| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/775) (S.Sayısı: 438) (Geçici madde 1) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .11.2016 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Teşekkür ederim.
Ben de aslında Sayın Bakan varken birtakım görüşlerimi yinelemek istiyordum.
BAŞKAN - Ama Komisyon tutanakları fânilerden daha önemli, çağları deliyor. Bakan nihayet kulakla dinleyecek bizi.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Biraz önce Filiz arkadaşımızın yaptığı konuşmayla başlamak istiyordum. Gerçekten kadın hakları mücadelesi bugün özellikle Türk Ceza Kanunu'nda çocukların cinsel istismarı, kadınlara yönelik tecavüzler konusunda, sorunu bir genel ahlak sorunu olmaktan çıkarıp bireyin beden bütünlüğü ve cinsel dokunulmazlığı noktasına taşıyan bir süreçle başarıldı. Şimdi ben üzülerek ifade etmek istiyorum ki bu konuda ilk çalışmaları yapmış olan Çağdaş Hukukçular Derneği, Türk Ceza Yasası'nın kadın hakları yönünden ileriye taşınması çalışmalarının mimarı olan, ilk temelini atmış olan -ki siz de bunu anımsayabilirsiniz- Çağdaş Hukukçular Derneği dün itibarıyla tamamen kapatıldı. Benim sekiz yıl genel başkanlığını yaptığım bu derneğin en önemli çalışmalarından birisi kadın hakları ve çocuk hakları konusundaki hukuki çalışmalardı ve o dönemin Sayın Bakanı hem Türk Ceza Yasası'nın hem Medeni Yasası'nın yürürlüğe girdiği gün kürsüden yaptığı konuşmada bu derneğin de adını anarak teşekkürde bulunmuştu.
BAŞKAN - Hikmet Sami Türk.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Evet.
Bugün böyle bir sıkıntıyla da karşı karşıyayız. Bu nedenle Necati arkadaşımın yaptığı değerlendirmelere aynen katıldığımı ifade ederek bunları yinelemiyorum. Yani bugün konuşulması gereken konuların esas temel hak ve özgürlükler olması gerekirken bir geçici maddeyle kamuoyunun meşgul edilmiş olması gerçekten şanssız bir süreci ifade ediyor. Ancak her kötülüğün bir yararı vardır, şu görüldü ki: Kadınlar hâlâ hassasiyetlerini muhafaza ediyorlar. Sayın Bakana o akşam şunu söylemiştim yanına kadar birkaç defa giderek, dedim ki "Bütün kadın örgütlerini ayağa kaldıracaksınız, kamuoyu ayağa kalkacak ve bunu çekmek zorunda kalacaksınız." söylediğim gibi de oldu. Çünkü kadınlara güveniyordum, kadınlar kendi haklarını herhangi bir biçimde yitirmek istemiyorlar.
Bu çekilme iyidir, Cemal arkadaşımın ifade ettiği gibi, bu geri çekme keşke Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarından önce olmuş olsaydı, bu ulusal iradenin kimin umurunda olduğunun bir kanıtını da ifade ederdi.
Şimdi bugün başka bir problemle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Arkadaşlarımın ifade ettiği, kadın 2 arkadaşımın ifade ettiği 103'üncü madde bir sorun olarak durmaya devam edecektir. Üzerinde yapılmış olan küçük rötuşların herhangi bir biçimde hem Anayasa Mahkemesinin kararında istenilen talepleri hem de kadın hakları mücadelesinin -ki siz de ifade ettiniz- hukukla ilgili mücadelenin de süreçleri vardır. Bu, işte yasaların yürürlüğe girdiği tarihte, 765 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte ya da 1926, Medeni Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte ileri gibi duran düzenlemeler -Medeni Yasa'nın gerekçesini de anımsarsınız- çağ ilerledikçe gelişir ve yeni gereksinimler, yeni anlayışlar ortaya çıkar.
BAŞKAN - "Clausula rebus sic stantibus." Latin hukuku, evet.
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Yeni anlayışlarımızla; Sayın Hakkı Köylü de belki anımsayacaklardır, biraz önce Filiz arkadaşımız da ifade etti, ben de TCK Kadın Komisyonunun Ankara Temsilcisi olarak bütün bu çalışmalar içinde yer aldım, "cinsel istismar" deyimini özellikle koyduk çocuklara yönelik olarak, "taciz" ya da "tecavüz" değil, cinsel istismar olduğunu çünkü iradenin yokluğunu. Şimdi, biz, eğer kazayla bu ek madde geri çekilmemiş olsaydı bütün çocuklarımızın iradi, iradesiyle birlikte olduğu gibi bir sonucu da ortaya çıkarmış olacaktık.
Yeniden dönüyorum; 103'üncü madde yönünden yapılması gerekenler, hâlâ zaman geçmemiştir, ben de o düşüncedeyim. Her ne kadar oylanmışsa da bütünü oylanmamıştır. 103'üncü maddeyle ilgili bugün kadın hareketi büyük bir kaygı içindedir. Bir kafa karışıklığıyla rıza yaşının 12 yaşa çekildiği gibi bir iddiaları bulunmaktadır. Öyle olmadığını kendilerine ifade etmeye çalışmamıza rağmen düzeltilen metnin, daha doğrusu değiştirilen metnin bütünle birlikte değerlendirilerek okunamaması sebebiyle böyle bir kaygıyı ifade etmektedirler. Bu konuyu da dikkate alarak 103'üncü maddenin daha geniş olarak yeniden gözden geçirilmesi, düzenlenmesi ve o madde üzerinden bir kez daha tartışma yapılarak Meclise gönderilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
Biraz önce konuşan arkadaşlarımızdan Hakkı Beydi zannediyorum, dediler ki: "Şu eksik kaldı, eğitim, tanıtım, içselleştirme eksik kaldı." Gerçekten de öyledir. Yasaları yazarsınız ama yazılı yasalar kitapların içinde kaldığı sürece hiçbir anlam ifade etmezler ancak bilinirlerse bir yaşam biçimi olarak, önleyici kurallar olarak ya da cezalandırıcı kurallar olarak içselleştirilmiş, benimsenmiş olurlar.
Bugün yapılması gereken şey; birtakım çalışmalar da yapılmaktadır ama bunlar daha çok sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları biçimindedir, devletin çocuğun bedeninin korunması noktasında, çocuğun bedenine dokunmanın bir suç olduğu noktasında daha yaygın çalışmalar yapmasının, bu çalışmalar konusunda öneride bulunmamızın yararlı olacağı düşüncesindeyim.
Birçok şey söylendiği için zaman almak istemiyorum. Çok teşekkür ederim.