KOMİSYON KONUŞMASI

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Hoş geldiniz Kerem Bey, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.

Birkaç tane sorum vardı, tabii, bu arada şunun için ayrıca teşekkür ederim: Daha önce benim haberdar olmadığım bazı terminolojik bilgiler de verdiniz, onlar için de ayrıca teşekkür ederim. Türkiye'nin Afet Müdahale Planı'nda darbe senaryosu olmaması da, bu da çok önemli bir nokta. Gerçi bundan sonra, inşallah, hiçbir darbe yaşanmasın ama her şeye her zaman hazırlıklı olmamız lazım. Bu noktadaki teklifiniz de inşallah, Komisyon raporumuzda bundan sonrası için yapılacaklar arasında en üst sıralarda yer almalı diye düşünüyorum.

Benim de 3 tane sorum var. Bir tanesi, İHH'dan bahsettik, bununla ilgili benim de aklıma şu geldi: Baktığımızda, İHH -tabii ki Kızılayımız şimdi çok kuvvetli ama- bir sivil toplum örgütü olarak Türkiye'de yer alan, yurt dışında ve yurt içindeki yardımlarıyla birçok örgütten önce ortaya çıkmış ve birçok yerde o ülkenin, devletlerinin bile belki gidemediği alanlarda insani yardım manasında büyük hizmetler yapmıştı. Ama, bu Kimse Yok Mu'nun ortaya çıkması, o modellemeyle -işte Deniz Fenerinin modellemesiyle anlattınız siz çok güzel- bu tip derneklerin ortaya çıkması ve çoğalmasıyla şöyle bir durum da yaşandı: Mavi Marmara hadisesinden sonra -hatırlıyorum- Fetullah Gülen'in bir açıklaması vardı "İHH'yı hiç duymadım." ve orada hayatını kaybeden şehitlerimize dair "Şehit oldular mı, olmadılar mı..." vesaire gibi. Bunun üzerine İHH'da yardım götüren bazı arkadaşların şöyle bir sitemi olduğunu duymuştum ben Kimse Yok Mu'dakilere: "Arkadaşlar, bazı yerlere siz cesaret edip giremediniz, sizin yardımlarınızı biz Kimse Yok Mu yelekleri giyerek dağıttık ki maksat, kim yaparsa yapsın, yardım yerine ulaşsındı." Bu noktada, bu Kimse Yok Mu'nun ve Fetullahçı yapılanmanın, şimdiki bizim "FETÖ" diye isimlendirdiğimiz bu darbe girişimini açık ve net bir şekilde ortaya koymuş yapılanmanın, sizce orada İHH'yı ve benzer kuruluşları ortadan kaldırmak suretiyle ya da yasal alanda yer almaz kılmak suretiyle, kredilerine onları kötülemek suretiyle amaçları ne yapmaktı? Yani "Asıl amaçları bütün o alanı da doldurmaktı." dediniz ama bununla alakalı ben sizin de yorumlarınızı rica edeceğim.

Diğeri: Biraz evvel bir iki örnek verdiniz, işte vatandaş gelip belli bir kuruma yardım yapmak isterken alıp o yardımı başka yere, zekât konusunda ya da başka yardımlar konusunda başka yere aktarılmasıyla alakalı. Bununla ilgili hiç böyle bir rakam bilgisi var mı sizde? Yani, mesela zekât hırsızlığı dediğimizde ya da yardımların başka yere, tamamen ahlak dışı, hukuk dışı bir şekilde yönlendirilmesiyle alakalı bir tahmininiz var mı? Onu öğrenmek istiyordum.

Bir de belki doğrudan konuyla alakalı değil ama Kızılayı ilgilendiren bir husus. 1999 yılında deprem yaşadığımızda -hatırlıyorum- o dönemin başbakanı açıklama yapmıştı, üç gün almıştı bizim başbakanımızın bölgeye gidebilmesi ve yardımlarda büyük sıkıntılar yaşanıyordu, sivil toplum örgütlerinin, biz de bazı örgütlerle beraber bölgeye gitmeye çalıştığımızda girişleri engelleniyordu devlet tarafından. O zaman hep diyorduk ki: "Nerede bizim Kızılayımız? Kızılayımız var, işte Türk Hava Kurumumuz var, bunlar bu kadar seneler ne yaptılar? Bu kadar bağışlar alındı, halkımız, biz, yine devlet kurumu olarak gördüğümüz için, güvendiğimiz için destek verdik." Tabii ki o zaman siz görevde değildiniz ama şimdi geriye baktığınızda ne oldu o arada da şimdi Allah'a şükür Kızılay da bu noktaya geldi? O konuyla alakalı da sizi hazır bulmuşken bilgi almak istedim.

Teşekkür ederim.