KOMİSYON KONUŞMASI

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. İnşallah, sürem içerisinde cevaplamaya çalışırım.

Bir taraftan, tabii, notlar alındı. Bütün arkadaşlarım kendileriyle ilgili söylenen her şeyi tek tek yazdılar. Burada cevaplayabildiğim kadar cevaplayacağım, geriye kalanları yazılı olarak da bildireceğiz.

Bu arada bir çelişkiyi de yaşıyorum. Birçok soru sorup bazen de sertçe eleştiri yaparak güya dokunaklı konuşma yaptığını zanneden arkadaşların gitmesini de kınıyorum, cevaplarını da almalarını beklerdim ama çevreye verdikleri duyarlılık ve önem demek ki bu kadar, daha fazla önem vermiyorlar. Sadece biraz can yakmak için konuşup gittiler diye görüyorum. Ancak, şunun bilinmesini özellikle istiyorum: Burada çok güzel, yapıcı eleştiriler de oldu, tek tek de not ettim. Söyleyen arkadaşlarımızın birçoğunun bunları inanarak söylediğine de eminim. Mesela, Bülent Bey'in şehir tasavvuruyla ilgili benden beklediği konuda doğrusu benim bunu yerine getirmem lazımdı. Yirmi yıl belediye başkanlığı yapmış birisinin burada hakikaten bu sunumu yapması lazımdı. Yalnız yarım saatlik bir süre içerisinde 10 tane genel müdürlüğün ikişer, üçer dakikalık faaliyet raporu konulunca geriye bir şey kalmadı. Belki de en çok konuşmamız gereken çevreyle ilgili düşündüklerim ve şehircilik tasavvurumun burada izah edilmesiydi. Ama, daha önce Çevre Komisyonu ve Bayındırlık Komisyonundan arkadaşlarımızla bir kahvaltı ettik. Orada kendileriyle de daha sonra konuşacağımız hususunda, bir akşam oturup ucu açık olarak sohbet edip bu konuları tartışabileceğimiz hususunda da karşılıklı mutabakata vardık. Belki Millî Eğitim Komisyonunda ideolojik çatışmalar, tartışmalar yaşanabilir, belki Dışişlerinde çok değişik görüşler konuşulabilir, tartışılabilir ama bu Komisyonda çevre ve şehircilik olunca, emin olun, çatışmadan uzak, birbirimizi hırpalamadan uzak, doğru şeyleri konuşarak bir araya gelip çok rahat anlaşabileceğimiz bir ortam olduğunu zannediyorum ben çünkü bu ülke hepimizin. Çevreye de duyarlı olacağız, yatırımlara da bakacağız, ikisini bir dengede götürmeye çalışacağız.

Ancak, bir şeyi biraz yadırgadığımı söylemeliyim: Her konuşma alan arkadaş "On bin yıllık şehirlerimiz var, sekiz bin yıllık, altı bin yıllık şehirlerimiz var. Bilim adamlarının söylediğine göre de Anadolu coğrafyası dünyanın en eski iki yerleşim yerinden birisi. Onlarca kavim yaşamış, medeniyetler kurmuş, izler taşıyoruz..." Şu geldiğimiz noktada on bin yıllık, sekiz bin yıllık, altı bin yıllık şehirlerin bütün günahını son on yıla yüklediler, o da AK PARTİ. Bundan büyük günahkâr yok. Şehirlerde ne kötülük varsa hepsi AK PARTİ'den. Ya, bu kadar da insafsız olmayalım. Emin olun, şu çevreye ve şehirlerimize karşı yaptığımız ne kadar kötülük varsa ortak sorumluluğumuz. Bunu inanarak söylüyorum, hisseme de ne kadar düşüyorsa alıyorum buradan.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Son on beş yılı söyledik zaten biz, sadece son on beş yıldan bahsettik.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Peki, biraz daha bahsedeyim o zaman, siz istediniz.

BAŞKAN - Arkadaşlarımız sunum yaparken 2002'den alıyoruz ya...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Evet, aynen o mantıkla yaklaştık Sayın Başkan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Bakın, ben 98'de Büyükşehir Belediye Başkanı oldum. Üç dönem, benden önce CHP'li bir arkadaş vardı.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Niyazi Bahçecioğlu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Allah rahmet etsin, yattığı yer nur olsun. Belediyeye uğrardı, ben çay, kahve ikram ederdim, hürmet ederdim, evine götürürdüm. Evine gidip gelen bir insanım, o ayrı bir şey ama aldığım belediyede şehrin tam yüzde 50'si gecekondu ve kaçak yapıydı.

ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) - Yoksulluk.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Hiç yoksul falan değildi. Hiç, hiç, hiç... Her tarafını bilirim. Bak, söyletmeyin beni ölen insanın arkasından. Lütfen, ne olur, söz atmayın ya. Siz iki üç kere konuşma aldınız, bir şey söyledim mi, bir cümle? Herkes konuştu. Arkadaşlar, iki satır dinleyin ya. Niyazi Bey'in ben sülalesini bilirim, ille söyletmeyin bir şey, ne olur yani. Ölen insanın arkasından kötü mü söyleyelim şimdi.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Söylemeyin.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Söylemeyeceğim zaten ama yoksulluk içinde ölmedi. Bazen bir insanı kahramanlaştırmak için "Bu asla kötü adam değildi. Acayip yoksulluk içinde..." falan filan... Bırakın hikâyeleri.

BAŞKAN - Zengin olmak kötü bir şey değil yani onun da...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) -Devam ediyoruz.

Şehrin bu yüzde 50 kaçak yapısının içerisinde 1 metre kanalizasyon yoktu arkadaşlar. Şehrin ortasında pis su dereden akardı, çocuklar düşer, ölür, boğulurdu. Arıtma tesisi de yoktu. Su kaçakları da yüzde 70'lerdeydi. Bütün gazetelerdeki tespitler böyle ve televizyonlarda defalarca anlattım, bir tek itiraz eden de olmadı. Böyle bir şehirde başladım ben. Şimdi, şehirde ne varsa tutup ben CHP'li Belediye Başkanına sallayarak mı devam edeyim? Doğru bir şey olur mu? Ortak sorumluluğumuz bu bizim. Şehirler ve çevreyle ilgili ne kadar günah varsa ortak sorumluluk. Fazlaysa fazlası bende, neyse ayrı bir şey.

Ben geçen gün Çevre Komisyonunda bir hikâye anlattım, arkadaşlarımız dinlediler. Yine CHP'den geçmiş. "Efsane başkan" diye anılan birisinin yerine gelen bir arkadaş yardım istedi. Haritacılar gönderdim, üç ay çalıştılar, verilen rapor şu: Şehrin yüzde 75'i kaçak ve gecekondu, yüzde 25'i imarlı gözüküyor, meskenli ama meskenli gözüken, imarlı gözüken bütün binaların -2 bin binaya ulaşmışlar- hepsi hormonlu. Bu da CHP'lilerden geçmeydi.

Arkadaşlar, bak, hepimiz birbirimizi biliriz; 5 kişiyiz, 5'imiz de birbirimizi biliriz. O yüzden, ille karşı tarafa suç yıkarak bu işlerin üzerine varırsak eğer, bir sonuç alamayız. Bizim en iyi anlaşabileceğimiz konu belki çevre. Bu konuda herkes hassas ve doğru işler yapmaya çalışıyor diye de inanıyorum. Ben de bundan sonra inşallah doğru bildiğimi yapacağım burada.

Bakın, katı atık düzenli depolama tesisi 2002 yılında -madem öyle- 15 taneymiş, bugün 82 tane. Atık su arıtma tesisi 145 taneymiş, bugün 930 tane. Şu anda da 154 tanesinin inşaatı devam ediyor. Mavi bayraklı plaj 2002'de 151 taneymiş, bugün 444 tane. Gemi atıkları için alım hizmeti hiç yokmuş, bugün 269 tane. Bitti mi? İdeal mi? Değil işte, eksik var yine, yapılması lazım, hızlandırmamız lazım, biraz daha gayret etmemiz lazım. Maliye Bakanıyla benim bugün kavgam katı atıkla ilgili -"KAT" diye geçiyor- 200 milyon lira verirdin, vermezdin. Ben, alacağım, katı atıklar yapacağım diye bastırıyorum; o da mali disiplin açısından verip vermeme konusunu düşünüyor. Bunun mücadelesini vermeliyiz ki onlar yapılmalı. Bu parayı da alıyoruz, proje getiren belediyelere yüzde 45'e kadar yardım ediyoruz kim gelirse, katı atıklarla ilgili, arıtma tesisiyle ilgili. O konuda doğrusu üzerimize düşeni yapıyoruz arkadaşlar.

Üst ölçekli planların yüzde 97'si yapıldı -planların olmadığından biraz bahsedildiği için söylüyorum- bu sene de bitiyor. Kentsel dönüşümle ilgili tabii epeyce eleştiri konusu var. Bu konuda benim de eleştirilerim var arkadaşlar, öz eleştiri gibi görün veyahut da eski yapılan yanlışları söylüyor gibi görün. İsterseniz daha sonra da bu söylediklerimi aleyhime de delil olarak kullanın. Ama ben doğru bildiğimi söylüyorum şimdi. İstediğiniz gibi görebilirsiniz, hiç önemli değil.

2012'de yasa çıkmış, doğru bir kanun. Bütün illerde neredeyse riskli alan için bize müracaatlar olmuş fakat toplam bu müracaatların -daha işe başlanılmayanlar da var- ilgilendirdiği insan sayısı 3 milyon 100 bin kişi. Bu az, bu eksik, bunun çok hızlı olması lazım çünkü deprem geldiği zaman -Allah korusun- milyonlarca bina şu anda risk taşıyor. Her yerde ilan ediyorum. 99'dan sonra yapılan binalar sağlam gözüküyor o standartlara uygun olduğu için ama 1999 öncesi 15 milyon yapı stokunun neredeyse yarısı çürük gözüküyor. Deprem geldiği zaman da vallahi ne AK PARTİ'li dinliyor ne CHP'li dinliyor, çoluğumuzu çocuğumuzu alıp gidiyor arkadaşlar ya.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Yapı denetim firmaları da sorumlu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Yapı denetim konusunda da bir çalışma var, o konuştuğumuz konular düzenleniyor. Şimdi, gelecek inşallah bu da, inşallah gelecek, sıkıntı var çünkü orada da. O biraz önce bahsedilen sıkıntıyı yaşıyoruz. Yani, insan para veriyor, para verdiği insandan kendisini denetlemesini istiyor. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar, bunun yeniden düzenlenmesi lazım, yanlışa yanlış. Bunları düzeltmemiz lazım.

ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) - ÇED'de de öyle Sayın Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Şimdi, bizim burada, kentsel dönüşümde şöyle bir yanlışlık var: Belediyelerimiz hesap yapıyorlar, rezerve alan bulamıyorlar, orada yoğunluk birse iki vererek işi çözmeye çalışıyorlar; ikiyse dört vererek, dörtse sekiz vererek. Ya, bu belki Sivas'ın bir ilçesinde, hadi, kurtarabilir diyelim, yoğunluğunu artırarak yani orada evler fazla yapılmış olur, işe yarayabilir. Neyse, yaramaz ama yarayabilir diyelim. Kırşehir için doğru olabilir bu iş ama İstanbul için bundan büyük felaket olamaz. 15 milyon insan yaşarken bu mantıkla gidersek 30 milyona çıkaracağız İstanbul'u. Peki, yollar aynı, yeşil alanlar da aynı, okul, sosyal donatı alanları da aynı.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Altyapı da aynı.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İnsanlar 2 misline çıkacak, araçlar 2 misline çıkacak, daha sonra hayat çekilmez hâle gelecek ve bir rezillik yaşanacak. Bununla ilgili önümüzdeki günlerde biz kendi içimizde ciddi olarak çalışıyoruz. Belki son günlerdeki benim tek gündem maddem neredeyse bu, taktım iyice çünkü buna. Arkadaşlara da söyledim ama en sonunda bugün dedik ki: "Arkadaşlar, bir çalıştay düzenleyelim. Ola ki bizim Genel Müdürlüğümüzün dışında çok düzgün fikirleri olan, bu konuda ufkumuzu açacak, bir sürü şey söyleyecek insan çıkar. Üç ay geç olsun ama kafayı yoralım bu işe. Bizim birinci gündemimiz olsun ve ondan sonra da en hızlı biçimde davranalım." Şu anda kentsel dönüşüm uygulamaları bazı yerlerde çok iyi gidiyor, bazı yerlerde çok kötü gidiyor, bunun için de çalışmamız lazım. Vallahi, bu konuda önerisi olan kim varsa başımın üzerinde taşımaya hazırım ben. Eyvallah, beraberce çalışalım.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Lütfen çalışalım, çok memnun olurum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ben İzmirliyim, bilmiyorum. Geçen hafta tesadüfen İstanbul'a gittim, sahile indim. Ataköy'de sahildeki yapılaşmayı gördünüz mü?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Gördüm, evet. Hiç de sevmedim soruyorsanız.

MUSA ÇAM (İzmir) - Dolgu olduğu yere yani...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Bakan olduğumun on beşinci günü veya yirminci günü, günlerden ramazan, önüme hukuk işleri bir şey getirdi. "Efendim, Danıştaya yetişmemiz lazım bir an önce, son günümüz, itiraz etmemiz lazım." dedi. "Neye itiraz ediyoruz, hayırdır?" dedim. "Bizim yaptığımız bir planlama var, buna itiraz edilmiş, Danıştayda bizim bunu savunmamız lazım." dedi. "Ne olduğunu anlayayım bir hele, savunalım da. Neymiş, niye savunuyoruz biz?" dedim. Evet, çıkan şey Bakırköy'de Ataköy sahilleri, sahile 100 metre, 200 metre. Bizim Bakanlıktan, nasıl olduysa 50 bin metre fazla inşaat alanı verilmiş. Bir de şimdi müteahhitlerin bir üçkâğıtçılığı daha var, orada da çalışıyoruz: Emsal dışı alanlar Tip İmar Yönetmeliği'ne uygun olarak. İki gün önce Kadıköy'den bir proje getirdiler, ev 150 metrekare görünüşte, balkonlarla beraber ama; 80 metrekarelik evin 70 metrekaresi balkon; yapıldığı yeri de kapatıyordur yüzde 100. İşte, bu rezilliği de önlemek lazım. O Tip İmar Yönetmeliği'ni de çalışıyoruz şimdi, onu da getireceğim nasip olursa.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Siz Veli Efendi'yi söylüyorsunuz, o sahili söylüyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Aynı yerler, çok farklı değil. Yani, arası 300-500 metre yerler.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Yok aynı yer değil.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Ben savunmadığım için...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Yok, o açıdan değil...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Arasındaki kilometre mesafe farkını söyleyeyim mi Gülay Hanım?

Ya, aynı yerler işte, sahil tarafı burası.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Öbürkünün inşaatı devam ediyor, Veli Efendi'yi...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Bak şöyle: Planları bitmiş, kesinleşmiş, ruhsatını almış devam eden inşaata benim yapacağım bir şey yok, kimsenin yapacağı bir şey yok ama şu anda planlama safhasında olan, gücümün yettiği işler var; biri bu.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Anladım, anladım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - En az 100 metrekare inşaat alanını iptal ettim. Bas bas bağırıyorlar oradan, aleyhimde söylenmedik laf bırakmadılar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim efendim, lafınızı kesiyorum.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Böyle kesmeyin ya! Lütfen ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Orada yapılacak bir şeyler var aslında. Hatalı bir şey olmuşsa Değerli Bakanım, yani idare de bir hata yapmışsa...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Tamam, konuşalım onu, özel olarak konuşalım Mahmut Bey sizinle bunu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bir hüküm var çünkü.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Şimdi, orada herhâlde 100 bin metresini o şöhretli adamın kesecek bir Allah'ın kulu da olmaz arkadaşlar, onu da bilin, bitti.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Devletten büyük olur mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Evet, doğru söylüyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, önce Allah, sonra devlete güveneceğiz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Eyvallah, yarışacak hâlimiz yok ya, ne Allah'la yarışacak hâlimiz var ne de devletle kardeşim, ben âciz bir adamım nihayetinde ama buna cesaret edecek Allah'ın kulu da zor bulunur, onu söylemeye çalışıyorum.

Beşiktaş Belediye Başkanımızla İstanbul'da yaptığım toplantı kentsel dönüşümle ilgiliydi. Orada Ihlamur Parkı'nın üzerine iki buçuk emsalle 40 bin metrelik inşaat alanı verildiğini söyledi. "İtiraz edin." dedim, itiraz ettiler, itirazı kabul ettim ve düştü; Ihlamur Parkı da kurtuldu.

Arkadaşlar, mücadele veriyoruz yani vermiyor değiliz.

Ben yirmi bir yıllık Belediye Başkanlığımda bir gram şahısların emsalini artırmadım, iddiayla söylüyorum, yeşil alanları da yok etmedim. Şimdi aynı titizliği yapmaya çalışıyorum orada da ve "İstanbul'da iyi gitmiyor." diye de ezan okuyorum âdeta.

Bihlun Hanım biraz önce -ayrıldılar herhâlde-. "Niye birinci derecede deprem bölgesi olan yerlerde bu işi yapmıyorsunuz?" diyorlar. Herhâlde kentsel dönüşümün nasıl işlediğini bilmiyorlar. Belediye başkanı arkadaşlarımız kendi alanlarını kendileri çalışacaklar. Bakanlık oturduğu yerde şu kadar ekibiyle binlerce bölgeyi hesap edip de "Şurada kentsel dönüşüm yapayım." diye başına geçmiyor ki, öyle bir şey yok ki. Belediye başkanı arkadaşımızın kendi çalışacak.

Şimdi, bakın, Adalar, Avcılar, Bakırköy, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Beşiktaş, Küçükçekmece, Çatalca, Silivri, Şişli, bir tanesi gelmiyor "Kentsel dönüşüm yapalım." diye. 19 Temmuzdu, İstanbul'da müteahhitlerle birlikte bu temel prensiplerini anlattığım toplantıda belediye başkanı arkadaşlara da dedim ki: "Arkadaşlar, 'CHP'liyiz.' diye gelmemezlik etmeyin ne olur." Benden randevu isteyen tüm CHP'li belediye başkanı arkadaşlarıma veriyorum, geliyorlar; Yenimahalle geldi geçenlerde, Bakırköy geldi, "Evet, buyursun, ne istiyorsanız getirin." dedim. Her projelerini kabul etmeye hazırım. Ya, deprem geldiğinde Bakırköy'de AK PARTİ'li, CHP'li, bilmem neli dinlemiyor ki. Yeter ki yapsın arkadaşlar. O getirecek bize, biz diyeceğiz ki: "Gerekçelerinde şunlarda eksiklik var, fazlalık var." Vallahi şu ana kadar -Vedat Bey burada mesela, Kentsel Dönüşüm Genel Müdürümüz- bir tek Allah'ın kulundan şikâyet gelmedi. Dosyayı tek tek inceliyor, "Aman şöyle yapalım, yardımcı olayım." diyor, yanına düşüyor. İlan ettikten sonra biz orada kamulaştırmasına yardımcı oluyoruz, kira parasına yardımcı oluyoruz, hatta yapımı safhasında da gücümüz yeterse para vermeye çalışıyoruz. Yeter ki yapsınlar. Ama arkadaşlar gelmezse ben ne yapayım yani? Arkadaşlarımızın gerçekten, sizler de, herkes, bizim AK PARTİ'li arkadaşlar da kendi belediye başkanlarını zorlasınlar. Vallahi, fay kırığı olan yerlerde oturulan bir sürü yer var. Hepsini uyarıyorum ben dilim döndüğünce. Resmî yazıya dökmüyorum ki yarın bir gün sorumlu olur diye.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Bakan, Pendik Belediyesi fay hattını meclis kararıyla değiştirmiş.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Zaten aşağıdaki gazlar da şimdi yer değiştirmişler, Karadeniz'e doğru gitmişler.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Bir sene sonra da aynı yerde deprem olmuş.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Yazık, yazık, onu kim yaptıysa çok yazık.

ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) - Bildiğim için söylüyorum, İstanbul'un ünlü deprem bölgelerinde yapılan yüksek katlı binalarda, yan yatan binaları kazıklarla sağlamlaştırmaya çalıştılar ama bir depremde ne olacağı belli olan siteler var. Onlarla ilgili bir araştırma yapın diyorum.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Peki, efendim.

(Oturum Başkanlığına Kâtip Emine Nur Günay geçti)

BAŞKAN - Bakanımızın sözünü kesmeden dinleyebilirsek...

Buyurun Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Peki, efendim, devam ediyoruz yine.

Güneydoğu var. Bekaroğlu dedi ki: "Yıktınız, kimseye de sormadan yapıyorsunuz." Vallahi, arkadaşlar, oradaki şartları yeniden konuşmaya herhâlde gerek yok. Bir terör örgütü kendi kendine heveslendi, çukurları kazdı, öz yönetim ilan etti, kafasına göre devlet kuruyordu orada, bölücülük yapıyordu ve Türk ordusunun da, Silahlı Kuvvetlerin de, polisin de yapacağı tek şey gidip bunların kafasını ezmekti. O sırada vatandaşa çoğu yerde duyuru yapıldı, vatandaşlardan eşyalarını alıp gidebilen gitti. Öyle bir çatışma yaşandı ki -her bölgeye defalarca gitmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum- terör örgütü şu evde çarpışıyor, daralınca deliyor öbür eve geçiyor, deliyor öbür eve geçiyor, giderken her bir eve bomba düzeneği yerleştiriyor. Bakın, mesela, çok acı bir şey, birçok eve polisler ilk günlerde bilmediği için... Kur'an-ı Kerim'in ortasını oymuşlar, bomba koymuşlar. Polis çocuk, Anadolu çocuğu, içeri girdi, bakıyor yerde Kur'an-ı Kerim, koşuyor alıyor, öpüp başına koyacak -hepimizin yapacağı bir şey bu- ve bomba patlıyor. Şu anda Nusaybin'de bizim arkadaşlarımız temizlik yapıyorlar, günde 60-70 tane bomba buluyorlar arkadaşlar. Geçenlerde bomba patladı, 3 çocuk öldü yine. Böyle zor şartlarda o evler temizleniyor ama yapılanlar hakikaten o insanlarla tek tek konuşularak yapılıyor. "Kimseyi dinlemiyorsunuz." falan yok.

Sur'da ne yapıyoruz biliyor musunuz? 10 maddelik eylem planı. Daha önce Diyarbakır'dan kim geldiyse, başkanları dâhil, eş başkanları dâhil, Altan Tan dâhil, tek tek eylem planının ne olduğunu anlattım. Koruma amaçlı imar planı var, bire bir uyuyoruz ona. Orada altyapıyı yapıyoruz, üstyapıyı yapıyoruz, sonradan eklenti o kadar çirkin şeyler var ki Sur'da. "Ele geçmiş bir fırsat bu." diyoruz, bu çatışma bir kötülük aslında ama bir fırsat bu, hepsini yıkalım bu kötü yapıların, tescilli eserler hariç, sivil mimarlık örnekleri hariç, Diyarbakır'ın klasik evlerini yapalım orada. Planlamasını yaptık, tamirat başladı orada, sokak sağlıklaştırma yapıyoruz bir taraftan. İşte, Ali Paşa, Lalebey çevresinde ilk Diyarbakır evleri ve mahallesinin ortaya çıkması için çabalıyoruz. Hazreti Süleyman Camisi çevresinde istimlak yaptık, orada bir türbe var, yatırlar var, sahabeler var.

İşte, Diyarbakır evlerinden, Suriçi'nden bir tanesi efendim bu, evler bu şekilde oluyor. Mesela, İdil'de falan yaptığımız tek katlı evler var vatandaşın istediği, vatandaş dedi ki: "Bizim evimizi yapıyorsanız tek katlı yapın." Tamam. Sonra, Nusaybin'de mesela, dediler ki: "Arkadaş, bizim tavuğumuz var, cücüğümüz var, ineğimiz var." Her birinin arka tarafına bir de 30-40 metrelik ahır ilave ettik orada, 500 metreye çıkardık alanlarını, rezerv alanlarımız genişti daha doğrusu, iyi bir hazine arazisi bulduk orada. İsteklerine uygun davranmaya çalışıyoruz yine. Yani orada yaptığımız her şeyi ofiste tek tek konuşuyoruz. Aslında, ağır hasarlı olmayanların hepsinin bedelini verdik, 20-30 bin liralık zararların hepsini verdik orada. Niye? Camı kırılmış, kapılarında bir hasar var, yapsın vatandaş diye. Çadırda falan da kimse yok, onu bilin arkadaşlar. Mesela, şu, Silopi'deki bizim istimlak ettiğimiz bir alan, alan da istimlak ettik orada. Orada vatandaş bize dedi ki: "Biz damda yatıyoruz." Yahu, damda yatıyorlarsa nasıl olacak şimdi, iki katlı, üç katlı evlerde? Balkonları 25-30 metre yapın dedim arkadaşlara. Balkonda yatsın madem, sıcak iklim çünkü. Ona uygun yapınca "Tamam, buradan ev istiyoruz." diye hepsi gelip imza vermeye başladı. Taziye evi âdeti olduğu için her birinin girişinde taziye evleri yapıyoruz. Orada işte, şepit pişirecek kadın, salça kaynatacak, ona uygun yerler yapıyoruz. Yani oradaki geleneksel, yöresel isteklere uygun davranmaya çalışıyoruz. Herhâlde, Sur hariç çünkü Sur'daki tescilli eserlerin projelerinin bitip kuruldan geçmesi bir altı-sekiz ayımızı alacak gibi gözüküyor. Sonra tek tek taş evlerin yapılması biraz daha zaman alacak gibi gözüküyor ama Yüksekova'da, Nusaybin'de, İdil'de, Cizre'de, Silopi'de bütün hak sahiplerinin evlerini üç ay ile on ay arasında bitirebilecek durumdayız. Sene başından itibaren mesela, "Sur'da ev istiyorum." diyen bir vatandaşa TOKİ'den ev verebileceğiz. Alternatif olarak Sur'un içerisinde evi olana diyoruz ki: "Ya, ben buradaki arsamın üzerinde bir proje yaptırıp, kuruldan geçirip o taş evlerden yapamam arkadaş." diyorsan bedelini verelim, toprağının bedelini verelim, üstündeki yapının bedelini verelim, paranı al, sen bilirsin. "Yaparım." diyorsan eğer, mal zaten senin, üstündeki yapıyı değerlendirelim, paranı verelim, sen git projeni yaptır, istiyorsan proje yardımında da bulunalım, taş evini yap yeniden. Ama istediğin gibi 5 katlı, 3 katlı binalar yapamazsın öyle, briketten gecekondu yapamazsın Suriçi'nde. "Yok, ben bunlarla da uğraşamam." diyorsanız Çölgüzeli ve Üçkuyular mevkisinde şu anda 5-6 bin tane ev yapılıyor, 2+1, 3+1. TOKİ fiyatlarını yüzde 30 geriye çekiyoruz, herkesin metrekaresine metrekare verecek şekilde bir ayarlamaya geçiyoruz. Ufak tefek borçlanma olursa o da faizsiz, çok uzun vadeli, yayarak. Herkese, hak sahiplerine haklarını vermeye gayret ediyoruz buralarda.

Efendim, buralardan şimdi, elime geçenleri izah etmeye çalışıyorum not aldıklarımdan. Şimdi, çevre bilinciyle ilgili tabii hepimizde bir duyarlılık var. Avrupa Komisyonu raporunda bahsedildi. Mersin Milletvekili arkadaşımız Yale Üniversitesindeki bir rapordan bahsetti. Marakeş'te şu anda devam ediyor, İklim Değişikliği Konferansı var, onunla ilgili bir şeyler söylediler. Şimdi, dışarıdan bakıldığı zaman sanki Avrupa Komisyonu ve Amerika tarafından bize karşı bolca suçlama var. Arkadaşlar, hani güzel bir söz var ya, "Ele verir talkımı, kendi yer salkımı." diye, aynen o durumdalar. Şu anda dünyayı en önemli kirleten ülkeleri açıklıyorum size, bunlar resmî raporlar: Çin yüzde 25 kirletiyor arkadaşlar, Çin yüzde 25 kirletiyor. ABD yüzde 15 kirletiyor, o Yale Üniversitesi dönsün, bir tane kendi Hükûmetine söylesin ne diyorsa, yüzde 15 kirletiyor dünyayı. AB ülkeleri yüzde 8 kirletiyor arkadaşlar, komisyon raporu kendine baksın, kimse o vatandaşlar. Rusya yüzde 5 kirletiyor. Almanya yüzde 4 kirletiyor, o muhteşem Almanya yüzde 4 kirletiyor. Türkiye ne kirletiyor peki? Binde 7 kirletiyor, tüm kirlettiği dünyayı binde 7 arkadaşlar, bu, raporlarda sabit. Kişi başına emisyon miktarı, yıl başına, ABD 16,5 ton kirlilik veriyor dışarıya, Lüksemburg 19,3; Avustralya 17,3; Almanya 9,3; Rusya 12,4 ton dışarıya kirlilik, emisyon veriyor; bizimki 4,7. Ha, diyeceksiniz ki: "Ya, peki, biz iyiyiz, aşağılardayız bu konuda ama yeterli mi?" Değil. 2009'dan sonra yapılan tüm çalışmalarla hava kalitesinin tam yüzde 25 iyileştiğini görüyoruz. Bunu da devam ettireceğiz. Niye peki, Paris Anlaşması'nı getirmiyoruz Meclise? Efendim, "Yeşil İklim Fonu" diye bir şey var, 100 milyar dolar orada yardım var, kendileri alıyorlar, bizi dışında tuttular. Diyoruz ki: Bizi de o kapsama alın, kapsama aldığınız günün ertesi günü Meclise getireceğiz. Niye siz bu paraları alıp kendi içinizde kullanıyorsunuz da bize gelince böyle yapıyorsunuz? İşte, bu tartışma devam ediyor. Şu anda Marakeş'te de bu tartışma devam ediyor. Orada birkaç tane sivil toplum örgütü var, onlar her gün bir ülkeyi yılın fosili seçiyorlar. Biz bu haklarımızı savunduğumuz gün bizi seçtiler, doğru ama dün de AB ülkelerini seçtiler, biliyor musunuz. Onlar her gün bir ülkeyi seçiyorlar. Yani, bunu Türkiye'nin aleyhine bir şey gibi lütfen söylemeyin. Oradaki üç beş tane zübük bir araya gelmiş, Türkiye'yi suçlayacak; kendilerine baksınlar bir kere, Fas'taki sivil toplum örgütleri. AB de aynı pozisyonda. O yüzden, bunda da hiçbir arkadaşımızın AK PARTİ'ye vuracak bir sevinç içerisinde olmaması lazım diye düşünüyorum ben.

FETÖ malları nasıl 15 milyarı buldu? Şöyle buldu arkadaşlar: Bu mallar, tabii, kanun hükmünde kararnameyle kimisi Vakıflar Genel Müdürlüğüne, kimisi hazineye geçtikten sonra en yaygın kuruluşlardan birisi de bizim Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, en yaygın kuruluş; o arkadaşlarımıza dedik ki: Hepiniz -970 teşkilatı var diye biliyorum- kendi bölgesinde, sizin hazineye devrettiğiniz mülklerin cari bedellerini bildirin. Her birinde 5, 8, 10 olduğu için, herkes oradaki geçerli piyasa fiyatlarını söyledi, biz de buraya yazdık onu. Onun dışında başka bir şey yok. Satışa çıkarırsak 17 mi eder, 12'ye mi düşer; onu bilmem ben. Ama ortalama oradaki, şu andaki fiyatlardan dolayı bunu söylüyoruz.

Tarım alanlarıyla ilgili güzel şeyler söylendi. Bakın, mesela, bu konuda bir çalışma var arkadaşlar. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında bir çalışma var, benden de görüş istediler. "Mutlak tarım alanlarını gelin sit ilan edelim, ne diyorsunuz?" dediler. Yüzde yüz katılıyorum, sonuna kadar da savunacağım dedim. İnşallah, bu mutlak tarım alanları, birinci derecede tarım alanları, asla yapılaşmaya açılmayacak alanlar bir numara bulunup imarlaşmaya açılmasın. Birinci derecede sit alanı ilan edersek zaten tümden kapanmış oluyor. İnşallah, önümüzdeki günlerde gelir, bu çalışmayı yapıyoruz arkadaşlar.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Bakanım, bu arada Yedikule bostanlarını da tescil ettirseniz arada.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Yedikule bostanları... O surun dibindeki bostanları diyorsunuz.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Evet.

Lütfen yapılaşmaya açılmasın.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Orada da yapılaşma olur mu ya!

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Evet, evet.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Gerçi, bu müteahhitlerin bir kısmı şeytan olduğu için oraya bile bir anahtar bulurlar vallahi; bir kısmı yani.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Üç ayrı proje yaptılar, Sayın Bakanım, üç ayrı proje yaptılar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Kimse ya! Lanet olsun! Ne olur bir şey söylemeyin, ben lanetliyorum böyle adamları ya!

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sahip çıkalım hep beraber oraya.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Çanakkale'de termik santral konusunda. Şu anda galiba iki tane devam eden, çalışan varmış. ÇED raporunu daha önceden alan birkaç tane daha grup var orada ancak benim son, beş altı aylık Bakanlığım döneminde gelen 7'ye yakın müracaat var, bir tanesi yerli, galiba 6'sı -eğer yanlış değilse- ithal, bunların hepsine olumsuz görüş verme hususunda rapor verdik arkadaşlar. Karabiga, Agan vesaire vesaire vesaire bir sürü şey var, aklımdakileri söylüyorum, sıralıyorum ben size.

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Bir de bunun altında Yenice vardı en son.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İthallerin hepsi kesin bir kere, ithal kömürlü olanların hepsi kesin, onların hepsine ret veriliyor arkadaşlar.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Yerli kömür...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Evet, yerli kömür; Rıza Bey'in içini yakan konu, oraya geliyoruz. Zonguldak'ta da kükürtdioksitte 2009'dan bu yana yüzde 79 iyileştirme sağlanmış. Partikül maddede de yine yüzde 32 iyileştirme sağlanmış arkadaşlar.

Şimdi, termik, nükleer, RES, güneş, hidroelektrik konusunda epeyce eleştirel şeyler söylendi arkadaşlar. Arkadaşlar, dünyada enerjisini kömürden elde eden ülkelerin bir sıralaması var, bu çok saklı bir şey değil. Avrupa Birliğinde Polonya enerjisinin yüzde yüzde 84,2'sini kömürden elde ediyor, Çin yüzde 75,7'sini kömürden elde ediyor...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Kaç yıl önce kurmuşlar?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Söyleyeceğim, söyleyeceğim.

Hindistan yüzde 71'ini, Avustralya yüzde 68,8'ini -şu anda çalışan tesisler ve elde ediliyor- İsrail yüzde 61,5'unu -o küçücük ülke de enerjisinin yüzde 61,5'unu kömürden elde ediyor İsrail- Çek Cumhuriyeti yüzde 53,8'ini, Almanya yüzde 45,6'sını, kömürden elde ediyor, termik, Amerika Birleşik Devletleri yaklaşık yüzde 40'ını...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Ne kadar az.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) -

...Türkiye'de ise bu oran çok aşağılarda.

Sıra nükleere geldi arkadaşlar. Şu anda ABD'de tam 99 tane nükleer tesis çalışıyor. "Bu eskiden olmuştu, şimdi hiçbir şey." Öyle değil arkadaşlar, 5 tane de inşaat devam ediyor şu anda Amerika'da. Fransa'da 58 tane santral çalışıyor, 1 tane de inşaatına yeni başladılar, devam ettiriyorlar, enerjisinin de yüzde 76,9'unu elde ediyor arkadaşlar, Fransa nükleerden. Rusya yüzde 17,5'unu, 9 tane inşaatı da devam ediyor şu anda Rusya'nın, nükleer santral inşaatı. Güney Kore 4 tane daha devam ediyor, 24 tane var üstelik, 24 tane var, 4 de yeni. Çin'de 27 tane var, 24 tane de inşaat şu anda devam ediyor.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Bir yanlışlık var.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Yanlışsa düzeltiriz, bana verilen raporlar böyle.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Zaten hep bu bürokratlar yapıyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Ah, bunlar yok mu! Hesap sorarız valla, çok kolay o iş.

Almanya'da 9 tane var.

Şimdi, arkadaşlar, Türkiye su zengini bir ülke değil. Duyduğum bir şeyi söylemek istiyorum Başkanım, bir yerde okudum daha doğrusu, doğruluğu teyide muhtaç olabilir. Türkiye'deki bütün su rezervimiz, Kızılırmak, Yeşilırmak, Dicle, türkü yaktığımız ırmaklar, toplayın, toplayın, toplayın Tuna'nın yarısı kadar debisi.

BAŞKAN - Veysel Hoca'ya sorarız.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Veysel Hoca'ya bir soralım. Doğrudur herhâlde.

Şimdi, buradan doğru dürüst elde edemiyoruz.

Rüzgâr birçok yerde verimli değil. Verimli rüzgâr acayip fırtınaların estiği yer değil, devamlılık arz eden az da olsa esen bir rüzgâr, her yerde bulamıyoruz.

Güneş yapıyoruz ya arkadaşlar, 1 megavatlık güneş yaklaşık 20 bin metrekare alanı kapatıyor.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Füzyon enerjisi kullanırız Sayın Bakanım, toprak enerjisi kullanırız.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İstifade edeceğim fikirlerinizden.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Tabii, ne demek, çok memnun oluruz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Bir akşam muhabbet edeceğiz, valla, bunların hepsini konuşalım.

Bak, şimdi, sırayla söylüyorum arkadaşlar ben size.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bizim farklı düşündüğümüz şeyler var burada arkadaşlarla yani çok farklı bakıyoruz bazı şeylere.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Peki, nükleere karşıyız, termiğe de karşıyız arkadaşlar, şu elektrikleri nasıl yakacağız, nereden alacağız? Arkadaşlar, geriye bir tek doğal gaz kalıyor. Ya Pers İmparatorluğu'ndan doğal gaz alacağız ya da Rusya'dan alacağız.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sürdürülebilir enerji Sayın Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Sürdürülebilir de rüzgârı konuştuk, güneşi konuştuk, geriye ne kaldı zaten?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Füzyon.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Arkadaşlar, onların hepsinin oranı üretilenlerin yüzde 1'i bile değil Türkiye'de, zorlasak da olmuyor. Şu anda, bak, güneşi o kadar Türkiye zorladı, 13,5 sente alıyor, 4,5 sente satıyor. Bunun altından nasıl kalkacak Türkiye?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Yanlış bilgilendirme.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Her şeye de bir cevabınız var ha, valla ama dediklerinizin çoğu da doğru değil.

BAŞKAN - Türkiye, Sayın Yedekci'nin desteğiyle bir baskı altında.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Arkadaşlar, bu nükleer falan çok tehlikeli ya, bizim için tehlikeli, başka yerler için hiç tehlikeli değil, milletin malı kıymetli değil, canı kıymetli değil. Paris'te Eyfel Kulesi'nin üstüne bir pergel koyun, 200 kilometre açın yarıçapını, tam 6 tane nükleer var arkadaşlar, 90 kilometre ila 100-110 kilometre aralığında.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Kaç yılında yapılmış?

BAŞKAN - Evet, 400 metre engelli, onlar koştular, biz bir şey yapmayalım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İspanya'da Madrid'e 200 kilometre mesafede yaklaşık 4 tane nükleer var arkadaşlar. Londra'da 200 kilometre mesafede tam 9 tane nükleer var arkadaşlar, en yakını da 70 kilometre. E, şimdi, ne yapsınlar arkadaşlar, bunlar ya? Dışarıya da gaz salımı olarak en az dışarıyı kirleten de nükleer, en ucuza mal olan da nükleer. Nükleeri yapmayacağız, karşıyız; tamam, karşıyız. Peki, termiğe de karşıyız, cennet vatan gidiyor elden; tamam, karşıyız kardeşim, yapmayalım. Zaten, RES işte kuş yolları vesaire falan filan bunların hepsini etkiliyor, güneş de araziyi mahvediyor, 1 megavat için 20 bin metrekare mahvediyoruz, hidrodan zaten bir şey yok bu ülkede. Dışarıya bağımlı ve mahkûm kalıp kalacağız arkadaşlar. En azından, Hükûmetin aldığı karar şu: Yerliyi değerlendirelim, ithallere kapıyı kapatalım, yerliyi değerlendirirken de kalorisine bakalım, rezervine bakalım, ithal getirtmeyelim, işte oradaki baca salınımıyla ilgili her türlü tedbirleri alalım ve neticesinde de zarar vermeyecek bir hâle getirdikten sonra verelim, Avrupa Birliği normlarına uygun hâle getirdikten sonra verelim.

E, şimdi, tabii ama konuşuluyor, "Niye eski bakanlar imzaladı da sen imzaladın? Ben de imza atmadım ayrıca onu da söyleyeyim Rıza Bey.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Nihai kararına imza attınız Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Hayır, yok. Arkadaşlar attı, haberim var.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Sizin imzanız yok yani bakan imzası son, nihai karar mı?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Değil.

Arkadaşlar, şimdi burada "ÇED raporu" dediğimiz şey, sadece çevresel etki değerlendirmesi, bununla ilgili kararı bütün kurumlar verir, bizim birim toplar, neticesinde olumluysa "olumlu" der, olumsuzsa "olumsuz" der. Burada, Orman Genel Müdürlüğü 20/5/2016, raporu en son o vermiş, olumlu rapor veriyor, Orman.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Teşekkür ederim.

Diğer kurumları da söyleyin.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Kültür Turizm Bakanlığı olumlu görüş vermiş, Su İşleri, Meteoroloji, Doğa Koruma Millî Parklar, Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü, Çevre Yönetimi, Deniz Kıyı Yönetimi, sırayla gidiyor arkadaşlar bu.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Hepsi olumlu mu karar vermiş bunların?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Evet, bunların hepsi olumlu.

Bartın Valiliği, maden mühendisleri bölümü...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Kaleyi içten kaybetmişsiniz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İçeriden gitmiş, yapacak bir şey yok.

Neticesinde bunlar böyle gelince... Belediyelerin olumsuzu var, onu söyleyeyim de. Şimdi, ÇED öyle gelince tabii, yapacağı tek şey imzalamak ve vermek oluyor. O yüzden de çıkan bu durum böyle bir durum. Orada bizdeki raporlara göre 4.500 ila 5 bin kalori değeri olan bir kömürden bahsediliyor, 1 milyar tona yakın rezervden bahsediliyor. Rıza Bey diyor ki. "150 milyon ton." Öyle değil. Burada 3 bin kalori mi?

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Sayın Bakan, bir dakika...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Müsaade edin. Ben size söyleyeceğim, ben size hak verdiğim yeri de söyleyeceğim. Müsaade buyur şimdi.

Planlamayla ilgili de eskiden şu "ret" vermişti, bu bir şey vermişti falan filan. Uzunca bir süreç olduğu için arkadaşlar, o kadar çok rapor var ki hakikaten ben de okuyunca kafam karıştı "Burası 3 bin kalori mi, 4.500'mü, 5.500'mü?"

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Var var, ben söyleyeceğim.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Ya, sendeki hep senin lehine olanlar zaten.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) - Hayır, Enerji Bakanlığının.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Ya, o Enerji Bakanlığının, bende daha farklı var. Ya, tamam, aynısından ben de var diyorum, müsaade buyur. Raporların hepsi devlette var arkadaş, ya!

Burada "2 milyon ton" diyen de var, işte "Şu kadar var." diyen de var ama "1 milyar tona yakın rezerv var." diyen raporlar var arkadaşlar.

ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) - Zonguldak havzası mı?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - İşte, burayla ilgili söyleniyor.

Neticesinde de özellikle firmadan ithal kömür kullanmama taahhüdü alınıyor. Baca kirleticilerinin on-line bir şekilde takibi ve izleneceği taahhüdü var. Baca gazı sınır değerinin Avrupa Birliği normlarının altında olacağı taahhüdü var ve bu şartlar altında ÇED raporu veriliyor.

Doğrusu, ben Amasra'yı seviyorum ama en az Amasra kadar valla, bu ülkeyi de çok seviyorum, dışa bağımlılıktan da nefret ediyorum. Yani o doğal gaz aldığımız yerlerde -boynumuzu bükmeden tabii, alıyoruz, parasıyla alıyoruz ama- yarın bir gün bir çatışma çıkarsa hangisinin vanayı keseceğini bilmediğimiz yerlerden de almak istemiyorum arkadaş, kendi içimizde ne varsa yerli değerlendirelim diye gayret ediyoruz. Bu raporlar yanlışsa mahkemeye verilir, elimizdekileri biz de götürürüz, teslim ederiz, siz de verirsiniz, kadı ne diyorsa o olur, yapacak başka bir şey yok zaten o konuda.

Epeyce bir daha notum var ama sizleri sıkmamak adına da bilmiyorum ki devam etsem mi, dursam mı diye de düşünüyorum.

Başkanım, kaç dakikamız var?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, durabilirsiniz, mahzuru yok bizim için.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Peki, durdum Başkanım.

Bu olumlu görüşler için teşekkür ediyorum ama şunu herkes bilsin ki tek tek not aldık ve bütün arkadaşlara söylediklerinin hepsiyle ilgili cevaplarını... Özellikle, spesifik olarak işte Urfa'dan, Harran'dan bahsedildi, ben bilmiyorum onu, hakikaten bilmiyorum, ilk defa duydum, takip edeceğim, size yazılı olarak da veyahut da sözlü olarak da telefon edip söylerim. Elimdeki bütün notları da daha sonra arkadaşlarımıza bildireceğiz.