| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri b) Gençlik ve Spor Bakanlığı c) Spor Genel Müdürlüğü ç) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu d) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .11.2016 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, kıymetli Komisyonumuzun üyeleri, basın mensupları, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, önce, önümüzdeki faaliyetlerinizde, 2016 yılında yaklaşık iki sayfa dolusu etkinliğin az sayıda ile serpiştirildiğini gördük. Bunu hiç değilse Anadolu'ya da birazcık bir canlılık, bir hareket... Mesela, örnek vereyim, seçim bölgemden Tokat'a 1-2 tane turnuva olsa, otellere, salonlara, lokantalara, kafelere ya da şehirde o sporcuların yürüyüşü o kente bir hava verecektir. Bakıyorum, Samsun Antalya, Samsun Antalya yoğunlukta. Bu konuda bir çalışma istiyoruz.
Yine, faaliyetlerinize baktık ama bu faaliyetlerin birçoğunun böyle eğitimle bağdaşır tarafının olmadığını, enteresan enteresan konular, "Benim Tarihim", "Gelenekten Geleceğe", "Medeniyet Tarihimiz", "Yağmur Şiir Damlaları", "Yaşayan Hazineler", "Vefa Günleri", "Şairler Gençlerle Buluşuyor", "Yeni Türkiye Yeni Gelecek Konferansları", "Dış Politikada Türkiye Rotası", "İslam Tarihi Sohbetleri", "Manevi Rehber", "15 Temmuz Şehitler Günü", "Akademi Buluşmaları", "Bilgiden Bilince Konferansları", Osmanlıca kursları. Çok Değerli Başkanım, yani bu ülkenin sporcu gençlere, ülkemizi uluslararası arenada başarıyla temsil edecek değerlere de ihtiyacı var.
Gençlik, umut, geleceğimiz demek; enerji, üretim demek; bilim, başarı demek. Ne yazık ki ülkemizde gençler umutsuz, gençlik üzerinde okullardan başlayan özel bir proje yürütülüyor. Düşünmeyen, sorgulamayan, okumayan gençler yetiştirmek için âdeta Bakanlık mücadele ediyor. Gençler yurtlarda sorun yaşayıp sesini yükseltince hemen farklı şeylerle yaftalanıyor. Sorgulamayan, hakkını istemeyen gençlik, asla bizim umudumuz olamaz ve başarı da beklenemez böyle bir gençlikten. Gençlikten korkmayınız, gençliği dinleyin Sayın Bakanım.
OECD, gençlik üzerine bir mercek tutmuş, araştırma sonuçları hiç de ülkemiz adına iç açıcı değil. Genç işsizlik oranının yüzde 20'lere dayandığı süreçte o OECD raporundan birkaç paragraf okuyacağım, arkadaşlarım bir bölümüne değindiler. Rapora göre 15-29 yaş aralığındaki yaklaşık her 10 gençten 3'ü hem okumuyor hem de bir işte çalışmıyor. Türkiye de bu oranıyla 35 OECD ülkesi arasında 1'inci sırada. Üretime katılmayan genç nüfusun ekonomik maliyeti ise 25 milyar dolar. Türkiye'de 15-29 yaşındaki nüfusun yüzde 28,4'ü ise ne istihdama katılıyor ne de eğitim alıyor. Rapora göre Türkiye'de 6 kişiden 1'i yoksul. Her 10 kişiden 1'inin yoksul olduğu belirtiliyor. En yoksullarıysa gençler oluşturuyor. Bu koşullarda, gençlerin gelecekten umutlu olmasını düşünmek dahi hayaldir. Özellikle Hükûmetiniz döneminde neredeyse her kentte bir üniversite açıldı. Yeterli akademik personel yok, yurt yok, sosyal tesisler yok, yok yok. Doğru, her ilde üniversitemiz olsun ama bununla beraber altyapısı da beraberinde olsun. Peşinden, öğrencilerimizin -hepimizin bildiği gibi- barınma ve benzeri sorunları ortaya çıkıyor.
Acı bir şekilde yaşadık 15 Temmuzda, bu çocukların kimlerin kucağına itildiğini, ülkemize ne tür zarar verme noktasında yetiştirildiğini ibretle, içimiz acıyarak izledik. Ama bu bitmiyor, cemaatle mücadele deyince, bu ülkede birçoğuna parantez açıp mücadele etmemiz gerekiyor. Şimdi bu gençleri, bugün zararsız gibi görünen Süleymancısına, Nurcusuna, Nakşisine, kırkı bir yerdesine, efendim Menzilcisinin kucağına ittiğimiz anda -daha birçoğu da var- gelecekte çok kötü şeyleri birlikte yaşayacağız. Ve ülkemiz de bunları hak etmiyor.
Ülkemizin çok ciddi bir spor politikasının oluşması lazım. Bir Avrupa Şampiyonasında, Balkan Şampiyonasında, Akdeniz Oyunlarında, olimpiyatlarda, dünya şampiyonalarında inanın keyifle, gururla onları naklen izleyemiyoruz. Gönderdiğimiz kadro, yeteri kadar küçük yaştan yönlendirmeli eğitimle, eğitim görmediği için yeteri kadar madalyayla dönemiyoruz. Ülkemizin tanıtımında ya da sporda olması gereken, hak ettiğimiz yerlerde olamıyoruz.
Amatör kulüpler var, belediyeler spor kulüpleri kuruyor. Sayın Bakanım, belediyeler, spor kulüpleri olmaktan elini çeksinler, o kentlerde yeni imara açılan alanlarda, spor alanları yapsınlar. Hükûmetimiz de bu konuda zorunlu kılsın. Yani belediyeler 18'inci maddeyi uygulayıp vatandaşın yüzde 40'a kadar arsasını aldığı anda, burada, kendine satıp paraya çevirecek yerlerden öteye, o kentin çocuklarının geleceği olan spor alanlarını yaşamla bütünleşecek alanları oluştursun.
Size Tokat bölgesinden de bir örnek vereyim. TOKİ'de bir okul var, bu okulda bir cengaver çıkmış, Anadolu'nun bu kentinde kız futbol takımı oluşturmuş. İlginç -ben de öğretmen kökenliyim- bu kız futbol takımında oynayan sporcuların hiçbiri şehir merkezinde oturanlardan değil, etrafındaki 9 tane köyden taşıma gelen çocuklardı. Buraya yaklaşık olarak üç yıl öncesine kadar belli oranlarda Bakanlık bünyesinde yardım gitmiş ama şu anda birçok da ihtiyaçları var. Bu yörede bu tür dinamiklerin bakanlıklarca da desteklenmesinde yarar var diyorum. Bunu bir not alır, ilgili arkadaşlarımız bu konularda katkı sunarlarsa sevinirim.
Dershaneler ve sınav sistemi arasında sıkışan çocuklarımız asla spora zaman ayıramıyor. Ortak kanaat, olimpiyatlarda yarışacak düzeyde yetenekli olan çocukların erken yaşta keşfedilmesini sağlayacak bir devlet politikamızın olmaması. Çocuklar Millî Eğitime bağlı olmasına rağmen, spor faaliyetlerinin Gençlik ve Spor Bakanlığına devredilmesini hata olarak görenler de var. Ancak, okullarda spor kulüpleri kurulmadığı, kurulu olanların da kapatılması, ithal sporcularla zaman kaybedilmesi ve spor federasyonlarımızın halka inmemesi birçok neden olarak sıralanıyor. 2020 olimpiyatları için devlet-vatandaş el ele seferberlik yapılması önerisinde bulunan uzmanlar, halkın olimpiyat madalyası özleminin ancak böyle giderileceğini söylüyor.
Başbakanımız, Atina Olimpiyatlarına giderken "75 milyonluk Türkiye'nin 65 kişiyle temsil edilmesi beni yürekten yaralıyor." demişti. Doğrudur, bizim de yüreğimizi yaralıyor. Eğitimci olarak da spor mutlaka eğitimle birleşmeli diyorum. Salonu olmayan okuldan Türkiye'de birincilikleri, dünya şampiyonluklarını geçmişte aldık ama bu bir tesadüf. Bunu biz bilimsel rotaya oturtmak durumundayız.
Tokat yöremizden eski dünya şampiyonlarından birisi 1969'da Sovyet Bloğu dağılmadan önce Dağıstan bölgesinde bir güreş turnuvasına gidiyor. Her ülkeyi paylaştırmışlar, diyor ki: "O zaman da bizi eski bir otobüsle yakında bir köye gönderdiler. Bakın, 1969'da gittiğimiz köydeki okulda kapalı spor salonu ve kapalı yüzme havuzu..." Arkadaşlar yani spor altyapısı bunu gerektiriyor. Şu anda ülkemizin birçok olanakları var ama bunları çok planlı programlı kullanmak durumundayız. Artık, yapılan tüm okullarda spor salonları zorunlu olarak projeye dâhil edilmelidir Sayın Bakanım, edilmediği zaman biz başarıyı yakalama şansına sahip olamayız.
Birçok aile sevdiği spor dallarına çocuklarını yönlendiriyor. Geliri iyiyse, işte, yüzmedir, kayaktır, benzeri sporlara; gariban çocukların hepsinin hevesi Türkiye'de bir Metin Oktay olmak veyahut bir Arda Turan olmak gibi farklı şeylerde; köylerde de güreş. Ülkemizde Anadolu birçok sporun altyapısına sahip. Tokat gibi, Çorum gibi, Yozgat gibi, Samsun gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Tokat) - ...Kahramanmaraş gibi, Erzurum gibi, Ordu gibi illerde güreş altyapısı var.
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti)
BAŞKAN - Sayın Durmaz, ek süre veriyorum.
Buyurun.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.
Eskiden köylerde düğünler olur, her düğünde de güreş yapılırdı. Bunu tabandaki çocuklara yeniden dönüp... Hiç değilse birazcık altyapı olması anlamında, Bakanlığın ayıracağı bir bütçeyle pilot illerde yapılacak spor dallarına cüzi bir bütçe ayrılması. Örneğin, köylerde düğün eden vilayete başvurduğunda ve "Ben gençler arasında güreş yapacağım." dediğinde bir güreş yolluğu bazlı, o ailede teşvik edici bir şey konabilir. Yine, hepimizin bildiği gibi, millî bayramlarda geçerken yol kenarlarında gördüğümüz ya da ülkemizin muhtelif yerlerinde bulunan kamplarda imrendiğimiz, selamlarıyla dikkatimizi çeken o güzel giysili izcilik ne oldu Sayın Bakanım? Bu ülkenin böyle millî değerlerine bağlı, pırıl pırıl, Türkiye'nin her noktasından gelen çocukların kaynaştığı, izci arkadaşlığı yaşadığı, bir çadırı paylaştığı, birlikte ekmek yiyip soğan doğradıkları bir kadro vardı Türkiye'de ama bakın, bunun kısa, yok edilişinin hikâyesini de okuyorum: "25/8/2011 yılında 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Millî Eğitim Bakanlığı içinde bağımsız daire olan Okul İçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Daire Başkanlığını kapatıldı. Kapatıldıktan sonra Millî Eğitim bünyesinde bulunan 150 bin izci öğrenci ve 15 bin izci lideri öğretmen izciliği yapamaz duruma geldi. Bir yıl sonra, 14/8/2012 tarihinde dönemin Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç arasında imzalanan bir protokolle Millî Eğitim Bakanlığına bağlı İzcilik ve Gençlik Eğitim Tesisleri Spor Bakanlığına devredildi." Millî Eğitim Bakanlığının izcileri göndereceği bir tesis yok. Millî Eğitim Bakanlığındayken 20 TL gibi cüzi rakamlarla öğrenciler buralara gidiyor, hatta bazen ailelerin de katıldığı kamplar oluyordu. Millî Eğitim Bakanlığında Okul İçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığı kapatılınca yerine yeni bir proje üretemediniz Sayın Bakanım.
Bir de alandan bir örnek vereyim. Sadece 2011 yılında Ankara'da 500 okulda 15 ila 20 bin izci öğrenci eğitim almış. Etrafına bu elektriği verebilecek, arkadaşlığı, dostluğu, ülke sevdasını, cumhuriyet kuşakları olmayı verebilecek öğrenci şu anda yok. Gençlik ve Spor Bakanlığının izcilik faaliyetlerini yürüttüğü Türkiye İzcilik Federasyonu Millî Eğitim Bakanlığından devraldığı tahminen 16 tesiste Türkiye İzcilik Federasyonunun kaç izcisi kamp yapıyor, çok merak ediyorum. Bu tesisler ne amaçlı kullanılıyor? İzcilik kulüplerinde izcilik yapan öğretmenler yasal haklarından yoksun oldu, ücretlerini de alamıyorlar, hak kayıpları var ama benim için onların alacağı ücretten çok, keşke bu ülkede her yıl 500 öğrenciye izcilik eğitimi verilse, Türk millî eğitiminin amacına uygun, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu birer bireyleri olma noktasında ülkemizin Kars'ından Muğla'sına, Edirne'den Hakkâri'sine, Sinop'tan Mersin'ine kadar kaynaşıp dostluğa, arkadaşlığa, kardeşliğe, ulusal birliğimize, bütünlüğümüze katkı verebilseydik siyasi amaçlarımızdan uzak bir şekilde. Ben bunların dikkate alınacağını diliyor ve umuyorum.
2017 Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinin spora yaraşır, yakışır, şeffaf, denetlenebilir olma, bir sonraki yıl canımız sağ olursa eleştirilerden uzak kullanımı noktasında size ve ekibinize başarılar diliyorum.