| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 08 .12.2016 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın Mehmet Erdoğan Bey, bilmiyorum, böyle mi düşünüyor sayın milletvekilimiz; çözüm süreci için "ihanet süreci" bir dil sürçmesi midir, yoksa hakikaten öyle mi düşünüyorlar?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Biz öyle düşündük, öyle konuştuk.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Ben de şunu söylerim: Yavuz Sultan Selim Han geçmişte ilk çözüm sürecini başlatan adamlardan bir tanesiydi İdrisi Bitlisî'yle beraber. Abdülhamid, Hamidiye Alaylarıyla aynı şekilde Kürtleri Osmanlı'nın hedefleri ve millî idealleri ve millî ülkülerine beraber yürüme noktasında birlikte çalışma yaptı. Ardından Mustafa Kemal gerek Dersim'de gerek Ağrı isyanlarında gerek Koçgiri veyahut da Şeyh Sait olaylarında daima ara bulucular kullandı, onlara "Bırakın bu isyanları, bize yardımcı olun." dedi. Onlara, olmayanlara da gereğini yaptı devlet, zaman zaman kantarın topuzu Dersim'de olduğu gibi -1938 yılından sonrası için söylüyorum- kaçtı. Zaman zaman Menderes döneminde bu olaylar olmadı çünkü aşiretlerle Menderes çok iyi geçindi. Özal döneminde bu işler başlamıştı biliyorsunuz, 1984 yılında. Özal, gayriresmî olarak bunlara haberler gönderdi, kan akmasın diye. Çünkü, biliyordu ki başkaları tarafından bir operasyondu, Türkiye'de bir ameliyat yapmak istiyorlardı. Özellikle daha önce Osmanlı'nın son dönemlerinde Bedirhanlarla ve de Şemdinanlarla yapmak istediklerini PKK'yla yapmak istediler. Çünkü bizim orası çok stratejik bölgemizdi; çok ciddi maden yataklarımız, tarım topraklarımız, sularımız vardı. Orada kötü bir operasyon yapmak için... Biz müdahale ettik. Sonra da Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hatta ondan önce DSP-MHP-ANAP iktidarında Sayın Bahçeli de dâhil olmak üzere idamın beklemesi, mesela, aynı şekilde bir çözüm süreciydi. Abdullah Öcalan asılmadı. Niçin asılmadı? Yani "Bunu asmazsak, elimizde bir rehin olarak durursa, bu da bir bekleme süreci ama çözüme katkıda bulunur mu, acaba bunlar da silahı bırakırlar mı?" diyerek iyi niyetli olarak bir operasyondu. Aynısını Sayın Recep Tayyip Erdoğan yapmak istedi ama bunlar anlamadılar. Suça karışmayanlar silahları bırakacaklardı; iş, aş sahibi olacak, Türkiye'ye teslim olacak; suça karışanlar da üçüncü bir dünya ülkesine gideceklerdi. Hatırlarsanız, MİT Müsteşarı da buraya geldiği zaman -Emre Taner Bey- "Oslo ihanet mi?" diye sorduğumuz zaman "Hayır, asla değil. Başka yabancı güçler bunu uluslararası arenaya taşımak istiyorlardı, biz buna müdahale ettik..." Aynı şekilde AK PARTİ iktidarı "Kan akmasın, insanlarımız dağa çıkmasınlar..." Artık Türkiye'de demokratikleşme, insan hak ve özgürlükleri alanında çok büyük hamleler yapılmıştı, eski devletin -tırnak içinde söylüyorum- ceberut anlayışı yoktu, bir şefkat anlayışı vardı, devlet bürokrasisi orada insanları tamamen kucaklıyordu; Kürt, Türk, Arap, Çerkez veya herhangi bir etnisiteye ve mezhebe bakmadan. O nedenle, tabii bunu Milliyetçi Hareket Partisi böyle düşünebilir ama biz bunu Türkiye'nin geleceği açısından doğru bir süreç olarak değerlendirdik ama ne PKK anladı ne Kandil anladı ne İmralı'daki onların lider dedikleri lider bozuntusu anladı ne de affedersiniz Brüksel'deki onların beyin takımı veyahut da uyuşturucu ticareti yapan kişileri anladılar, özellikle ona vurgu yapmak isterim.
Bir de siz Mesut Yılmaz'la görüştüğünüzde, tabii bürokratsınız, bunu soramayabilirsiniz ama hiç kafanıza şöyle bir şey geldi mi... Yani, Sayın Mesut Yılmaz diyor ki size: "Sakın bu raporu hazırlamayın, Ecevit duyarsa Hükûmet bozulur." Hiç düşünmediniz mi yani Ecevit sol tandanslı bir adam, "ortanın solu" diyen bir adam, İnönü'den sonra gelen birisi; bu tarafta ise dinî bir cemaat var. Bir soru, aranızda böyle bir konuşma oldu mu? Bu benim dikkatimi çekti, en azından bir şey söylediniz mi?