KOMİSYON KONUŞMASI

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, saygıdeğer milletvekilleri, kıymetli bürokratlar...

Sayın Bakan, şu anda Parlamentoda darbeyi araştırma komisyonu, soruşturma komisyonu diye bir komisyon var. Anayasa'nın 138'inci maddesi gereğince böyle bir komisyonun kurulamayacağı konusunda hiçbir hukukçunun en ufak bir tereddüdü yok. Böyle bir komisyona hukukçu olarak, Adalet Bakanı olarak niçin karşı çıkmıyorsunuz? Bu komisyon darbeyi araştırma mı, araştırmama mı; soruşturma mı, soruşturmama mı görev görmek için kuruldu? Bu konuda cevabınızı bekliyorum, Anayasa'nın 138'inci maddesi açık, bu bir.

İkincisi, Sayın Bakan, iflas ertelemelerini kaldırdınız. Özellikle OHAL süresi içerisinde böyle bir yola başvurulamayacağı ortada. Bugün sabahleyin Sayın Başbakanın konuşmasında da borç yapılandırmalarına ilişkin bir ihtiyacın olduğu konuşma arasında bahsedildi. Şu anda 7 bine yakın firmanın bankalar tarafından iflas erteleme sürecine sokulduğunu biliyoruz. Eğer bir borç yapılandırması yapılmazsa yaklaşık şu andaki istihdamın yüzde 14'üne yakını işsiz kalacak gibi bir tehlikeyle karşı karşıya. Bu borç yapılandırma konusunda Adalet Bakanlığının herhangi bir çalışması var mıdır?

Yine, geçenlerde Parlamentodan geçirilmiş olan Bilirkişilik Kurumuna ilişkin... Sayın Bakanım, geçmişte TÜBİTAK'ı da Başbakanlığa bağlı kurum hâline getirdiniz, sonra TÜBİTAK'takileri tutukladınız, olur. Bu Bilirkişilik Kurumu Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenmiş olan "Hiyerarşi içerisinden bilirkişi seçilemez." ilkesiyle nasıl çalışacak? Bu konuyu da kamuoyuna izah etmenizde yarar görüyorum.

Kişiler veriler konusunda, bu yasa Parlamentoya geldiği zaman altını çizerek uyarmıştık Sayın Bakanım. Şimdi, özellikle bu FETÖ soruşturması adı altındaki soruşturmada görüyorum ki tümüyle kişisel veri elde etme biçimi üzerine bir soruşturma yöntemi yürütülüyor. O zamanki kişisel verilerin korunması, saklanması, elde edilmesi, delil olarak kullanılmasına ilişkin bütün yasal düzenlemelerin bir kenara konulduğu da burada ortada. UYAP'a ilişkin övgü dolu bir söz söylediniz, evet, haklısınız ama UYAP'ı yazan, kuran arkadaşı da üç yıl Balyoz davasından içeriye attınız. Yakın zamanda övdüğünüz birisi var mı? Varsa o da dikkat etsin diye tavsiyede bulunurum. TÜBİTAK'ta da övmüştünüz, orada da arkadaşlar şimdi herhâlde aranıyorlar.

Yine, ceza infaz kurumu konusunda bir rakam verdiniz, bu sevinilecek bir rakam değil. "Bu yıl içerisinde 21 ceza infaz kurumu daha açılacak." dediniz, bildiğim kadarıyla bunun, 56 olması gerekiyor bu rakamın, herhâlde o da önümüzde yıllarda. Evet, ciddi bir artış var, özellikle ceza infaz kurumu, jandarma alımı, polis alımı, gardiyan alımı, güvenlik elamanı alımı konusunda Hükûmetinizin gerçekten ciddi bir istihdam artışını sağladığı açık.

Bir de şu Anayasa'nın 138'inci maddesi çok önemli Sayın Bakan. Bu Anayasa'nın 138'inci maddesi gereğince kesinleşmiş olan yargı ilamlarını uygulamama gibi bir usulü var artık Hükûmetinizin. Mesela, Cerattepe'de daha önce yargı ilamına bağlanmış olan aynı konuda yönetmeliğin küçük bir fıkrasını değiştirerek yeniden bir yargı süreci başlatıyorsunuz ve önceki yargı ilamı burada açıklığa çıkıyor ve o yargı ilamlarını bir türlü uygulamıyorlar. Siz yargının en üstündeki bir Bakan olarak bu yargı ilamlarının uygulanması konusunda bu kanuna karşı hile yöntemine niçin sessiz kalıyorsunuz? Bunu da öğrenmek isterim.

Yine, Sayın Bakan, bu milletvekili tutukluluğu konusunda Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcı olduğu, Anayasa Mahkemesi Kanunu'nda ve Anayasa'mızda bizzat düzenlenmiş olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesinin kararları yürütmeyi, yasamayı ve yargıyı bağlarken, bugün tutuklu olan milletvekilleri konusunda yargıyı bağlamamasını nasıl görüyorsunuz? Bu konuda da bir yanıtınızın olduğunu düşünüyorum.

Bir başka konu, Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda haksız yere yargılanan insanlarla ilgili çok sayıda tazminat davaları açıldı. Bu davalara ilişkin mahkemeler hüküm kurdular, hükümlerde bir bütünlük sağlanmadı çünkü zaten Türkiye'de bir içtihat istikrarı yoktur, duruma göre içtihatlar değişir. Anayasa Mahkemesinde değiştiğini OHAL mevzuatında gördük, Yargıtayda da ne yazık ki... Bu acıdır, dramdır, gerçekten Yargıtay adına da söylüyorum, ben Yargıtay Başkanının yerinde olsam yarın istifa eder o koltukta bir dakika oturmam. İçtihat istikrarı ilkesini uygulamayan bir içtihat mahkemesinin başkanı olarak kendisini buradan da bir kez daha not ediyorum, daha ağır bir cümle söylemek isterim ama hukukçu meşrebime de yakıştıramadığım için söylemiyorum. Şimdi, böyle bir durumda, Yargıtayın içtihat istikrarını uygulamaması durumunda yargıçların nasıl verecekleri de ayrı bir konu. Bunun dışında da geçen yıl siz -ben sizi verdiğiniz sözü tutan bir Bakan olarak biliyorum, öyle de hatırlamak istiyorum- burada yüksek yargı mensuplarına ilişkin bir söz verdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Dediniz ki: "Anayasa Mahkemesi üyelerinin özlük hakları ile yüksek yargı üyelerinin özlük haklarında bir bütünlüğü sağlayacağım. 2016 yılı sonunda, 2017 bütçesinde de bu olacak." diye söz verdiniz ama gördüğüm kadarıyla bu konuda herhangi bir çalışma şu ana kadar yürütülmemiş. Bu itibarla, Sayın Bakanım, az önce Sayın Çiçek'in de söylediği gibi, biz Balyoz, Ergenekon vesaire bu kumpas davalarında görev yapan hukukçularız, "Oh olsun, bak bize geçmişte yaptınız, bugün de size yapılıyor." diyecek kadar da hukuki durumumuzda bir tutarsızlık asla söz konusu olamaz; dün yapılanlar da yanlıştı, bugün yapılanlar da yanlış. Daha önceki yanlışsa bugünkü yanlışlar o daha önceki yanlışları örtmüyor. Bırakın, insanlar yargılansın. Bakın, çok basit bir hesap, savunma hakkı alınmadan hukuki bir işleme tabi tutulanlarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik bir içtihadı, yalnızca bu hususta bir usule aykırılık 10 bin euro kişisel tazminatı gerektiriyor.

BAŞKAN - Sayın Pekşen, lütfen tamamlar mısınız.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Toparlıyorum efendim.

Şu anda tam 1,4 milyarlık tazminat oluşmuş. Bu insanlar suçlu olsalar dahi bu tazminatın oluştuğunu siz de biliyorsunuz. Böylesine ağır bir tazminatla, niçin daha titiz bir çalışma yapılıp gerçek suçluları yargının önüne taşımıyoruz da gösterilenleri bu yargının önüne taşıyormuş gibi yaparak Türkiye'yi böyle ağır bir külfetin altına sokuyoruz? Bu konu da sizin bir açıklama yapacağınızı umut ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum.