KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyelerimiz, sevgili bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ekonomi Bakanlığımızın bütçesinin de hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Tabii, muhalefetimiz güzel şeyler söylüyor ama hep bardağın boş tarafını gösteriyorlar. Tabii, adı üzerinde "muhalefet"

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Toptancı olmayın. Ne kadar güzel temenniyle bitirdim.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Tamam Mehmet Hocam, teşekkür ediyorum.

Şimdi, iktisatçılar işe başlarken bir önceki öngörülerinin niye tutmadığını, tahminlerinin niye boşa çıktığını anlatmakla işe başlarlarmış. Şimdi, aslında dünyada bir sorun var belli ki ama bu sorun, tüketememe sorunu. Yani Türkiye dünyada bir devlet, biz farklı bir dünyada yaşamıyoruz ama hayat tekdüze değil. Elbette bir projeksiyon yapıyorsunuz, geleceğe ilişkin planlama yapıyorsunuz, tutarsa ne âlâ; tutmazsa hayat devam ediyor, yeni projeksiyonlar, yeni planlar yapmak zorundasınız.

Şimdi, Ekonomi Bakanlığımız, adı üzerinde yani çok önemli bir bakanlık. Sayın Bakanımızın da iş dünyasının içinden gelmesi, hem ticareti hem ihracatı, üretimi, istihdamı iyi biliyor olması bizim için bir şans. Maalesef, biz tüccar bir devlet değiliz, bürokrat bir devletiz. Yani bunu söylerken şey için söylemiyorum ama...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - On dört senedir tüccar devlet olmadınız mı?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Anonim şirket gibi idare edilmeli diyordunuz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yani kuruluşumuzdan itibaren öyleyiz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayır, on dört senedir...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Şimdi, on dört sene öncesine gidersek Mehmet Hoca...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir soru sorduk.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Şimdi, on dört sene genelde kıyaslamayı yapıyoruz. Bu önemli bir şey yani hayatı oradan başlatmıyoruz. Biraz önce Sayın Günal 1923 İzmir İktisat Kongresi'nden bahsetti. İktisat Kongresi'nde alınan stratejik kararlar önemliydi Türkiye için, yeni cumhuriyet için ama 1926'ya gelindiğinde dünya krize girdi. 1929 ekonomik buhranını hepimiz biliyoruz, biraz önce Sayın Zekeriya Temizel de sabahki konuşmasında bahsetti.

Şimdi, planlıyorsunuz ama sonra, bir sene sonra, planladığınız gibi olmuyor. Dışsal etkiler ekonomiyi hem firma bazında hem de ulusal bazda etkiliyor. Üretim planlaması yapıyorsunuz, döviz kurunu bir ortalama kur alıyorsunuz ama tutmuyor. Ee, tüketici davranışları, üretici davranışları, vesaire, vesaire... Yani klasik ekonomide neydi kural? "Her arz kendi talebini yaratır." diyordu değil mi kural? Yok öyle bir şey şimdi. Öyle bir dünya yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İktisat dersi gibi oldu, varsayımlar, teoriler falan.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yani ben şimdi iktisat dersi vermek istemiyorum, öyle bir şeyim yok. Gerçi serde hocalık da var, ben on beş yıl öğretim üyeliği yaptım ama hayatımın son on yedi yılında ticaretin içinden geldim, üretimin içinden geldim. Reel ekonomi, yani İzmir'de biz üretiyorduk. Ama dünyaya yeni kurallar getirmiyoruz. Ürettiğinizi satabiliyorsanız bir daha üretirsiniz, satamıyorsanız üretemezsiniz. Bu kadar basit yani bu. Satmak için üretiyorsunuz. Dünyada bir tıkanma var ama değerli arkadaşlar, iş adamlığı, iş hayatı bir cambazlık gerektiriyor, âdeta cambazlık. Cambazın elinde üç tane top var, bu topu çeviriyorsa oyun devam eder.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var cambazlıkla?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya, anlatacağım şimdi hoca. Senin konulara da gireceğim. Yani biraz süremi ekonomik kullanayım da.

Elinizde üç tane top var. Bu toplardan bir tanesi ciro, bir tanesi kârlılık. Toplardan ciro ile kârlılık plastik toptur. Ama bir de ne var? Likidite yani kısa süreli borçlarınızı ödeyebilme gücü. Bu top da gülledir, demir toptur. Eğer oyunu devam ettirmek istiyorsanız bu gülle topu, demir topu düşürmemek zorundasınız. Ülke ekonomileri de böyle. Yani bir kişinin ekonomisiyle, aile ekonomisiyle, şirket ekonomisiyle ülke ekonomisi birbirine benzer. Sizin şimdi kârınız düşebilir, cironuz, yani satış miktarınız, tutarınız düşebilir. Plastik toptur, düştüğü zaman elinize gelir, yine oyunu sürdürürsünüz ama cari işlemleriniz ya da likiditeniz, demir gülle olan top düştüğü an oyun bozulur.

Ekonomi Bakanlığının bence en büyük misyonu, iş dünyasına müdahale etme değil, likiditeyi, Türkiye'nin ödemeler dengesini, cari işlemlerini, bunları muhafaza edebilmektir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cemal Bey, gülle düştü.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bir dakika... İşte güllenin düşmemesi için uğraşıyoruz.

Şimdi sizin anlattığınız nedir? İstihdam azalıyor, efendim, ihracat azalıyor, bunlar cirodur yani düşer, çıkar, düşer, çıkar, kârlılığımız düşer, çıkar ama Türkiye'nin bu Ekonomi Bakanlığına gelinceye kadar, diğer bakanlıklarda da söylüyorum, dünyadaki krize rağmen biz hâlâ iyi durumda olan bir ekonomiyiz. Bu demek değildir ki hep böyle gideceğiz ama öğrenilmiş çaresizlik sendromu var hoca, senin şeyden vereyim o zaman misali. Yani siz hep öğrenilmiş çaresizlik sendromunu anlatıyorsunuz: "Yapamayız, edemeyiz, biz kimiz?"

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, yok, öyle bir şey söylemedim. "Yapamayız." demiyoruz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bu, işte, dedim ya biraz önce, devletçi ekonominin getirdiği bir şey. Türkiye artık o günleri geçti. Türkiye artık 350-400 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine sahip bir ülke. Dünyanın 16'ncı, 17'nci ekonomisi içinde, G20 içinde; artık biz küresel bir oyuncuyuz. Ama ben demiyorum ki bardağın boş tarafı yok, elbette var fakat sürekli boş tarafını anlatarak, iş dünyasının psikolojisini bozarak bir yere gidemeyiz. Biraz daha, yapılan güzel işleri anlatmamız lazım çünkü konsantrasyon çok önemlidir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yirmi dört saat anlatıyorsunuz Hocam, işiniz zor.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - İş adamı, bakın, vergiyi iş adamı verir, üreten verir. Tüketim olmadan da üretim olmuyor. İş adamına iltifat etmezseniz...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, Cemal Bey, ne anlatıyorsun? Vergiyi vatandaş veriyor, dolaylı vergiyi. İstikrar filan...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - En yüksek vergi oranı... Dolaylı vergi ve gelir vergisi oranlarına bakın.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Şimdi, vergiyi veriyor, tabii, dolaylı vergilerle alıyoruz ama onun da olması lazım. Şimdi, Nasrettin Hoca Akşehir Gölü'nü mayaladığı zaman hemşehrilerinden birkaç kişi gelmiş, "Hoca, sen ne yapıyorsun? Tutmaz bu." demiş. Ama benim hemşehrim Temel ne demiş? "Hoca, bu kadar yoğurdu nereye satacaksın?" demiş. Yani biraz da öyle bak Mehmet Hoca -senin hemşehrini aldım- yani bunu tutacak kesin de, nereye satacağız bunu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hikâye anlatma, hikâye.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Hikâye anlatacağım tabii, hikâyeyle başlar bu işler.

Değerli arkadaşlar, o bakımdan, elbette küresel bir kriz var. İktisat, tabii, tarihçileri teorisyenlerdir, ben size iktisat tarihi anlatmayacağım ama 1929 ekonomik krizini dünya nasıl aştı? Sayın Zekeriya Temizel Bakanımız Keynes'den bahsetti. Keynesyen ekonominin temeli şudur: Devlet altyapıya para çıkarsın, piyasayı rahatlatsın. Devlet altyapı yatırımlarıyla satın alma gücünü, satın alma isteğini artırarak piyasayı rahatlatmıştır. Kapitalist ekonominin temeli budur. Yani, bir: Eski köye yeni âdet getirmiyoruz. İhracatçımızı, üreticimizi mutlaka desteklemeliyiz ama bu destek illa kanunlarla, kurallarla değil, moral, motivasyonla da olmalı. Parlamentonun görevi kanun çıkarmak tabii. İş dünyasının önünü açmak. Dinamik bir toplumuz. Her yıl bu topluma 1 milyona yakın nüfus katılıyor, 1 milyona yakın.

Şimdi, Avrupa ülkelerinde geziyorsunuz, Avrupa'da büyük bir karamsarlık var, dünyada karamsarlık var. Ama biz de bu karamsar ekonomiye katılmak yerine bardağın dolu tarafını da görerek yola devam etmeliyiz diye düşünüyorum.

Ben asıl kendi seçim bölgemle ilgili ve Türkiye'nin de stratejik bir ürünü olan fındıkla ilgili birkaç cümle söyleyerek bu konuya Sayın Bakanımızın, Bakanlık bürokrasimizin de dikkatini çekerek sözlerime son vermek istiyorum.

Değerli Bakanım, Türkiye'nin hakikaten mukayeseli üstünlüğü olduğu birkaç alan var, bunları saymayacağım ama tarımda Türkiye fındıkta bir numara. Bunu hepimiz kabul ediyoruz. Fındıkla ilgili maalesef Türkiye devletinin kalıcı bir politikası yok. Yani bunu iktidar partisi milletvekili olarak söylemekten... Belki "Sana mı düştü?" denilebilir ama ben fındık bölgesinin milletvekili olarak bu sektörün de dertlerini dile getirmek istiyorum.

Şimdi, âdeta taşlar bağlanmış, köpekler serbest bırakılmış. Tamam, piyasa ekonomisi, patron piyasa diyoruz, piyasaya her şeyi bırakmışız, devlet de işte, Tarım Bakanlığımızın bütçesi de birkaç gün sonra gelecek, bu sene de 850 milyon gibi bir destek öngörmüşüz, sadece doğrudan alan bazlı destek ama mutlaka fındığa özel bir önem vermeli ve bu yönde kalıcı tedbirler almalıyız. Ben demiyorum ki piyasaya müdahale edelim. Hayır, ama mutlaka bir stok müessesemizin olması lazım. Şu anda fiyatlar hızla düşüyor, düşürülüyor. Birileri fındıkta manipülasyon yapıyor. Giderek tekelleşme oluyor. Yani müstahsil bir yerde yalnız bırakılmış durumda.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen toparlayın.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkanım, birkaç dakikanızı istirham edeceğim.

Dolayısıyla, teklifim şudur: Biz Ekonomi Bakanlığı olarak mı olur, Gümrük Bakanlığı olarak mı olur, mutlaka fındıkla ilgili yasal bir düzenleme yapmak zorundayız. Fındık düzenleme ve denetleme kurulu gibi bir müessesenin olması lazım. Petrolde var bu, tekelde var, bilmem şeyde var ama önüne gelen, bir masa, bir kasa fındık ticareti yapıyor. Şu anda fındıktaki krizin en büyük sebeplerinden birisi manav dediğimiz, bu, işte, emanet fındık alan insanlar, emanet olarak aldıkları fındığı ihracatçıya veya alıcıya vermiştir, ihtiyaç görülmüştür. O insanlar fiyatları düşürmek için her türlü manipülasyona başlamışlardır. Âdeta, biraz önce dediğim gibi, sahipsiz bir durumdadır. Dolayısıyla bu kadar stratejik bir ürünü biz başıboş bırakmamalıyız, mutlaka bir düzenleme ve denetleme kurumu gibi bir müessese olmalı. Ayrıca, lisanslı depoculukla olabilir, regülasyon yapabilecek bir stok kurumumuz olmalı. FİSKOBİRLİK misyonunu kaybetti. Toprak Mahsulleri Ofisi bu işe girmiyor ama...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Fındıkta komünizm istiyorsunuz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Hayır, saf komünizm yok, ben müdahaleci ekonomiden yana değilim fakat bu bizim stratejik ürünümüz. Bakın, dünyanın yüzde 70'ini biz...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İşinize gelince istiyorsunuz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sen adına ne dersen de.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nedir komünizm onu soruyorum sana.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, hatibe müdahale etmeyin.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Şimdi, bu önemli bir konu Sayın Bakanım, ihmal etmememiz gereken bir konu. Ben işin hamasetine gitmiyorum. Elbette 2 milyonun üstünde insan bu işle iştigal ediyor ama hem ihracatçımızı hem sanayicimizi hem tüketicimizi memnun edecek ama özellikle de üreticimizi memnun edecek bir mekanizmamızın olması lazım diyor ve Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olması dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.