KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; Sayın Dışişleri Bakanımızın vicdan odaklı dış politikaya dönük açıklamalarını büyük bir dikkatle izledik. Elbette ki bu, Türkiye'nin izlemesi gereken dış politikanın görünür yüzü, böyle olmak zorundayız zaten, başka bir şeklimiz yok ancak dünyadaki gelişmeler konusunda bizlerin hem bireysel olarak hem de ülkemiz adına çok ciddi endişeleri var.

2003 yılında Irak'ın Amerika Birleşik Devletleri ve ortakları tarafından işgal edilmesinden sonra Büyük Ortadoğu Projesi'nin uygulamaya konulmasıyla beraber, Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da birçok devlet parçalandı, bazılarının içerisinde iç karışıklıklar hâlâ devam ediyor, bazıları için de daha önce yapılmış çalışmalar tozlu raflardan indirilip güncellenmeye çalışılıyor. Üstelik bu devletleri parçalama çabaları hiç de gizli kapaklı falan değil -eskiden gizlenir mizlenir, falan filandı- haritayı eline alan televizyonlara fırlıyor "Bundan sonra burası böyle olacak, şurası şöyle olacak, şurası kantonlara bölünecek." diye anlatmaya başlıyor. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri'nde toplantılar yapılıyor başka ülkelerde olduğu gibi. Tabii, Dışişleri Bakanlığı olarak bunları çok yakından izliyorsunuz.

Örneğin, 2015 yılının Temmuz ayında Amerika Birleşik Devletleri Senatosunun Silahlı Kuvvetler Komisyonunda yapılan bir toplantıda Virginia senatörünün "İngilizlerin yüz yıl önce belirlediği çizgileri biz neden savunmaya devam ediyoruz? Anladığım kadarıyla kendi ülkeleri olduğuna inanmayanlara bu topraklar için savaşmak üzere eğitiyoruz." diye Genelkurmay Başkanına soru yönelttiğini görüyoruz. Genelkurmay Başkanı da "Dile getirdiğiniz görüşe katılıyorum, Orta Doğu asla aynı Orta Doğu olmayacak. Amerika Birleşik Devletleri ordusu Irak-Suriye sınır bölgesinde Suriye Kürtlerine ait PYD de dâhil ortaklar ağı oluşturmaya çalışıyor." diyor.

Değerli milletvekilleri, aynı şekilde Irak Başbakanı Haydar El Abadi'nin Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ın federatif şekilde yapılandırılması tezini kabule hazır olduğunu ve bu bağlamda da bölgenin kendi yönetimlerini oluşturacak ve petrol gelirlerini de paylaşacak belirli bölgelere ayrılacağı gündeme getiriliyor.

Aynı şekilde, Millî Savunma Bakanının Kürtlerin Amerika tarafından silahlandırılmaya devam edileceğini ve bu birliklerin etkin bir kara gücü olduğunu, toprak ele geçirebildikleri gibi koruyabildiklerini de söylüyor.

Yani birileri bölgeyle ilgili olarak bir yerlerde çok somut olarak planlar yapıyorlar, bu somutluğu ortaya koyabilmek için bütün bunları söyledim.

Değerli milletvekilleri, kuşkusuz farkındasınız, bir süreden beri Batı, başta Irak ve Suriye olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da sahneye konulmuş ve uygulanmakta olan devletleri bölüp parçalama senaryosunun sahnelerini oynuyor.

2'nci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana, dünya genelinde yarısından fazlası etnik ve inanç kökenli olmak üzere 180 dolayında iç savaş yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor. Bütün bunların sonucunda, birçok ülkede bölünme tanımlarına göre değişmekle birlikte 24'e kadar çıkacak ülkenin bölündüğünü görüyorsunuz. Ancak bu ülkelerde sadece 2'nci Dünya Savaşı'nın ve 1'inci Dünya Savaşı'nın galiplerinin kabul etmediği hiçbir bölünme gerçekleşmiyor. Örneğin, Kıbrıs, kırk iki yıldan beri sürünüyor. Sayın Bakan çözüme ulaşıldığını söylüyorsa da çözüm bu bölünmenin veya en azından soruna o zaman bulunan çözümün kabul edildiği anlamına gelmiyor. Onlar kabul etmediği sürece Kıbrıs'ın iki ayrı devlete bölündüğü gerçeğini hiç kimse kabul etmiyor. Buna karşılık, bu ülkelerin kabul ettikleri yani hâkim ülkelerin kabul ettikleri bölünmeler, örneğin Yugoslavya olayı, ertesi gün hepsi tarafından kabul ediliyor, daha sonra ortaya çıkan savaşlar sırasında ortaya çıkan vahim durum için de müdahale gereği kararını alıyorlar.

Değerli milletvekilleri, yani Amerika'nın ünlü stratejisti Brzezinski'nin Time dergisinde yayımladığı "Krizler hilali" başlıklı değerlendirmesindeki sorunların yavaş yavaş bu topraklarda ortaya çıkmaya başladığını çok net olarak görüyorsunuz. Amerika, buralarda ciddi anlamda kırılganlığın oluştuğunu, bölgede parçalanma tehlikesinin ortaya çıktığını, dolayısıyla, burada ortaya çıkacak olan otorite boşluklarının da sadece kendileri tarafından doldurulabileceğini söylüyorlar.

Bazı ülkeler parçalanırken bir taraftan da yeni parçalanma senaryoları yazılıyor. Örneğin, Brzezinski yine "Büyük Satranç Tahtası" adlı kitabında "Avrasya Balkanları" tanımlamasını yapıyor. "Balkanlar"dan kastedilen sürekli birbiriyle çarpışan, iç savaşların içerisinde çırpınan, çabalayan ülkeleri kastediyor, biliyorsunuz bunları. Avrasya Balkanları kapsamına Azerbaycan, Ermenistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Gürcistan dâhil oluyor ve Brzezinski diyor ki: "Avrasya Balkanları tanımı içerisine girmeye aday olan Türkiye ve İran'ın bu şekilde karmaşaya girmesi hâlinde ortaya çıkacak olan sorunlar kontrol edilemez boyutlara ulaşacaktır." Neden endişeli olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum Sayın Bakanım.

Özellikle Bildenberg'in 1979 toplantısında -biraz geriye gidiyor olmakla birlikte- Bernard Lewis'in Yakın Doğu'nun etnik ve inanç farklılıkları temelinde Balkanlaştırılabilmesi için Müslüman Kardeşler hareketinin desteklenmesi, Kürtlerin, Ermenilerin, Lübnanlı Maronitlerin, Etiyopyalı Kıptilerin, Azerbaycan Türklerinin özendirilmesi gerektiği ileri sürülüyor. Yani sürekli olarak birilerini birtakım karışıklıklar yapmak için, o ülkeleri bölmek, parçalamak için sürekli olarak tahrik etmek, teşvik etmek ve yönlendirme çabasında olan insanları görüyorsunuz. Bernard Lewis sıradan bir insan değil biliyorsunuz. Le Monde'a verdiği bir demeç nedeniyle, Osmanlının Ermeni soykırımı yapmadığı, bunun savaşta olabilecek sıradan birtakım kayıplar olduğu konusunu söylediği için, sembolik de olsa cezaya mahkûm edilmiş, 1 franklık sembolik bir para cezasına çarptırılmış bir bilim adamı yani boşuna konuşmuyor, her zaman bilerek konuşuyor, araştırarak konuşuyor, görerek konuşuyor.

Değerli milletvekilleri, bütün bunların hepsi niye oluyor? Niye sürekli olarak bir kaos ortamı yaratılmaya çalışılıyor Türkiye'nin etrafında ve Türkiye'nin komşularında? Orta Doğu'nun enerji kaynaklarının bu kaosun altındaki ateş olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Biraz önce Enerji Bakanlığı bütçesinin konuşulması sırasında da bunu dile getirmeye çalıştık. Hatta ve hatta buradaki kaosun o kadar büyüyeceği hatta 3'üncü dünya savaşının nedeni olabileceği bile ortaya çıkıyor. Bu arada, çok net bir şekilde artık başka otoriteler, kişiler, örneğin Amerika Birleşik Devletleri senatörü Biden, Irak'ın yumuşak parçalanması üzerine projeler de geliştiriyor, bunları da çok yakından biliyorsunuz. Irak'ın özerk bölgelere ayrılması, etnik ve inanç olarak bağlı olduğu bölgeden farklı bir bölgede kalanların gönüllü olarak yer değiştirmesi bile buralarda oturulup planlanıyor. Belirli bir yere gitmeyenler ne olacak? O konularda kimse bir şey söylemiyor, nasıl olsa Türkiye'nin sınırları açık, herkes oralara kaçabilir diye büyük bir ihtimalle.

Değerli arkadaşlar, bu plan Irak'ın bölgelere ayrılması ve daha sonra da etnik gruplar arasındaki bu değişimlerin kendiliğinden yapılmasına ilişkin plan Amerikan Senatosunda oylanıyor ve 75'e karşı 23 oyla da onaylanıyor.

Değerli milletvekilleri, aslında bütün bu kaosun, enerji kaynaklarıyla ilgili olduğunu dile getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temizel, ilave süre veriyorum.

Buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Aslında, Suriye iç savaşının da 2011 yılındaki Arap baharı çerçevesinde bu ülkede çıkan karışıklıklardan başladığı iddiasını artık herkes kabul etmiyor. Bunun başka nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Suriye'de bir iç savaş çıkarılmasının temelinde özellikle Katar doğal gazının Suriye üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınmasıyla ilgili bir projenin Suriye tarafından kabul edilmemesi olduğu iddia ediliyor. İzin verirseniz bunu bir defa daha tekrar etmek istiyorum: Suriye iç savaşının çıkarılmasının temelinde, Beşar Esad'ın Katar doğal gaz boru hattının Suriye üzerinden geçmesine uygun görüş vermemesi üzerine sahneye konulduğuna ilişkin çok somut iddialar var. Katar-Türkiye doğal gaz boru hattının yapılması hâlinde Arap Yarımadası'ndaki Sünni inançtaki Arapların Suriye'deki Sünnileri koruma altına alıp böyle bir güç oluşturulacağı gibi iddialar da söyleniyor. Dolayısıyla, Suriye üzerinden geçecek bu boru hattının Türkiye açısından elbette çok önemli avantajları var ancak bunun Rusya açısından kabul edilebilirliği o kadar kolay kabul edilmiyor görüldüğü kadarıyla. Bu hat, Rusya'nın Avrupa enerji pazarındaki gücüne ciddi darbe vuracak. Dolayısıyla da NATO, bunu Rusya'nın stratejik bir hamlesi olarak değerlendiriyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu şekildeki nedenlerle ortaya çıkmış karışıklıklarla sürekli olarak karıştırılan, özellikle de nüfusunun hemen hemen tamamı Müslüman olan İslam ülkelerindeki bu karışıklıkların nedeni artık çok somut olarak belli. Toplumların inanç ve etnik farklılıklarının toplumsal bir zenginlik olduğu konusu bu ülkelerde kabul edilmemiş, sürekli olarak birbirlerine karşı savaşmak üzere tahrik ve teşvik edilerek bir arada kalmış. İslam ülkeleri, Hazreti Muhammed'in ölümünden bu yana inancın bireysel alan, siyasetin de inanç dışı toplumsal ve laik bir alan olduğuna bir türlü karar verememişler. Bizler de Atatürk cumhuriyeti olarak bu konuda, açık söylemek gerekirse, çok büyük etkide bulunamamışız demek ki. Dolayısıyla, İslam tarihi bu bölgelerde neredeyse iç savaşlar ve kendi aralarındaki boğuşmalarla geçmiş.

Değerli milletvekilleri, çok net olan bir olay var: Mustafa Kemal Atatürk, her ülkenin sahip olabileceği bir şans değil. Dolayısıyla, güneyimizde önümüzdeki günlerde ortaya çıkarılacak olan tehlikeleri veyahut Türkiye'ye dönük olabilecek hareketleri Dışişleri Bakanlığı çok yakından izliyor, burada konuşulmadıysa da büyük bir ihtimalle konuşmanın okuyamadığımız veya görmediğimiz kısımlarında mutlaka var. Bu durum karşısında bizim en azından bu inanç temelli veya etnik, mezhep temelli, etnik grup temelli çatışmaların Türkiye'nin odağını işgal etmemesi konusunu çok önemsemek gerekiyor. Dış politikamızı, tarafsızlığımızı bu konularda kesinlikle bütün ülkelerin hepsinin çıkarlarına eşit mesafede olduğumuzu somut olarak ortaya koyarak sağlama zorunluluğumuz ortaya çıkıyor. Bugün Kürt koridoru diye güneyimizde oluşturulmaya çalışılan koridor aslında başka bir boru hattı koridoru. Güneyden gelen boru hattına karşılık birileri kuzeyde bir boru hattı oluşturmaya çalışıyor. Biz de bu çatışmaların ortasında şu anda fiilî olaraktan yer alıyoruz. Bizim bu çalışmaları önleyecek gücümüzün olduğunu düşünüyorum. Bunlara farklı bir şekilde yaklaşmanın, bizim topraklarımızda, barışçıl olduğu sürece her türlü ticari geçişin, boru hattının vesairenin bizim tarafımızdan organize edilmesinde hiçbir sakıncanın olmadığını çok net bir şekilde ve herkese teminat vererek gösterebileceğimizi düşünüyoruz. Katar da boru hattını yapsın, Irak da boru hattını yapsın hatta İran üzerinden de boru hattı yapılsın. Yukarıdakilerin Rus doğal gaz hatları nedeniyle rahatsızlıkları da çok net bir şekilde tarafımızdan anlatılsın, "Hayır, burada rahatsız olmayı gerektirecek herhangi bir olgu falan yok çünkü herkes eşit durumda, kim hangi koşullarda satıyorsa mademki liberal ekonomiden bahsediyorsunuz alın size liberal bir dağıtım düzeni." denilebilmeli.

BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz lütfen.

Buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Toparlayayım Sayın Başkanım.

Bu bütçe sırasında gerçekten konuşulması gereken çok şey, anlatılması gereken çok şey var çünkü bunları ilk defa olarak konuşuyoruz buralarda. Yani birileri kalkıp da Suriye'deki çatışmaların nedeni eğer böyle bir olaydan kaynaklandıysa yani Katar-Türkiye petrol boru hattının Suriye tarafından geçirilmemesi nedeniyle aynen Libya'da olduğu gibi -bugün enerji politikaları sırasında konuştuk- Kaddafi'nin yok edilmesine dönük bir olaysa Türkiye olarak bunu çok ciddi olarak değerlendirmeliyiz, eğer böyle bir olaysa diyorum. Bunları çok önemsiyoruz.

Dış politikamız konusunda bir güvensizlik sergilemek gibi bir düşüncemizin asla olamayacağını özellikle belirtmek istiyorum ama bu kuşkularımızın da yüksek sesle hatta bütün dünyanın duyacağı şekilde giderilmesi çok yararlı olacaktır diyorum.

Bütçenizin hayırlı olması dileğiyle teşekkürlerimi sunuyorum.