| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Kalkınma Bakanlığı b) Türkiye İstatistik Kurumu c) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .11.2016 |
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Bakan Yardımcım, Müsteşarım, müsteşar yardımcılarım, genel müdürlerimiz, bölgesel kalkınma idarelerinin değerli başkanları, çok kıymetli Bakanlık çalışanları, kıymetli vekil arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakanımıza yeni görevinin başarılar getirmesini Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum.
Bir soruyla başlayayım Sayın Bakanım: Bu muzlar Mersin muzu mu, yoksa Amerika muzu mu?
BAŞKAN - Anamur, Anamur.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Teşekkür ederim.
Anamur muzu da dışarıdan ithal ettiğimiz muzlara benzemiş biraz, evrim geçirmiş. Benim bildiğim yerli muzlar biraz daha böyle hoş aromalı, daha lezzetliydi ama yine de teşekkür ederiz muz için, centilmenliğiniz için.
Sayın Bakanım, ben özellikle bölgesel kalkınma idareleri hakkında biraz konuşmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, bölgesel kalkınma idareleri, bölgeler arasındaki gelişmişlik ve sosyoekonomik farklılıkları gidermek için bu amaca matuf şekilde kurulmuş idareler. Güneydoğu Anadolu Projesi için GAP, Doğu Karadeniz Projesi için DOKAP, Doğu Anadolu Projesi için DAP ve Konya Ovası Projesi için de KOP var. Tabii, burada belli çalışmalar yapılıyor ama biz geçen yıl da sizden önceki bakanımıza söyledik; GAP, DAP, DOKAP, KOP var da BAKAP yok yani Batı Karadeniz kalkınma projesi. TR81 ve TR82 bölgesinin içerisine yani kalkınma ajanslarının bölgesi içerisine Düzce ve Bolu'yu da alarak bir kalkınma idaresi kurulmasını arzu ediyoruz. Bu amaçla çalışmalar yapıldı aslında, talimat da verildi bununla ilgili kalkınma ajanslarına ama tabii, geçmiş bir buçuk yıl içerisinde olağanüstü zamanlar yaşadığımız için -3 tane hükûmet gördük, 2 tane seçim gördük, 1 darbe teşebbüsü gördük- tabii bazı şeyler ister istemez kaldırılmadı ama ötelendi. Bunun tekrar gündeme alınmasını istiyoruz çünkü bizim bölgemizde de sorunlar var. Yani, şimdi, bölgesel baktığımız zaman olayları tam çözmemiz de mümkün değil. Mesela, ben kendi ilimden örnek vereyim. Zonguldak'a baktığınız zaman, Erdemiri ve TTK'yı çıkardığınızda ki TTK her yıl 1 milyar zarar ediyor, benim memleketimde hiçbir şey yok, doğunun bir ilinden farksız. Mesela, Zonguldak'ın Gökçebey ilçesinin doğudaki bir ilçeden hiçbir farkı yok kalkınmışlık açısından; ne bir çalışacak iş yeri ne başka bir şey var, bütün özellikleri aynı. Şimdi, biz il bazında ya da bölgeler bazında bunlara baktığımız zaman bu farklılıkları göremiyoruz yani bunları, bölgesel veya il bazında değil de aslında mikroölçekte ilçeler bazında düzenlemek lazım bu tür işleri.
Kalkınma şeyi de öyle yani 1'den 6'ya kadar sıralandırıyoruz kalkınmada öncelikli yörelerimizi. Bununla ilgili Ekonomi Bakanlığımızın bütçesi üzerinde de konuşma yaptık. Her türlü teşvik vermemize rağmen 6'ncı bölgeye yapılan yatırımların genel yatırımlar içerisindeki payı yüzde 2, yüzde 3'ü geçmiyor yani teşvik belgeli yatırımların payı. Ama, 1'inci bölgede yani İstanbul gibi kalkınmış bölgede hiçbir teşvik olmamasına karşılık yatırımların yüzde 30'u da buralara yapılıyor. Demek ki burada bir sıkıntı var yani bu sistemimizi ters düz etmemiz lazım. Belki bölgeler, iller bazında değil, ilçeler bazında, hatta ürünler bazında teşvik sistemini ortaya koymamız lazım. Her bölgenin kendine göre öncelikli veya işte öne çıkabilecek ürünleri var veya hizmet sektörü var. Şimdi, mukayeseli üstünlükler teorisi var dış ticarette. Buna göre her ilin, her ilçenin de kendine göre birtakım öne çıkarabileceği ürünler var, üretimler var. Bunları bu şekilde planlayıp yani bölgelerin, ilçelerin, illerin avantajlı yönleri nelerdir, dezavantajlı yönleri nelerdir, bir SWOT analizi yapmak suretiyle tespit edip ona göre bunları ortaya koymak lazım. Örnek vermek gerekirse, mesela fındık. Fındıkta çok büyük sıkıntımız var bizim yani konumuz değil ama önemli bir ihracat ürünümüz, önemli bir tarımsal ürünümüz ama fiyatta bir türlü istikrar sağlayamıyoruz; bol olduğu zaman da fiyat düşüyor, az olduğu zaman da fiyat düşüyor. Mesela, bu sene rekolte az, yine fiyatlarda bir sıkıntı var yani buralarda farklı şeyler var. Yani, bir malı üretmek de yetmiyor, eğer biz o mala katma değer yükleyemiyorsak, o malı pazarlayamıyorsak onu bizim üretmemiz bir şey ifade etmiyor. Fındıkta biz yüzde 70 söz sahibiyiz dünyada üretim açısından ama pazarlama açısından yüzde 90-95 oranında Avrupalı şirketlere bağımlıyız yani o şirketlerin isimlerini vermeye gerek yok. Biz nasıl otomotivde özel teşvikler verdik, belli bir aşamaya geldik; nasıl tekstilde özel teşvikler verdik, belli bir aşamaya geldik; nasıl ki inşaat sektörünü destekledik, bir aşamaya geldik, hâlâ desteklemeye devam ediyoruz, bizim o gibi bu fındığı da mesela özelde -bütün Karadeniz Bölgesi'nin mahsulü bu- bunları destekleyip çok büyük firmalar ortaya koymamız lazım, özel destekler bunlara verip böyle büyük firmaları ortaya çıkarmamız lazım ve bizim hem üretimde hem de katma değerli ürünlerde ve pazarlamada, dünya çapında, aynen turizmde olduğu gibi, inşaatta olduğu gibi, otomotivde olduğu gibi, tekstilde olduğumuz gibi sözümüz geçsin. Yani, ufak tefek birtakım teşvikler falan vermekle biz ekonomik bir stratejik sıçramayı yapamıyoruz; anlatmak istediğim, arz etmek istediğim şey bu.
Şimdi, bir de bu bölgeler arasındaki derecelendirmeleri yaparken sadece sosyoekonomik gelişmişlik endekslerine bakarak da bu işi çözemiyoruz çünkü yatırımcı öncelikle bir güvenlik, emniyet istiyor yani yatırım yapacağı yere bir emniyet istiyor. İkincisi: Yatırım yapacağı yer, ulaşım, altyapı, ham maddeye yakınlığı, insan kaynaklarına ulaşabilirliği, o nitelikli insan kaynağını o bölgede tutabilecek kültürel ve sosyal altyapı var mı, bütün bunları bir bütün hâlinde değerlendirip ona göre yatırım yapıyor. Bizim de bu noktada bu kararları alırken, bölgeler arasındaki farklılıkları giderme kararı alırken bunları da dikkate almamız lazım diye düşünüyorum.
Bir diğer konu, hep beraber şimdi bekliyoruz, gözümüzü diktik, dolar ne olacak, FED Başkanı ne açıklayacak, bunun ağzından ne çıkacak diye ekonomi buna endekslenmiş vaziyette. Bizim, artık yabancı paralara, yabancı yatırımlara endeksli, dış borçlara endeksli kalkınma ve yatırım stratejimizden hızla sıyrılmamız lazım, yeni enstrümanlar bulmamız lazım, borsamızı derinleştirmemiz lazım, başka türev araçlara gitmemiz lazım, kendi imkânlarımızı biraz öne çıkarıp yabancı kaynakları bir miktar geri planda bırakmamız lazım çünkü dışarıya büyük oranda bağlı olduğumuz zaman, bağlı olduğumuz o yabancı paralardaki artışlar bizim iç durumumuzu çok değişik bir şekilde, çok kuvvetli bir şekilde etkiliyor. Bu da hem siyasi hem de ekonomik istikrar açısından çok önemli bir risk diye düşünüyorum Sayın Bakanım.
Bir diğer konu, tabii, bu bölgesel farklılıkları giderirken eğitim durumları, kültür, hepsi gözetiliyor. Zonguldak'tan bir örnek vereyim: Bizim Ereğli ve Alaplı ilçemiz var, 2 ilçe. Buradaki okullaşmadan kaynaklanan sıkıntılardan dolayı biz ikili eğitime geçememiş durumdayız ama Diyarbakır'da böyle bir sorun kalmamış. Oradaki bu okullaşma oranındaki düşüklüğü gidermek için hızlı bir kalkınma hamlesi yapmamız gerekiyor o anlamda. Bu konuda da size gelecek önerileri desteklemenizi bekliyoruz.
En son, tabii Sayın Bakanım buna cevap verecektir ama ben yine de ufak bir değinmek istiyorum. Sayın Çakırözer "Gazetecilerin, aydınların, milletvekillerinin içeride oluması sıkıntı." dedi. Ama, tabii bir şeyi gözden kaçırmamak lazım. Bu insanlar acaba gazetecilik yaptığı için mi içerideler ya da akademisyenlik yaptığı için mi içerideler veya milletin vekilliği vazifesini yapmakta iken mi içeri düşmüşler? Bunlara baktığımızda, içeride bulunan gazetecilerin hiçbirinin gazetecilik faaliyeti için içeride olmadıklarını görüyoruz.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Suçları ispat edilmiş mi?
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Bunlar teröre yardım ve yataklık kapsamında tutuklanmış durumdalar. Yine aynı şekilde, aydın diye -ne çektiysek zaten bu aydın kavramından çekmişiz- görünenler de maalesef, terör örgütlerini ve bu terör örgütlerine destek verenleri destekler durumda oldukları için şu anda devletin makamlarına hesap verir durumdalar. Ya, bu hesapların verilmesi lazım. Eğer bu hesaplar verilmezse ülkemizin ne hâle geleceğini ben hesap edemiyorum. Yani, bir bakanımız dedi ya "Burası Dingo'nun ahırı değil." Tabii ki burası Dingo'nun ahırı değil. Eğer siz terörü, terör örgütlerini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu, lütfen, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - En son cümlelerim: Birliğini, bütünlüğünü bozmaya çalışanları destekliyorsanız, onlara açıktan silah temin ediyorsanız, halkı kin ve nefretle sokağa döküp 50-60 kişinin, 100 kişinin ölümüne sebep oluyorsanız. Bunların hesabı verilecek.
Bir de, dokunulmazlıkları hep beraber kaldırdık sayın vekil arkadaşlarım. Bunun içerisinde her partiden milletvekilleri var. Herkes gitti, kendi ifadesini verdi adli mercilere. "Ama biz vermeyiz. Bizi zorla götürün." diye devlete meydan okuyan da bir kesim var. Devlet de bu resti görmek mecburiyetinde, yoksa devlet olma vasfı ortadan kalkar. E, varsa bu suçları, suçunu herkes çekecek bütün vatandaşların ve milletvekilinin olduğu gibi, yoksa da bunlar tekrar aramıza dönecekler diyorum.
Ben bu duygu ve düşünceler içerisinde 2017 yılı Kalkınma Bakanlığı bütçemizin hem Bakanlığımıza hem ülkemize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum, Allah yâr ve yardımcımız olsun.