görüşülmüyor, bizim bu teklif niye geçmiyor?" diye. Sizler de bize atıyorsunuz galiba bu suçu.

BAŞKAN - Mümkün değil.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Öyle gözüküyor. Bak ama az önce başlarken dediniz 2 defa ertelettiniz.

BAŞKAN - Sizin mazeretinize makbulen, yoksa bizim öyle bir tespitte bulunmamız mümkün değil.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Şimdi, Sayın Başkanım, ben de onlara şunu söyledim: "Arkadaşlar, Meclisin bir çalışma düzeni var; aşağıda, işte, İstanbul Tahkim Merkezi Kanun Tasarısı var, bizim Komisyondan geçti, AKP Grubu onu getirmiş gündeme. Yukarıda Sayın Komisyon Başkanı gündeme almış. Biz hangisini görüşeceğiz?" Tabii ki şunu diyoruz: "O mu, bu mu? Onlar karıştırmışlar bu işi, bizle alakası yok. Yani gecikmesinin bizden kaynaklanan bir yanı yok, yani yanlış söylemiş size, kim söylemişse." dedim. Hatta dedim, şimdi, ilk teklif geldiğinde 18 maddeydi, arkadan üç gün sonra bir teklif daha geldi 34 oldu, şimdi onu görüşelim derken arkadan bir teklif daha geldi 52 mi oldu Sayın Başkan, 53 mü oldu? Yani Nasrettin Hoca'nın kazanları bile bu kadar doğurmamıştı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Daha gelmeden bir an önce bitirelim şunu.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Şimdi, kendi kendinize sürekli teklif getiriyorsunuz, ondan sonra da diyorsunuz ki: "Bu Cumhuriyet Halk Partililer mazeret beyan ettiler, işte izin istediler, onlar yüzünden sizin maaşlarınızın artışlarını gerçekleştiremiyoruz". İnsaflı olun!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Başarılı bir siyaset lazım.

BAŞKAN - Bu arada bir izin verir misiniz sizi destekleyeyim.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Buyurun Başkanım.

BAŞKAN - Bir defa Komisyonumun herhangi bir üyesi veya partili herhangi bir arkadaşın bu kanun teklifinin görüşülmesini CHP'nin ertelettiği yönünde bir telaffuzda bulunacaklarını zannetmiyorum.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Vallahi telefonlarda öyle söylenmiş Sayın Başkanım, hâkimler, savcılar öyle diyor.

BAŞKAN - O zaman tahkik edin ama bana gelen şey seninle de konuştum, Dilek Hanım'la da konuştum, Ali İhsan Bey yok, Ali Rıza Bey rahatsız ve dediğiniz gibi, doğru, bir de hem Genel Kurulda müzakere var hem burada müzakere var, ona karşı koyan da benim.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Neyse saat dokuz oldu Sayın Başkanım. Ben, tabii, bu bilgiyi vermek istedim yani siz ama başlarken söylediniz, siz istediniz dediniz. Bizim izin isteme gerekçemiz haklıydı.

BAŞKAN - Haksız demiyoruz zaten, meşru diyoruz tabii.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Yani sizin nezaketinize yakışan haklı bir talebiniz vardı diye bunu zaten teslim ettiniz ama sonra.

BAŞKAN - Yok, o zaman da, görüşürken de söyledim telefonda.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Değerli arkadaşlar, bu teklifler geldiğinde, 2 teklif birleşip alt komisyona gitti, arkadaşlarımız alt komisyonda görev yaptılar, Ömer Bey'le Ali Rıza arkadaşımız. Ben alt komisyondaki rapora baktım, umutluydum aslında oradaki değişiklikler, işte, orada görüşülecek ve çok acele geldiğini düşünmüştüm, o kadar acele geldi ki bu teklifler özellikle bu 2'inci teklif. İlk teklif yani o 18 maddelik olan zaten uzun süre daha ekimin başında gelmişti hatırladığım kadarıyla, hadi orada belki çok fazla bir şey yok ama o gelen ikinci teklif yani bu gerek Ceza Muhakemesi Kanunu'nun değişik maddeleri var, Ceza Kanunu'ndan bir tehditle ilgili hüküm vardı 106, ama onun dışındaki hükümler gerçekten böyle çok tuhaftı, altı ay önce biz bunları burada değiştirmiştik. Hatta takılmıştım da arkadaşlarıma dedim ki: "Ya siz reform diye geldiniz burada uzun uzun anlattınız, reform yapıyoruz işte efendim, aramada, işte mal varlığına el koymada, iletişim tespitinde, dinlemelerde, onlar artık modern dünyada demokratik ülkelerde olduğu gibi, insanların özgürlüklerini daha güvence altına alıyoruz, haklarını falan." Bunları söyledi arkadaşlar. Biz de dinlemiştik o zaman, gerekçelerinde de öyle yazıyorsunuz zaten. Şimdi, aynı hükümler tekrar, bazıları yani kelimesi kelimesine, noktasına virgülüne göre geri dönüyor Sayın Başkan. Yani burada baktığımız zaman 153 yani bu soruşturma aşamasında avukatların dosya incelemesi... Ya, avukat arkadaşlar geçenlerde, geçen hafta ya da iki hafta önce barolar genel kurullarını yaptı Sayın Başkanım, sizler de mutlaka katılmışsınızdır. Ben de ilimdeki baronun genel kuruluna katıldım yani orada, bu konu görüşüldü, konuşuldu. Bir de bu savcı meseleleri var, "Asliye cezadaki duruşmalara katılsın, katılmasın.", bence onu da konuşmamız lazım, onu da bence kökten temizlememiz lazım Sayın Bakanım. Yani arkadaşlar, bu nedir? 15, 19 falan, ya toptan savcıları duruşmalara sokmayalım, düzenlemeyi toptan yapalım yani burada ya da böyle 2019 olsa dört yıl sonra yine böyle bir hükümle karşılaşacağız, onu da söyleyeyim. Şimdi, orada avukat arkadaşlar, "Ya, ne güzel dosyaları inceleme hakkımız vardı." gibilerinden, insanlar, arkadaşlarımız bayağı böyle güzel duygular içerisinde, birdenbire bunu da ellerinden alıyoruz, böyle değişik düzenlemeler de yaptık.

Şimdi, ben alt komisyonda baktım ne olmuş diye, bir iki tane madde metinden çıkarılmış. Ama hangisi? İşte, bu tehdidin biraz genişletilmiş hâli vardı, 106, o çıkmış, bu 139, Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, o çıkmış, bir de 162. 162 tehlikeliydi aslında, gerçekten çok tehlikeliydi. Herhâlde arkadaşlar "Ya, başımıza iş çıkar, bumerang gibi bizim başımıza da gelir tekrar vurur." diye ondan mı korktular, onu da bilmiyorum ama arkadaşlar, 14 bin hâkim ve savcı olduğunu... Ben geçen hafta Bakanımıza soru da sormuştum çünkü bu konu kamuoyunda konuşuluyor, basın soruyor, işte, zaten Hasip Kaplan çıktı, dedi ki: "11.500 hâkim var." Gazetelerde 12.000, 13.000 deniyor. 14 bin hâkim ve savcımız var Türkiye'de, hatta 14.200, yüksek yargıyı da kattığımızda, bu rakamları arkadaşlar vermişlerdi orada bana. Şimdi, demiştim ki bir yerde de ben: 14 bin hâkime gerek yok, bir savcı ve bir hâkim böyle kafa kafaya versin, birlikte desinler ki: "Ya, bu ülkeyi biz bir birbirine katalım, altını üstüne getirelim." Yaparlar o 162'yle, yaparlar yani. Bir savcı soruşturmaya başlar, Türkiye'nin her yerindeki şüphelilerle ilgili arama kararları, iş yerleri, mal varlığına el koyma, tutuklamalar, hepsini ister yan taraftaki anlaştığı hâkimden. Bir savcı, bir hâkim Türkiye'de yeri yerinden oynatırlar demiştim yani bir yerde böyle benzetme yapmıştım. Gerçekten de öyle, bunu geçmişte gördük yani Balyoz, Ergenekon davalarında soruşturmalar ne zaman başlıyor, pazartesi alınıyorlar, üç gün sorguda emniyette, dördüncü günü adliyeye, savcı belli, tutuklayacak adam belli, tak tak tak insanlar makine gibi otomatik bir şekilde cezaevlerine gönderildiler, o çıkmış metinden, tamam, o güzel.

Şimdi, 139'u çıkarıyorsanız 140 niye duruyor değerli arkadaşlar, 135 niye duruyor? Yani bunların da çıkması gerekir. Şimdi, 128 niye duruyor? Ömer Ağabey belirtti, daha geçen değişiklikte bu dinlemelerle ilgili olarak yani suç işlemek için örgüt kurmayı, bunları kapsam dışına, katalogdan dışarı çıkarmıştınız. Şimdi, bakıyoruz burada, anayasal düzene, devlet güvenliğine yönelik suçlarla ilgili olarak 128'in içerisine, 135'in içerisine, 140'ın içerisine bunları almaya çalışıyorsunuz, bunlar da çok yanlış, öncelikle onu da belirteyim. Yani belki maddelere geçtiğimizde alt komisyonda aynı kalan... Burada 153'te belirttim yani avukat arkadaşlar ki burada Barolar Birliğinden temsilci arkadaşımız da var, o da belki bunu belirtecektir veya belirtmiştir, yoktum öğleden sonra, kesinlikle kalması gerektiğini düşünüyoruz. Mademki bunu bir reform olarak getirdiniz, getirdik, bizler de destek verdik, bu 153'ün aynen devam etmesi lazım değerli arkadaşlar.

Şimdi, geçen hafta, bu sefer gerçi burada herhâlde eleştirilerden arkadaşlar birazcık pay çıkarmışlar, imza sahipleri değişmiş yani genelde Recep Özel arkadaşımız ve Ramazan arkadaşımız veriyorlardı, şimdi bakıyorum, Şuay Bey vermiş, Bülent Turan vermiş, Kerim arkadaşımız vermiş, yeni bir teklif geldi yani ilaveten geldi. Şimdi, bugün herhâlde birleştirdiniz mi Başkanım bunu?

BAŞKAN - Birleştirdik.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Birleştirdiniz, devam ediyor.

Şimdi, burada Danıştaydan da arkadaşlarımız var. Bakıyorum ilk maddelere, ya değerli arkadaşlar, burada da değişen bir şey yok ki. 6110'la bu Başkanlık Kurulu, Başkanlar Kurulu. İnsanların kafası o kadar karıştı ki biz gene onları değiştiriyoruz. Tabii, Yargıtay ve Danıştaydaki bu değişiklikler niye yapılıyor? Biliyorum yani biliyoruz, onu konuşmaya da çok gerek yok aslında. Yani amaç nedir orada? Bilinen yani o malumun ilanı, burada sizleri sıkmak istemiyorum ama yani bu Başkanlar ve Başkanlık Kurulunun çektiği herhâlde sizin döneminizde... Daha önce zaten olay Başkanlık Kuruluydu, ben çok iyi hatırlıyorum. 6110'la bunu, başkanlar Kurulunu siz yapmadınız mı? "Yani Danıştay Başkanı, daire başkanları, işte, tetkik hakimlerini belirlesin, dairelerin görevlerini, dairelerde kim nereye gidiyor, işte, hangi dairenin görevi nedir, bunu Başkanlar Kurulu belirlesin." diyen siz değil misiniz? Şimdi, tekrar "Efendim, Başkanlık Kuruluna gelsin." Yani Başkanlık Kurulunda başkan, 3 Danıştay daire başkanı var bildiğim kadarıyla, bir de 3 üye var, onların 7 kişi olması lazım, tekrar oraya döndürüyorsunuz.

Uzatmayayım arkadaşlar, biz gelip gideceğiz buradan, hepimiz gelip gideceğiz. Sayın Bakanımın aslında ben ne kadar sıkıntı yaşadığını da tahmin ediyorum. Yani bunları konuştuğumuz zaman ne yanıt verecekler, ne yapsınlar yani ne diyecek arkadaşlar? Ama gelip gideceğiz. Belki beş yıl, on yıl sonra bu değişikliklerle ilgili... Yani Türkiye'deki iklim ne olacak, onu da bilmiyoruz, Allah hepimize sağlık sıhhat versin, görelim o günleri ama birileri geldiğinde, bu değişiklikleri burada okuduğunda, bu konuşmalara burada baktığında altı ayda bu değişiklikler neden olmuş yani anlamaları mümkün değil. Yani "Cemaat yapılanması, yok efendim, paralel devletmiş.", o insanlar anlayamaz on yıl sonra bunu. Hukuk dünyanın her yerinde evrensel kurallara bağlı Sayın Bakanım, bu kadar bunların üzerinde oynamak... Az önce Ömer Bey de söyledi yani yarın öbür gün de gelenler, biz de geldiğimizde, biz de mi bunlarla böyle oynayalım? Yani bu Yargıtay ve Danıştay öyle obez hâle geldi ki Amerika'da yok böyle obez bir durum. Bunlar 250'ydi, 150'ye indirmeye çalıştınız, 387 yaptık. Şimdi, 515 mi oluyor? 515 oluyor, evet. Danıştay yani 95'ti sanıyorum, 156 oldu, şimdi 200 oluyor. Bununla ilgili bir program yapılması lazım. Yani bu Danıştay ve Yargıtayın hâli ne olacak? Biz bölge adliye mahkemelerini veya istinaf mahkemelerini idari yargıda, adli yargıda... Geçen çok olmadı... Ne zaman konuştuk bunları? Niye onları hayata geçirmiyoruz? Ya, bunun böyle olmayacağını sizler de biliyorsunuz ama böyle palyatif, geçici çözümler... Yani rahmetli Erbakan'ın buna benzer konularla ilgili çok deyişleri vardı, bunlar pansuman tedbiri yani bunlar çözüm getirmez ki. Olay kanserse veya ameliyatlık bir durumsa -burada doktorlarımız var mı, bilmiyorum- apandis veya fıtıkta bir şey olmuşsa kesip almak lazım, siz böyle pansumanla, ağrı kesicilerle falan bunu götürmeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, şunu merak ediyorum: Birileri geldiğinde, on yıl-on beş yıl sonra bunları incelediğinde inanın konuyu kavramakta bence çok zorlanacaklar. Ya, bu cemaatle, paralel yapı çok akıllıymış. O zaman ben de şöyle diyorum: Bu ülkeyi siz nasıl yönetmişsiniz bugüne kadar arkadaşlar? "On iki yıldır yönetiyoruz." diye çıkıyorsunuz, böbürleniyorsunuz, "Uçurduk." diyorsunuz, efendim, "Güçlü Türkiye." diyorsunuz, "Kurumlar, kurallar." diyorsunuz ama nasıl yönetmişsiniz bu ülkeyi diye ben de düşünüyorum. Bir guguk kuşu hikâyesi var, bunu sizler de biliyorsunuz belki. Yani ona mı benzetelim bunu yani? Şimdi, guguk kuşları -Başkanım, siz de bilirsiniz bunu mutlaka o entelektüel yapınızla- bunlar üremekte böyle çok akıllı, zeki kuşlar ama iri kuşlar, bunlar yumurtalarını gidip serçenin yuvasına da bırakıyorlarmış. Yani gidiyor serçenin oraya bir tane yumurtayı bırakıyor, o guguk kuşu serçe yumurtasından bir gün önce çıkıyor. Tabii ki içgüdüyle diğer yumurtaları atıyor, kendi kalıyor guguk kuşu, tabii o serçe yumurtaları aşağı gidiyor. Şimdi, o garibim serçe de ufacık bir şey yani. Şimdi, bakın, Başkanım, bu serçe bakıyor orada bir yavru var, altında yumurta çatlamış çıkmış, besliyor onu. Gidiyor, geliyor, işte, böcek topluyor, veriyor, besliyor fakat bir hafta sonra guguk kuşu serçeyi geçiyor, anneyi geçiyor, iki hafta sonra 2 katı oluyor, 3 katı oluyor, o garibim serçe bunu yavrusu zannediyor, beslemeye devam ediyor. Yani bu cemaat bu kadar akıllı da guguk kuşu mu bunlar, sizler serçe misiniz diye düşünüyorum yani besleyip besleyip durmuşsunuz bunları böyle.

ATİLLA KART (Konya) - Ama hakikaten teşbihiniz çok iyiydi.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Ama hayır yani gerçekten öyle.

Şimdi, Sayın Başkanım, işin özü bu yani maddelere falan girmeye gerek yok. O zaman ben serçe saflığıyla -öyle diyelim- bu ülkeyi on iki yıldır yönetiyorsunuz, bu guguk kuşları da sizin folluklara gelmiş, yumurtalarını koymuşlar, almışlar, girmişler sağa sola, hâkim olmuşlar, savcı olmuşlar, kaymakam olmuşlar, emniyet müdürü olmuşlar yani böyle Türkiye'nin her yerinde görev yapıyorlar, siz öyle diyorsunuz, paralel yapı falan, öyle diyorsunuz ama Sayın Bakanım, artık bu işi bir noktada sonlandırmamız lazım. Gerçekten yani işin mizahi yanı bir yana, hukuk kurallarıyla herhâlde bakanlar arasında -bilmiyorum Sadullah Bey de kaç yıl yaptı, herhâlde üç yılı aşkın süre bakanlık yaptı- en çok mevzuatta değişiklik yapan siz olacaksınız Sayın Bakan. Sizin döneminizde bu değişiklikler olacak, siz de böyle bir istatistiksel sayıyla anılacaksınız yani burada aslında sizin adınıza üzülüyorum.

Maddelere geldiğimizde görüşeceğiz Sayın Başkanım, ben daha fazla... Çünkü baktım,saat dokuzu geçiyor. Yarın da sabah mı başlayacağız, bilmiyorum, sabah mı görüşülecek? Bu değişiklikleri belki maddeler üzerinde biraz daha evrensel hukuk kuralları içerisinde ve... Bizim geçmişten gelen, bugüne kadar öyle veya böyle yani doksan yıllık bir hukuk birikimimiz de bence güçlü ama bu kadar oynar hâle ve yarın öbür gün -az önce söylediğim gibi- içinden insanların çıkamayacağı bir hâle getirmeden bir toparlarsak diye düşünüyorum. Maddeler üzerinde zaten söyleyeceklerimizi söyleyeceğiz.

Teşekkür ediyorum Başkanım.