KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, çok değerli bürokratlar ve sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, şu ana kadar yapılan konuşmaları dinledikten sonra ben de 2002'den bu tarafa Türkiye'deki yakalanmış olan siyasi istikrarın bu dönem içerisinde Türkiye'ye kazandırdıklarını kısa olarak belirtmek istiyorum. Özellikle, 2002 yılıyla kıyasladığımızda Türkiye'nin o dönemdeki enflasyonunun yüzde 29,8'lerden bugün yüzde 8,2'lere geldiğini, yine çift haneli faiz oranlarının yüzde 63,9'dan yüzde 7,5 dolaylarına geldiğini görüyoruz. Büyüme rakamlarına baktığımızda Türkiye, bu süreç içerisinde ortalama yüzde 5 büyüme gerçekleştiren, bu süreç içerisinde Brezilya, Rusya, Hindistan, Güney Afrika'dan daha yukarılarda bir büyüme gerçekleştiren ülkedir. Yine, bu dönemde gayrisafi millî hasılamız dolar bazında 4 kat artmıştır, 230 milyar dolarlardan 720 milyar dolarlara yükselmiştir. Kişi başına millî gelirimiz yine, 3.400 dolarlardan 10 bin dolarlara yükselmiştir. Bu süreç içerisinde -biraz önce bahsedildi- Merkez Bankası rezervlerine baktığımızda, Merkez Bankası rezervlerinin de o yıllarda yaklaşık 26 milyar dolarlardan bugün 120 milyar dolarlara çıktığını görüyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Net rezerv, net rezerv.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Döviz rezervlerinin içeriğine baktığımızda da öyle sizin söylediğiniz gibi de değil, bugün sıkıntı gözükmüyor yani 120 milyar dolar brüt rezervlerin içerisinde yaklaşık 32 milyar doları net rezervlerdir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 35 milyar net, evet, onu söyledik zaten.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - O diğerleri de bankaların Merkez Bankasında tuttuğu paralar olduğu için, bankacılık sektöründe de bu anlamda bir sıkıntı olmadığı için, dolayısıyla Türkiye'nin bu anlamda, döviz rezervleri anlamında bir sıkıntısı olmadığını görüyoruz.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Peki, 2002'de Merkez Bankasının net rezervi ne kadardı, 2002'de?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Net rezerv 5 milyar dolar civarında.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Evet, onu söylesin o zaman.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Yani rakamlar kıyaslanmıyor bile. Şöyle, ben izah edeyim, şeye gerek yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İnşallah bir risk yoktur diyoruz; yarışmaya girmiyoruz, inşallah bir risk olmaz diyoruz.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - İnşallah olmayacak zaten.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şöyle, riskin...

Mehmet Bey, bir müsaade edin, ben anlatayım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İnşallah ama duayla olmayacak, temenniyle olmayacak; tedbirlerle olacak.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şöyle, şu an döviz rezervleri anlamında bir sıkıntı olmadığını ifade ediyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

Sayın Kavcıoğlu, çok güzel konuşuyorsunuz, siz devam edin.

Buyurun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Teşekkür ederim Başkanım.

Döviz rezervlerini biraz önce ifade ettim, tekrar anlamında söyleyeyim: 120 milyar dolar, altın rezervleri de içerisinde ki bunun tutarı da yaklaşık 20 milyar dolar civarındadır; 32 milyar dolar net rezervimiz vardır, ki bunun 5-6 milyar doları da altın rezervlerimizdir. Şimdi, bu anlamda aradaki brüt, net rezervi de belki bilmeyen kişiler için söyleyeyim, biraz önce de ifade ettim, bankaların Merkez Bankası nezdinde tuttuğu dövizler olduğu için sonuçta o da ülkemizin kullanabileceği ve Merkez Bankasının müdahale etmesi anlamında sıkıntı çekmeyeceği kaynaklardır.

Tabii, doların yükselmesiyle müdahale edilebilir mi? Şimdi, dünyaya baktığımız zaman Türkiye yaşadığı konjonktürle tabii ki durumdan etkileniyor ama bu dolardaki yükseliş sadece Türkiye'de yaşanıyormuş gibi bir izlenim vermek de doğru değil. Bugün, bunun, dünyadaki gelişmelerle beraber, özellikle Amerika'daki seçimleri Trump'ın kazanmasıyla Amerikan tahvil faizlerinin yükselmesi doların gelişmekte olan ülkeler karşısındaki değer yükselişi Brezilya'da, Meksika'da, Güney Afrika'da yani Türkiye dışındaki ülkelerde de aynı oranda cereyan etmeye devam etmektedir. Dolayısıyla, bunu sadece Türkiye'de yaşanan bir durummuş gibi göstermek doğru değil. Türkiye bugün itibarıyla da bu yaşanan durumun üstesinden gelebilecek bir ekonomik duruma, sağlamlığa sahiptir.

Yine, istihdam rakamlarına baktığımız zaman, 2008 yılından bu yana Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde, özellikle Çek Cumhuriyeti, Rusya, Polonya, Güney Afrika, Brezilya'dan -gelişmekte olan ülkeler içerisinde- daha fazla istihdam, yaklaşık 7 milyon istihdam yaratmış bir ülke. Bunların hepsi bu ekonomik gelişmeler içerisinde Türkiye'nin ulaştığı rakamlardır.

Şimdi, tabii, şöyle duruma bir baktığımızda, bunun yanında, bu gelişmelerin yanında ülkemizde cari açık problemi bütün dünyada, gelişmekte olan ülkelerde yaşanırken Türkiye'de de cari açık problemimiz devam etmektedir. Bunun, özellikle, ithalat ikamesi anlamında, ithalat girdisi anlamında en çok petrol, doğal gaz, enerjiye dayalı ithalatımız bu cari açığımızın oluşmasında önemli bir etken durumundadır. Bizim cari açığımızı azaltma anlamında, ülke olarak temel bir sorun olarak bunu gidermek için, cari açığımızı gidermek için ürün ve üretim desenimizi değiştirmemiz ve Türkiye'de cari açığın finansmanı sağlayacak ithalat yaptığımız ürünlerin Türkiye'de üretimi noktasında yıllardır uygulanan teşviklerimiz var. Bunlar, özellikle, 1985-1986 yıllarında nakit destekli teşvikler, daha sonra 1995 yılında, en son da Hükûmetimiz zamanında 2009-2012 döneminde hem bölgesel hem ürün bazında destekler söz konusuydu. Şimdi, bunlar, özellikle ilk teşvik sisteminde nakde dayalı, daha sonra da şehirlere göre kalkınma teşvikleri çok önemli sonuç vermemiştir. Yine, Hükûmetimiz zamanında 2009 ve 2012'de bölgesel teşviklerle, özellikle 2009'da 4 bölge, daha sonra 2012'de de 6 bölgeye çıkarılan teşviklerle bir ivme kazandırılmaya çalışılmıştır. Ama orada da ben, -Sayın Bakanımız ve bürokrat arkadaşlar buradayken- bu teşviklerin hem bölgesel hem ürün bazında verilmesi önemli ama sonuçlarına baktığımız zaman, uygulanış şekli bakımından bazı eksikliklerinin giderilmesi anlamında bu yeni yapılan düzenlemelerin de dikkate almamız gereken konular olduğunu düşünüyorum; onu da paylaşmak istiyorum.

Özellikle, 2009'daki 4 bölgenin 2012'de 6 bölgeye çıkarılması durumunda baz alınan kriterlere baktığımızda, yatırım teşvikine ilişkin 6 bölge oluşturulurken o dönemde illerin bölge ayrımında Sosyoekonomik Gelişme Endeksi baz alınarak yani "SEGE 2011" adını taşıyan endeksten faydalanılarak bir ayrım yapılmıştı. Buna baktığımız zaman, bu ayrımda, bölgelerin, bu ayrım içerisinde baz aldıkları şeyler mesela demografik göstergeler, istihdam göstergeleri, eğitim göstergeleri, sağlık; rekabetçi, yenilikçi göstergeler; mali göstergeler, bunun gibi 61 alt değişkenle birlikte istatistiki bir çalışma yapılarak ulaşılan bir endeks. Bu sıralamaya göre -biraz önce Mehmet Bey "Rize'ye" dedi, ben de Bayburt'a doğru geleyim- bu sıralamayı baz aldığımızda, bu endekse göre Bayburt eksi 0,59 endeks değeriyle 81 il arasında 64'üncü ve 5'inci teşvik bölgesinde yer alıyor. Aynı grup içerisinde, baktığımız zaman, Erzurum, Ordu, Tokat, Giresun, Kahramanmaraş gibi illerimizin yer aldığını görüyoruz. Çıkan endekslere göre 6'ncı grupta ise Diyarbakır, Şanlıurfa, Iğdır, Kars gibi toplam 15 il yer almaktadır. Şimdi, bu endekse, tabii, istatistiki bilgiler baz alınarak varıldığı noktaya baktığımızda, aslında temel mantık olarak bu bölge ayrımının, bölgesel ayrımın doğru yapılması ama bölgesel ayrım yapılırken baz alınan istatistiki verilerle, sadece rakamlarla bu illerin ayrıştırılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bir de istatistik şöyle bir şeydir: Hani hangi rakamı verirseniz veya hangi sonucu almak istiyorsanız ona göre rakamları verirsiniz. Dolayısıyla burada şimdi, baktığım zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Başkanım, birazcık müsaade ederseniz...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İstatistik gerçekten öyle bir şey mi? Öyle mi yapıyor Hükûmet?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Nasıl?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Böyle bir şey mi istatistik gerçekten?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kavcıoğlu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - İstatistik öyle bir şeydir, evet yani alacağınız sonuca göre de rakamlarla oynayabilirsiniz. Bu vardır her yerde.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Yani sadece istatistiki rakamlarla Türkiye'deki gelişmişlik veya bölgesel ayrımı tespit etmenin doğru olmadığını, uygulama olarak bölgesel ve şehir bazında yapılırken işte, 4'üncü, 5'inci, 6'ncı illeri kıyasladığımızda ve sonucuna baktığımızda da bu söylediğimin doğru olduğu ortaya çıkıyor. Yani bu 2012'de çıkan teşvikle, daha önce de ifade etmiştim, 1'inci grup 5'inci, 6'ncı gruptan 6 kat yatırım alıyorsa bu istatistiki rakamların tekrar gözden geçirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Yani 5'inci bölgede işte, biraz önce söyledim yani Bayburt'u Ordu'yla, Kahramanmaraş'la, Yozgat'la aynı yerde tutuyorsunuz; insanlar niye gelip Bayburt'a yatırım yapsın o zaman? Hem ulaşım hem... Zaten baktığınız zaman da aşağı yukarı 1985'ten beri hem nakit hem şehir bazında, ürün bazında, bölgesel bazda verilen teşviklerin hiçbirinden Bayburt yararlanamamış. Dolayısıyla, burada Bayburt ve Bayburt gibi iller yani ben Bayburt özelinde konuşuyorum ama Bayburt'la beraber diğer birçok ilin de hiç yatırım almadığı... Bu yatırımların alınmasının şöyle bir önemi var: Buralar bir millî servet yani İstanbul'a, Kocaeli'ye bunları yığmanın... Mesela Bayburt en küçük il diye geçiyor; Sayın Bakanım, Bayburt Kocaeli'den, Düzce'den daha büyük bir il yani Mehmet Bey'in söylediği gibi, bizi ütülemeye gerek yok, hâlihazırdaki durumuyla Kocaeli'den, Düzce'den daha büyük, Yalova'nın 5 katı bir şehir. Buralar bir millî servet. Dolayısıyla, buradaki bu potansiyelden faydalanmak için bu teşvikleri bu anlamda tekrar bu yönüyle gözden geçirmemiz lazım.

Birkaç noktayı yine ifade etmek istiyorum. Şöyle, elimde kısa notlar var, baktığımda, mesela diyelim gelir vergisi stopajı veya sigorta primi işçi hissesi desteği sadece 6'ncı bölgeye yani zaten Bayburt'ta yok ki yani burada Bayburt'a sağlasanız ne bütçeden bir kayıp var ne sosyal anlamda bu tür destekleri buralarda tamamen sıfırlayarak... Hatta üzerine teşvik vererek yatırımları buraya getirmemiz lazım.

Yine, enerji meselesi. Bunların hepsini yapsanız da Bayburt şu an doğal gazı en pahalı kullanan şehir. Teşvik verirken bunları da göz ardı etmemeniz lazım. Şimdi, doğal gazın hesaplanması işte, kullanım oranıyla alakalı; bir de 2-3 il bir arada tutuluyor. Bayburt merkez Gümüşhane'den daha fazla doğal gaz kullanıyor, Gümüşhane'nin ilçeleri daha fazla, ilçelere doğal gaz gitmediği için, nüfusa göre bu hesaplama yapılıyor. Dolayısıyla, Gümüşhane'de kullanım oranı düşük olduğu için, hesaplamada Gümüşhane, Bayburt bir arada yapıldığı için Bayburt yüzde 90 kullanım oranı olmasına rağmen, Gümüşhane, Bayburt bir arada düşünüldüğü için en az doğal gaz kullanım oranıyla en yüksek ücreti ödüyor. Şimdi, Bayburt'a siz teşvik de verseniz bir insan geldiğinde yatırım yaptığında en yüksek enerjiyi kullanan bir şehirde yatırım yapmaktan imtina ediyor. Dolayısıyla, oralardaki bu teşviklerin sonuç alınacak noktaya gelmeleri için bu tür yani komple entegre düşünmek gerekir diye belirtmek istiyorum.

Yine, bir başka noktayı da kısa olarak ifade edeyim, ithalat. Yani bunu hep konuşuyoruz da buralarda, bizim oralarda özellikle, Bayburt ve Bayburt benzeri illerde bu yatırımların dikkate alınması çok önemli. Yani bugün ithalat yapılan ürünlere baktığımızda Türkiye'de -atıyorum- 150 kuruşa ürün bazında üretiliyorsa, bunu Çin'den 100-110 kuruşa ithal ediyorsa, adam direkt oradan ithal ediyor. Şimdi, bunu 0,80-0,90 kuruşa Bayburt'ta üretelim yani devlet bundan alacağı her şeyden vazgeçsin. Hem cari açığı azaltmış olacağız hem buradaki üretime, istihdama daha büyük katkısı olacak hem de bu şehirlerdeki göçü durdurmuş olacağız. Bayburt'un muhtemelen bu şeylerde düşük çıkmasının nedeni de göç. Göçü durduramadığımız sürece de bu istatistik bilgiler doğru sonuç vermeyecektir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bir şey daha ifade edeyim Başkanım teşekkür etmeden.

Bu son yatırım teşvik belgesi dışında Doğu ve Güneydoğu Anadolu paketi içerisinde 23 ilin oluşturulması gerçekten şu ana kadar söylediğim şeylerin hepsinin çok üzerinde; Türkiye adına yeni hikâye yazılabilecek bir durum. Bunun, bu mevcut teşvik paketinin eksik taraflarının düzeltilerek, üzerine konularak bu 23 ilde gerçekten bu Doğu ve Güneydoğu Anadolu paketinin bu illerin gelişimi için çok önemli bir paket olduğunu düşünüyorum. Bunu daha önceki toplantılarımızda da söyledim yani bürokrasiye boğdurmadan, bugüne kadar uygulanan teşviklerin dezavantajlarını, eksiklerini net bir şekilde ortaya koyarak, bu 23 ilin bu anlamdaki kalkınmasına önemli bir destek vererek buraların kaderini Sayın Bakanım, değiştirebiliriz. Bu anlamdaki desteklerinize teşekkür ediyorum.

2017 yılı bütçesinin de hem bölgemize hem ülkemize hem de Bakanlığımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.