KOMİSYON KONUŞMASI

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; ben diğer maddelerde, icracı bir hukukçu olmadığım için, duruşma, temyiz, oradaki dosyalar filan, biraz dışarıda kalmıştım ama valilik yaptığım için bu konuyla ilgili pratikten gelen tecrübelerim var.

Hakikaten trafik cezaları, ülkemizde, başka ülkelerle kıyasladığımızda, bizim bakmadığımız, caydırıcılığını kontrol etmediğimiz ve son zamanlarda sadece elektronik tespit cihazlarıyla tespit edebildiğimiz alanlara uyguladığımız, fiilen radar ve kırmızı ışıktan başka bir alanda uygulamasını yapmadığımız bir alan ve yurt dışına gidip ülkemize döndüğümüzde ülkemizin özellikle trafikte ne kadar farklı olduğunu, insanımızın kurallara uyma konusundaki alışkanlıklarına kötü örneğin trafikte başladığını görüyoruz. Mesela, hız sınırı yüzde 30'a kadar bir ceza, yüzde 30'dan sonra bir ceza. Hız sınırı 50 kilometre olan bir yerde 66'yla gidenle 200'le gidene biz aynı cezayı veriyoruz ama Almanya'da bu, belki 15-16 kademeli, yüzde 30'a kadar, yüzde 50'ye kadar, yaya bölgesinde olanın aynı yüzdeye uyguladığı ceza farklı, otobanda aynı yüzdenin aldığı ceza farklı. Kırmızı ışıkta geçmede bile ilk üç saniyede, beş saniyede geçerse farklı, otuzuncu saniyede geçerse farklı. İlk üç-beş saniyede geçene düşük ceza uygulanmasının arkasında şöyle bir mantık var: "Sen lambaya gelirken sağa sola baktın, arabanın cihazını kontrol ettin, son anda fark ettin ve geçtin, dikkatli ol." Ama otuz saniye sonra kırmızı ışıkta geçiyorsa birisi, "Sen bu düzene meydan okudun." deniyor.

Şimdi, pratikte bunun bir ön araştırmasının yapılması lazım. Trafiği tehlikeye sokan araçlar, binilen aracın fiyatı, efendim, değeri, içindeki insanların ortalama geliriyle ilgili bir bilgimiz yok. Genelde bu "131, Şahin" dediğimiz araçlar ana yerlerde trafiğe çıkmıyorlar; çok tehlikeli hareketler yapıyorlar ama onları şehirlerarası yollarda, hızlı gidilen yerlerde çok görmüyorsunuz. Bir kere bu araştırmanın yapılması lazımdı. Bence üç aya çıkarılması doğrudur ama sadece bu durumu trafiği tehlikeye atmak olarak görmemeliyiz çünkü trafiği tehlikeye atmayı para cezasıyla ödenebilir, finanse edilebilir bir fiil hâline getirdiğimizde ölüm ve yaralamayla olan sınırı da ortadan kaldırıyoruz. İşin bu tarafına da bakmamız gerekiyor ve ön ödemeyle ilgili genel düzenlemeden -ben de katılıyorum- burada ayrılmamak lazım. İşte, bir yıla kadar olan suçlarsa ya bu suçun cezasını bir yıla çekmek ya da bunu bu kapsamın dışına çıkarmak gerekiyor ve bütün dünya bunu "Karayolları Trafik"le ilgili cezalarda çözüyor, esas itibarıyla eğer bir zarar oluşmamışsa, can kaybı oluşmamışsa. Bence buradan ziyade Karayolları Trafik Kanunu'ndaki cezaları, işte hız cezasını sadece 2 kademe değil de, 6-7 kademe yani fiilî durumun yol açabileceği potansiyel zararla ceza arasında bir bağıntıyı sürücünün de, buna maruz kalanın da kurabileceği bir hâle getirmemiz gerekir diyorum. Bu vaziyetiyle şeyden çıkarılması daha uygun olur diye düşünüyorum.