| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) (S.Sayısı: 438) (Geçici madde 1) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .11.2016 |
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, sevgili arkadaşlar; şunu tespit edelim: Bir büyük facianın eşiğinden döndük. Dönmemiz iyi oldu, hayırlı oldu. Sayın Bakanın sunuş konuşmasında belirttiği gibi, gerçekten de felsefi anlamda ciddi bir dönüşümü temsil eden yeni Medeni Yasa'mız, yeni Ceza Yasamız gerçekten de dönüp böyle keyifle anlatacağımız, lezzetle dinleyeceğimiz bir düzenlemeye doğru toplumumuzu, yasal çerçevemizi taşımaktaydı. İşte, toplumu birden sarsan ve parti ayrımı olmaksızın, iktidar partisinin tabanındaki kadınlar da dâhil, onlar da aynı şekilde, etkili bir şekilde bu dönüşüme itiraz ettiler. Aslına bakarsanız, sizi bu noktaya getiren de kadınlarımızın bu konudaki kararlı, bütünlüklü tutumu oldu. Onlar buradan bir dönüş olduğunu gördüler ve anlatırken bizim de memnuniyetle karşıladığımız ve hepimizin içinde emeği, bütün siyasi partilerin emeği -Parlamento içinde olsun dışında olsun o dönemde- herkesin emeği, katkısı, mutabakatı olan, o iradeden dönüşü toplum kabul etmedi, kadınlar kabul etmedi, dolayısıyla da bu başladığımız noktaya geri döndük.
Aslında belki de hayırlı oldu çünkü bir musibet bin nasihatten iyidir misali belki bundan olumlu sonuçlar çıkarırız. Öncelikle, çocuklarımızın böyle bir tehlikeyle her an karşı karşıya kalabileceği, dolayısıyla bu konudaki toplumsal duyarlılığın diri tutulması gereği öne çıktı, bu, toplumda anlaşıldı.
İkincisi, demin söylediğim gibi, kadının toplumsal meselelerdeki etkisi, dayanışmasının çıkardığı başarılı sonuçlar görüldü, kadınlar cesaretlendi ve kadınlar üzerinden toplum cesaretlendi. Yani, ben yaptım oldu anlayışıyla topluma birtakım dayatmalarda bulunmanın karşısında gerçekten de mesele doğru bir şekilde anlatıldığında veya toplumun tamamını kucaklayan bir söylem tutturulduğunda nasıl da iktidarı bu attığı adımdan, tek başına verdiği karardan döndürmenin mümkün olduğunu gördük, biz de cesaretlendik muhalefet partisi olarak, daha kararlı bir şeklide muhalefet sürdüreceğiz buradan güç alarak Sayın Bakanım.
Burada aslında kötü de bir deneyim yaşandı, iktidar partisine çok fazla da güvenmememiz gerektiğini öğrendik. Neden? Komisyonda, alt komisyonda çalıştık, mutabakatlar oluştu, burada bir metin kısa sürelerde görüşülerek Genel Kurula götürüldü, orada da aynı mutabakatalar oluştu, arkadaşlarımızın dünya kadar söz talepleri vardı, hepsi geri çekildi, bir an önce yasallaşma süreci tamamlansın diye ama son anda yapmış olduğunuz o müdahale, o önerge size güven konusunda bundan sonraki süreçte gerçekten daha temkinli yaklaşmamızı getirecek. Bu da ciddi bir kayıptı aslına bakarsanız Parlamento çalışması adına, onu da bir kayıp olarak değerlendiriyorum.
Böylelikle, Meclisimiz attığı adımlarla gelecekte gurur duyabileceğimiz yasaları çıkarırken ve toplumun önünü açan düzenlemeleri yaparken kazara bir büyük ayıbın içine düşmekten de kurtuldu, böyle bir yasayı çıkarmış olmanın ayıbını üzerine almaktan kurtuldu. Gerçekten de sizin demin anlattığınız o iyi niyetli bakışınızla pek de benim bağdaştıramadığım bu önergeyi vermenin ayıbı Sayın Bakanım, beni hoş görün ama sizin üzerinizde kaldı, kusura bakmayın. Keşke vermemiş olsaydınız. Biz öyle görüyoruz, toplum da öyle gördü ve bir dönüş oldu ama bundan daha büyüğünden kurtulmuş olmamız bizim için çok önemli ve değerli.
Türkiye bu tartışmadan çıkarak gerçek gündemine yeni baştan taşındı. Türkiye'nin konuşması gereken gündemleri var. Çünkü, biz cezaevinden çıkaracağımız tecavüzcüleri konuşurken hâlâ toprağın altında çıkarılmayı bekleyen göçük altındaki işçiler var, bunları konuşmamız lazım, buraya dikkatlerimizi, kamuoyunun ilgisini yoğunlaştırmamız lazım. Gerçekten de bir katliama dönüşen iş kazaları ve trafik kazalarıyla ilgili artık Hükûmetin de siyasi partilerin de toplumun tüm kesimlerinin de daha fazla konuşması ve düşünmesi lazım. İki alanda katliam yaşanıyor. Keza, Ege adalarında neler oluyor, Kıbrıs'ta neler oluyor bunu daha fazla konuşmamız lazım, dikkatimizin buraya yoğunlaşması, gündemin gerçekten de sıcak, gerçekçi gündeme taşınması lazım. Almış başını giden doların ve bunun karşısında değer yitiren Türk lirasının ekonomimize getireceği -sonuçlar açısından bakarsanız ortaya çıktı- bu tahribatın ve bu sıkıntıların daha ne kadar büyüyeceğine dair beraber düşünmemiz ve önlem almamız lazım, gerçek gündemimiz bunlardır. Özellikle de son aylarımızı tamamıyla etkileriyle işgal eden bu OHAL ve kanun hükmünde kararnameler meselesini konuşmamız lazım Sayın Bakanım, sizin alanınıza giriyor. Devleti yeniden inşa ve muhalifleri cezalandırmanın bir aracı olarak görülen kanun hükmünde kararnamelerle yaratılan hukuksuzlukların artık durdurulması lazım.
Burada simgesel anlamda bir şeyden bahsetmek istiyorum ve sözlerimi tamamlamak istiyorum: Veli Saçılık'tan söz etmek istiyorum. Veli Saçılık, Hayata Dönüş Operasyonu sırasında tutuklu bulunduğu için iş makinelerıyle bir kolu koparılan bir tutukluydu ve sonrasında tahliye oldu. O kopan kolu köpekler tarafından kaçırılmışken bulundu. İnsan Hakları Mahkemesine gitti, davası kabul gördü, Türkiye tazminata mahkûm oldu. O bir kolu devlet tarafından koparılmış olan Veli Saçılık, bir kolu eksik şekilde işinde çalışırken son kanun hükmünde kararnameyle, dün, işine son verildi, bununla kalmadı, o eksik koluyla kazandığı 5-6 bin lira tutarındaki parasına da el konuldu yani Veli Saçılık'ın diğer kolu da kanun hükmünde kararnameyle koparıldı. Bunlar ciddi mağduriyetler. Veli Saçılık durumunu şöyle anlatıyor attığı tweet'e, diyor ki: "Ben Atatürkçü olduğum için, ben Alevi olduğum için, ben solcu olduğum için ve ben boyun eğmediğim için cezalandırıldım, yoksa benim bu anlamda çalışma hakkımın elimden alınmasını gerektiren hiçbir şey yok." Dolayısıyla, bu kanun hükmünde kararnamelerin gerçekten de suçla, suçluyla, darbeyle mücadele konusunda çıkarılış amacına uygun şekilde değerlendirilmesi lazım. Bu intikam duygusundan, kin duygusundan devletin arınması lazım, muhalifleri cezalandırma aracı olarak kullanmaktan vazgeçilmesi lazım. Sıcak gündemimiz budur, buna geri dönüş olmasından mutluluk duyuyorum.
Teşekkür ederim.