KOMİSYON KONUŞMASI

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Adalet Bakanı, değerli katılımcılar; tabii, ülkemizdeki en temel sorun hukuk ve adalet sorunu. Zaten bu iki kavram ülkemizde olsa ne kumpas davaları olurdu ne bugün ihraçlar yaşanırdı ne 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle millet karşı karşıya kalırdı. Olmayan bir şeyi hep birlikte arıyoruz. Tabii, yaşadığımız süreçlerde bazı hukuksuzlukları somut örnekler vererek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir cumhuriyet savcısı düşünün -adı Bayram Bozkurt- şantajla kendisi gizli tanık yapılıyor, yalan ve iftiralarla masum insanları suçluyor, geliyor Silivri'de gizli olmasına rağmen arkasında duran karanlık güçten destek alarak açık tanıklık yapıyor, iki gün ifade veriyor. Daha sonra ismi ve cismi değiştirilerek bu gizli tanık, daha önce verilen söze uygun olarak HSYK tarafından yani yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını temsil eden bir kurum tarafından tekrar savcı yapılıyor.

Yine bir savcı düşünün -Osman Şenal- bir cumhuriyet savcısını makamında gasbediyor. O dönemin HSYK'sı özel yetkilerini aldı diye Adalet Bakanı çıkıyor sabahın 06.00'sında bu savcı kılıklı FETÖ militanına sahip çıkıyor. Bu Adalet Bakanı kim, bu dönemde Türkiye'yi yönetenler kim? Tabii, AK lider, AK Adalet Bakanı; hepsine mektup kampanyasıyla 1.772 mektup gönderdik. En az 10 tane gönderdim Adalet Bakanına, Sayın Bekir Bozdağ'a da gönderdim, ekinde DVD olan, bu kumpasları anlatan, sahtekârlıkları anlatan. Verilen cevap şuydu: "Yargıda olan işlere karışmıyoruz." Hiç de samimi değil. Özal konusu, rahmetli Büyük Birlik Partisi Başkanının konusu da yargıdaydı ama Cumhurbaşkanı, Başbakan denetleme kurullarını görevlendirerek bunları soruşturdular. Niye bakılmıyordu bu Silivri'deki yargılamalara? Çünkü ortaklık vardı.

Hukuk fakültesinde okuyorum. Dekan çıktı, işte "Ceza Muhakemesi Kanunu'nu böyle yaptık, İnfaz Kanunu'nu şöyle yaptık, Ceza Kanunu'nu böyle yapık." Dedim ki: "Sayın dekan, gelip Silivri'de nasıl uygulandığını gördünüz mü?" Kızdı, o hâkim, savcı kılıklı militanlara küfretti, dersi bıraktı gitti.

Tabii, Ceza Kanunu yapmak, bütçe yapmak, çok güzel adalet sarayları yapmak çözüm değil. Bugün yine 15 binden fazla aileye ateş düştü, ihraç. Savunma almadan, insana suçunu söylemeden, o iddiaya karşı tezlerini dinlemeden bir sabah işinden, aşından atılmış insan mağdur değil de nedir? Hukukta var mı? Ben daha üçüncü sınıf öğrencisiyim, siz mezun oldunuz, Adalet Bakanısınız. Savunma almadan, suçunu söylemeden insanı infaz edebilir miyiz?

Şimdi, Silivri yargılamaları... 33 Mehmetçiğin katili göğsünü gere gere gizli tanıkken açık tanıklık yaptı. Sanık sandalyesinde de bu ülkenin Genelkurmay Başkanı vardı. Peki, Türkiye'yi kim yönetiyordu? Bir reklam var, gençlik kolları başkanı bir ampulü söküp yeni bir ampul takıyor. Bu iş o kadar kolay değil. Bu infazların, bu haksızlıkların, hukuksuzlukların mutlaka siyasi hesabı olmalı, hukuki hesabı olmalı. Beş yıl hapsedip ondan sonra "Aldatıldık, kandırıldık." demek hukukta karşılığı olan bir şey değil. Biz niye ikna edemedik? Bütün yetkililere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN - Sayın Çiçek, tamamlar mısınız lütfen.

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Şimdi, yaşadığımız süreçte, Sayın Cumhurbaşkanı da söyledi "Bu terör örgütünün ibadet, ticaret ve ihanet halkaları var." dedi. Şu an büyük ölçüde ibadet halkası mağdurdur, onlarla uğraşılıyor. Ticaret halkası ve ihanet halkası büyük ölçüde hesap vermekten kurtuldu çünkü onlar FETÖ'nün safından ayrıldı, iktidarın safına katılarak bu bedelden kurtuldular, siyasi ayak da aynı ölçüde.

Dolayısıyla, Adalet Bakanlığı bütçesi hayırlı olsun derken şunu vurgulamak istiyorum: Adalet Bakanlığı adalet dağıtsın, adalet dağıtanlara yardımcı olsun. "Mağdur" diyenlere "hain" denmesin. Bu ülkede hukuk ve adaletin olduğunu herkese gösterelim.

Saygılar sunuyorum.