KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, bu tasarının 22'nci maddesiyle CMK 128'inci maddesinde bir değişiklik öngörülüyor. Mevcut 17'nci madde, silahlı örgüt ve bu örgütlere silah sağlama suçları, yani 314 ve 315'i sokarken, yeni ilave, getirilen değişiklik 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316, bu kapsama alınıyor.

Şimdi, burada, hepimiz şunu bir kere biliyoruz ki bir savcı bir dava açarken suçun vasıf ve mahiyetini kendisi tayin ediyor. Aslında buna hakkı yok, çünkü suçun nitelendirmesi aslında mahkemeye aittir, ama emniyet fezlekeleriyle bu yola gidiyor ve istediği gibi savcı, istediği suçtan dolayı bir kişi hakkında soruşturma açabiliyor, hatta 2 kişinin yanına bir kişi daha koyup 3 kişiyi örgütlü suçlara da sokabiliyor.

Şimdi, böyle bir ortamda bu 5271 sayılı Kanun'un 128'inci maddesinde düzenlenen hak ve alacaklara el koyma tedbiri, burada bir başka deyişle genişletilmiş oluyor, el koyma tedbirinin uygulanabileceği katalog suçlarından birisi olan silahlı örgüt, 314 ve bu örgüte silah sağlama, TCK 315, genişletilerek anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar olarak değiştiriliyor.

Şimdi, çıkar amaçlı suç örgütleri ve organize suçla mücadelede yalnız delillerin koruma altına alınması yetmemekte, aynı zamanda suç örgütleri tarafından elde edildiği düşünülen mali kaynaklara müdahale edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, 5271 sayılı CMK'da, maddede belirtilen katalogda yer alan suçların işlendiği yönünde ve bu suçlardan elde edildiği yönünde somut delillere dayalı kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması durumunda, bazı maddi değerlere el koyma işlemi gerçekleştirilecektir.

Tasarının yasalaşması hâlinde, madde 310'da yer alan Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı suçu hariç, tedbirin uygulanabilme kapsamına, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçların tümü girmektedir.

Şimdi, belirtilen suçların genel özelliklerine bakıldığında, bu suçların aslında anayasal kurumların güvenliğine karşı işlenen suçlar olduğu görülmektedir.

Bir başka deyişle, bu suçlar, anayasal organların cebir, şiddet, tehdit altında kalmadan anayasal vazifelerini yerine getirmesine ilişkin anayasal düzeni korumaktadır. Bu nedenle, bu suçların bazılarının teşebbüs suçu olarak düzenlendiği, yani henüz netice gerçekleşmeden salt icrai hareketlerin cezalandırıldığı suçlar olduğu görülmektedir.

Bu tasarıyla birlikte, anayasal organların cebir, şiddet, tehdit kullanılarak görevlerinin engellenmesi nedeniyle, bir başka deyişle bu suçların işlenmesiyle elde edilen maddi değerlere müdahale edilmesi amaçlanmaktadır. Bu tedbirin, belirtilen suçlar için de uygulanabilmesi ihtiyacının hangi olay ya da bilimsel gerekçeyle ortaya çıktığı bu teklifin madde gerekçelerinde açıklanmamıştır. Belirtilen suçların kapsamının Türk hukuku açısından ve uygulayıcı hâkimler açısından hâlen tartışılmakta olduğu, bu suçlarda icrai hareketlerin ne zaman başladığı, eylem ve işlemlerin, bu eylem ve işlemleri gerçekleştiren kişilerin sıfatına ve niteliğine göre yorumlanmakta olduğu düşünüldüğünde, söz konusu tedbirin uygulanması anayasal organları oluşturan aktörlerin görüşleri çerçevesinde keyfîlikle uygulanabilecektir. Böylece, suçta elde edilmiş maddi değerlere müdahale yoluyla suçluluğun etkisizleştirilmesinden çok, bu tedbir başvurularak istenmeyen ekonomik güçlere gereken ders verilecektir. Bu nedenle, ceza muhakemesi hükümlerinin niteliğinden çok kuralların uygulanmasının, kişilerden, görüşlerden bağımsız adalet zeminine oturtulmasının sağlanması gerekliliği ilkesine bu düzenleme aykırı düşmektedir.

Aslında bu düzenlemede gerçekten bazı ekonomik güçlere, bazı hareketlerin ekonomik güçlerine ders verme kokusunu biz hissetmekteyiz, almaktayız. Dolayısıyla, böyle bir düzenlemenin gerçekten anayasal kurumları koruma gerekçesiyle yapıldığına inanmak çok güçtür.

Teşekkür ediyorum.