KOMİSYON KONUŞMASI

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli konuklar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve hemen sözlerimin başında aslında adli yıl açılış töreninde yaşadığımız yüksek yargı mensuplarının, başkanlarının yürütmenin önünde ayağa kalkıp sonra eğilmelerini hatırlatan, burada yüksek yargının temsilcilerinin Sayın Bakana benzer şekilde davranmış olmalarını doğru görmediğimi, çürümenin ta buralardan başladığına, yargı bağımsızlığının ta buralardan örselendiğine dikkat çekmek istiyorum ve bu tabloların bizi üzdüğünün altını bir kez daha çizmek istiyorum.

BAŞKAN - Nezaket herkese lazım Sayın Yılmaz.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Bakan, bir önceki yıla ait sunuş konuşmanızı yargının özel konumunu, durumunu, içinden geçtiğimiz süreçle beraber değerlendirdiğimizde, tüm dünya deneyimlerini göz önüne aldığımız zaman bizi rahatsız eden bir husus olarak altını hemen çizmek istiyorum.

Sayın Bakan, 2016 yılına ilişkin bu salonda yapmış olduğunuz sunuş konuşmanızı dönüp ben bir kez daha okudum. Dönüp baktığımda, aslına bakarsanız orada övünerek altını çizdiğiniz hususların tamamının ihlal edilmiş ve tamamının tersi yapılmış durumlar olduğunu gördüm, tespit ettim. Aslına bakarsanız, belki de onları okumakla yetinmek daha da çarpıcı olacaktır.

Dolayısıyla burada yapılan konuşmalardan öte ne yaşadığımızın ne kadar önemli ve değerli olduğunu da bir kez daha hatırlamış bulunuyoruz.

Evet, burada hukuka dair, adalete dair bir dolu değerlendirmelerde, çok parlak sözcüklerde, ifadelerde bulunabiliyoruz ancak görüyoruz ki Türkiye çok zor bir sürecin içerisinde. Bu zorluk sadece yönetim anlayışımızdan kaynaklı değil, aynı zamanda ortak değerlerimizden birlikte yaşama arzumuza kadar uzanan birçok birikimimizin, birçok ortak değerimizin tüketilmişliğiyle de ilintili.

Zor günlere geldik. Bunda herkesin payı var ama en büyük pay adaletteki çürüme. Bunu tespit etmemiz lazım. Zaten kendi mensupları tarafından da, toplumun tüm kesimleri tarafından gördüğü itibar azalması bu resmi çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Ve süreç içerisinde "Önce su çürüdü." der gibi "Önce adalet çürüdü." Ve adaletin çürümesinden kaynaklı şekilde toplumun tüm ortak değerleri, devletin tüm kurumsal birikimleri tek tek çürütülüp içi boşaltıldı. Ve geldiğimiz yerde, özellikle darbe süreci sonrasında bundan ders çıkarmış bir şekilde geleceğe dönük değerlendirmeler içinde bulunmayı ben beklerdim, arzulardım. Ne yazık ki bunun çok uzağındayız. Sadece burada söylenen sözler değil, darbenin sonrasında yaşanan süreç bizi net bir şekilde bu hükme ulaştırıyor.

Geldiğimiz yerde, artık, devletin temel nitelikleri, cumhuriyetimizin temel nitelikleri Anayasa'da yazılı kalmış, devlet bir hukuk devleti olmaktan ziyade bir kayıt dışı devlete dönüşmüş durumda, hesap vermeyen bir devlete dönüşmüş durumdayız.

Arkadaşlar, bir izin verir misiniz...

BAŞKAN - Arkadaşlar, insicamını bozuyorsunuz. Lütfen...

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Kendi koyduğu kurallara kendini bağlı görmeyen, denetlenemeyen bir devlete dönüşmüş durumdayız. İşgal edilerek parti devletine dönüşmüş ve devletin tüm kurumları cemaatlere taşere edilmiş ve parçalanmış, özelleştirilmiş bir devlete dönüşmüş durumdayız. Ve süreç içerisinde kendisinden adalet bekleyen halkına karşı kin ve intikam duygularıyla seslenen, dönen bir devlete dönüşmüş durumdayız, despotik bir şekle bürünmüş durumdayız.

Sayın Bakan, özellikle bu süreç, bu çürüme süreci yine Bakanlık aracılığıyla sürdürülüyor ne yazık ki. Bunun Adalet Bakanlığı tarafından yapılmış olması daha da can sıkıcı ve bizleri üzücü. Dönüp bakıyoruz tüm zamanlarda hâkim olacak şekilde özel, olağanüstü hâl durumunu aşan dönemlere ilişkin düzenlemeler yapan...

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... İnsicamını bozuyorsunuz.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Aslında bu konuşmaların da önemi yok çünkü sonuçta ne olacağını biliyoruz. Hepsinin değeri ve anlamı budur. Bizim ne hissettiğimizin, nelerden canımızın acıdığının hiçbir kıymeti yoktur çünkü verilmiş bir karar istikrarlı bir şekilde uygulanıyor, o da şudur: Toplum ayrıştırılıyor. Toplum kutuplaştırılıyor. Bu ayrışma ve kutuplaşma üzerinden bir taban bloke edilip toplumun diğer kesimleri, buna dâhil olmayanlar ayrıştırılıp parçalanıyor ve şeytanlaştırılıyor.

Kimsenin kimsenin derdine, kimsenin kimsenin sorununa sahip çıkamadığı bir döneme doğru, bir yalnızlaşmaya doğru itiliyoruz. Herkes bir yer için "Ben ondan değilim." diyecek hâle getiriliyor. Oysaki hepimiz birden sizin bu uygulamalarınıza karşı gerçekten de önce hukukun üstünlüğünü savunmadan bu süreci sonlandıramayacağız, belki kendimizi dinletemeyeceğiz ama altını çizmek istiyorum: Kanun hükmünde kararnamelerle çok ciddi sıkıntılar yaratıyorsunuz. Özellikle Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen milletvekillerinin Parlamento dışına itilmesi ciddi bir hukuki ihlaldir. Bu sorun, Adalet Bakanının sorunu olması gerekir.

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım lütfen.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Alacaklı olduğum cümleleri de ben alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Bitti herhâlde...

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Bitmedi. Bir şey söylüyorum, diyorum ki: Alacaklı olduğum cümleleri alabilir miyim? Konuşamadığım, burada kesintiye uğrayan, sizin müdahale etmeniz gereken cümlelerimi kullanabilir miyim?

BAŞKAN - Yanı başınızda milletvekili arkadaşınızın danışmanı oturuyordu. Ben ne yapabilirim ki?

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Karşımızdaki de yapıyor... Karşımızdaki de yapıyor...

BAŞKAN - Orayı da uyardım.

Teşekkür ediyorum. Sağ olun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Neden olmaz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Olmaz.

BAŞKAN - Olmayan nedir yani?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bak, güzel güzel buraya kadar geldik.

BAŞKAN - E, tamam Sayın Bekaroğlu da. Yani...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Güzel güzel devam edelim.

BAŞKAN - E, güzel güzel ediyoruz zaten. Bundan daha güzel bir şey yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, iki dakika daha konuşsun kıyamet mi kopar?

BAŞKAN - Efendim...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz iyi bir Başkansınız.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, her şeyin bir usulü ve üslubu var. Biz sözünüzü kesmedik. "Lütfen, son cümlelerinizi alalım." dedik. Son cümleler bir dakika da olur, iki dakika da olur. Hangi milletvekiline müdahale ettik?

Buyurunuz.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Ben sabahtan beri izliyorum kimseye müdahale etmediniz benim haricimde. Söylediklerim sizi rahatsız etmiş olabilir.

Ama şunları söyleyeyim: Sonuçta dernek ve vakıflar kapatılıyor, sendikalar kapatılıyor, çalışanlar açığa alınıyor, işlerinden ediliyor, mal varlıklarına el konuluyor ve seçilmiş belediye başkanları ve seçilmiş başbakanların yerine kayyum atanabiliyor. Bunlar ciddi sorunlar. Ama, bunların iddia edildiği gibi terör örgütleriyle ve darbeyle bir hesaplaşma içeriği taşıdığını düşünmüyorum. Şayet böyle olsa öncelikle sürece "Gökçek" soyadından başlamanız gerekirdi. Çünkü biliyoruz ki bu soyadı FETÖ soruşturmasından azade değildir. Bunun bu şekilde algılanması ve tümüyle bu alanın tasnif dışı bırakılması doğru değil.

Dolayısıyla, öncelikle, Komisyonunuzda daha adil yönetimler, Bakanlığınıza "adalet" kavramıyla tanışmış yönetimler diliyorum.

Saygılar sunuyorum.