KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum.

Öncelikle, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Gerçekten o gece önemli fonksiyonlar üstlendiniz. Tabii, benim bu dinlediğimiz özellikle askerî personelden bugüne kadar en çok aslında belki sevinmemiz gereken ama beni en çok üzen konu şu: Herkes darbe haberini aldığında darbenin nereden geldiğini biliyor ama o güne kadar kimse bu işin detayı konusunda bir şey bilmiyor. 94'lüleri bugün burada ismen zikrediyorsunuz. Şimdi, sizin ordunun içinde bir albay olarak 94'lülerle ilgili bildiğinizi Türkiye Cumhuriyeti'nin istihbaratı, Genelkurmayı, Emniyeti, Jandarması hiç kimse bilmiyorsa bu da hakikaten devletimiz açısından üzerinde durulması gereken ayrı bir konu ya da şöyle de bir şey mi var yani ben daha önce özelde tartıştığımız bir askerî personelle geçmiş yıllar, uzun yıllar önce, o zaman dedim ki "Ya, bu, bildiğinizi saklamak." Hani, biz bütün askerlerimizi vatansever, bu ülke için gerektiğinde canını vermeye hazır insanlar olarak gördük doğduğumuz günden bu yana, benim geldiğim gelenek böyle görüyor ama bildiğini saklamak da bununla biraz çelişiyor. Yani burada bir bilgi saklama var mı askerler içerisinde? Bu, gerçekten benim bu Komisyonda göreve başladığımdan bu yana kafamı karıştırır bir hâle geldi.

Yani işte, bildiğini saklamak, bildiğini söylememek... Biz bulunduğumuz görevlerde bazen bizim için iyi olmasa da bildiğimizi söylemekten hiç çekinmedik. Ben de yirmi beş sene kamu görevlisi olarak görev yaptım. Ha, bunun için biz bazen çok sevildik, bazen de çok ötelendik, çok dışlandık ama ben bundan kendi adıma hiç rahatsız olmadım.

Şimdi, burada söylediğiniz çok özel bir konu var kendi yaşadığınızdan hareketle 15 Temmuz gecesi. Efendim, bir kısım insanların mağdur edilerek mağdur sayısının çoğaltılması ve o mağdur edebiyatının arkasından kendilerini gizleme gayreti. Bu, çok önemli bir tespit.

Şimdi, basından takip ettiğimiz ve Komisyonumuza gelen bilgilerden de şöyle bir şey var: Gerek askerler içerisinde gerek diğer kamu kurumları içerisinde çok sayıda itirafçı var. Bu sayılar için değişik şeyler söyleniyor ama kesin sayıyı burada şimdi söylememiz mümkün değil hiçbirimizin çünkü her gün değişiyor bu sayı.

BAŞKAN - Devam ediyor çünkü, evet.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ama sayı çok. Geçtiğimiz günlerde yine üst düzey bir kamu görevlisinin itiraflarıyla işte yüksek yargıdaki yapılanmanın çözüldüğü... Burada ortaya söylenilen isimler var. Aynı benzer olaylar Emniyet için ve Ordu için de geçerli. Orada da itirafçı olan, hâlâ tutukluluğu devam eden veya serbest bırakılanlar var.

BAŞKAN - Evet.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, bu bilgilerin bir kısmı kamuoyuna düştü ama siz de ister istemez kendi çevrenizdekilerle ilgili birtakım olayları yakından takip ediyorsunuz. Şu anda itirafçıların verdiği listeler içerisinde yeni mağdur yaratma gayreti var mı? Çünkü en azından kendi çalıştığınız birliklerde kendinizin bizzat tanıdığınız insanlar içerisinde bu yapıyla irtibatı olmayan ancak itirafçıların verdiği isimler dolayısıyla mağdur olan kimse var mı? Bunlarla ilgili siz herhangi bir kişiye fikrinizi söylediniz mi komutanlarınıza? Bunu çok merak ediyorum.

ALBAY MAHMUT PINARBAŞI - Bu şekilde mağdur olan birisini bilmiyorum ama şunu da söyleyeyim, bazıları darbe gecesi içeri alındı. Darbe girişiminde bulunanlar var yani olay üstü tutuklananlar var, halk tarafından teslim alınanlar var. Bunların böyle bir darbe girişimini hiç değerlendirmezdik, otuz üç yıl tanıdıklarımız var yani biz bunları tamamen farklı bir görüşte biliyorduk yani o yüzden şaşırdığımız çok insan oldu ama ilk gün yakalananlar.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bunda bir tartışmamız yok Komutanım. Daha sonra itirafçılar tarafından ismi zikredilen...

ALBAY MAHMUT PINARBAŞI - Daha sonra çevremizde bu şekilde olan herhangi birisini duymadım yani daha doğrusu en son atılanlar içinde veya itirafta ismi geçen herhangi bir kimse görmedim, duymadım yani itirafçıların dediklerinden tanıdığım yok.

Bir de bilgi saklama konusunda... Tabii bildiğimiz bilgileri bir şekilde yukarıya aktardık ama mesela, benim kolordu komutanım da tutuklandı. Yani aktardığım yer de sağlam değilmiş. Bir de şu var: Bunlar zaten sistemi ele geçirirken ilk önce personel şubeye giriyorlar, sonra istihbarat şubeye giriyorlar. İstihbarat şubeye gidip bilgi verdiğinizde yani verdiğiniz bilgiyi adam eviriyor çeviriyor veya boşa çıkartıyor yani bir de öyle bir şey var. Bir de, askerlik gereği bir şeyi birisine bildirirken elinizde bir done olması lazım, çünkü kişinin hakkıyla hukukuyla oynuyorsunuz; mesela -ben belirtmedim- cezaevi ziyaretine gittim, Hadımköy Cezaevi ziyaretine. Dediler "Gidip ziyaret edeceksiniz." Ben gittim ziyaret ettim. Tabii sordum cezaevi müdürüne... Elâzığ'da Cezaevi Müdürü olduğum için görevli gittim bir bakıma da, daha doğrusu "Kim gidecek?" diye tartışma çıkınca, tamam tartışma çıkmasın o görevi ben yaparım dedim. Tabii bir baktım tırları durduran tutuklular, bir tane üsteğmen bir tane astsubay... Emir gereği de gittim oraya, birer dakika görüştüm, dönüşte, "Bunlar FETÖ/PDY -hayalî yapılanma- örgütüne üye kimseler, bunları ziyaret etmek örgüt adına farklı değerlendirilebilir, ben rahatsız oldum." diye sonuç raporu yazdım. Tabii sonuç raporuna bir işlem yapılmadı, daha doğrusu kimse altına bir imza atmadı. Yarın bir gün bir şey olduğunda, "Niye gittin?" diye sorulduğunda elimde bir belge yoktu, herhangi bir kaydı da yoktu sonuç raporunun. Ben bu sefer dilekçeyle başvurdum. Dilekçeme de o gündür, bugündür cevap gelmedi üç ay boyunca. Soruşturdum yani yazılı bir emir yokmuş gidip tutukluları ziyaret etme konusunda. Çünkü ben cezaevi müdürüydüm, iki yıl boyunca hiç kimse gelip benim tutuklularımı ziyaret etmemişti bayram seyran haricinde. Bu bilgiyi verdik ama yukarısı zaten belli bir kesim bu bilgiyi biliyormuş, zaten kendileriymiş bunlar.