| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan'ın 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .11.2016 |
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyor ve bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Kalkınma Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçelerinin görüşülmesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; müsaade ederseniz her ne kadar sizlere konuşma metnini dağıttık ama sunuş üzerinden gitmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Kalkınma Bakanlığımız tüm bakanlıkları kesen, tüm sektörleri kesen bir yönüyle belki diğer bakanlıklarımızdan farklı bir konum arz etmektedir. Genel olarak kalkınma yaklaşımımıza baktığımızda, uzun vadeli perspektifle bütüncül ve dengeli bir kalkınma, ülkemizin gelişme hedeflerini gerçekleştirme, insan odaklılık, kapsayıcılık ve nesiller arası hakkaniyeti gözetme, kaynakları verimli bir şekilde kullanma, ekonomik ve sosyal potansiyelimizi mevcut ve gelecek nesillerin refahının ve yaşam kalitesinin sürekli iyileştirilmesi için kullanma yaklaşımımız olarak ortaya koymaktayız.
Kalkınma Bakanlığımızın görevlerine gelince; iktisadi, sosyal, kültürel politika ve hedeflerin belirlenmesinde Hükûmetimize müşavirlik yapmak temel görevleri arasında yer almaktadır. Hükûmetimizce belirlenen amaçlar doğrultusunda makroekonomik, sektörel ve bölgesel gelişme alanlarında beş yıllık kalkınma planları, uzun vadeli perspektif planlar, orta vadeli programlar, yıllık programlar, yatırım programları, sektörel-bölgesel tematik stratejiler ve eylem planları hazırlamak, SODES, KÖYDES, SUKAP gibi özel programlar hayata geçirmek, uygulamayı etkin bir şekilde izlemek ve değerlendirmek olarak ifade edebiliriz.
Uzun vadeli perspektif ve planlama gündemimize baktığımızda, bildiğiniz gibi, Onuncu Kalkınma Planı'nın uygulamasına devam ediyoruz. 2018 yılında Onuncu Kalkınma Planı'nın süresi eriyor. 2023 vizyonumuzu 2035'e taşıyacak uzun vadeli bir strateji hazırlama çalışmalarına Kalkınma Bakanlığımız başlamış durumda. 2017 yılı başında başlayacağımız on birinci kalkınma planında da, inşallah, bu 2035 yılı çalışmaları da bir altlık oluşturacak ve bu 2035 yılı vizyonumuz çerçevesinde de tüm planlarımız, programlarımız hazırlanacak.
Onuncu Kalkınma Planı'na baktığımızda, bildiğiniz gibi, "Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum", "Yenilikçi Üretim, İstikrarlı Yüksek Büyüme", "Yaşanabilir Mekânlar, Sürdürülebilir Çevre" ve "Kalkınma İçin Uluslararası İş Birliği" şeklinde 4 ana eksen üzerine oturtulmuş idi. Bunların uygulama ayağı olarak ise öncelikli dönüşüm programlarını yine sizlerin bildiği gibi uygulamaya koyduk. 25 öncelikli dönüşüm programımız var. 35 kamu kurum ve kuruluşu bu öncelikli dönüşüm programlarında aktif olarak yer almaktadır. Genel koordinasyonu, izleme ve değerlendirmesi Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. 2016 yılı üçüncü çeyrek itibarıyla toplam 286 eylem tamamlanmıştır. Öncelikli dönüşüm programlarımızı da hızla tamamlamayı hedefliyoruz.
Orta Vadeli Program'ımızın temel amaçları ise istikrarlı ve kapsayıcı büyüme, enflasyonun düşürülmesi, cari açığın azaltılması, rekabet gücünün artırılması, istihdam ve verimliliğin artırılması ve mali disiplinin sürdürülmesi olarak yer almaktadır. Yıllık politika, tedbir ve uygulamaları içeren yıllık programımız 19 Ekim 2016 tarihinde yayımlanmıştır. 2017 yılı yatırım programı hazırlık çalışmaları ise hâlen devam etmekte olup bütçenin onaylanmasına müteakip tamamlanacaktır. Her yıl Avrupa Komisyonuna sunulan ekonomik reform programı hazırlık çalışmaları devam etmekte olup 2017 yılı başında da bunu yayımlamayı planlıyoruz.
Dünya ekonomisindeki gelişmeleri aslında diğer bakanlarımız muhtemelen sizlere aktardı ama çok kısa da olsa değinmek istiyorum. Gelişmiş ekonomilerde 2016 yılında nispeten bir düşüş söz konusu. 1,6'lık bir büyüme beklentisi var. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde ise 4,2 oranında bir büyüme öngörüsü söz konusu. Ancak, Çin ve Hindistan'ı hariç tuttuğumuz takdirde, aşağı yukarı, bu büyümenin yarı yarıya düştüğünü görüyoruz, 2,1'lik bir büyüme söz konusu.
Küresel düzeyde, maalesef, ticaretsiz büyüme sürmektedir. İçe kapanma, korumacılık politikalarının artması, küresel sermaye akışının yavaşlaması gibi temel faktörlerin neticesinde dünya son beş yıldır ticaretsiz büyüme trendine girmiştir. Normal trendinde büyüme oranlarının yaklaşık 2 katı kadar büyüyerek büyümeye katkı veren ticaret hacmi küresel kriz sonrasında ivme kaybetmiş ve 2015-2016 yıllarında keskin şekilde yavaşlamıştır. Kırılgan küresel büyüme ve düşük küresel ticaret birbirini olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Küresel ekonomi üzerindeki risklere baktığımızda ise dünya ticaretinde korumacılığın artış eğilimi, terörün yaygınlaşması, jeopolitik gerginlikler artması, göçmen sorunu ve siyasi belirsizlikler, FED'in faiz artış sürecinin küresel likidite koşullarında yaratacağı daralma, Çin ekonomisinin yavaşlama ve yeniden dengelenme süreci ki biliyorsunuz Uzat Doğu'da üretilip Batı'da tüketilen bir yaklaşım söz konusu idi, artık Çin ekonomisi de, Çin de tüketim ağırlıklı bir politika izlemeye başladı. Gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyümelerinin yavaşlaması, dünya genelinde yapısal reform gündeminde yavaşlama, "Brexit" ve yeni ABD Başkanının küresel ekonomi ve dış politika ilişkileri açısından nasıl bir tutum sergileyeceği, Hollanda, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde 2017 seçimlerinin AB'nin geleceğine yönelik oluşturduğu belirsizlik.
Türkiye ekonomisine baktığımızda, 2009 yılını çıkardığımızda, aslında, 54 çeyrektir Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü görüyoruz. Son 27 çeyrektir -2009 sonrasında- Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. Ancak, Türkiye ekonomisi son dönemlerde yurt içinde yaşanan terör olaylarına, Rusya krizine, Suriyeli göçmen akınına, 15 Temmuz darbe girişimine, AB ülkelerinde yavaş seyreden büyümeye, turizm sektöründeki daralmaya ve FED'in faiz kararı sürecinin uluslararası piyasalarda yarattığı belirsizliğe ve zorlaşan dış likidite koşullarına rağmen büyümesini sürdürmektedir.
Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, Çin ve Hindistan'ı hariç tuttuğumuzda, aslında, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek bir büyüme performansı gösterdiğini görüyoruz ancak Çin ve Hindistan'la birlikte değerlendirildiğinde gelişmekte olan ülkelerin altında bir büyüme performansına sahip.
Büyümeye katkıya baktığımızda, harcama yönüyle büyümede, özellikle, son dönemde yurt içi talep kaynaklı bir büyüme gözlenmektedir, yansıda da bu görülmektedir.
Küresel büyümedeki zayıflamaya bağlı olarak net ihracatın büyümeye katkısı maalesef 2016 yılında da negatiftir. Üretim yönünden ise yurt içi talebin bir yansıması olarak hizmetler sektörünün büyümedeki ağırlığı artmıştır. 2016 yılında kuraklığa bağlı olarak tarımsal üretimde de açıkçası azalma beklenmektedir.
2016 yılında büyümede yavaşlamanın iki önemli nedenine baktığımızda tarım sektörü ile turizm sektörünün ön plana çıktığını görüyoruz. Bildiğiniz gibi, geçen yılın başında orta vadeli programda 2016 büyümesini yüzde 4,5 olarak hedeflemiş idik ancak tarımsal üretimdeki kayıp nedeniyle bu sektörden gelecek katkı ortalama 0,3 iken sıfıra inmiştir 2016 yılında. Turizm sektörünün yaşadığı sorunlar ve bu sektörde ortaya çıkan tahminî 8,4 milyar dolar tutarındaki gelir kaybının, büyüme hızını yaklaşık 1 puan aşağı çekeceği beklenmektedir. Böylece, 2016 yılı büyüme hızı üzerinde toplamda yaklaşık 1,3 puanlık bir kayıp söz konusudur. 2017 yılı büyüme hızı yüzde 4,4 olarak hedef alınmıştır. Ekonominin bu büyümeyi gerçekleştirme potansiyeli vardır. Önemli olan, beklentilerdeki iyileşmedir, güven ortamının güçlenmesidir. 2017 yılında ise, evet, bu 4,4'lük büyüme için tarım sektöründe trend değerinde büyüme, sanayi sektöründe önemli ölçüde toparlanma öngörüyoruz. Sanayideki büyüme mevcut trendin yaklaşık 1 puan üzerinde olmak üzere 4,4 olarak tahmin edilmiştir. Hizmetlerde ise yurt içi talepteki canlanmanın göstergesi olarak mali aracılık, ticaret ve ulaştırma hizmetlerinin faaliyetlerinde artış yaşanacağı öngörülmektedir. Sektörel büyüme oranları mutedil ve uzun vadeli trendle uyumludur.
İstihdam piyasasına baktığımızda, özellikle 2010-2015 yıllarında yılda 1 milyona yakın ilave istihdam sağlandığını görüyoruz. 2016 yılında bu trendin bir miktar aşağı doğru indiğini görüyoruz. Özellikle turizm sektörünün bunda etkili olduğunu ifade edebilirim. Ancak, burada, iş gücüne katılım oranındaki artış sürekli olarak devam ediyor. Yansıda da görülecek olursa, özellikle 2012 yılına kadar iş gücüne katılım oranındaki artışa rağmen işsizlik oranında bir düşüş söz konusu olmuştur ancak 2012 yılından itibaren iş gücüne katılım oranındaki artışa paralel, işsizlik oranında da bir artış görülmektedir. Burada şunu özellikle ifade etmek istiyorum: İş gücüne katılım oranındaki 1 puanlık artış aşağı yukarı işsizlik oranında 1,8 puanlık bir artışa neden olmaktadır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakanım, yansılardan bize de verilecek mi?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Vereceğiz efendim, vereceğiz. Konuşmamın sonunda yansıları dağıtacağız, istiyorsanız...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İstiyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitmeden şey yapalım o zaman.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Evet, olabilir, dağıtabilirsiniz arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bakarak daha rahat izliyoruz.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Açıkçası, konsantrasyonunuzu bozmasın düşüncesiyle...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tam tersine; üstünde daha rahat çizip gidiyoruz, not alıyoruz.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Olabilir. Dağıtın arkadaşlar.
Avrupa Birliğine ihracatımıza baktığımızda, kilogram bazında ihracat artışının Avrupa Birliğine devam ettiğini görüyoruz. 2003-2012 yılları arasında Avrupa Birliğine yapmış olduğumuz ihracatta oransal olarak bir miktar düşüş, diğer ülkelere yapmış olduğumuz ihracattaki artış nedeniyle düşüş olduğunu görüyoruz ancak 2012 yılından itibaren Avrupa Birliğinin ihracatımızdan aldığı pay artmaya devam etmektedir. Avrupa Birliğinin ithalatında Türkiye'nin payı 2012 yılından itibaren artmaya başlamıştır. 2012 yılında Avrupa Birliği ithalatında Türkiye'nin payı yüzde 2,7'yken 2016 yılında, bu, 3,9'a kadar yükselmiştir. Aslında, burada, Türkiye ekonomisinin, Türkiye'deki ihracatçılarımızın ne kadar esnek bir yapıda hareket edebildiğinin de önemli bir göstergesidir. Avrupa Birliğinde bir pazar daralması söz konusu olduğunda, diğer ülkelere kayış oldukça hızlı olmaktadır ve bu anlamda da esnek bir yapı söz konusudur.
2016 yılında ihracatımızın 143,1 milyar dolar olacağını bekliyoruz ve bu hedefe de ulaşacağımızı düşünüyoruz. Rusya ve İran'la dış ticaret hacminin 2017 yılında artmasını bekliyoruz. Yine, bildiğiniz gibi, ihracatta Eximbank DFİF desteğini 1 milyar liradan 3 milyar liraya çıkardık 2017 yılı için. 2017 yılında dış ticaret hadlerinin kısmen lehimize seyretmesini öngörüyoruz. İhracat performansımızı artıracak politika tedbirleri 2017 yılı ihracat artışı için önemli varsayımlarımız arasında yer almaktadır.
İthalata baktığımızda ise 2016 yılı için 198 milyar dolarlık bir ithalat öngörüyoruz. İlk dokuz aylık gerçekleşme 146,3 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Buna göre, yılın kalan üç aylık dönemi için aylık ortalama ithalat beklentisi 17,2 milyar dolardır. Söz konusu tahminler gerçekleşebilir seviyededir. Program döneminde ise -2017-2019 dönemini kastediyorum- büyümeyle birlikte ithalatta da artış öngörülmektedir. Petrol varil fiyatı tahminlerine göre enerji ithalatı faturası kısmen yükselmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim ve bu yöndeki yatırımların yanı sıra, ithalata olan bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalışmalara da devam edilecektir.
Cari açığa gelince, cari açığın millî gelire oranı son dönemde azalma eğilimindedir. Büyümenin yavaş seyrinin yanı sıra, başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşme bu gelişmede etkili olmuştur.
Enflasyon beklentimiz 7,5 düzeyindedir ve bu hedefi gerçekleştireceğimiz görülmektedir.
Kamu kesimi genel dengesinin gayrisafi yurt içi hasıla oranına şimdi bakacağız ancak burada şunu ifade etmek istiyorum: Kalkınma Bakanlığı, merkezî yönetim bütçesine ve yatırım programına temel teşkil eden millî bütçenin tahminini, diğer bir deyişle ekonominin kaynaklar-harcamalar dengesini hazırlayan kurumdur. Kaynaklar-harcamalar dengesinin daha geniş tanımı ekonominin genel dengesidir. Kamu kesimi genel dengesi ve genel devlet dengesi de Bakanlığımız tarafından nihai hâle getirilmektedir. 2016 yılı kamu kesimi dengelerinde yaşanan bozulmada ilave bütçe yatırımları ile büyükşehir belediyeleri kaynaklı harcama artışı, savunma ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndaki artış etkili olmuştur. Genel devlet dengesinde ise eksi 1,9'luk bir gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak açık söz konusudur. Program döneminde ise burada bir iyileşme bekliyoruz.
Merkezî yönetim bütçe dengesine baktığımızda, 2016 yılında başlangıçta yüzde 1,3 açık öngörülmüştü, yıl sonunda ise açığın yüzde 1,6 olması öngörülmektedir. Sermaye giderlerinin 6 milyar lira üzerinde gerçekleşeceği beklentisi ise bu gelişmede önemli bir rol oynamıştır. 2017 yılında ise bütçe açığının yüzde 1,9 olmasını öngörüyoruz. İradi olarak seçilen bu durum, 2017 yılında büyümeyi destekleyecek şekilde üretimi, yatırımı, ihracatı ve istihdamı artırmaya, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmaya yönelik harcamalara ağırlık vermemizden kaynaklanmaktadır.
Mali disiplinden sapmıyoruz. AB tanımlı genel devlet borç stokumuzda da program döneminde düşüş devam edecektir.
Firmaların yabancı para borçluluğuna baktığımızda, şu anda yabancı para açısından borçsuz olan firmaların oranı yüzde 64 seviyesindedir. İhracat yapan firmalarımızın yabancı para borçluluk oranı ise yüzde 23'tür yani Türkiye'deki firmalarımızın yüzde 23'ü yabancı para cinsinden borçlu görünmektedir ancak bunlar ihracat yapan firmalarımızdır. İhracat yapmayan firmalarımız arasında ise yüzde 13 yabancı para cinsinden borç olduğu görülmektedir.
Son yıllarda hane halkı yükümlülüğünde bir artış gözlemlenmektedir ancak millî gelire oran olarak bakıldığında birçok gelişmiş ve yükselen ekonominin gerisinde olduğu da açıktır. euro bölgesinde yüzde 59; Portekiz'de yüzde 76,3; İspanya'da yüzde 66,4; Yunanistan'da yüzde 62; Fransa'da yüzde 56; İtalya'da yüzde 42; Polonya'da yüzde 36 hane halkı yükümlülüğü görülmektedir. Konut kredisi hariç tutulduğunda, hane halkı borç yükümlülüğünün millî gelire oranının yüzde 15'e gerilediği görülmektedir. Özellikle hane halkı yükümlülüklerinde konutun oranı oldukça yüksektir.
Büyümenin önünde temel sorun yurt içi kaynak yetersizliği, diğer bir deyişle, yurt içi tasarrufların yetersizliğidir. 2015 yılında tasarruflardaki azalmanın -0,9 puan- en önemli nedeni özel tüketimin millî gelire oranındaki artıştır. Diğer taraftan, yine mili gelire oran olarak stok kullanımındaki önemli miktardaki artış da genel denge formatında toplam tüketimi destekleyen, buna karşın, toplam yatırımları ve tasarrufları azaltan önemli bir unsur olmuştur. Özellikle 2016 yılında kamu tasarruflarında da bir miktar azalış -yansıda gördüğünüz gibi- söz konusudur.
Yatırım stratejisi açısından şunları ifade edebilirim: Hükûmetimiz kamu ve özel kesim yatırımlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır. Kamu ve özel sektör yatırımları birbirini tamamlayacak alanlara yönlendirilmektedir. Kamu yatırımları özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek altyapı alanlarına yoğunlaştırılmaktadır. Yatırımların finansmanında kamu-özel iş birliği yöntemlerinden azami ölçüde yararlanılmaya çalışılmaktadır.
Kamu yatırımlarındaki önceliklerimize geldiğimizde, makro alandaki önceliklerimiz yanında sektörel, bölgesel ve proje alanında önceliklerimiz söz konusudur.
Sektörel önceliklerimizde eğitim, sağlık, içme suyu ve kanalizasyon, bilim ve teknoloji, ulaştırma ve sulama sektörlerine öncelik verilmektedir.
Bölgesel önceliklerimize baktığımızda ise bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, bölgesel potansiyelimizin değerlendirilmesi -ki, özellikle nispeten geri kalmış yörelerimizde bu potansiyel oldukça yüksek- GAP, DAP; KOP ve DOKAP eylem planları kapsamındaki yatırımlar yine öncelikli alanlarımız arasında yer almaktadır. Cazibe Merkezi Programı kapsamındaki illerimiz ve bu Cazibe Merkezi Programı'mız ise önceliklerimiz arasında bulunmaktadır.
Proje bazındaki önceliklerimize baktığımızda ise kısa sürede tamamlanacak projelere öncelik veriyoruz. Önemli fiziki gerçekleşme sağlanmış projelere, başlatılmış bulunan diğer projelerle bağlantılı veya eş zamanlı olarak yürütülmesi gereken projelerimize yine öncelik veriyoruz. Mevcut sermaye stokunun daha etkin kullanılmasına yönelik idame-yenileme, bakım-onarım, rehabilitasyon, modernizasyon projeleri, afet risklerinin azaltılmasına yönelik projeler, bilgi toplumu stratejisi ve Öncelikli Dönüşüm Programı'na yönelik projelerimize de yine yatırım programında öncelik veriyoruz.
Kamu-özel kesim sabit sermaye yatırımlarına baktığımızda ise 2016 yılında 104,5 milyar liralık bir kamu yatırımı gerçekleşmesi tahmin edilmektedir. Özel kesim tarafından ise 336 milyarlık bir yatırım söz konusudur. 2017 yılına baktığımızda, 2016 yılında gerçekleşmesi beklenen 441 milyar liralık sabit sermaye yatırımlarının 497 milyar liraya çıkması tahmin edilmektedir.
Kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma sürelerindeki azalma devam etmektedir ki, bu, özellikle yatırımların verimliliği açısından, kaynakların etkin kullanımı açısından son derece önemlidir. Bu, 2016 yılında 3,7'ye düşmüştür. Hatırlanacağı gibi, 2002-2003 yıllarında tamamlama süresi ortalama sekiz yıl gibi bir süreyi ifade ediyordu.
Sektörlerin ortalama proje tamamlanma sürelerine baktığımızda, tarım sektörünün nispeten yüksek olduğunu görüyoruz. 6,9'luk bir tamamlanma süresi söz konusu. Burada, özellikle sulama yatırımlarının ağırlıklı olmasından kaynaklanan bir durum. Enerjide 2,4 yıl, ulaştırmada 5,6 yıl tamamlanma süresi olarak, eğitim, sağlıkta, nispeten iki yılın altında bir tamamlanma süresi söz konusu.
2016 yılındaki proje stokuna baktığımızda, 543 milyar liralık bir proje stokumuz söz konusu. Kümülatif harcamamız 239 milyar lira. Bu yıl yapılacak harcamaları da dikkate aldığımızda, proje tutarının yüzde 56'sı sene sonu itibarıyla harcanmış olacaktır.
Kamu-özel iş birliği projeleri konusunda da çok kısa bilgi sunmak istiyorum. Şu anda işletmede olan 178 kamu-özel kesim iş birliği projesi söz konusudur. Yapım aşamasında ise 33 projenin yapımına devam edilmektedir. Toplam kamu-özel birliği çerçevesindeki proje sayısıysa 211'dir.
Yatırım tutarlarına baktığımızda, 1986-2002 döneminde 11,1 milyar dolarlık bir yatırım söz konusu, 2003-2016 yılları arasında ise 42 milyar dolarlık bir yatırım yapılmıştır.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şehir hastaneleri falan da dâhil mi buna?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Hepsi dâhil efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dâhil değil çoğu onlar.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Tabii, onların önemli bir kısmı yeni başlıyor. Tamamlanma aşamasında olanlar var ama şu anda 2016 Kasım ayı itibarıyla en son rakam bu. Toplam 53,1 milyar dolarlık...
ERHAN USTA (Samsun) - Harcaması mı bu?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bunlar harcama.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Yükümlülükler de var mı?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Toplam tutarımız.
Yükümlülüklere geleceğiz efendim.
ERHAN USTA (Samsun) - O başlanan şehir hastaneleri rakamı burada var mı yoksa, harcama olan, tamamlanan kısım mı var?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Var, tamamı.
Sözleşme tutarlarına baktığımızda, yapım aşamasında olan -evet, biraz önce sormuş olduğunuz soru- yaklaşık 75 milyar dolarlık bir sözleşme tutarı söz konusu, buna yatırım da dâhil. İşletme aşamasındaysa 47,4 milyar dolarlık bir sözleşme söz konusu. Toplam sözleşme tutarı ise 122,1 milyar dolar.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok değerli üyeleri; sektörel stratejilerin belirlenmesi, Bakanlığımızın önemli görev alanlarından birisi. Dolayısıyla, burada, önemli gördüğümüz bazı sektörlere yönelik yaklaşımımızı da ortaya koymak istiyoruz.
Tarımsal dönüşüm stratejimizde ise 6 temel eksenimiz söz konusudur. Tarımsal altyapının geliştirilmesi, gıda güvenliği ve güvenirliliğinin sağlanması, ürün fiyatları ve üretici gelirlerinde istikrarın sağlanması, tarım-sanayi iş birliğinin artırılması, hayvancılığın geliştirilmesi, tarım ve gıdada AR-GE ve inovasyonun geliştirilmesi 6 temel eksenimiz olarak yer almaktadır.
Tarımsal altyapının geliştirilmesinde en önemli alanlardan birisi, bildiğiniz gibi, toplulaştırmadır. Özellikle toplulaştırmada çok ciddi, önemli atılımlar gerçekleştirdiğimizi ifade edebilirim. 2002 yılında sadece 0,5 milyon hektar alanda toplulaştırma yapılmışken bugün toplulaştırılan alanın 6,2 milyon hektara ulaştığını görüyoruz. Toplulaştırma için ayırmış olduğumuz ödenekte de ciddi artışlar söz konusu. Özellikle 2017 yılında toplulaştırmaya ciddi bir kaynak ayırdık. Toplulaştırma için 805 milyon liralık bir kaynak harcanacak ki 2016 yılında toplulaştırma için harcamış olduğumuz para miktarı 366 milyon liradır yani 2 katından daha fazla bir artış söz konusudur.
Sulama, diğer önemli bir tarımsal altyapı alanı. Burada da, sulama yatırımlarında da ciddi bir artış söz konusudur. Gördüğünüz gibi, 2016 yılında sulama alanında 5,3 milyar liralık bir yatırım söz konusudur. 2017 yılını arkadaşlarımız koymamış ama bu miktarı daha da artırdık. Sulama yatırımları için normal verilmesi gereken ödeneğin üzerine 1 milyar lira ek bir ödenek koyduk 2017 yılı için.
Yine, 2002-2016 döneminde tarım ve gıda ürünleri ihracatında önemli bir atılım yaşandığını ifade etmek istiyorum. Artırılan yatırımlar ve yükselen üretimle birlikte tarım ürünlerinde ihracat 3 kat artmıştır. Gıda ürünlerindeki artış ise 5 kattan fazladır. Görüldüğü üzere, tarım ürünlerimizi daha çok işleyerek gıda sanayi ihracatımızda daha hızlı bir artış kaydedilmiştir.
İmalat sanayisindeki yaklaşımımızı sizlere kısaca özetlemek istiyorum. İmalat sanayisinde dönüşüm vizyonumuz çerçevesinde ise katma değeri yüksek ürünlerin imalatının daha da artırılması temel önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Alt bileşen olarak yenilikçilik ve firma becerileri yine bizim önemsediğimiz alanlardan bir tanesi. Özellikle ileri teknoloji ve katma değeri yüksek alanlara yönelmek ve bunu teşvik etmek en önemli politikalarımızdan biridir. Ancak, burada şunu da ifade etmeliyim: Büyük ölçekli firmalar ile küçük ölçekli firmalar arasındaki verimlilik farkına baktığımızda, büyük ölçekli firmaların verimliliği küçük ölçekli firmaların verimliliğinden 5,2 kat daha fazladır. Dolasıyla, küçük ölçekli firmalara daha fazla yoğunlaşmamız gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Bir diğer eksenimiz ise bölgelerin üretime etkili katılımı. Özellikle, nispeten geri kalmış yörelerimizde potansiyelin yüksek olduğunu biraz önce ifade ettim. İşte, bu çerçevede de Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı'nı başlatıyoruz. Önümüzdeki günlerde Kalkınma Bankamız aracılığıyla teklifleri almaya başlayacağız.
Bir başka önemli alan sektörler arası entegrasyon. Son derece önemli bir konu. Sektörler arası entegrasyonu ne kadar güçlendirirsek özellikle katma değer ürünlerin ileri teknoloji ürünlere dönüşümü o kadar hızlı sağlanacaktır. Burada, tabii, sektörler içi de ileri geri bağlantıların önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Sektörler arası entegrasyonda, örnek olarak, işte, tıbbi cihaz üretimi ile elektronik sektörünün birbiriyle entegrasyonu, otomotiv ile yine elektronik sektörünün birbiriyle entegrasyonu gibi alanlardaki etkileşimi daha fazla artırmamız gerekiyor.
Bir diğer eksenimiz ise yeşil teknoloji ve üretimdir. Biliyorsunuz, yeşil teknoloji ve üretim, rekabet gücü unsuru olmaya başladı, dünyada son derece önem taşıyan alanlardan biri hâline gelmeye başladı. Bu alanda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Dış pazar çeşitliliği ise bir diğer eksenimiz.
İmalat sanayi ihracatı, ihracatımızın sürükleyici unsuru olma konumunu korumuştur. İmalat sanayi ihracatı, ihracatımızın yüzde 95'ini teşkil etmektedir.
Ülke çeşitlenmesine baktığımızda ise geçtiğimiz on dört yılda ihracatımızın ülke çeşitlenmesinde olumlu gelişmeler yaşandığını ifade etmek istiyorum ihracatımızda. 2002-2015 döneminde önemli oranda artan ihracatımız içinde, Afrika ve Orta Doğu başta olmak üzere, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Asya ülkeleriyle olan ihracatımız daha hızlı artmıştır.
İmalat sanayisinin teknolojik yapısında kayda değer gelişmeler yaşanmıştır. Ülkemizde yapılan patent başvuru sayısı 2002-2015 döneminde 9 kat artmıştır. Bu başvurular içinde yerli patent başvuru sayısı ise 13 kat artış göstermiştir.
Geçtiğimiz on dört yılda imalat sanayisinin ihracatında düşük teknoloji sektörlerinden orta teknoloji sektörlerine doğru bir dönüşüm gerçekleşmiştir. İhracatımızda ileri teknoloji sektörlerinin payını artırmak için ilaç, tıbbi cihaz, elektronik ve hava taşıtları sektörlerinde atılım yapmamız gerekmektedir. Bu alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle kamu alım garantisi verme gibi unsurları önümüzdeki günlerde devreye sokacağız.
İmalat sanayisinde dönüşüme bir örnek vermek istiyorum: Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı. Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı'nın koordinasyonu için Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Komitesi kurulmuştur. Komite 25 toplantı gerçekleşmiştir bugüne kadar. Komite gündeminde ise yerli kan kaynağına dayalı plazma ürünlerinin yerli üretimi, kamu alımı yapılacak olan manyetik rezonans görüntüleme, bilgisayarlı tomografi, dijital röntgen, ultrasonografi cihazı, hasta başı monitörünün yerlileştirilmesi hedeflenmektedir.
Küresel ilaç ve tıbbi cihaz şirketlerinin ülkemizde yapmayı planladıkları yatırımların koordinasyonu gibi konular yine komitenin gündeminde yer almaktadır. Komisyonda ihale kararlarına baz teşkil edecek temel kararlar da alınacaktır. Özellikle firmaların bu konuda görüşleri alınmıştır. Bu çerçevede bir ihale şartnamesi hazırlanacak ve kamu alım garantisini de içerecek şekilde ileri teknoloji alanında Türkiye'de daha fazla yatırım yapılması sağlanacaktır.
Bir başka önemli alan lojistik. Yine, Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı başlatıldı. Programın temel unsurlarına baktığımızda, stratejik ve kurumsal yapılanma, kent lojistiği, gümrüklerde etkinlik, büyük altyapı yatırımları, firmaların rekabet gücü ve yurt dışı yapılanması yer almaktadır.
Stratejik ve kurumsal yapılanma alanında ise Lojistik Master Planı, lojistik mevzuatı, Kıyı Yapıları Master Planı, liman yönetim modeli, demir yollarının rekabete açılması gibi hususlar yer almaktadır.
Kent lojistiği kapsamında ise yine kentlerde yapılabilecek lojistik alanlar ve imar planıyla uyumlu hâle getirilmesi; gümrüklerde tek pencere sisteminin daha etkin hâle getirilmesi...
Büyük altyapı yatırımları yine önemli bir alanımız ki burada özellikle büyük lojistik merkezlerinin kurulması, bu lojistik merkezlerinin özellikle ulaşım ağları açısından güçlendirilmesi öngörülmektedir. Türkiye'nin, bir anlamda, ulaşım haritası, lojistik haritası ortaya çıkarılmıştır. Bu lojistik haritası çerçevesinde nerelere ne tür yatırım yapılması gerektiği, organize sanayi bölgelerinin lojistik merkezlerle bağlantısı, limanlara yine bu lojistik merkezlerinin bağlantıları gibi hususlar kapsamlı olarak ele alınmaktadır.
Firmaların rekabet gücünün artırılması ise bir başka önemli alandır. Özellikle lojistik firmalarımızın biz daha güçlü hâle getirilmesini hedefliyoruz. Bu çerçevede lojistik firmalarımızın birleşmesi, birlikte hareket etmeleri için özendirici birtakım uygulamalara da inşallah geçilecektir.
Yurt dışı yapılanma çerçevesinde ise Türkiye ticaret merkezlerinin kurulması hedeflenmektedir.
Yük taşımacılığında hem kara yolu hem deniz yolu taşımacılığında artışlar yansıda görülmektedir. Bunların detayına girmek istemiyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Demir yolunun yok mu?
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Demir yolunu koymamışlar ama verelim efendim sizlere. Demir yolunun nispeten daha düşük olabilir, net bir rakam yanımda yok ama arkadaşlarımız çıkarsınlar, sizlere onu da sunalım.
Ulaştırma yatırımlarında önemli bir artış meydana gelmiştir. Yine ulaştırma yatırımlarımızın payı yüzde 30 civarındadır toplam kamu yatırımlarında.
Enerji alanındaki yaklaşımımız ise yine bunu da 5 temel eksende özetleyebiliriz: Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji verimliliğinin artırılması, nükleer enerjinin, nükleer teknolojinin kullanılması, israf ve çevresel etkilerin azaltılması, enerji ticaretinde stratejik konumumuzun güçlendirilmesi. Bu belirlenen strateji çerçevesinde, yansıda da görülebileceği gibi yerli enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin her yıl daha da arttığını görüyoruz. Diğer taraftan, özellikle kömür aramalarındaki ödeneğimizi her yıl artırıyoruz. 2017 yılında 645 milyon liralık kömür aramalarına yönelik bir yatırım öngörüyoruz ki 2016 yılında yaklaşık 471 milyon liralık bir harcama beklentisi söz konusu. Petrol aramalarında ise 2016 ve 2017 yıllarında bir miktar düşüş var. Bu özellikle petrol fiyatlarının düşük seyretmesinden kaynaklı bir durum. Yine yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının arttığını görüyoruz, yüzde 25'lerden yüzde 30'un üzerine çıktığını görüyoruz.
Bilim, teknoloji ve yenilik alanına da Bakanlık olarak özel bir önem veriyoruz. Özellikle, AR-GE harcamalarına tahsis etmiş olduğumuz ödeneklerde yıllar itibarıyla baktığımızda önemli artışlar söz konusu oldu. AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise ilk kez 2014 yılında yüzde 1'i geçti. Özelikle özel kesim AR-GE harcamalarında da önemli bir artış görülmüştür 2002 yılından itibaren. 2002 yılında yüzde 28 civarında olan özel AR-GE harcamalarının toplam AR-GE harcamaları içindeki payı 2014 yılında yüzde 50'ye ulaşmıştır. Kamu yatırım programında AR-GE için ayırmış olduğumuz kaynakta da ciddi artışlar olduğunu ifade ettim. 2002 yılında sadece 241 milyon liralık bir AR-GE yatırımı söz konusu iken kamu tarafından, 2017 yılı kamu yatırım programında 2,8 milyar liralık bir AR-GE yatırımı öngörüyoruz. AR-GE yatırımlarına paralel olarak AR-GE personel sayısında da önemli artışlar olmuştur ancak hâlen istenen düzeyde değildir.
Bakanlığımızın özel önem verdiği konuların başında da araştırma altyapı yatırımları gelmektedir. Araştırma altyapı yatırımlarını iki grupta topluyoruz; bunlarından birincisi tematik araştırma laboratuvarları, diğerleri ise merkezî araştırma laboratuvarları. Bugüne kadar 124, tematik araştırma kapsamında 124 laboratuvar projesi desteklendi. Merkezî araştırma laboratuvarları kapsamında ise 55 laboratuvar kuruldu, 39'unun ise çalışmaları devam ediyor. Burada özellikle araştırma altyapıları için öncelik vermiş olduğumuz alanlar var, bunları size kısaca özetlemek istiyorum: Sağlık en önem verdiğimiz alanların başında geliyor. Burada ilaç, aşı, biyomedikal cihazı, klinik araştırmalar, kök hücre ve deney hayvanları bizim öncelikli olarak desteklediğimiz alanlar. Otomotiv sektörü yine bir başka önemli alan. Yerli otomobil, motor tasarımı, güç aktarma sistemleri, batarya teknolojileri yine destek vermiş olduğumuz projeler arasında yer alıyor. Enerji sektöründe ise nükleer enerji, enerji depolama teknolojilerinin geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynakları, kömürden doğal gaz üretme teknolojilerinin ortaya konulması desteklediğimiz projeler arasında yer alıyor. Uzay bir başka önemli alan. Uydu geliştirme, uydu haberleşme teknolojileri, makine imalat alanı yine bir başka önemli alanımız. Gıda işleme teknolojileri, gıda analizleri kitlerinin oluşturulması yine desteklediğimiz alanlar arasında yer alıyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri alanında ise bulut bilişim, büyük veri, açık kaynak, yüksek başarımlı hesaplama, siber güvenlik gibi alanlara öncelik veriyoruz. Savunma alanı yine desteklediğimiz alanların başında geliyor. Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Biz bu alanlara yönelik çok sayıda projeye destek veriyoruz ki sadece bir örnek vermek istiyorum, 2002 yılında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, kırk beş dakikalık süre doldu, henüz daha 69'uncu slayttayız. Ne kadar süre velim size? On beş dakikada...
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - On beş dakikada toparlarım.
BAŞKAN - Buyurun.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Tabii, bu biliyorsunuz, özellikle araştırma altyapılarının geliştirilmesine yönelik bir yasal düzenleme Meclisimiz tarafından gerçekleştirildi, 6550 sayılı Kanun yürürlüğe girdi. Bu kanun çerçevesinde bu araştırma merkezlerine tüzel kişilik vereceğiz. Bundan kastımız şu: Üniversitelerde, bu kamu üniversiteleri olabilir, özel üniversiteler olabilir, herhangi bir özel kesime ait araştırma merkezi olabilir, buralara tüzel kişilik statüsü vereceğiz. Performansa göre bir bütçeleme sistemi öngörüyoruz. Profesyonel bir yönetim anlayışı olacak. Esnek istihdam altyapısı olacak, yurt dışından, yurt içinden istedikleri şekilde personel istihdam edebilecekler, şirket kurabilecekler. Dolayısıyla, biz şunu arzu ediyoruz, örneğin, ilaç alanında büyük bir araştırma merkezi kurulması ve bu araştırma merkezinin tüzel kişiliğe sahip olması ki akreditasyonu yine Bakanlığımız tarafından yapılacak. Ki, sadece şu örneği vermek istiyorum, 2006 yılında sadece ve sadece 54 milyon liralık destek verilmişken 2016 yılında üniversitelere araştırma altyapıları için 677 milyon liralık destek verdik ve 2017 yılında bu destek oranı daha da arttı.
Yine, Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen bir başka önemli alan, bilgi toplumu stratejisinin hazırlanması. Bu strateji dokümanı hazırlanmıştır. Özellikle, kamu, özel kesim, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin yer aldığı danışma kurulu oluşturulacak ve bu alanda uygulamaya yönelik çalışmalar başlatılacaktır.
Verilere girmek istemiyorum, bunlar zaten sizlere dağıtıldı, buradan da görebilirsiniz.
Eğitim alanında ise 6 temel eksenimiz söz konusu eğitim vizyonumuz çerçevesinde: Fiziki altyapıdaki eksikliklerimizin tamamlanması, beşerî altyapının güçlendirilmesi, gelişen teknolojiye entegrasyon, müfredat kalitesinin artırılması, okul öncesi eğitimin desteklenmesi ve tam gün eğitime geçiş. Burada, şu grafikte özellikle, derslik başına düşen öğrenci sayısının ciddi şekilde düştüğünü görüyoruz, Türkiye geneli 36'dan 25'e düşmüş durumda. Özellikle, DAP ve GAP bölgelerindeki bu düşüşün oldukça yüksek olduğunu ifade etmek istiyorum. DAP bölgesinde Doğu Anadolu Projesi çerçevesinde yer alan illerde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002'de 35 iken bugün Türkiye ortalamasından daha iyi konuma gelmiştir, derslik başına düşen öğrenci sayısı 22'dir. GAP bölgesinde ise 53'ten 31'e düşmüştür.
Bunları geçiyorum.
Evet, mesleki eğitimin payı arttı.
Yükseköğretime daha fazla bütçe ayırıyoruz. Bu rakamları da geçiyorum.
Şu slayda biraz değinmek istiyorum. İş gücünün eğitim durumuna baktığımızda özellikle yükseköğretim mezunu olanların iş gücündeki oranının arttığını görüyoruz. 2004 yılında aşağı yukarı yüzde 11,5 seviyesinden 2015 yılında yüzde 20'nin üzerine çıkmış durumda; 21,2'ye yükselmiş durumda. Yine...
ERHAN USTA (Samsun) - İstihdam nasıl Sayın Bakan? İş gücü böyle olabilir de...
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - İstihdama da bakalım. Burada sadece iş gücünü veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Eğitimlilerin yaklaşık beşte 1'i işsiz, biliyorsunuz.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - İşsizlik oranı gençlerde daha yüksek. Yani normal, eğitimli kısmını çıkaralım arkadaşlar, verelim Komisyon üyelerimize.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bu söylediklerinizin hiçbir tanesi kayıtlara girmiyor, sıkıntı orada.
ERHAN USTA (Samsun) - Zaten kayıtlar için konuşmuyoruz.
BAŞKAN - Ama tam tutanak var, kayıtlara girmesinde fayda var.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sağlık alanında ise hem nitelik hem de nicelik itibarıyla önemli bir gelişme sağlanmıştır. Özellikle nicelik itibarıyla gelişmeler yansıda yer almaktadır, bunlara teker teker değinmek istemiyorum. Çıktılarda ise önemli bir iyileşme sağlanmıştır. Anne ölüm oranlarındaki düşüş, bebek ölüm hızındaki düşüş, doğuşta beklenen yaşam süresindeki artış, kişi başı muayene sayısındaki artış yine yansıda görülmektedir.
Sigorta kapsamındaki nüfusta bir artış söz konusu. Kayıt dışı istihdamda ise bir azalma söz konusu.
Yoksulluğa ve gelir dağılımına baktığımızda ise kişi başı günlük 4,3 doların altındaki nüfusun payı 2002 yılında yüzde 30,3 iken 2015 yılında 1,5'e düşmüştür. Gini katsayısı ise 0,44'ten 0,39'a düşmüştür. 2014 yılında nispeten daha aşağıda idi; 0,38'di. Ancak, asgari ücret artışıyla birlikte 2016 yılında Gini katsayısında bir miktar daha düşüş bekliyoruz.
İnsani Gelişme Endeksi'ne baktığımızda ise Türkiye İnsani Gelişme Endeksi'nde 72'nci sırada yer almaktadır. Yüksek insani gelişmişlik kategorisinde yer alıyor Türkiye. İlk 50'ye girdiğimizde ise en yüksek insani gelişmişlik ülke aşamasına girmiş oluyoruz ki buradaki 0,76'lık endeksin 0,80'e çıkması hâlinde ilk 50 arasına girmiş olacağız, şu anda 72'nci sıradayız. İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde eğitim, sağlık ve kişi başı gelir baz olarak alınıyor.
Bakanlığımızın önemli çalışma alanlarından birisi de bölgesel gelişme alanı, yerel ve bölgesel kalkınma. Yansıda görüleceği üzere, Türkiye'deki gelir farklılıkları net olarak ortaya konulmuştur. Açık sarı renkli olan bölgelerimiz kişi başı gelir açısından, gayrisafi katma değer açısından Türkiye ortalamasının üzerinde olan bölgelerimiz; koyu sarı renkte olanlar ise Türkiye ortalamasının yüzde 75'i-yüzde 100'ü arasında olan bölgelerimiz; açık pembe renkli olan ise yüzde 50-yüzde 75 arasında olan iller; yüzde 50'nin altında olan bölgelerimiz ise yansıda görülmektedir.
Gayrisafi katma değer artışı itibarıyla ise aslında önemli bir artış yaşanmıştır. Özellikle bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasında da önemli bir ilerleme kaydedildiğini ifade etmek istiyorum.
Bölgesel gelişme stratejimize baktığımızda ise bölgelerin rekabet gücünü yükseltmek, bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak, bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak, yerelde kurumsal kapasiteyi geliştirmek -ki son yıllarda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yerelde kurumsal kapasitede önemli gelişmeler olmuştur- refahın yurt sathına dengeli bir şekilde yayılmasını sağlamak.
Bölgesel gelişme alanında kurumsal ve stratejik çerçeveye baktığımızda ise Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu oluşturulmuştur. Yine, bunun altında Bölgesel Gelişme Komitesi yer almaktadır ulusal düzeyde. Yine, Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejimiz hazırlanmıştır. Bölge düzeyinde ise kalkınma ajanslarımız ve bölge kalkınma idarelerimiz uygulamaya yönelik faaliyetlerini yürütmektedirler. Bölge planları ve eylem planları çerçevesinde bölge düzeyinde bu kurumlarımız çalışmalarını sürdürüyor.
Yine, kalkınma ajanslarımız, bölge kalkınma idarelerimiz vasıtasıyla mali ve teknik destekler verilmektedir. Cazibe Merkezi Programı ve KÖYDES çerçevesinde de destekler vermekteyiz.
Bildiğiniz gibi, 4 adet bölge kalkınma idaremiz var; KOP, DAP, GAP ve DOKAP. Bölge Eylem Planı'nın odaklarına baktığımızda, GAP bölgesinde enerji, sulama, tarım, ekonomik çeşitlilik; DAP bölgesinde ise gıda ve tarımda verimlilik ve katma değerin artırılması; Konya Ovası Projesi çerçevesinde yani KOP bölgesinde ise toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı -ki özellikle kuraklığın çok yaygın bir şekilde hissedildiği Konya Ovası'nda suyun etkin kullanımı son derece önemli- DOKAP'ta ise turizm ve çevresel sürdürülebilirlik ana odak noktaları olarak yer almaktadır.
Eylem planlarındaki toplam tahsisatlara baktığımızda, GAP'ın 26,7 milyar liralık bir proje stoku olduğunu görüyoruz; DAP'ta 21 milyar lira, DOKAP'ta 1,4 milyar lira; KOP'ta 9,9; toplamda ise 68 milyar liralık 2014-2018 yıllarını içerecek bir proje stoku söz konusu.
Güneydoğu Anadolu Projesi çerçevesinde, GAP yatırımlarında 2003-2015 döneminde 51 milyar liralık bir tahsisat gerçekleştirilmiştir. Bölge yatırımlarının merkezî bütçe içerisindeki payında bir artış söz konusudur; yüzde 10,5'lik bir paya sahiptir. Sulamaya açılan toplam alan 488.160 hektardır. 1.190 kilometre ana kanal inşaatı gerçekleştirilmiştir. En başarılı olduğumuz alanlardan bir tanesi toplulaştırmadır, bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum. 2,4 milyon hektarlık alan toplulaştırılmıştır.
Enerji projelerindeki gerçekleşme oranı yüzde 73 seviyesinde zannedersem; evet, yüzde 74 seviyesinde bir gerçekleşme söz konusu. Yani şu an itibarıyla 5.534 megavat işletmede, toplam ise hidroelektrik projelerinde 7.490 megavatlık bir -işletmede olanlar dâhil olmak üzere- proje stokumuz söz konusu. Sulama projelerine baktığımızda ise yüzde 46'lık bir gerçekleşme olduğunu görüyoruz. İnşaat aşamasında yüzde 12'lik bir pay var.
GAP Bölge Kalkınma İdaresinin 86 milyon liralık bir ödenek tahsisi söz konusu. Bazı desteklenen projeler yansıda yer alıyor. DAP Bölge Kalkınma İdaremizin 110 milyon liralık bir ödeneği söz konusu. Yine, küçük ölçekli tarımsal sulama programları başta olmak üzere, bazı önemli projelere destek verilmektedir. DOKAP projesinde Yeşil Yol Projesi başta olmak üzere, yine tanıtım, markalaşma gibi alanlarda destekler verilmektedir. KOP Bölge Kalkınma İdaresinin 116,2 milyon liralık 2016 yılı bütçesi söz konusu. Burada da bazı proje örnekleri yansıda verilmiştir.
Kalkınma ajanslarımız konusunda ise şunları ifade etmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, 26 kalkınma ajansımız var. Bugüne kadar 3,1 milyar liralık bir kaynak aktarılmıştır. Merkezî bütçeden 2016 yılında ise 496 milyon liralık bir tahsisat gerçekleştirilmiştir.
Kalkınma ajanslarının proje ve faaliyetlerine baktığımızda, toplam proje başvurusunun 55 bini geçtiğini görüyoruz, ki sözleşme imzalanan proje sayısı 15.760'tır.
Cazibe merkezi illerinde kalkınma ajanslarımızın destekleri olmuştur, toplam 4.800 projeye destek verilmiştir. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum çünkü özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde proje hazırlama altyapısı, insan altyapısı son derece zayıf idi, hatta kamu kurum ve kuruluşlarımızın bile proje hazırlama ve yatırım programına teklif etme altyapıları çok zayıf idi. Ancak kalkınma ajanslarımız gerçekten hem bu bölgelerde kamu kurum ve kuruluşlarına hem de özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarına çok ciddi bir destek verdi, proje hazırlama altyapısı ciddi şekilde güçlendi, ki bu bölgelerimizde yaklaşık 5 bine yakın projeye bugüne kadar destek verildi.
Yine, kalkınma ajanslarımız gerçekten başarılı çalışmaları gerçekleştiriyorlar. Avrupa Birliği projelerinden de kaynak kullanarak, özellikle yerel düzeyde birçok çalışmaya imza atmış durumdalar. Samsun'da, Bingöl'de, Gümüşhane'de, Sivas'ta, Şanlıurfa'da ve birçok ilimizde kalkınma ajanslarımız bölgesel rekabet edebilirlik başta olmak üzere birçok alanda projeler yürütmektedir, Avrupa Birliği projeleri yürütmektedirler.
Önemli bir alan bölgesel rekabet edebilirlik, ki bu alanda Kalkınma Bakanlığımız yoğun bir şekilde çalışıyor. Özellikle, bölgelerin rekabet gücünün ortaya konulması, rekabetçi sektörlerin neler olduğunun tespiti, "Bölgesel anlamda yatırım ortamını bozucu ne tür faktörler var? Bunları nasıl ve ne şekilde giderebiliriz? Bölgesel anlamda hangi yenilikçi alanlara yönlenmeliyiz? Kümelenmeyi nasıl ve ne şekilde sağlayabiliriz? Özellikle, yatırımın desteklenmesi ve tanıtım faaliyetlerini nasıl ve ne şekilde yürütebiliriz?" sorularına cevap verebilecek olan son derece kapsamlı bir çalışma. Şu an itibarıyla bölgelerin rekabet güçlerini sizlerle paylaşabilecek konumdayız, hangi bölgede hangi sektör rekabet gücüne sahip, hangi ilde, hangi alanlara, yatırım alanlarına yoğunlaşılmalıdır, nerelerde bir kümelenme ihtiyacı vardır; bunlar net bir şekilde Bakanlığımız tarafından ortaya konulmuştur.
Yine, Bakanlığımız tarafından yürütülen bir başka program, özel amaçlı bir program, Sosyal Destek Programı "SODES" dediğimiz, özellikle çocuklar, gençler, kadınlar, işsizler ve yoksullara yönelik uygulamış olduğumuz bir proje. Bugüne kadar 1,3 milyar tutarında bir kaynak harcadık yaklaşık 8 bin projeye.
SUKAP bir başka önemli programımız. Nüfusu 25 binden az olan belediyelere içme suyu ve kanalizasyon işleri için yüzde 50 oranında hibe sağlanmaktadır. 2017 yılında 676 milyon liralık bir ödenek öngördük ve bu ödenek her geçen yıl artmaktadır. Şu ana kadar 730 proje tamamlanmıştır, devam eden 384 projemiz söz konusu.
KÖYDES kapsamında ise bugüne kadar yaklaşık 10 milyar liralık bir destek verdik, 2017 yılında ise destek miktarını 2 katına çıkarıyoruz, 840 milyon liralık bir destek vereceğiz.
Cazibe Merkezi Programlarına çok kısa değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, Sayın Başbakanımız Diyarbakır'da Cazibe Merkezi Programı'mızı açıkladı. 5 bölgemizde uygulayacağız, 8 merkezimiz ve 23 ili kapsıyor. Bakanlığımız koordinasyonunda bu çalışma yürütülecek. Cazibe Merkezleri Programı kapsamındaki desteklerimiz, danışmanlık desteği, bedelsiz yatırım yeri tahsisi, anahtar teslimi fabrika binası yapımı, faizsiz yatırım kredisi desteği, faiz indirimli işletme kredisi desteği, üretim tesislerini taşıma desteği ve çağrı merkezlerine destek şeklinde yer alabilir.
Türkiye İstatistik Kurumuna da kısaca değinmek istiyorum. Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı en önemli çalışma ulusal hesaplarda revizyon, ESA-2010'a geçmeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki ay çalışmalarımızı tamamlayacağız. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği 2014 yılında ESA-2010'a geçti. Biz de inşallah bu yıl ESA-2010'a geçmeyi planlıyoruz. Ulusal hesapların revizyonu da hemen hemen tamamlanmak üzere.
Bir başka önemli husus, Türkiye İstatistik Kurumumuz hemen hemen her gün bir bülten yayımlamaktadır. Yılda yayımladığı bülten sayısı 346, üç yüz altmış beş günümüz var, 346 bülten yayımlıyor. Türkiye İstatistik Kurumumuzun EUROSTAT'la çok ciddi ilişkileri söz konusu. Avrupa Birliğine uyum açısından oldukça yüksek bir düzeye sahip ve birçok ülkeye de Türkiye İstatistik Kurumumuz teknik destek veriyor.
Vaktinizi biraz fazla aldığım için çok özür diliyorum.
Ben hepinize çok teşekkür ediyorum.