| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmelerin seyri içerisinde konuşan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Gerçekten, istifade ettim. Görüşmeler sırasında da belki bu eleştiriler çerçevesinde birtakım değişiklikler yapılırsa biz de ondan ayrıca memnuniyet duyarız.
Birkaç hususu sadece ifade etmek istiyorum, maddelerde çünkü detaylı belki konuşuruz, daha isabetli olur. Biri, yargıya olan güven. Bugün ülkemizde gerçekten en kötü göstergelerden bir tanesi yargıya olan güvendir. Yargıdan memnuniyet de maalesef kötü durumda, şu anda emniyetten daha geri durumda memnuniyet noktası.
Güven konusu ise daha da aşağılarda bulunmaktadır. Adalet Bakanı olarak ben bu fotoğraftan fevkalâde rahatsızım. Yani, bunu değiştirmek tek başımıza bizim yapabileceğimiz bir şey değil, uygulamadan kaynaklanan sorunlar var, Anayasa'dan kaynaklanan sorunlar var, yasadan kaynaklanan sorunlar var. Tabii, bütün bunların birlikte ele alınmasında fayda var. Uygulamayı hangi yasayı değiştirirsek değiştirelim düzeltme imkânımız yok. Makul şüpheyle ilgili tartışmaları daha önceki değişiklik sırasında da yaptık. O zaman da bugün konuşulanlar ifade edildi, uygulamanın önemine vurgu yapıldı. Geçen zaman, tabii, uygulamanın önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Tabii, uygulama üzerinde bizim çok durmamız lazım. Türkiye Adalet Akademisinin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun, Yargıtayın, Danıştayın tabii, eğitimlerle, başka tür çalışmalarla bu konuyu daha iyi hâle getirmek için bir gayreti olmalı. Ama, bunun ötesinde siyasi partilerimize de büyük görev düşüyor. Esasında bizim HSYK, Yargıtay, Danıştay gibi konuları partilerüstü bir mesele hâline getirip birlikte bu noktada bir anayasal uzlaşmayı mutlaka yapmamız lazım. Belki yeni Anayasa konusunda bir uzlaşmayı şu aşamada yapamadık. Ama, seçim yaklaşıyor, belki yargı konusunda bir uzlaşma olursa biz bundan memnuniyet duyarız. Eğer kısa süre içerisinde bir uzlaşma hasıl olmazsa 25'inci Dönem Parlamentosunun siyasi partilerinin bir araya gelip Anayasa'daki yargıyla ilgili konuları partilerüstü bir konu olarak görüp siyasal rekabetin dışına çıkarıp birlikte yazmaları ve herkesin gördüğü sorunları birlikte çözecek adımları atmalarında, atmamızda büyük fayda var. Bugün yargının içerisinde birtakım olumsuzluklara neden olan hadiseleri hepimiz, beraber biliyoruz. Öyleyse bunu hep beraber düzeltebiliriz. Bu aynı zamanda bir anayasal sorundur. Hem Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ve seçim usulüyle ilgili de adım atmamız gerekmektedir.
Gerçekten, hâkimler, savcılar "Bizi bu seçim işinden kurtarın." diyorlar. Çünkü, seçim işi hâkim ve savcılarımızı ayrıştırdı, politize etti ve parçaladı tabiri caizse. Şu anda hâkim ve savcılarımız bunun kendilerine fayda verecek bir şekle dönüştürülmesi konusunda dostlarına, tanıdıklarına ,söylüyorlardır eminim. Bize de geliyor. O yüzden bu seçim usulünün üzerinde kafa yorup... Yani bizim önerimiz şu değil de: "Gelin birlikte yazalım, birlikte nasıl yazılacaksa öyle yazalım ve doğru bir biçimde yazıp bir dahaki seçimin usulünü beraber koyalım." Çünkü, önümüzde yapılacak, dört sene sonraki seçim bugün ortaya çıkan fotoğrafı daha da derinleştirir. Buna izin vermemek için HSYK'nın seçim usulüyle ilgili hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin parti farkı gözetmeksizin yeniden ele almasında ben çok büyük fayda görüyorum.
Yargıtay ve Danıştay, yüksek mahkemelerle ilgili, diğer yargıyla ilgili bütün konuların da bence parti rekabeti dışında, partilerüstü ele alınıp uzlaşmayla çözülmesinde fayda görüyorum. Yargıya güveni biz tesis edeceksek bu noktalardaki büyük reformu Parlamento olarak cumhuriyetin hukuk devleti niteliğine uygun bir biçimde beraber yapmakta fayda olduğunu burada bir kez daha vurgulamak isterim. Aksi takdirde, bu büyük adımı atmadığımız zaman bizim yargıya güveni daha güçlü bir noktaya taşımamız epey bir zaman alacak gözüküyor. Ama, böylesi bir adım atıldığında ben eminim ki pek çok olumsuzluk ortadan kalkacaktır.
Çözüm sürecine ilişkin -bu, kanunun gündemi değil ama- değişik milletvekili arkadaşlarımız tarafından ülkemizin bazı yerlerinde kamu düzenini ihlal eden birtakım uygulamalara, birtakım ihlallere, terör saldırılarına Hükûmetimizin göz yumduğuna dair birtakım eleştirilerde bulunuldu. Tabii, bunları reddediyorum, bu doğru bir şey değil. Neden? Çünkü, biz ülkemizin neresinde olursa olsun, kamu güvenliğinin tam tesisi, kamu düzeninin tam sağlanmasından sorumluyuz. Onun için, gerek Hükûmet olarak gerek idari birimler gerek kolluk birimleri, herkes üzerine düşen görevi titiz bir biçimde yerine getirmektedir. Ülkemizin her yerinde toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılıyor. Ankara'da da oluyor, İstanbul'da da oluyor, başka illerimizde de oluyor. Biz, her defasında bunlarla ilgili yasalar neyi emrediyorsa o çerçevede hareket ediyoruz. Güneydoğu ve doğu bölgelerimizin bazı illerinde söz konusu edilen iddialarla ilgili de yasalar neyi gerektiriyorsa bunlar yapılmaktadır. Kolluk güçleri müdahale etmekte, yakaladıklarını cumhuriyet savcılıklarına, yargıya teslim etmektedir. Son Kobani olayları çerçevesinde binin üzerinde gözaltılar oldu, 500'den fazla tutuklamalar olduğuna dair bilgilerim var benim. Onları da arkadaşlar net olarak bir çıkarırlarsa...
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Bakanlar farklı şeyi söylüyorlar Sayın Bakanım, bakan arkadaşlarınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, şunu söylüyorum.Ben değerli heyete de bunları takdim ederim. Ama biz şunu söylemekte fayda görüyoruz. Bakanlarımızın söylediği: HDP'lilere... "Çözüm sürecini suç işleme hürriyeti olarak algılamasın." diye onlara bir uyarı yapılıyor. "Siz böyle algılamayın. Kanunlar neyse biz onu uyguluyoruz, uygulayacağız, bundan da şikâyetçi olmayın."
Şimdi, bir yandan "çözüm süreci" deyip öte yandan bunu suç işleme hürriyeti gibi birileri algılarsa kusura bakmasınlar ,bu, çözüm sürecinin bir parçası değil, kim kamu düzenini ihlal ediyorsa hukuk onun karşısında olacaktır, kolluk müdahale edecektir ve müdahale etmektedir. Bizim bütün vazifemiz ülkemizin her yerinde hukuku egemen kılmak, bunu ihlal edenlerin karşısına hukuku çıkarmaktır. Bu, o bölgede de yapılıyor, Türkiye'nin her yerinde de yapılıyor. Bu noktada hiç kimsenin bir tereddüdü, endişesi olmasın.
Tabii, noterlerle ilgili eleştiriler yapıldı.
6'ncı maddeyle ilgili ben de görüşlerimi paylaştım. Ona ayrıca değinmek istemiyorum, yeri gelince onu konuşacağız.
İvedi yargılama konusu gündeme getirildi. Buradan bir kez daha çok net ifade etmek istiyorum: İvedi yargılama konusunda Danıştayın bizden talebi olmuştur. Bu yargılamayla ilgili Sayın Sadullah Ergin Bey'in bakanlığı döneminde bir kanun tasarısı geldi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Adalet Komisyonunda konuşuldu, bu 17 Aralıktan, 25 Aralıktan çok çok önce. Hatta, o zaman Sayın Bakanımızın bir ziyareti vardı veya bir işi vardı, o dönemde ona vekaleten o kanun görüşmelerinde bizzat hazır bulunmuştum. Yani, bu olayları bununla irtibatlandırmanın çok zorlama bir yorum olduğunu düşünüyorum. Özellikle Manisa'daki zeytinlik alanıyla irtibatlandırmakta doğru değil. Çünkü, çok ayrı ayrı tarihlerde olan şey. Son yaptığımız şey, bizim Komisyondan geçip Genel Kurulun gündemine gelen o kanun tasarısındaki ilgili maddeleri son yargı paketine biz taşıdık. Zaten orada vardı, oradan oraya taşıdık biz bunu. Onun, özetle, bu olaylarla irtibatı olmadığını özellikle ifade etmek isterim.
Bir de hukuk fakültesi mezunu olmayanlarla, idari yargı hâkimleriyle ilgili bir eşitsizlik düşüncesi dile getirildi. Tabii, orada mevcut sınava girecek öğrencilerimizin hakkına hukukuna dokunmadan bu yapılıyor, ayrılan kontenjanlara müdahale edilmeden yapılıyor, kontenjan dışı bir değerlendirme yapılıyor. Yoksa onların hakkı hukuku kesilip de oraya bir kontenjan ilavesi yapılmıyor. O nedenle de sınava hazırlanan öğrencilerimizle ilgili, gençlerimizle ilgili burada bir haksızlık olmadığını özellikle ben ifade etmek istiyorum.
Diğer hususları maddeleri geldikçe maddeler üzerinde ifade etmek isterim.
Şimdilik teşekkür ediyorum.