KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bankalar, tabii, doğal olarak kredi veriyorlar. Bankaların kredideki performanslarını ölçmek için takipteki kredilerin yüzdesine, sektördeki mevduat bankalarının sektördeki durumuna bakmak lazım. Her ne kadar göreceli olarak iyileşiyor da desek sabit bir oranda yıllar itibarıyla gittiğini görüyoruz, çok fazla iyileşme görülmüyor. Tabii, bugünkü yönetim kadrosu, geçmişteki kredileri, verilen kredileri savunmak durumunda şu anda. Kredi veriliş usulleri var. Ben bir soru sordum biraz evvel, özellikle söylemesini istedim ki yıllardır bankalarla çalışan kurumlar var. Bankaların temel görevi, bu kurumlara kredi verip daha sonra bunları batırmak, bunlar üzerinden yüksek faizlerle para kazanmak olmamalı zaten işin doğası gereği. Onlar dara düştüğünde de onların desteklenmesi, önünü açacak işletme kredilerinin verilmesini de doğru buluyorum. Onun için de özellikle sizin kullanıcılarınızın, kredi kullanan esnafın ya da kredi kullanan işletme sahiplerinin, şirketlerin ne kadardır sizin bankanızla çalıştığını sordum.

Bizim dikkatimizi çeken iki nokta var burada aslında bankaları incelerken baktığımızda. İşletme sahipleri ya da şirketler önce özel bankalara falan gidiyorlar, kredilerini alıyorlar, daha sonra biraz sıkıntıya düştüklerinde, özel bankalar bu kredilerin desteklenmesi konusunda veya ilave talepleri konusunda onlara sıkıntı yarattığında devlet bankalarına gidiyorlar ve kolaylıkla çözüyorlar bu işi ve devlet bankaları da bunları bir şekilde finanse ederek daha sonra da sıkıntı yaşamaya başlıyorlar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum, birçok örneğini gördük, özellikle batık büyük kredilerde. Ziraat Bankasını hep birlikte konuştuk. Hatırlarsınız, bir özel banka AVM yapımında 130 milyon euroluk kredinin devamını sağlamadığı için Ziraat Bankası 270 milyon euro kredi veriyor, önce o özel bankanın kredisi kapatılıyor ve zaten prosedür de böyle işliyor ve devam ediyor sonra ama 270 milyon euro kredi patlıyor Ziraat Bankasının elinde ve kurtarmaya çalışıyor.

Şimdi, burada da biraz evvel yine bir şeyden örnek vermiştim. Bu şirket, inanın, bir elektrik dağıtım şirketini almıştı, bizim TEDAŞ'tan bir elektrik dağıtım şirketi aldı. Şirketi alırken bir özel bankadan hisse kullandı, Halk Bankasından kullandığı paraları diğer mali borçlarını kapatmak için kullandı, sonra devlet bu elektrik dağıtım şirketine kayyum atadı, elinden aldı. Devlet elektrik dağıtım şirketine kayyum atamış olmasına rağmen, elinden almış olmasına rağmen Halk Bankasından krediyi alabildi.

Şimdi, benim dikkatimi çeken nokta bu yani bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Yani özel bankalarla ilişkiler içerisinde, orada kendini kurtaramayan ya da kredinin devamını sağlayamayanlar devlet bankalarına yapışıyorlar ve devlet bankalarının takipteki kredilerinin birçoğu böyle.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Her ikisinden de alıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet, iki devlet bankasından, hatta bizim denetimimiz dışındaki devlet bankalarından da alıyorlar kredilerini. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum kredi verirken.

Yine, çok uzun yıllar sizlerle çalışmış ama sonra mali bir zorluk içerisine düşmüş işletmelerin de kurtarılması konusunda destek verilmesine de katılıyorum, destek de verilmeli. Yani niçin? Yirmi yıldır sizinle çalışıyor, yirmi yıldır kredilerini aldı, açık hesabı çok rahatlıkla ödüyor. Ben ticaretten çok anlamam, hayatımda yapmadım, Mehmet Ağabey kafa salladıkça ben doğru şeyler söylediğimi anlıyorum oradan. Şimdi, yirmi yıl sizde çalışmış, son bir sene, iki sene sıkıntıya düşmüş, size gelmiş, efendim, sen işte ödersin, ödemezsin, yaparsın, yapamazsın... Hatta yol gösterecek, destekleyecek şeylerin sağlanmasını da doğru buluyorum. Kredi de batabilir. O kredilere de baktığımız zaman, böyle 270 milyon euroluk, 170 milyon euroluk ya da işte bu medya kuruluşlarına sağlanan 370 milyon euroluk krediler falan değil, 3-5 milyonluk krediler. Bu kadar aktif büyüklük içerisindeki bir bankanın 3-5 milyonluk kredilerini de, yirmi yıl sizinle çalışan, yirmi beş yıl sizinle çalışan bir işletmenin takibe alınmasını... Çok da eleştirmiyorum yani normaldir, vatandaş sıkıntılar yaşamıştır, bunların da desteklenmesi gerektiğini söylüyorum.

Genel hastalık kredilerde -Ömer Bey de söyledi- bir başka ekspertiz değerleri yani teminat olarak aldığınız, ipotek altına aldığınız veya ekspertiz değerleri öncelikleri. Bu kredilerin sonunda çok ilginç şeyler çıkıyor. İşte 5 milyon TL, 15 milyon TL ekspertiz değeri biçilen yerlere 200 binler, 300 bin TL'ler civarında rakamlar konuşuluyor daha sonra bankalar dara düştüğünde, bu teminatları almaya kalktığında böyle oluyor. Bununla ilgili BDDK da söylemişti "Lisanslı şirketlerle çalışıyoruz." ama BDDK'nın şimdiye kadar o lisanslı şirketlerin bu tür şeyleri yaptıkları ekspertiz sonuçlarına, olumsuz çıkan, daha sonra farklı çıkan ekspertiz sonuçlarına hiçbir cezai yaptırım uygulamadığını gördük. Aslında bankaların bu cezai yaptırımın uygulanması konusunda onları da zorlaması gerektiğini düşünüyorum yani BDDK'yı zorlaması gerekiyor bu lisansı verirken ekspertiz şirketlerine. Bu lisanslı şirketlerle çalışırken 15 milyon, 5 milyon ekspertiz değeri biçip 300 bin liraya satılan bir mal olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Ama o ekspertiz şirketleriyle çalışmaya devam ediyor bankalar; bu da yanlış. Sizin bunların cezai veya lisanslarının iptali konusunda da başvuru yapmanız gerekiyor.

Hazırken hemen soru olarak da sorayım bunu: Böyle bir başvurunuz oldu mu, ekspertiz farklılıklarından kaynaklanan? Kredi verirken yüksek gösteriliyor biliyorsunuz ekspertiz değeri, sonra kredi batmaya başladığı zaman da, satışa çıktığı zaman da belki onun 10 katı, 20 katı, 30 katı daha düşük fiyatlarla satmak zorunda kalıyorsunuz. Böyle bir çalışmanız oldu mu ekspertiz şirketleriyle ilgili, varsa böyle tespit ettiğiniz, bir şikâyette, suçta bulundunuz mu? Bu arada bunu da söyleyeyim, teminatlar alınırken birinci öncelikli değil, banka birinci öncelikli olmuyor. Birçok şirkete veya birçok bankaya, daha önce finansman açısından kendini yönetebilmesi için aldığı borçlara karşı o yerler gösterilmiş oluyor, ipotek edilmiş oluyor.

Bir de gariptir işte, yine aynı örneğe gideceğim, hazine arazisinin üzerine kamudan aldığı krediyle işlem yapmaya çalışan vatandaş hazine arazisini teminat olarak gösteriyor. 0 270 milyonluk krediye karşılık da 8 milyonluk bir hazine arazisini gösteriyor teminat olarak ve banka bunu kabul ediyor. Tabii, sizi kastetmiyorum "Bunu kabul ediyor." derken. O tarihte banka bunu kabul ediyor. Kredi değerlendirme kurulları var bankanın. Zaman zaman kredi değerlendirme kurulunun yaptığı kredi değerlendirmelerinin de bağımsız şirketler tarafından denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum, bağımsız, banka iç denetimiyle değil, bağımsız şirketler tarafından denetlenmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Genel hastalık bu kredilerde.

Siz çok sancılı bir süreçten sonra Genel Müdür oldunuz, gerçekten görülmemiş bir olaydan sonra Genel Müdür oldunuz. 17-25 Aralıktaki Genel Müdürün evinde ayakkabı kutularında para bulununca benim aklıma şöyle bir şey geldi: Bir genel müdür kendi parasını eğer kendi bankasına koyamıyorsa o banka büyük soyuluyor demektir, büyük soyuluyor demektir ve Halk Bankası soyulmuştur. Onun için de, çok sancılı bir dönemden sonra geldiniz, sizin döneminizi bundan sonraki yıllarda inceleyeceğiz ama umarım o yollara sapmadan, geçmişte bu yanlış verilen kredilerin de üzerine giderek tekrar bankaya, Türk milletine kazandırarak yolunuza devam etmeniz konusunda görüşümü bildirmek istiyorum.