KOMİSYON KONUŞMASI

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da içinde olduğu bir komisyonun üyesi olarak konuşuyorum.

Bana göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı AKP hükûmetleri döneminin en başarısız bakanlığı olarak değerlendiriyorum. Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Cevheri'nin yaptığı konuşmalarda da beni desteklediğini ve o konuşmaların içinde de bu eleştirileri görebiliyoruz. O, tabii, iktidar partisinin bir milletvekili olarak daha farklı konuştu.

Niçin en başarısız Bakanlık? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eğer sunumunda, yoksullukla ilgili yaptıkları çalışmaların ne kadar başarılı olduğunu yoksulluk sayıları üzerinden vererek yapıyorsa buna başarılı bir bakanlık demek doğru olmaz. Ancak şöyle gelseydiniz, on dört yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz: "Biz geldiğimizde bu ülkede yoksulluk şu kadardı ve biz bu yoksulluğu azalttık." diye söylüyor olabilseydiniz belki anlamı vardı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yoksulluğu yöneterek siyasete bir yön vermeye çalışmamalı, bu çok doğru bir yaklaşım değil.

Bakın, ben Sayıştay raporlarıyla girmeyeceğim, onu arkadaşlarımız teknik olarak anlatırlar ama engelli sorunlarının çözümlenmesi... Engelli sorunları bu ülkede çözümlenmiş değil. Dediniz ki: 30 Mart 2007'de Türkiye Birleşmiş Milletler Engelli Haklarına İlişkin Sözleşme'yi imzaladı; doğru, imzaladı. Peki, Birleşmiş Milletlere bireysel ve kolektif başvuru hakkının tanınması hususunu içeren ihtiyari protokolü niye hayata geçiremediniz? Yani, siz "Birleşmiş Milletler Engelli Sözleşmelerini imzaladık." diyerek bir görüntüyle öyle bir algı yaratmaya çalışıyorsunuz ama onun hayata geçirilmesi için gerekli olan ihtiyari protokolü hayata geçirmemeniz hiçbir anlam ifade etmiyor Sayın Bakan, onun için başarısızsınız.

Çocuk işçiliğinin artması... Sadece 2016'nın ilk beş ayında 52 çocuk öldü ve bunun 16'sı kız çocuğu. Bununla ilgili ne yapıyorsunuz Sayın Bakan? 4+4+4 sisteminin getirmiş olduğu, özellikle kız çocuklarına ilişkin olumsuzluklarla ilgili, bir Bakanlık olarak bunun detaylarını ve bunun olumsuzluklarını anlatmak, buna karşı politikalar üretmek sizin göreviniz olmalı. "4 milyon haneye yoksulluk yardımı yapıyoruz." diyerek övünmek ancak bir acizliktir. Yani, yoksulluğu yöneterek, politika yaparak, insanları istismar ederek, onun üzerinden oy alarak iktidarınızı sürdürmeyi hedefliyorsunuz yani başından beri yapmış olduğunuz çalışmalar onlar.

Aile içi şiddet sizin döneminizde ne kadar arttı Sayın Bakan? Bunu bir açıklayın, doğrusunu söyleyin. Kadın cinayetleri, uyuşturucu artışı, antidepresif ilaçların milyonlarca insan tarafından kullanılmasının nedeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görevlerinden bir tanesi değil mi? Sadece yazı olarak mı yani o Bakanlığın içinde bu kadar teşkilat oluşturulmuş ve övünüyorsunuz, toplam bakanlıkların içinde bütçesi en çok olan 6 bakanlıktan birisi olarak övünüyorsunuz. Keşke en az bütçesi olan bakanlık olsaydınız da -bu ülkeye on dört seneden beri geldiniz- bu sosyal politikalarla ilgili bir şeyler yapıyor olsaydınız. Kısaca yönetemiyorsunuz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - İngiltere'deki sosyal yardımlarla mukayese ederek söyleyin.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Lütfen, bana cevap vermeyin, ben de size cevap veririm, burada farklı atışmalara yol açarız. Onun için, Başkan da orada, istediğiniz zaman konuşabilirsiniz.

Bakın, somut bir şeyler de söyleyeceğim size. Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesi engelli sorunu; kimi 8,5 milyon diyor, kimi yüzde 13 diyor nüfusa oranına göre. Çeşitli engelliler var bu ülkede ama engellilerin en önemli sorunlarından bir tanesi sağlık sorunları. Bir kere, tüm engelliler muayene, tedavi ve ilaçta katkı payı vermemeliler Sayın Bakan ama veriyorlar.

Bakın, ben size birkaç tane bu konuyla ilgili çok ciddi örnekler vereceğim. Bugün ilerleyici kas hastalıkları olan engelliler sürekli fizik tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Bu hastaların fizik tedavi ücretleri sadece yılda 2 kez ve toplamda on beş gün olarak değerlendirilmektedir ama bu insanlar yaşamları boyunca bu tedaviye ihtiyaç duymaktadırlar ve bunun sadece yılda on beş gün olarak değerlendirilmesi, onların hastalıklarının tedavisi değil, onların rahat bir yaşam sürmesini de en azından bulundukları ortamlarda engelleyicidir.

BAŞKAN - Sayın Akkaya, lütfen tamamlar mısınız sözünüzü.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - İlerleyici kas hastaları ihtiyaçları olsa da solunum cihazları alamamaktadır.

Sürekli yatmak zorunda kalan yatalak hastalar... Örneğin, tekerlekli sandalye, güzel, tekerlekli sandalye veriliyor. Peki, siz o tekerlekli sandalyeye havalı yastık veremiyorsanız o tekerlekli sandalyenin hiçbir anlamı yok. Bugün havalı yastık Türkiye'de üretilmiyor, dışarıdan alınıyor ve dolar ya da euro üzerinden yapılıyor. Peki, bu engelliler bunu nasıl alacaklar? Yani, siz "Tekerlekli sandalye veriyorum." diye ona bir katkı sağladığınızı zannediyorsunuz ama hayatı boyunca bulunduğu ortamlarda eziyet çektiğinin farkında değilsiniz. Yani, bu konuyla ilgili şimdiye kadar bir şey yapılmıyor olması gerçekten endişe vericidir. Yani, çıkıp burada "Biz başarılı sosyal politikalar yapıyoruz." diyorsunuz, bu çok doğru bir şey değil.

BAŞKAN - Sayın Akkaya, lütfen tamamlar mısınız.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Efendim, herhâlde 2 kez uyardınız. Şimdiye kadar "Tamamlayın." dedikten sonra diğer konuşmacıların konuşmaları bitene kadar sürdürdünüz. Niye beni 2 kez uyarıyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Diğer derken kimi kastediyorsunuz?

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Bundan önceki bütün konuşmacıları sadece bir kere uyardınız.

BAŞKAN - Ben aynı uyarıyı bütün konuşmacılara yapıyorum.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Evet, siz de öyle uyardınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Siz sabahtan beri burada değildiniz.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Yani, niye bana böyle bir şey yapıyorsunuz ki?

BAŞKAN - Gerek yok zaten.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Ben sonuna kadar şey yapmayacağım.

BAŞKAN - Süreniz beş dakikaydı, şu anda yedi dakika...

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Efendim, o zaman adil davranın.

BAŞKAN - Adil davranıyorum.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Hayır, adil davranmıyorsunuz.

BAŞKAN - Bakın, Komisyon üyesi arkadaşlarımız burada.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Adil davranmıyorsunuz Sayın Başkan, böyle yapmakla.

BAŞKAN - Adil davranıyoruz, hiç endişeniz olmasın.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Hayır, davranmıyorsunuz adil.

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı...

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Yani, ben böyle Bakanlığı biraz eleştiriyorum diye bana böyle davranamazsınız.

BAŞKAN - Hayır, hiç alakası yok, hiç alakası yok.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Ne alakası var ya? Herkesi uyardı, bizi de uyardı, başında Zekeriya Bey'i uyardı.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Efendim, siz avukatı mısınız?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Evet, avukatıyım. Herkesi uyarıyor.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Öyle mi? Sizin avukatınız mı hanımefendi?

BAŞKAN - Sayın Akkaya, lütfen tamamlar mısınız.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Niye bu kadar gerginsiniz?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Siz konuşuyorsanız ben de konuşurum.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın sözünüzü.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Ya, konuşma, ne konuşuyorsun ya! Allah Allah...

BAŞKAN - Sözünüzü tamamlar mısınız lütfen.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Silahlarınızı kuşanmış gelmişsiniz, bekliyoruz!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dur ya, dur ya... Gereksizlik yapma.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Mesela, Sayın Bakanım, engellerin azaltılması ya da önlenmesi çalışmalarıyla ilgili çok önemli bir şey söyleyeceğim size. Halk arasında vejetaryen çocuk hastalığı olarak bilinen PKU hastalığı vardır yani ona fenilketonüri hastalığı derler, kısaca da PKU derler. Bunların ancak gerekli özel gıdalarla beslenmesi lazım. Bu çocukların zihinsel engelli olmalarını önlemek mümkün iken bu gıdaları almamaları nedeniyle zihinsel engellilikleri artmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bu gıdalar için ödenen parayla 10 yaşındaki bir çocuk ancak üç gün beslenebilmektedir yani siz üç günlük bu besini veriyorsunuz, geri kalan yedi gün normal farklı besinlerle bu çocuk ancak yaşayabiliyor ama o üç günlük verilen besinin hiçbir anlamı kalmıyor. Doğal olarak bunlar tedavi edilebilir. Türkiye'deki bu zihinsel hastalıklarla ilgili tedavi masraflarının ne kadar çok olduğunu biliyoruz, bütçeye ne kadar çok yük getirdiğini biliyoruz ama küçük yaşta bu tedaviler mümkünken bunun sadece üç gün üzerinden verilmesi bu zihinsel hastalıkların tedavisinin yerine getirilmeyeceği anlamına gelir.