KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - 1960'ı babam yaşadı. 1971'de lise 1'deydim. 1980'i bizzat yaşadım. Yedi yıl cezaevinde kaldım, bunu birkaç defa burada söyledim, bunun altmış sekiz gününü işkencede geçirdim, bir yılını da hücrede geçirdim. Darbenin ne demek olduğunu biliyorum.

Sizin televizyonunuz da Kenan Evren öldükten sonra bana canlı yayın göndererek bağlanmıştı, Manisa'da seçim bölgemdeydim. Televizyonunuza nadir çıkan AK PARTİ milletvekillerinden bir tanesiydim, bu ambargoyu zaman zaman deliyordum, Genel Başkan Yardımcısıyken birkaç defa yaptım.

Darbe gecesi 21.00'de darbeyi öğrendim. Sonra, Sayın Başbakana ulaşmak istedim, ulaşamadım. Sonra milletvekili arkadaşlarıma ulaştım, danışmanıma ulaştım ve 22.30'da da bir "tweet" atarak insanları sokağa davet ettim. Sayın Başbakan 21.30'da beni aradı ve bir darbe olacağını söyledim Sayın Başbakana. Sayın Başbakan "Benim de kulağıma öyle şeyler geliyor ama pek ihtimal vermiyorum." "Bu tür şeyler olabilir." diyorum ve Sayın Başbakana "Sayın Başbakanım, bir açıklama yapalım ya siz ya biz Kızılay'a çıkalım, siz neredeyseniz orada yapın." ve kendisi "Ben yapayım." dedi. "Eğer geç kalırsak hepimizi öldürecekler." Bu darbe de lokal bir darbe çünkü bazı sorular sordum kendisine. Daha sonra da Çankaya Köşkü'ne gittik arkadaşlarımızla birlikte silahımızı alarak. Orada arkadaşlarımızla, 10'a yakın arkadaşımızla bu süreci yürüttük. Siz de tarihe not düştünüz.

Stefan Zweig ismini duymuşsunuzdur, okumuşsunuzdur da zaten, çok önemli bir yazar. Şöyle söylüyor "İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar" kitabında: "Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları 'İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar' diye adlandırdım."

15 Temmuz gecesi aldıkları kararla yıldızı böyle parlayanlar vardı, 246 şehit, bir tanesi de burada yeğenim şehit oldu.

GAZETECİ-YAZAR HANDE FIRAT - Başınız sağ olsun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sağ olun.

Onlardan bir tanesi de sizdiniz. Demokrasimizin, millet iradesinin tecelligâhı, Meclis iradesinin tecelligâhı olan bir yerde, onun hukukunun korunmasında siz çok büyük bir katkıda bulundunuz. Size teşekkür ediyoruz. Bunu yaparken nasıl bir ruh hâlinde olduğunuzu söylediniz bize, anlattınız. Özellikle, birkaç şey söylemek istiyorum, 1960 ve 1971 darbesi, biliyorsunuz, kısmen radyodan ama daha çok belediye hoparlörlerinden yayınlandı. 1980 darbesi radyodan yayınlandı. 28 Şubat 1997 TV'de ilan edildi postmodern bir darbe olarak. 27 Nisan 2007 e-muhtırası İnternet'ten yayınlandı, biliyorsunuz. Sonra, 15 Temmuz 2016 da sizin sayenizde FaceTime'dan yayınlandı; bu, böylece tarihe geçmiş oldu. Sayın Cumhurbaşkanıyla irtibat kurdunuz, iletişim, ulaşım ve haberleşme teknolojisinde yeniliklerin kullanıldığını gözlemliyoruz.

İkincisi: Herkesin, Genelkurmay Başkanına, MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanına ulaşamadığı bir anda siz ulaştınız. İki konuda ne hissedersiniz, ne düşündünüz o anda, FaceTime'ı kullanırken ne hissettiniz? İki: Genelkurmay Başkanının ulaşamadığı, MİT Müsteşarının ulaşamadığı bir anda siz ulaştınız Sayın Cumhurbaşkanına.

Bir de Sayın Cumhurbaşkanımızla irtibat kurduktan sonra darbecilerin dikkatini üzerinize çektiniz. Biraz önce Başkanım da sordu size, bir yanda can var, hayatınız var; bir yanda canan var, kızınız var; bir yanda hayat var, diğer tarafta gazetecilik var; siz tercihinizi gazetecilikten yana yaptınız, bu esnadaki duygularınız da çok önemli, onu da öğrenmek istiyorum.

Bir diğer sorum da şöyle bir şey: Darbenin etkisizleştirilmesinin asıl unsuru olarak birileri için "ordunun büyük bir çoğunluğundaki sağduyu sahibi subaylar" olarak değerlendirdiler. Bir kısmı, "halkın sokağa çıkması" olarak değerlendirdi. Bir kısmı, Sayın Cumhurbaşkanımızın sayenizde bütün Türkiye'ye ve bütün dünyaya ulaşması ve insanları meydana davet etmesini söylediler. Sizce en önemli unsur burada neydi, bunu söyleyebilir misiniz?

Çok teşekkür ederim ama iki de yorum sorum var, eğer not aldıysanız. O gece görevini layıkıyla yapan medya, hakikaten görevini layıkıyla yaptı; demokrasiyi kurtardı, vatanı kurtardı, bir iç savaşı önledi. Size göre çok partili dönem süresince demokratik bir ülkenin inşasında ve yaşamasında Silahlı Kuvvetler, sermaye ve bürokrasi gibi erklere karşı siyaset kurumunun ve Parlamentonun yanında yeterince yer almış mıdır, 1960 yılından bugüne kadar.

İkinci olarak da, darbe öncesinde veya esnasında veya sonrasında tıpkı 28 Şubat postmodern darbesinde olduğu gibi Hükûmetin ve sivil siyasetin millet iradesinin yanında değil de brifingler ve ertesi gün manşetlerin aldığı askerî yapıların yanında olmayı mı tercih etmiştir?

Teşekkür ederim.

O günkü o anlık yıldızın parladığı anda da yapmış olduğunuz o hizmete de şahsım, Parlamento ve milletim adına teşekkür ederim.