KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın Kurtoğlu, hoş geldiniz.

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Çok teşekkür ediyorum.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - O günkü demokrasiyi yaşatma, vatanın ilelebet payidar kalması, millî birlik ve beraberliğin devam etmesi konusundaki gayretlerinize teşekkürlerimi arz ediyorum.

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Sağ olun efendim.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - 15 Temmuz bir noktada 1960'ın da hesabıydı, hesabı görüldü. 1960'ta seçilmiş bir iktidar vardı, on yıl iktidarda kaldı, 3 defa seçim kazanmıştı. Sonra bir darbe yaptı cuntacı askerler, iyileri tenzih ederim ama o gün askeriyenin içerisinde ses çıkaranlar olmamıştı, seslerini yükseltenler olamamıştı. Sonra, biliyorsunuz, Türkiye'nin çok seçkin bir kadrosu cezaevlerinde soluğu aldılar -Menderes- ellerinde sigara söndürüldü ve çok ayıplı muamelelere tabi tutuldu, ardından 1971 oldu, 1962 oldu zaten, asıldılar, İnönü devreye girdi, Talat Aydemir ve Fethi Gürcan asıldı. 1971 muhtırası verildi seçilmiş bir iktidara karşı, önce 9 Mart muhtırası olmuştu, onlar başarısız kılındılar. Türkiye'de bir rejim değişikliği noktasında devreye girmişler mi? Sonra 1980 oldu biliyorsunuz, sonra 28 Şubat postmodern, maalesef, son altmış beş yılımız bir noktada darbeler tarihi, sari bir hastalık gibi, her on yılda bir darbe yapıldı Türkiye'de ve bu darbeler de memleketimizde ekonomiye, kültürel hayatımıza ve de demokrasimize zarar verdi. Eğer bu darbeler olmasaydı, Türkiye, bugün demokrasisini çok daha ilerletmiş, ekonomisini çok daha büyük seviyelere çıkarmış bir noktada, eğitim seviyesini, gelir dağılımında dengeyi çok daha güzel bir şekilde ayarlamış bir Türkiye olacaktı, maalesef yapamadı. 15 Temmuz bir noktada hepsinin hesabının görülmesiydi; Menderes'in hesabı görüldü, Demirel'in hesabı görüldü, Ecevit'in, Türkeş'in, Erbakan'ın, bunların hesapları görüldü, 28 Şubattaki o mağdurların hesabı görüldü. Sizlere çok teşekkür ediyorum o günkü hesabın görülmesinde sizler de demokrasinin yanında yer aldınız.

Benim sorularım şunlar Sayın Komutan. Birinci sorum şu: Belki biraz sizin bugün görevde olmanız münasebetiyle cevap veremeyebilirsiniz. Montaj bir ses kaydı, FETÖ kumpasıyla tuğgeneral olamadınız, yapılmadınız, MİT tırlarını durduran Adana Jandarma Bölge Komutanı Hamza Celepoğlu'nun önü açıldı. Paralelci, FETÖ'cü bir şahıs. Celepoğlu, 2012 Yüksek Askerî Şûrasında tuğgeneral oldu, 15 Temmuzda da Türk Silahlı Kuvvetlerinden kendisi ihraç edildi. Çok sayıda kurmayın, albayın kumpaslarla terfi ettirilmediği, FETÖ'cü subaylar için kadro açıldığı bilinmektedir.

Bugünden geriye doğru baktığımızda, FETÖ'yle mücadelede, özellikle 1990 yılından sonra görev yapan Genelkurmay başkanları ve üst komuta heyetinin görevlerini tam olarak yaptıklarını düşünüyor musunuz? Genelkurmay başkanları görevlerini tam olarak yaptılarsa, 15 Temmuz neden oldu? Görevlerini tam olarak yapmadılarsa, hangi sebeplerle yapmamışlardır, engeller nelerdir?

İkinci sorum, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapmış bir askersiniz siz. Malum olduğu üzere Türkiye'de MİT, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, Jandarma İstihbarat Başkanlığı var. 4 kuruluş istihbarat topluyorlar. İstihbarat toplanması, MİT, Genelkurmay, Emniyet ve Jandarma arasında muhtelif münakaşalara sebep oldu şimdiye kadar, hatta kendi aralarında senkronize çalışmadıkları, organize olamadıkları, birbirlerine rakip oldukları da söylendi.

Genelkurmay MİT'ten istihbarat alamadığını iddia etmektedir. Buraya gelen Genelkurmay Başkanı General İlker Başbuğ, "MİT bana 2002 ile 2010 yılları arasında herhangi bir bilgi vermedi." dedi, ama MİT eski Müsteşarı Emre Taner de "Bizim askeriyenin içerisinde bilgi toplama gibi bir özelliğimiz yoktur. Zaman zaman bazı askerleri MİT mensubu yaparız, sonra onlar terfi ederler, tekrar ordu mensubu olurlar, MİT'le de bağlarını koparırlar." demişti.

MİT, asker kişiler hakkında istihbarat toplanmasının kendi mevzuatında olmadığını ileri sürüyor, Genelkurmay, Emniyetten ve Jandarmadan neden istihbarat almadığını izah edememektedir. İstihbarat tecrübelerinin ışığında, size göre Türkiye'de istihbarat kurumları arasında uyumlu bir çalışma yok mudur, mevcut değil midir? İstihbarat tek bir çatı altında toplanırsa, nasıl olur? Bunun birleştirilmesi mümkün müdür ve verimli olur mu?

Son sorum, siz darbenin etkisiz hâle getirilmesinde asıl unsur olarak, bir, ordunun bütün kademelerinin girişime destek vermemesi şeklinde söylediniz, birinci olarak bunu söylediniz.

İSTANBUL İL JANDARMA KOMUTANI HÜSEYİN KURTOĞLU - Önemli bir kesim.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Evet.

İkincisi, halkın sokağa dökülmesi. Türk milleti genlerinde bulunan kahramanlıkla demokrasiye sahip çıktı ve bir noktada da altmış beş yılın hesabını gördü. Acaba milletin o günkü kahramanlığı mıydı?

Üçüncüsü, seçilmiş Cumhurbaşkanı, yüzde 52'yle oy almış Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, o gün, halka "Meydanlara çıkalım, bunlar topuyla tüfeğiyle gelsinler, ne gerekiyorsa yapalım, ben halktan, milletten başka bir güç tanımadım." demesi midir?

Bir de son soru olarak -çok özür dilerim, beni bağışlayın- istihbaratta görev aldınız siz, bu yapı niçin darbe yaptı? Bu darbeyi seçilmiş iktidara karşı, seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı yapış sebebi ne olabilir sizce? Veyahut da bu yapıyı kullanamaması, istifade edememesi, rakip görmesi miydi? Yoksa egemen güçler tarafından -ABD'de yaşıyor biliyorsunuz bu yapının, terör örgütünün lideri- sömürgeci emperyalistler tarafından kendilerine bir taşeronluk, bir vesayetçilik görevi mi verilmişti? Bu nedenle mi darbe yapmak istediler? Niçin darbe yaptılar?

Teşekkür ederim.